POLİTİKA - 30 Nisan 2025 Çarşamba 13:50

Bakan Tunç: "Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil"

A
A
A
Bakan Tunç: "Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin, "Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil. Bir ‘al-ver’ süreci söz konusu olamaz" dedi.


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen AK Parti Grup Toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını cevapladı. Cezaevlerinde hastaların hangi şartlarda tedavi edildiğinin kanunlarla belli olduğunu dile getiren Bakan Tunç, "Bu şartlar sürekli olarak cezaevi doktorları tarafından da kontrol ediliyor. Gerekirse hastaneye sevk edilen durumlar da söz konusu oluyor. Hükümlülerin devlete emanet olduğunu unutmamak lazım. Özellikle sağlık şartlarını korumak gerekiyor. Bu konudaki talepler de ilgili cezaevi idarelerimiz ve devamında da hastane ve adli tıp raporlarındaki onay süreçleriyle değerlendiriliyor" ifadelerini kullandı.


Mülakatlara ilişkin bir kanun düzenlemesi yapıldığını belirten Bakan Tunç, "Daha başarılılar daha önde değerlendirilsin diye. Bizim niyetimiz daha liyakatli, kaliteli bir sistem oluşturmak. Yargıya memnuniyetin sağlanabilmesi için daha güçlü hukukçuların sisteme katılması lazım. Onun için ‘Hukuk Meslekleri Sınavı’nı uygulamaya koyduk. Onun için ‘Hakim, Savcı Yardımcılığı’ sistemini uygulamaya koyduk. Bizim için liyakat önemli. Bizim için önemli olan bu" ifadelerini kullandı.



"Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil"


Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadele ettiğine vurgu yapan Bakan Tunç, "Bu ülkenin önündeki en büyük engel terör belası. Ülkemizin gelişmesi ve kalkınması önünde ayak bağı olan terör belasından kurtulma mücadelesi veriyoruz. Bununla ilgili de çok önemli aşamalar kaydettik. Binlerce şehit verdik. Ülkemizin, milletimizin huzurunu bozan bu beladan kurtulmak istiyoruz. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ekim ayında yaptığı konuşmanın ardından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da ortaya koyduğu irade sonrası gelişen bir durum söz konusu oldu. İmralı’nın bir çağrısı oldu terör örgütüne yönelik. Artık terör örgütünün meşruluğunu kaybettiği, örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakması yönünde bir çağrıydı. Bu çağrıya henüz cevap verilmiş değil. Cevap verildiğinde, terör örgütü kendisini feshettiğinde Türkiye, ‘terörsüz Türkiye’ çerçevesinde çok önemli bir aşamaya geçmiş olacak. Bütün hedefimiz terör örgütünün tasfiyesi ve ülkemizin terörden temizlenmesi, vatandaşlarımızın huzurlu bir geleceğe adım atması, çocuklarımızı terörsüz bir Türkiye’ye kavuşturmak. Herkesin bu süreçte sorumluluk alması lazım, tüm kesimlerin. Sorumluluk makamındaki kişilerin bu sürece zarar vermemesi lazım, bu sürecin olumlu sonuçlanmasına katkı sunması lazım. Bu nedenle sorumluluk makamındaki kişilerin konuşmalarını yaparken bu sürece zarar verecek açıklamalardan kaçınmaları lazım. Türkiye’nin içte ve dışta terörle mücadelesi kesintisiz sürdü. Bu uğurda binlerce şehit verdik. Şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağız, onların ailelerini incitecek bir tavır içinde de olamayız. Dolayısıyla yurt dışından terör tehditlerine karşı da hazırlıklı olacağız. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması yönündeki politikamızı da dünya biliyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye için de önemlidir. O konferansta beyan edilen hususların kabul edilemeyeceğini Dışişleri Bakanımız da ifade etmiştir. Burada ciddi bir mesele var. Terörün tasfiyesiyle ilgili bir çaba var. Bu çabalara destek vermek lazım. Bu çabaları baltalayacak ifadelerden kaçınmak lazım. İmralı heyetinde yer alan ve rahatsızlanan Sırrı Süreyya Önder’in bu sürece yapıcı bir katkısı vardı. İnşallah iyileşir ve sağlığına kavuşur. Bu sürecin devam etmesi lazım. Bu anlamda ‘topun iktidarda olması’ durumu söz konusu değil. Burada bir müzakere ve pazarlık söz konusu değil. DEM Parti’nin geçen hafta Adalet Bakanlığımıza yaptığı ziyarette biz bir müzakere yapmadık. DEM Parti Grup Başkanvekillerinin talepleri oldu. Bunlar cezaevlerinin şartlarıyla ilgiliydi. Hasta hükümlü ve tutuklarının şartları ve onların infaz ertelemeleriyle ilgili ve örgütlü suçlarla ilgili taleplerde bulunuldu. Bir pazarlık ve müzakere söz konusu değil. Bir ‘al-ver’ süreci söz konusu olamaz. Biz top oynamıyoruz. Bu ciddi bir mesele. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Her şey kanunlar çerçevesinde yapılabilir. Kanunlarımız el verdiği çerçeve içinde ne yapılması gerekiyorsa yapıyoruz. Kamuoyunda konuşulan infaz düzenlemeleri, ceza adaleti ile ilgili yapılan düzenlemeleri kişiye özel yapmıyoruz. Ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik düzenlemeler olacak. Bunlar içerisinde soruşturma, kovuşturma ve infaz kısımlarıyla ilgili hedefimizde düzenlemeler var. Bunları takdir edecek olan Meclisimiz ve milletvekillerimiz. Özellikle infaz düzenlemesi ilgili kamuoyunda konuşulan bazı yanlış anlaşılmalar var. Hukukumuzda, kanunlarımızda özel infaz usulleri var. Bunların uygulanabilmesi için de belli bir ceza miktarının altında olması gereken ceza miktarları var. Ceza adaletine uygun, evrensel kurallara uygun, bugüne kadar yaptığımız reformlar çerçevesinde yapabildiklerimizi yapmaya devam edeceğiz. Zaten Yargı Reformu belgemizde de bu hususlara değindik. Özellikle yeni süreçte terörsüz Türkiye sürecinin sıkıntıya uğramaması için özellikle bazı partilerin, sorumluluk makamındaki kişilerin çok daha yapıcı davranması lazım. ‘Topun iktidarda olduğu’ yönünde bu tarz açıklamalar sürece fayda sağlamaz. Burada bir pazarlık söz konusu olamaz. İmralı’nın çağrısı açık; terör örgütünün bir an önce kendini feshetmesi, silahları bırakmasına yönelik bir çağrı. Şu