SAĞLIK - 09 Nisan 2020 Perşembe 12:49

Çocuklarla korona virüs hakkında nasıl konuşmalıyız

A
A
A
Çocuklarla korona virüs hakkında nasıl konuşmalıyız

Çocuklar korona virüs hakkında nasıl konuşulması gerektiği hakkında uyarılarda bulunan Dr.

Çocuklar korona virüs hakkında nasıl konuşulması gerektiği hakkında uyarılarda bulunan Dr. Handan Boztepe, sadece Türkiye’de değil Dünyanın her yerinde ve her evde korona virüs konuşulduğunu belirterek, “Çocuklar bu süreçte internet ya da televizyonda gördüklerini ya da diğer insanlardan duyduklarını anlamakta güçlük yaşayabilirler. Bu nedenle özellikle kaygı, stres ve üzüntü gibi duygulara karşı savunmasız olabilirler. Çocuklarla açık, destekleyici bir iletişim kurmak, başkalarını anlamalarına ve süreçle başa çıkmalarına yardımcı olabilir” dedi.


Çocukları bu süreçte destekleyebilmek için kurulacak etkili iletişime ilişkin bazı önerilerde bulunan Atılım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Bölümü Başkan Dr. Handan Boztepe, çocuklarla korona virüs hakkında konuşmaktan korkmanın ve çekinmeyin uyarısında bulunarak, “Çocuklar bu konu ile ilgili zaten birçok şey duymuşlar, maske takan kişileri görmüşler veya günlük rutinlerinin değişim nedeninin ne olduğunu bilmektedirler. Çocuklarla bu konuda hiçbir şey konuşmamak onların anksiyetesini daha fazla artırır. Amacımız arkadaşlarından ya da haberlerden ne duyarsa duysun çocuklarımızı iyi bir şekilde bilgilendirmektir. Çocukla kuracağınız güvenli bir iletişimle sizi güvenilir bir bilgi kaynağı olarak görmesini sağlayabilirsiniz.” ifadesini kullandı.



Çocukla gelişimsel düzeyine uygun olarak konuşun


Çocuklar dünyada olup bitenler hakkında doğru bilgi edinme hakkına sahip olduklarını, bu bilgileri verirken yaşa/gelişimsel düzeye uygun bir dil kullanılması gerektiğini bildiren Dr. Boztepe, “Tepkilerini izleyin ve kaygı düzeylerine karşı duyarlı olun. Çocuklar çok egosentriktir, bu yüzden haberlerde korona virüs hakkında duydukları, onların hasta olacaklarına ilişkin endişelenmelerine neden olabilir. Bu nedenle onlarla dürüst, sakin ve güven verici bir şekilde konuşun. Çocuğa çok fazla bilgi vermeye çalışmayın, çünkü bu durumu daha da güçleştirebilir. Bunun yerine sadece çocukların sorularını cevaplamaya çalışın. Dürüst ve net bir şekilde cevap vermek için elinizden geleni yapın. Her şeye cevap veremiyorsanız sorun değil; önemli olan çocuk için ulaşılabilir olmaktır. Sorusunun cevabını bilmiyorsanız dürüstçe “bilmiyorum” diyebilirsiniz. Onların sorularını cevaplayamıyorsanız tahmin etmeyin. Bu durumu sorunun cevabını birlikte öğrenmek için bir şans olarak kullanabilirsiniz. Cevapları birlikte keşfetmek için bir fırsat olarak kullanın. UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşların web siteleri mükemmel bilgi kaynaklarıdır. Çevrimiçi bazı bilgilerin doğru olmadığını ve uzmanlara güvenmenin en iyisi olduğunu açıklayın” dedi.


