EKONOMİ - 12 Mayıs 2022 Perşembe 16:22

Bakan Kirişci: “TURCOVAC aşısının kaşifinin bir veteriner hekim olduğunu kaç kişi biliyor”

A
A
A
Bakan Kirişci: “TURCOVAC aşısının kaşifinin bir veteriner hekim olduğunu kaç kişi biliyor”

Tarım ve Orman Bakanı Prof.

Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci, katıldığı programda TURCOVAC aşısının kaşifi Prof. Dr. Aykut Özdarendeli’ye üzerinde şair Mehmet Akif Ersoy’un ve Özdarendeli’nin figürünün bulunduğu sembolik bir tablo hediye ettiği esnada, “Bir anket yapsak, bu aşının kaşifinin bir veteriner hekim olduğunu kaç kişi bilir acaba? Bu benim canımı yakıyor” diye sitem etti.


Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci, Türkiye Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) tarafından düzenlenen ve Orman Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğini yaptığı Dünya Veteriner Hekimleri Günü vesilesiyle düzenlenen etkinliğe katıldı. Etkinliğe, TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, TURCOVAC aşısının kaşifi Veteriner Hekim Viroloğu Prof. Dr. Aykut Özdarendeli, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıç ile çok sayıda sektör temsilcisi ve genç veteriner hekim adayı da katıldı.



“Her gün bu başıboş hayvanlarımızın saldırılarına muhatap olmuş evlatlarımız var”


Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci burada yaptığı konuşmasında Mamak Belediyesi Hayvan Bakımevi’nde düzenlenen “Sahipsiz Hayvanların Kısırlaştırılması Seferberliği” etkinliğine atıfta bulunarak, “Bu konuda Türkiye’nin gündeminde tutması gereken önemli bir konuda adım atmıştık. Bu konuya siz veteriner hekimlerin daha fazla mesai harcaması gerektiğine inanıyorum. Her gün bu başıboş hayvanlarımızın saldırılarına muhatap olmuş evlatlarımız var. Canı yanan anneler-babalar var. Mutlaka bunlarla ilgili sosyal sorumluluk ve mesleki sorumluluk adına saha çalışmaları yürütmemiz gerekiyor. Evet, bir kanunumuz var. Evet, bu kanundan dolayı yerel yönetimlerimize getirilen birtakım mükellefiyetler var. Evet, Doğa ve Milli Parklar Genel Müdürlüğümüzün bu konuda sağlamış olduğu destekler var ama bunların olayın büyüklüğünü fark ederek belirli adımların atılması noktasında veteriner hekimlerimizin çok büyük çaba sarf etmesi gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum” diye konuştu.



“(Kısırlaştırma konusunda) çözüm öneriniz varsa bunların hepsini biz başta tacı yapıp buna ilişkin gerekli aksiyonları almak durumundayız”


Kirişci, bakanlık olarak kısırlaştırma konusunda sorumluluklarını yerine getireceklerini ve kısırlaştırma konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hassasiyeti olduğunu dile getirerek, “Daha dün il başkanları toplantımız vardı. Bu konuda orada da gündeme geldi. Ben de bunu burada bir kez daha dile getirmeyi görev edindim ve sizlerle bir kez daha paylaşıyorum. Birlikte bu konuda ortak yürütülebilecek ne kadar çalışma varsa bunun çözümüne ilişkin önünün alınmasına ve sürecin yavaşlatılmasına ilişkin ne kadar kayda değer yaklaşımımız, çözüm önerimiz varsa bunların hepsini biz başta tacı yapıp buna ilişkin gerekli aksiyonları almak durumundayız” diye konuştu.


“(Bakanlık kadrosunda) Veteriner hekimlerimizin özgül ağırlığı var”


Bakan Kirişci, şöyle devam etti:


“Veteriner hekimlik gibi rahmetli Mehmet Akif Ersoy gibi başta olmak üzere bu meslekten olup bu alanda hizmet etmiş bütün meslek büyüklerine ebediyete irtihal etmiş olanlara rahmet dileyerek hayatta olanlara da şükranlarımızı, bu konudaki iyi dileklerimizi ifade etmek istiyorum. Allah hepsinden razı olsun. Bakanlığımızda kadro yönünden ziraat mühendisleri birinci sırada. İkinci sırada veteriner hekimlerimiz var ama veteriner hekimlerimizin özgül ağırlığı var. Onu söyleyeyim.”