anda beklenen bu; tüm odaklanılan nokta terör örgütünün kendisi feshetmesi" şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Türkiye’nin tohum ve fide üretimi arttı meyve fidanı üretimi ise 10,7 milyon azaldı Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB), geçen yıl sonu itibarıyla tohumluk üretiminin 2023’e 3 bin 18 ton artarak 1 milyon 303 bin 38 tona çıktığını ve meyve fidanı üretiminin ise yaklaşık 10,7 milyon düşüşle 101 milyon 574 bine gerilediğini bildirdi. TÜRKTOB’un hazırladığı "2025 Tohumculuk Sektör Raporu"ndan alınan bilgiye göre, 2025 yılı ocak ayı itibarıyla birliğe bağlı alt birliklerin toplam üye sayısı 82 bin 937’ye ulaştı. Tescil ettirilen ve üretim izni alınan çeşit sayısı, tarla bitkilerinde 3 bin 839, sebzelerde 4 bin 121, meyve ve asmada bin 677 çeşit olmak üzere 9 bin 637’ye çıktı. Tarla bitkilerinde 669, sebzelerde 761, meyve ve asmada 16 olmak üzere bin 446 üretim izinli çeşit bulunan Türkiye’de tohumluk üretim miktarları da arttı. Geçen yıl sonu itibarıyla tohumluk üretimi 2023’e 3 bin 18 ton artarak 1 milyon 303 bin 38 tona çıktı. Meyve fidanı üretimi ise yaklaşık 10,7 milyon düşüşle 101 milyon 574 bine geriledi. Asma fidanı üretimi 1,6 milyon adet artışla 5,4 milyona, çilek fidesi üretimi 3,6 milyon adet yükselişle 78,6 milyona, süs bitkisi ise 220 milyon adet artarak 2,32 milyar adete ulaştı. 2023’e göre fazla değişkinlik göstermeyen sebze fidesi üretimi de yaklaşık 6 milyar adet olarak gerçekleşti. Üretim miktarlarındaki bu olumlu gelişmeler ticarete de yansıdı ve 2024 yılında 853 milyon dolarlık bir dış ticaret hacmi oluştu. İthalat ile ihracat arasındaki denge hızla ihracat lehine gelişmesini sürdürdü. 2018 yılında sektör ilk defa ithalattan daha fazla ihracat yaparken, oran yüzde 108 oldu. 2024 yılında ise ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 134 olarak gerçekleşti. Bütün bu gelişmelere rağmen sektör; şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bazı alanlarda yapılması gereken birtakım mevzuat düzenlemelerine, yeni desteklemelere ve bazı problemlerin çözülmesine ihtiyaç duyuyor. 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nda değişiklik yapılarak sertifikalı tohumlukların borsa tescilinde ticaret borsası kesintisi yapılmaması sektör için önemli bir destek olacağı vurgulanıyor. 5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da, "Tohumculuk sektörü için firmanın ülke içerisindeki AR-GE merkezlerinin toplamında istihdam edilecek en az tam zaman eş değer AR-GE personeli sayısı beş olarak belirlenmiştir." şeklinde değişiklik yapılması da isteniyor. Bahçe bitkileri sektörünün ülkemiz için önemli bir ekonomik potansiyele sahip olması ve sertifikalı fidan üretiminin yeterli olmaması nedeniyle, yerli sektörün faaliyetine devam edebilmesi ve sertifikalı fidan üretimi için gerekli yatırımı yapabilecek sermayeye ulaşabilmesi için, standart fidan üretimi de dahil; tüm sertifikalı fidan üretiminin, materyal üretimlerinin ve üreticilerinin desteklenmesinin faydalı olacağı belirtiliyor. Fide sektörünün, potansiyelinin henüz yüzde 25’ini karşılar durumda olduğuna dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: "Hızla gelişen fide üretimi faaliyetlerinin ve özellikle yatırımı çok yüksek olan aşılı fide üreticilerinin desteklenmesine ihtiyaç vardır. Süs bitkileri üreticilerinin desteklenmesi hem üretimin kayıt altına alınması hem de sektörün ihracat miktarının arttırılması açısından önemlidir. İyi bir dağıtım sisteminin oluşturulabilmesi açısından tohum dağıtıcılarının KOBİ desteklerinden istifade etmesi ve kümeleşme oluşturanlara tohumluk ambarı yapılmasında uygun şartlarda kredi veya hibe verilmesi sağlanmalıdır. Sertifikalı tohum yetiştiriciliği ciddi bilgiye sahip olmayı gerektiren bir iştir. Bu nedenle tohum yetiştiricileri belirli süre bitki grubu bazında eğitilmeli ve sadece sertifika belgesi olan tohum yetiştiricileri desteklenmelidir. Desteklemeler sayesinde tohum yetiştiriciliği cazip hale geleceği için yetiştirici sayısında değişkenlik azalacak, dolayısıyla bu kitle için hizmet sağlamak kolaylaşacak, bu şekilde tohumluk üretiminin artması sağlanacaktır. Sektörün, bu finans ve desteklenme ihtiyaçlarının yanında çözülmesi gereken başka bazı problemleri bulunmaktadır."