Konuşmaya başlamak için çocuğa sorun hakkında konuşmaya davet edilmesi gerektiğini bildiren Dr. Handan Boztepe, süreci şu şekilde bildirdi;


“Güvenli bir ortamda olduğunuzdan emin olun ve çocuğun özgürce konuşmasına izin verin. Çocuğun size korona virüs hakkında duydukları her şeyi ve nasıl hissettiklerini anlatmaya davet edin. Onlara soru sorma fırsatı verin. Onları dinleyin. Kendisini size anlatmasının tüm yollarını kullanın. Oyunlar, resimler ve hikayeler bu yollardan sadece birkaçıdır. Çocuğun bildiklerini öğrenin. Çocuğun yaş düzeyine göre sorular sorun. Büyük çocuklar için, "Arkadaşların korona virüs hakkında konuşuyor mu? Ne diyorlar?" Küçük çocuklar için, "Yetişkinlerin etrafta dolaşan yeni bir hastalıktan bahsettiğini duydunuz mu?" soruları sorulabilir. Bu size çocukların ne kadar bildiklerini öğrenme ve yanlış bilgileri duyup duymadıklarını öğrenme şansı verir. Duygularını kabul ettiğinizden ve bunlardan korkmanın doğal bir şey olduğunu ifade edin. Onlara tüm dikkatinizi vererek dinlediğinizi gösterin. Çocuklara, daha fazla bilgi edindikçe onları güncel tutmaya devam edeceğinizi söyleyin.”



Çocukların kendilerini kontrolde hissetmelerine yardım edin


Çocukların kontrol sahibi olduklarını hissetmeleri için yapabilecekleri aktiviteler belirlenmesini söyleyen Dr. Boztepe, çocuklara yeterli uyumanın ve ellerini iyi yıkamanın ve çoğu zaman güçlü ve iyi kalmalarına yardımcı olabileceğinin öğretilmesi gerektiğini belirterek, “Düzenli el yıkamanın virüslerin başkalarına yayılmasını önlemeye de yardımcı olduğunu açıklayın. İyi bir rol modeli olun ve çocukların sık sık ellerinizi yıkadığınızı görmelerine izin verin. İnsanları güvenli ve sağlıklı tutmak için olan her şey hakkında konuşun. Küçük çocuklar için, hastanelerin ve doktorların hasta olan insanları tedavi etmeye hazır olduğunu bilmeleri onların güven içinde hissetmelerini sağlayabilir. Bilim insanlarının bir aşı geliştirmek için çalıştıklarını bilmek onları rahatlatabilir. Çocukların, insanların birbirlerine nezaket ve cömertlik hareketleriyle yardım ettiğini bilmeleri önemlidir. Bu nedenle salgını durdurmak ve toplumu güvende tutmak için çalışan sağlık çalışanları, bilim insanları ve gençlerin öykülerini paylaşın. Çocuklara zaman zaman stresli hissetmenin normal olduğunu ifade edin. Bu duyguları tanımak ve stresli zamanların geçtiğini ve hayatın normale döndüğünü bilmek çocukların esneklik kazanmasına yardımcı olabilir.” uyarılarında bulundu.


Çocuklar rutinlerinin bozulmasından rahatsız olabileceğini, bu nedenle çocuğun olabildiğince rutinlere uygun olarak günlerini geçirmesi sağlanması gerektiğini bildiren Dr. Handan Boztepe, düzenli yemek ve uyku saatleriyle yapılandırılmış günlerin, çocukları mutlu ve sağlıklı tutmanın önemli bir parçası olduğunu bildirdi.


Çocukları korona virüs ve diğer hastalıklardan korumak için en iyi yollardan biri, düzenli el yıkamayı teşvik etmekten geçtiğini bildiren Boztepe, birlikte şarkı söyleyerek ya da öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek için müzik ve danstan yararlanılabileceğini, çocuklara dirsekleriyle öksürük veya hapşırmada ne yaptıklarını göstererek, hastalık belirtileri olan insanlara çok yakın olmamanın iyi olacağı bilgisinin verilmesi gerektiğini belirtti.


