POLİTİKA - 26 Kasım 2025 Çarşamba 12:06

Bakan Güler: "Terörle mücadelemiz, ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir"

A
A
A
Bakan Güler: "Terörle mücadelemiz, ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir"

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Terörsüz Türkiye’ hedeflerimize ulaşmaya yönelik gayretlerimiz sürerken terörle mücadelemiz, ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir" dedi.


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesini görüşmek üzere toplandı. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan komisyonda Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesi, kesin hesap ve Sayıştay raporlarının yanı sıra Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı Sayıştay raporları da görüşüldü. Komisyonda bir sunum yapan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Türkiye’nin teminatı olduğunu vurgulayarak, "Bugün ele aldığımız bütçe rakamları ve ilgili kalemleri ifade etmenin ötesinde ülkemizin ve asil milletimizin savunma ve güvenliği ile devletimizin bekasını koruma iradesinin somut bir yansımasıdır. Zira kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yüzyıllardır olduğu gibi bugün de hak ve menfaatlerimiz ile kutsal vatan topraklarımızın korunmasının başlıca teminatıdır. Değerli Komisyonumuza sunmuş olduğumuz bütçe teklifi de bu vazifelerin en güçlü şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır" açıklamasında bulundu.



"Terörsüz Türkiye’ hedefine doğru kararlı bir yürüyüş içindeyiz"


‘Terörsüz Türkiye’ sürecine dair Bakan Güler, "40 yılı aşkın süredir ülkemizin huzurunu ve güvenliğini tehdit eden terör belasından kurtulmak, milletimizin önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak ve evlatlarımızın geleceğini teminat altına almak için ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine doğru kararlı bir yürüyüş içindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğinde ve Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’nın güçlü desteği ile başlatılan bu tarihi süreç, kardeşliğimizi pekiştirme, milletimizi güvenli ve müreffeh dolu yarınlara ulaştırma iradesinin en açık göstergesidir. Şu hususu da özellikle belirtmek isterim ki; bu süreçte atılacak tüm adımlar şehitlerimizin aziz hatırasına asla leke düşürmeyecek, gazilerimizin onuruna, asaletine ve verdikleri emeklere zarar vermeyecektir. Zira terörle mücadelede elde ettiğimiz başarılarda ve ‘Terörsüz Türkiye’ hedefimize doğru ilerlememizde en büyük pay başta aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz ile onların fedakâr ailelerine aittir. Bu yüzden şehit ve gazilerimizin kıymetli hatırasına sahip çıkıyor, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız olmak üzere devletimizin tüm kurumlarıyla eşgüdüm içinde şehit ve gazilerimizin emaneti değerli aileleri ile kahraman gazilerimizin yanında olmayı sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.



"Terörle mücadelemiz, ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir"


Başta PKK/PYD/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına ve farklı adlar altında faaliyet yürütmesine izin vermeyeceklerini söyleyen Bakan Güler, "Bir kez daha hatırlatmak isterim. Yakın zamanda taraflar arasında ABD’de yapılan görüşme ve koordinasyonlarda Suriye ve SDG arasındaki entegrasyon sürecinin de hızlı bir şekilde tamamlanmasını bekliyor, halihazırda sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyor, her zamanki hassasiyetimizle tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Bu çerçevede komşumuz Suriye ile de yakın bir diyalog halindeyiz. Terörle mücadele konusunda komşumuz Irak ve bölgesel yönetimle de son dönemde tesis ettiğimiz iş birliğini yakın bir koordinasyon içerisinde sürdürüyoruz. Sonuç olarak ‘Terörsüz Türkiye’ hedeflerimize ulaşmaya yönelik gayretlerimiz sürerken, terörle mücadelemiz ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir" dedi.


Ege’de ve Akdeniz’de de Türkiye’nin güvenliği için çalışmaya devam edeceklerini söyleyen Bakan Güler, Türkiye’yi veya Türkiye’nin haklarını gasbetme niyeti taşıyan hiçbir projenin gerçekleşemeyeceğini kaydetti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan Türklerin haklarının sonsuza kadar savunulacağını vurgulayan Güler, Ada’da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yolun Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statünün kabulü olduğunu belirtti. Türk Silahlı Kuvvetlerinin pek çok ülkede görev üstlendiğini hatırlatan Bakan Güler, bu görevlerin yanı sıra kardeş dost ve müttefik 92 ülkeyle askeri çerçeve eğitim iş birliği ve yardım anlaşmaları imzalandığını açıkladı.



"İttifakın planladığı hedef olan yüzde 5 oranına 2035 yılına kadar ulaşacağımızı değerlendiriyoruz"


Türkiye’nin içerisinde bulunduğu NATO’da da etkin bir şekilde faaliyetlerine devam ettiğini söyleyen Güler, bu kapsamda arttırılan savunma harcamalarını da şu şekilde açıkladı:


"Türkiye, NATO’nun asgari yüzde 2 olan savunma harcamaları hedefine bağlı olarak 2024 yılında bu konudaki taahhüdünü yüzde 2,13 seviyesinde gerçekleştirmiştir. Ülkemiz ayrıca NATO askeri bütçesine katkıda sekizinci sıradan yedinci sıraya yükselmiştir. Sağlanan seviyenin kademeli bir şekilde artırılarak, ittifakın planladığı hedef olan yüzde 5 oranına 2035 yılına kadar ulaşacağımızı değerlendiriyoruz."