TVHB Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu burada yaptığı konuşmasında, TURCOVAC aşısının kaşifi Veteriner Hekim Viroloğu Prof. Dr. Aykut Özdarendeli’ye teşekkür ederek, “Veteriner Hekimlerin bu anlamlı günün kutluyorum. 6 kıtada sayıları 1 milyon 800 bini bulan veteriner hekimler tarafından kutlanan bugün, veteriner hekimler için gurur kaynağı olmuştur. Gerek dünyada gerekse ülkemizde veteriner hekimler böyle anlamlı bir günü fazlasıyla hak etmektedir. Bu vesileyle, tüm meslektaşlarımızı ve meslek büyüklerimiz ile tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum” ifadelerini kullandı.



“TVHB Vakfı’nın Yozgat İl Sorumlusu ve meslek şehidimiz Volkan Lale’yi bir kez daha anıyor, kederli ailesine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum”


Dünya Veteriner Hekimleri Günü’nü bu yıl buruk bir şekilde kutladıklarını dile getiren TVHB Merkez Konseyi Başkanı Eroğlu, “Derin bir üzüntü içerisindeyiz. 25 Nisan’da Yozgat’ın Sorgun ilçesi mezbahasında halkın gıda güvenliği dolayısıyla sağlığını korumak için görevi başında katledilen, Yozgat Veteriner Hekimleri Odası’nın önceki başkanı TVHB Vakfı’nın Yozgat İl Sorumlusu ve meslek şehidimiz Volkan Lale’yi bir kez daha anıyor, kederli ailesine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Bir an önce adaletin tecellisi ile suçlu ya da suçluların hak ettikleri cezaları almalarını bekliyoruz” dedi.


“Dünya Veteriner Hekimleri Birliği ve Küresel Hayvan Sağlığı Birliği tarafından 2022 yılının teması veteriner hekimlerin zorluklarla mücadele gücünün artırılması olarak açıklanmıştır”


Eroğlu, Dünya Veteriner Hekimler Günü’nün amacına ilişkin şunları söyledi:


“Tüm dünyadaki veteriner hekim organizasyonları arasında iş birliği ve etkileşimi güçlendirme, veteriner hekimlerin hayvanların ve diğer tüm canlıların hayatını korumaya yönelik çalışmalarını vurgulamak, veteriner hekimlik mesleğinin önemi hakkında farkındalığın artırılmasına katkıda bulunmaktır. Dünya Veteriner Hekimleri Birliği ve Küresel Hayvan Sağlığı Birliği tarafından 2022 yılının teması veteriner hekimlerin zorluklarla mücadele gücünün artırılması olarak açıklanmıştır. Belirlenen tema ile kamunun dikkatini hayvan sağlığının farklı yönlerine, hayvan refahına, gıda güvenliğine ve veteriner hekimlerin bu alanlardaki çalışmalarına çekmek amaçlanmaktadır.”


“(Veteriner hekimlerin) Sağlıkta şiddete dahil edilme ya da başka ağır cezai tedbirlerin alınması kaçınılmaz hale gelmiştir”


Veteriner hekimliğin zor icra edilen bir meslek olduğunu savunan Eroğlu, “Bildiğiniz gibi, gecesi gündüzü olmayan, mesaisi ve tatili farklı bir meslek. Yağmurda, karda çamurda hizmetin olduğu bir meslek. Hizmetimiz canlıya ve hayata dönük. 2022 yılının teması da bunları ifade etmektedir. Sahada tedavi ve aşılama sırasında kliniğine gelen hastasına müdahale sırasında, Yozgat’ta olduğu gibi mezbaha görevleri ve gıda denetimlerinde ağza alınmayacak sözler ve saldırılar, ağır darp olayları her gün rastlanan olaylar halinde devam ediyor. Sağlıkta şiddete dahil edilme ya da başka ağır cezai tedbirlerin alınması kaçınılmaz hale gelmiştir” diye konuştu.



Bakan Kirişci, konuşmasının ardından görev şehidi Volkan Lale’nin abisi İbrahim Lale’ye vefa plaketi takdim etti. Ardından Kirişci, daha sonra TURCOVAC aşısının kaşifi Prof. Dr. Aykut Özdarendeli’ye üzerinde şair Mehmet Akif Ersoy’un ve Özdarendeli’nin figürünün bulunduğu sembolik bir tablo hediye etti. Bakan Kirişci, tabloyu Özdarendeli’ye tabloyu takdim ederken “Bir anket yapsak, bu aşının kaşifinin bir veteriner hekim olduğunu kaç kişi bilir acaba? Bu benim canımı yakıyor” diye sitem etti.