Başkalarını suçlayabilecek ve damgalamaya yol açabilecek dilden kaçının


Bir kişinin ırkı veya etnik kökenine bakılmaksızın virüslerin herhangi birini hasta edebileceğinin unutulmaması gerektiğini ifade eden Atılım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Bölümü Başkan Dr. Handan Boztepe, korona virüsünün kimlerde olabileceği konusunda varsayımlarda bulunmaktan kaçınılması gerektiğini bildirdi. “Siz sözel olarak ifade etmeseniz de çocuklar sizin kaygınızı hissederler ve algılarlar. Bu nedenle kendinizi gergin veya panik halde hissediyorsanız korona virüs hakkında çocukla konuşmayınız. Endişeli olduğunuzu fark ettiğinizde çocuğun sorularını yanıtlamadan ya da iletişime geçmeden önce kendinize biraz zaman verin, sakinleşin. Siz kaygınızla başa çıkabilirseniz çocuklara daha iyi yardımcı olabilirsiniz. Endişeli veya üzgün hissediyorsanız, kendinize zaman ayırın ve rahatlamanıza ve iyileşmenize yardımcı olacak şeyler yapmak için biraz zaman ayırın” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Gökçe Sulak alanı yeniden canlanıyor Muğla’nın Ula ilçesinde 6 hektar alandaki Gökçe Sulak Alanı, Akdeniz Koruma Derneği’nin paydaşları ve yerel halkın katılımı ile sürdürdüğü çalışmalar sonrası koruma-kullanma dengesi gözetilerek yeniden hayat buluyor. Yapılan çalışmalar ile Gökçe Sulak Alanı göçmen kuşlar için bir durak noktası, yerel halk için bir doğa noktası ve örnek bir model olarak yeniden tasarlanıyor. Akdeniz Koruma Derneğinden yapılan açıklamada, "Gökova Körfezi’nde dağları denize bağlayan Gökçe Sulak alanı, yıllar içinde drenaj, kentleşme ve kirlilik nedeniyle doğal işlevlerini büyük ölçüde kaybetmişti. 2023’te Gökçe, Green Light (Yeşil Işık) protokolünün ilk pilot sahası olarak belirlendi. Akdeniz Koruma Derneği (AKD) olarak, Tour du Valat ve Mediterranean Alliance for Wetlands ile birlikte; uzmanlar, öğrenciler ve bölge sakinleriyle sahayı adım adım inceledik. Su akışını, sazlık yapısını ve kuş göç yollarını analiz ettik. Ekosistemi tehdit eden baskıları haritaladık. Bölgedeki okullarla birlikte öğrencilerin katıldığı gözlem ve saha incelemeleri gerçekleştirdik. Gökçe’nin yeniden canlanması için koruma-kullanma dengesini gözeten ortak bir restorasyon vizyonu geliştirdik. 31 Aralık 2025’e kadar sürecek olan bu süreçte; Gökova’da restorasyona uygun sulak alan bölgelerinin tespit edilmesi, paydaşlarla güçlü bir iletişim kurulması, ve bölge için bilim temelli bir envanter oluşturulması hedefleniyor. Bu çalışma, yerel paydaşların uzlaşısıyla belirlenecek ortak bir vizyonun; gelecekte uygulanabilecek kıyı sulak alanı restorasyon projelerine altlık oluşturmasını sağlayacak. Bugün, 6 hektarlık bu küçük sulak alan; göçmen kuşlar için bir durak noktası, yerel topluluk için bir doğa alanı ve Akdeniz kıyıların restorasyonu için örnek bir model olarak yeniden tasarlanıyor. Türkiye’nin Ramsar Sözleşmesi kapsamındaki taahhütleri, bu tür hassas alanların restore edilmesinin ve korunmasının önemini vurgulamaktadır" denildi.