"FETÖ iltisakı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizden toplam 24 bin 2 şahıs ihraç edilmiş, ayrıca 2 bin 225 şahsın da rütbesi geri alınmıştır"


FETÖ ile mücadeleye dair konuşan Bakan Güler, hukuk çerçevesinde ve ilgili kurumlarla yakın bir koordinasyon hâlinde olduklarını söyleyerek, "15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ iltisakı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizden toplam 24 bin 2 şahıs ihraç edilmiş, ayrıca 2 bin 225 şahsın da rütbesi geri alınmıştır. Ayrıca Bakanlığımızda ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizde suç işleyen maiyetine kötü davranan veya disiplinsizlik yapan hiç kimseye müsamaha gösterilmemekte, gerekli ceza işlemleri ivedilikle uygulanmaktadır" açıklamasında bulundu.


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş uçağı alımı hakkında çalışmaların devam ettiğini de söyleyen Bakan Güler, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:


"Savunma sanayiinde önemli gündem maddelerimizden biri de yerli ve milli savaş uçaklarımız KAAN’ımızdır, HÜRJET’imizdir ve KIZILELMA’mızdır. KAAN, HÜRJET ve KIZILELMA’yla ilgili olarak dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep gelmektedir. Eurofighter tedariki kapsamında ise Birleşik Krallık ile geçtiğimiz ay 20 adet yeni uçak ile ekipman ve muhtelif mühimmatın tedarik edilmesine dair sözleşme imzalanmıştır. Ayrıca Katar ve Umman envanterinde bulunan Eurofighter uçaklarının temin çalışmaları devam etmektedir. F-16 ve F-35 tedariki ile ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir."



"Kahraman ordumuz, Avrupa ordularının aksine hazır olma seviyesini artıran bir güç durumundadır"


Avrupa’nın askeri yapılanması ve savunma harcamaları konusunda da konuşan Bakan Güler, "Son üç yıl içerisinde Avrupa’da savunma harcamaları ciddi oranda artsa da bu artış gerçek muharebe kapasitesine aynı hızla yansımamıştır. Bugün birçok Avrupa başkentinde açıkça ifade edilen soru şudur: ‘Tehdit artık yakındır ancak bu tehdide karşı koyabilecek gerçek bir ordu yapımız var mı?’ Bu sorunun cevabı Avrupa’nın savunma mimarisinde başta personel yetersizliği ve donanımsal eksiklikler olmak üzere stratejik bir kırılma yaşandığını göstermektedir. Gerçek şu ki; personel eksikliği yalnızca bir sayı problemi değil, aynı zamanda disiplin, tecrübe, muharebe devamlılığı ve komuta-kontrol kültürünün aşınması anlamına da gelmektedir. Avrupa’daki bu tabloya karşı Türkiye ise çevresindeki çatışma alanlarının sürekliliği ve çeşitliliği nedeniyle stratejik kültürünü saha tecrübesiyle besleyen nadir ülkelerden biridir. Bugün kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının yüksek muhariplik seviyesi ve tecrübesi ile üstün harekât etkinliği sayesinde caydırıcılığını her koşulda kararlılıkla ortaya koyan bütünleşik bir güçtür. Nitekim kahraman ordumuz, her türlü arazi ve iklim şartında meskûn mahal özel harekât ve sınır ötesi gibi çok yönlü operasyonlarda yüksek harekât kapasitesine sahip tam teçhizatlı komando tugaylarıyla, NATO standartlarındaki ortak harekât hızlı intikal ve lojistik destek kabiliyetleriyle, personelinin eğitim sürekliliği, disiplin seviyesi ve profesyonel omurgasıyla Avrupa ordularının aksine hazır olma seviyesini artıran bir güç durumundadır. Bu tablo stratejik öngörü, doğru personel politikaları, yerli ve milli teknolojiyle desteklenen modernizasyon sayesinde mümkün olmuştur" diye konuştu.



Bakanlığın 2026 bütçe teklifi 822 milyar 930 milyon 177 bin TL


Belirlenen bütçe talebine dair bilgi veren Bakan Güler, "Bu savunma bütçesine vereceğiniz destek yarınlara daha güvenle bakan bir Türkiye’nin savunma iradesinin de tezahürü olacaktır. Bu çerçevede her türlü tasarruf tedbirleri ve verimli kullanım esasları gözetilerek hazırladığımız Bakanlığımızın 822 milyar 930 milyon 177 bin TL tutarındaki 2026 yılı bütçe teklifi ile 2024 yılı kesin hesabı takdirlerinize sunulmuştur" dedi.



Bakan Güler: "Terörle mücadelemiz, ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.