Etkinlik, Özdarendeli’nin sunumu ve basın ve hizmet ödüllerinin takdimi ile devam etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun 150 bin samuray arısı kahverengi kokarca ile mücadele edecek İstilacı bir tür olan ve özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “kahverengi kokarca” ile mücadelede Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü bünyesinde üretilen ‘samuray arısı’ kullanılacak. Üretilen 150 bin arı ilerleyen günlerde 30 ilde doğaya salınacak. 2021 yılında Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde kurulan Biyolojik Mücadele Laboratuvarı’nda kahverengi kokarca ile mücadele yöntemleri üzerine çalışılıyor. Bu laboratuvarda fındık, kivi, Trabzon hurması, turunçgil, elma, armut, şeftali, böğürtlen, üzüm, mısır, fasulye, biber, domates, kabak, hıyar gibi birçok sebze ve meyve gibi 300’den fazla bitkide zarar yapabilen istilacı bir tür olan kahverengi kokarcanın popülasyonunu azaltmak için trissolcus japonicus (samuray arısı) üretiliyor. 2023 yılında 20 bin arı üretilerek Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. Bu yıl ise üretilen 150 bin samuray arı 30 ilde tabiata salıncak. "Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmakta" Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Entomoloğu Mustafa Kılıç, "Yaklaşık 3 yıldır kahverengi kokarca mücadelesinde görev almaktayım. 2021 yılında laboratuvarın yapılmasıyla birlikte hem o tarihten itibaren biyolojik mücadele ajanlarının yetiştirilmesini hem de bölgedeki popülasyon takibi çalışmalarını yürütmekteyiz. Projemizin amacı şu an tüm dünyada istilacı tür durumunda bulunan kahverengi kokarca ile mücadele etmek, popülasyonunu azaltmak ve ekonomik zarar eşiğinin altına düşürmektir. Burada önemli olan husus üreticilerimizin minimum hasarla bu süreci atlatmasıdır. Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmaktadır. Bu mücadeleye en hızlı reaksiyon gösteren ülkelerden biri olan Türkiye hem biyolojik hem kimyasal hem de diğer mücadele yöntemlerini bir arada kullanarak çiftçilerimizin her zaman yanında olmaktadır. Bununla birlikte sürekli saha çalışması yürütmekteyiz. TAGEM, Gıda Kontrol, İl Tarım ve Orman Müdürlükleri birlikte bu çalışmaları birlikte yürütmekteyiz. Bizde yine her hafta ekip arkadaşlarımız bölünerek Artvin, Ardahan, Trabzon, Rize, Ordu, Sinop bütün Karadeniz Bölgesi, bununla birlikte diğer enstitülerle birlikte Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Ege Bölgelerinde popülasyon takibini yapmaktayız. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak böceğin tüm ülkede olduğunu düşünerek hareket etmekteyiz. Bulunmadığı yerlerde bile hem mücadele hem de popülasyon yöntemlerini araştırmaktayız. Halk arasında ’samuray arıcığı’ olarak bilinen yaklaşık 20 bin civarında parazitoit arılarımız 2023 yılında Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. 2024 yılında 150 bin arı 30 ilde salınımı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu konuda bakanlığımız çok ciddi efor sarf etmektedir. Bizler de yoğun çaba harcıyoruz. Gelecek yıl da yaklaşık 150 bin arının 2024’te salınan yerlere salınımı ile devam edecektir" dedi. "Samuray arısının insan veya hayvana zararı yok" Samuray arısı hakkında bilgi veren Mustafa Kılıç, "Bu arı 1 ile 2 milimetre boyutundadır. Herhangi insan veya hayvana zararı bulunmayan arı türüdür. Bal üretimine herhangi bir tehdit oluşturmaktadır. Parazitoitlerin salınması için özellikle Doğu Karadeniz’de fındık bahçelerini seçmekteyiz. Yoğunluk burada bulunduğu için. Diğer bölgelerde de salımlar gerçekleşecektir. Bakanlığımız tüm dünyada büyük zararlara neden olan kahverengi kokarca ile takip ve mücadele faaliyetleri için yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak zararlı ile mücadelede çiftçi ve vatandaşlarımıza da sorumluluk düşmektedir. Ev ve bahçelerindeki böceklerin imha edilmesi hem mücadele sürecini hızlandıracak hem de başarı oranını artıracaktır. Doğru bilgiler için sadece Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı açıklamalarının dikkate alınmasını rica ederiz" diye konuştu.