Van Van trafiğine nefes: Çevre yolunun 28 kilometrelik 2 etabı açılıyor Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Van Çevre Yolu’nun toplam uzunluğu 28 kilometre olan birinci ve üçüncü etaplarını yarın hizmete açacaklarını duyurdu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, toplam uzunluğu 41 kilometre olan Van Çevre Yolu’nun birinci ve üçüncü kesimlerini yarın trafiğe açacaklarını bildirdi. Bakan Uraloğlu, "Van’ın şehir içi, bölgesel ve uluslararası trafik yükünü hafifletmek ve daha konforlu bir ulaşım sağlamak amacıyla hayata geçirdiğimiz projenin 28 kilometrelik bölümünü tamamladık" ifadelerini kullandı. Açılışı yapılacak kesimler hakkında bilgi veren Uraloğlu, sözlerine şu şekilde devam etti: "Çevre yolunda ilk aşamada; İpek Yolu üzerindeki Edremit Kavşağı ile Van-Hakkâri Yolu üzerindeki Kurubaş Kavşağı arasında kalan 10 kilometrelik birinci kesimi ve Van-Özalp Yolu üzerindeki Özalp Kavşağı ile Van-Erciş Yolu’ndaki Erciş Kavşağı arasında kalan 18 kilometrelik üçüncü kesimi trafiğe açacağız. Böylece Van Çevre Yolu’nun 28 kilometrelik bölümünü vatandaşımızın hizmetine sunacağız." Uraloğlu, birinci ve üçüncü kesimlerin tamamlanmasıyla şehir merkezindeki trafik yükünün önemli ölçüde azalacağını, Van’dan çevre yerleşimlere ve sınır kapılarına kesintisiz ve konforlu ulaşım sağlanacağını vurguladı. Projenin; Gürbulak, Kapıköy, Esendere, Umurlu ve Üzümlü gibi önemli sınır kapılarına erişimde de büyük kolaylık sağlayacağına dikkat çeken Uraloğlu, "Kuzey-güney ve doğu-batı yönlü uluslararası güzergâhlar, çevre yolu üzerinden daha kısa sürede ve yüksek standartlı yollarla kat edilecek" dedi. Bakan Uraloğlu, Çevre Yolu’nun tamamını 41 kilometre uzunluğunda projelendirdiklerini kaydetti. Uraloğlu, "3 kesimden oluşan çevre yolumuz Edremit’ten başlayıp Van şehir merkezinin doğusundan geçerek Erciş Yolu’na bağlanacak ve 3 gidiş 3 geliş olmak üzere bitümlü sıcak karışım kaplamalı yol standardında hizmet verecek" açıklamasında bulundu. Bakan Uraloğlu, çevre yolunun tamamının hizmete sunulmasıyla seyahat süresinde azalma olacağını da belirtti. Bakan Uraloğlu, "41 kilometrenin tamamını hizmete sunduğumuzda seyahat süresi 75 dakikadan 35 dakikaya inecek. Zamandan 2,4 milyar lira, akaryakıttan 300 milyon lira olmak üzere yıllık toplam 2,7 milyar lira tasarruf sağlayacağız. Karbon emisyonunu ise 15 bin ton azaltacağız" diye konuştu.
Ankara ‘Hüseyin Nihal Atsız’a Vefa’ temasıyla düzenlenen şiir yarışmasının ödül töreni yapıldı ‘Doğumunun 120’nci, vefatının ise 50’nci yılında Hüseyin Nihal Atsız’a Vefa’ temasıyla düzenlenen ‘Milli Ruh, Milli Kimlik ve Kahramanlık’ şiir yarışması ödül töreni gerçekleştirildi. Türk Eğitim Sen Genel Merkezi’nin, Türk fikir dünyasına, edebiyatına ve tarihine derin izler bırakan Hüseyin Nihal Atsız’ı anmak ve aziz hatırasını yaşamak amacıyla ‘Doğumunun 120’nci, vefatının ise 50’nci yılında Hüseyin Nihal Atsız’a Vefa’ temasıyla düzenlediği ‘Milli Ruh, Milli Kimlik ve Kahramanlık’ şiir yarışmasının ödül töreni gerçekleştirildi. Törene, Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan ve eşi Havva Geylan, Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Ülkü Ocakları Genel Sekreteri İlhan Durak, TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz, Türk Mühendisler Derneği Genel Başkanı Yaşar Yekebağcı, Türk Orman Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türk Yerel Hizmet Sen Genel Başkanı Tuncay Erden, Türk İmar Sen Genel Başkanı Zafer Çelik, Türk Enerji Sen Genel Başkanı Şuayip Deniz Demir, Türk Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcıları, Türk Eğitim Sen Merkez Kadın Komisyonu, Türk Eğitim Sen Ankara Şubeleri ve çok sayıda davetli katıldı. Yarışma, Türk Dünyası’nın güçlü isimlerinden Nihal Atsız’ın fikirlerini ve eserlerini genç nesillere tanıtmayı amaçlarken, aynı zamanda Türk milletinin kahramanlık mirasına, kültürel zenginliklerine ve millî ruhuna şiir aracılığıyla taze bir nefes kattı. Ödül töreni, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Kur’an-ı Kerim Tilaveti’nin ardından da Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. "Milletler yalnızca zaferler kazanarak değil; dilini koruyarak, kimliğini yaşatarak değerlerini diri tutar " Genel Başkan Geylan, ödül töreninin açılış konuşmasına şair yazar Hüseyin Nihal Atsız’ı şükranla anarak başladı. Geylan şunları söyledi: "Bugün burada, Türk fikir dünyasına, edebiyatına ve tarihine derin izler bırakmış büyük mütefekkir Hüseyin Nihal Atsız’ın; ‘Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş, Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?’ Diyerek gönderdiği selamı almak, onu rahmet ve vefayla anmak; onun aziz hatırasını yaşatmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu buluşma; yalnızca bir anma programı değildir; millet olmanın temel mayası olan millî ruhu, millî kimliği ve kahramanlık şuurunu yeniden hatırlama vesilesidir. Türk milletinin tarih sahnesindeki yürüyüşü, yalnızca ‘destan yapanların’ yürüyüşü değildir; aynı zamanda destanı kelimeye dönüştürenlerin, hatırayı hafızaya, hafızayı şuura çevirenlerin de yürüyüşüdür. Tarih yapan kadar tarihi yazan; kılıç kullanan kadar kalem taşıyan; sınır çizen kadar sınırı anlamlandıran münevverler vardır. Çünkü milletler yalnızca zaferler kazanarak değil; dilini koruyarak, kimliğini yaşatarak, değerlerini diri tutarak büyür. Bu yüzden edebiyat, fikir, tarih ve kültür dünyamızın büyük isimleri, zamanın karanlığında ışığı yakan birer nöbetçilerdir" dedi. "Türk milleti haysiyetini ve istikbal tasavvurunu korumak için mücadele etmiş büyük bir millettir" Türk milletinin, tarih boyunca yalnızca sınırlarını değil; inancını, dilini, haysiyetini ve istikbal tasavvurunu da korumak için mücadele etmiş büyük bir millet olduğunu kaydeden Geylan, "İşte Hüseyin Nihal Atsız da bu nöbetin önemli isimlerindendir. O; tarih araştırmacısı, öğretmen, akademisyen, şair-yazar ve milletine karşı mesuliyet duyan büyük bir mütefekkirdir. O, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının yaktığı meşaleyi kimi zaman sisin içinde, kimi zaman fırtınanın karşısında taşımış ama her daim istikametini muhafaza etmiştir. Türk milleti, tarih boyunca yalnızca sınırlarını değil; inancını, dilini, haysiyetini ve istikbal tasavvurunu da korumak için mücadele etmiş büyük bir millettir. Bu mücadele, kimi zaman ordunun ön saflarında, kimi zaman kürsüde, kimi zaman kalemin ucunda, kimi zaman da bir ülkünün etrafında kenetlenen yüreklerde sürmüştür. Bu mücadelede, her çağın kendi öncüleri var olmuştur. Bilge Kağan’dan Sultan Alparslan’a, çağ açıp çağ kapatan Fatih’ten küllerinden yeni bir devlet kuran Atatürk’e uzanan bu yürüyüş; Türk devlet aklının ve Türk idealinin ufkunu temsil eder" diye konuştu. "Eğitimin yalnızca bilgi aktarmak değil; aynı zamanda karakter inşa etmek, değer yaşatmak ve mensubiyet duygusunu güçlendirmek olduğuna inanıyoruz" Türk milletinin büyük yürüyüşlerinin sadece meydanlarda değil mısralarda da sürdüğünü kaydeden Geylan, "Geçmişte ve yakın tarihimizde ise Atsız gibi isimler, farklı şartlarda ama aynı hedef doğrultusunda, inandığı fikirleri savunmayı milli bir sorumluluk bilmiştir. Atsız’ın yürüyüşü; Türkçülük ve Turancılık davasını bir slogan kolaylığına teslim etmeyen, ödediği bedeliyle birlikte yaşayan bir fikrî seferberliktir. O, kalemini rüzgâra göre