Aydın Anaokulunda kirpi operasyonu Aydın’ın Efeler ilçesinde İstiklal Anaokulu’nun bahçesindeki su giderine sıkışan bir kirpi, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerinin titiz çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, sabah saatlerinde Meşrutiyet Mahallesi Gençlik Caddesi üzerinde bulunan İstiklal Anaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde anaokuluna çocuklarını getiren veliler bir kirpinin su giderine sıkıştığını fark ederek durumu okul idaresine bildirdi. Kendi çabaları ile kirpiyi bulunduğu yerden çıkartamayan okul idaresinin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yaptığı ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri hızla yaramaz kirpiyi kurtarmak için çalışma başlattı. Kirpiyi görerek okul idaresine bildiren Emel Cem isimli veli, "Kirpiyi gördüm ve hemen okul idaresine söyledim. Okul idaresi de onlar da uğraştılar ama nasıl kurtarabileceklerini bilmedikleri için itfaiyeye haber çağırdılar. İtfaiye ekiplerinin sayesinde kirpi kurtarılacak ve doğal yaşamına geri bırakacaklar" dedi. Ekipler, kirpiye zarar gelmeden özgürlüğüne kavuşturulması için hummalı bir çalışma yürüttü. Özel ekipmanları ile çalışan itfaiye ekipleri kirpiyi kurtarmak için duvarı delip kirpinin ayaklarının sıkıştığı demiri demir makası ile kesti. Kirpi ekiplerin dikkatli ve duyarlı çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden kurtarıldı. Gerekli kontrolleri yapılarak okul bahçesindeki otluk alana bırakılan kirpi bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak gözden kayboldu. İstiklal Anaokulu idarecileri, şehirlerde yaşayan yaban hayvanlarının doğal ortamlarının korunmasının herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerine çalışmalarda gösterdikleri hassasiyet için teşekkür etti.
Çorum 10 ülkeden 77 bilim insanının katıldığı ’İrfan Geleneği’ sempozyumu başladı Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu"nda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Bugün, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nın kucaklayıcı anlayışına ihtiyaç var" dedi. Türk Tarih Kurumu’nun katkıları ile Çorum Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu”na Mısır, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, İran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farklı ülkeden 77 bilim insanı katıldı. Sempozyumda 52’si sözlü, 12’si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunulacak. Sempozyumda tüm bilimsel oturumlar karekod uygulamasıyla yurt içi ve yurt dışından interaktif olarak takip edilebilecek. Sempozyum açılışında konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneğinin 13 ve 14. yüzyıllarda dini ve manevi olduğu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi. İrfan geleneğini temsil eden Türkmen ata, baba, şeyh ve dervişlerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bağın oluşmasında rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Işık, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleşkesinin nihayetinde yurduna dönüşmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çeşmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlarıyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadır” dedi. Işık, bugün modernitenin ayrıştırdığı, dağıttığı, kutuplaştırarak çatıştırdığı farklılıkları bir tehdit olarak görmek suretiyle aynılaşmayı dayattığı, din, inanç, gelenek ve örf namına yerel öğeleri çağ dışılıkla damgalayarak itibarsızlaştırdığı, saf dışı bıraktığı bir dönemde olunduğuna dikkat çekti. "Modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız" İnsan egosunun hormonlu bir şekilde beslendiği, suni, orantısız, kibir ile ilahi ve beşeri nizamın üstünde kendisine roller biçtiği arızi bir dönemde olduğumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Kadim erdemlerin yok sayıldığı tüm alemin, insanın sonsuz ve sınırsız hazlarına, ihtiraslarına hasredildiği, öyle ki aç gözlülükte modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız. Tüm patolojik arızalı anlayışın hayatı kuşattığı, adına rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri şekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takım yaklaşımlarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı talihsiz bir zamandayız. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratılanı yaratanından ötürü seven, yetmiş iki milleti bir nazar gören, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin aslan ile ceylana aynı zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hayat bulunduran, Mevlana’nın kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi sınıfları ve sınırları kaldırarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nın ’dirlik odunu yakın, geleni gideni hoş tutun’ himmetiyle güçlü bir şekilde ortaya konulan temelinde aşk ve sevgi bulunan bu birleştirici, kucaklayıcı ontolojik ve epistemolojik anlayışa olan ihtiyaç ortadadır. Bununla birlikte söz konusu irfan geleneğimizin emek, alın teri, zanaat, fedakarlık, paylaşmak, helal kazanmak, ahlaklı olmak gibi erdemlerinin işlenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç olduğu da gözden kaçırılmamalıdır" diye konuştu. "Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsiyoruz" Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemiyeti Başkanı Ali Rıza Özdemir de yaptığı konuşmasında, bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsediklerini belirtti. Moğol istilasından sonra meydana gelen göçlerle birlikte Anadolu için yeni bir dönem başladığını hatırlatan Özdemir, "Horasan bölgesinden Anadolu’ya akan Türkmen aşiretlerinin içinde baba, ata, derviş ve şeyh olarak tanımlanan irfan ehli kimseler de yer almaktaydı. Bu dönemde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, asayiş, fütuhat ve iskan konularının çözülmesi, imar faaliyetleriyle toprakların şenlenmesi bahsedilen şeyh ve dervişlerin öncülüğünde olmuştu. Osmanlı sosyal hayatı için oldukça mühim olan zaviyeler, manevi temellere dayalı kurumlardı. Öyle ki ıssız beldeler ve stratejik noktalar ’gazi dervişler’ tarafından kurulan tekke ve zaviyeler eliyle birer yurda dönüşmüş ve kalkınmıştır. İşte Abdal Ata, bu dervişler arasında olduğu gibi, onun tabi olduğu Abdallar zümresi de Türk nüfusunun önemli unsurlarından biri olarak varlığını sürdürmekteydi. Anadolu’yu Türkiye yapan öncü şahsiyetler de bu kişiler ve bu Türk kitlelerdi" şeklinde konuştu. Başkanlık olarak, bugüne kadar Alevi ve Bektaşi tarihinin şemsiyesi altında toplanmış olay, olgu ve şahsiyetleri araştırmak, Türk tarihindeki yerini ortaya koymak ve yarına aktarmak amacıyla pek çok panel, konferans ve sempozyum tertip ettiklerini anlatan Özdemir, şunları kaydetti: "Bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı çok önemsiyoruz. Alevilik ve Bektaşilik Ansiklopedisi ile Aleviliğin Yazılı Kaynakları çalıştayları başta olmak üzere Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz beş büyük çalıştayımız da bu amaca hizmet etmektedir. Başkanlığımızda birçok konferans, panel ve temalı konserler düzenledik. Bundan sonra bu çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Temalı konserlerimi 2024 yılı içinde 50 ilimizde halkımızla buluşturacağız. 2024 ve 2025 yılları içinde Şah İsmail Hatayi, Anadolu’nun Horasanı Tunceli, Balkanlarda Alevilik ve Bektaşilik, Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını, Aleviliğin Yazılı Kaynakları, Davut Sulari, Pir Sultan Abdal gibi birçok başlık altında yapacağımız sempozyumları planlamış bulunuyoruz. Kün-Ay isimli hakemli dergimiz yıl içinde yayın hayatına başlayacaktır." "Hedefimiz milli birliğimizi güçlendirmektir" Aleviliğin yakın tarihinin kayıt altına alınacağı sözlü tarih projesini bu yıl içinde başlatacaklarını aktaran Özdemir, "Bilimin namusuna sahip çıkan tüm akademisyenlerimizi, bu vesileyle çalışmalarımıza omuz vermeye çağırıyorum. Her zaman belirttiğim gibi pek çok alanda Alevi ve Bektaşi toplumuna hizmet götürmeyi görev edinmiş başkanlığımızın iki ana hedefi vardır. Bunlardan ilki her iş ve eylemde Alevi ve Bektaşi toplumunun rızalığını almaktır. Bu doğrultuda istişare etmekten bir an geri durmadığımızı gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. İkinci ana hedefimiz ise milli birliğimizi güçlendirmektir. Başkanlık olarak bizi, biz yapan değerlerimize bağlı kalmak ve sahip çıkmak dışında; onu aktarmanın da peşindeyiz. Tüm işlerimizin temel motivasyon kaynağını işte bu iki ana hedef teşkil etmektedir. Alevi-Bektaşi toplumu için tarihi ve değerli bir süreçte bulunduğumuzun farkındalığında olarak çalışmalarımızı sürdürmekte olduğumuzu belirtmek istiyorum. İnşallah kararlılıkla yürüdüğümüz bu yolda daha çok iş üretecek ve daha fazla Can’ımıza ve cemevimizin kutlu eşiğine hizmette bulunacağız" ifadelerini kullandı. Sempozyum açılışına; Vali Zülkif Dağlı, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, İl Jandarma Komutanı J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferans sonunda Çorum Valisi Zülkif Dağlı, İslam İşbirliği Teşkilatı İslam, Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölge Danışmanı Prof. Dr. Ashirbek Müminov’a plaket verirken, Müminov ise Vali Dağlı’ya kaftan hediye etti.