eğip bükmeyen; itirazın, yalnızlığın, hatta zaman zaman hedef gösterilmenin karşısında dahi duruşunu koruyan bir iradenin adıdır. Türk Eğitim-Sen olarak, eğitimin yalnızca bilgi aktarmak değil; aynı zamanda karakter inşa etmek, değer yaşatmak ve mensubiyet duygusunu güçlendirmek olduğuna inanıyoruz. Tam da bu anlayışla, ‘Doğumunun 120’nci, Vefatının 50’nci Yılında Hüseyin Nihal Atsız’a Vefa" temasıyla düzenlediğimiz ‘Millî Ruh, Millî Kimlik ve Kahramanlık’ Şiir Yarışması; Türk milletinin en asli unsurlarından olan kahramanlık, milliyetçilik, devletçilik gibi hasletleri yüceltmeyi; şiirin diliyle tarihe not düşmeyi ve bunu geleceğe emanet etmeyi hedeflemektedir. Çünkü milletlerin büyük yürüyüşleri yalnızca meydanlarda değil, mısralarda da sürer: Bazen bir mısra bir nesli ayağa kaldırır; bazen bir hissediş bir millete yön verir; bazen bir şiir bir çağrıyı tarihin vicdanına kazır" şeklinde konuştu. "Bedel ödemek, doğru yoldan döndürmez; aksine doğruyu daha gür sesle söyleme cesareti verir" Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen çatısı olarak emeğin onurunu ve kamu çalışanının hakkını savunmaktan her zaman vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Geylan, "Atsız’ı anlamak, sadece bir kişiyi hatırlamak değildir; öğretmenliğiyle, akademisyenliğiyle, şairliğiyle ve mütefekkir duruşuyla bedel ödemeyi göze alan bir fikrî ahlâkı da hatırlamaktır. Sendikal mücadelemizle fikrî mücadelenin aynı çizgide yürüdüğünü söylerken, aslında Hüseyin Nihal Atsız’ın şahsında, bugün de sendikal tercihi, fikrî duruşu, millet ve devlet hassasiyeti sebebiyle ekmeğiyle, işiyle, çalışma ortamıyla, ücretiyle tehdit edilen; baskıya, dışlanmaya ve gadre uğrayan kamu çalışanlarımızın hâlini görüyoruz. Atsız’ın Türkçülük ve Turancılık davasıyla başlayan yürüyüşünün tabutlukta işkenceye varan ağır süreçlerle sınandığı; fakat bütün mağduriyetlere rağmen yılmadan direndiği ve sonunda hakikatin yanında duruşuyla zaferi kazanarak bize 3 Mayıs Milliyetçiler Günü gibi nesilden nesile taşınan bir şuur mirası bıraktığı gerçeği, bizim için sadece bir hatıra değil; aynı zamanda bir moral ve motivasyon kaynağıdır. Çünkü o mücadele bize şunu öğretiyor: Bedel ödemek, doğru yoldan döndürmez; aksine doğruyu daha gür sesle söyleme cesareti verir. Bu inançla bizler de Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen çatısı altında, hangi şartla karşılaşırsak karşılaşalım, emeğin onurunu ve kamu çalışanının hakkını savunmaktan vazgeçmeyecek; birliğimizi büyüterek, teşkilatımızı güçlendirerek, haklı mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz" ifadelerine yer verdi. "Türk Eğitim-Sen bir yıldız gibi parlıyor" Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ise şunları kaydetti: "Türk Eğitim-Sen, yalnızca eğitim çalışanlarımızın ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumakla kalmıyor. Ülkemizin bilimsel ve entelektüel kapasitesinin artırılması, milli değerlerimizin yaşatılması ve geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuk ve gençlerimizin, şanlı tarihimizin ve kahramanlarımızın ışığında yetişerek devletine ve milletine bağlı bireyler olması yolunda son derece önemli çalışmalara da imza atıyor. Bu çerçevede yazar, Türkolog, düşünür, şair ve her şeyden önemlisi bir öğretmen olan Hüseyin Nihal Atsız’ın hatırasını yaşatmak, düşünce dünyasını genç dimağlarda sürdürmek adına son derece anlamlı bir yarışmayı da düzenlemiş olması, Türk Eğitim-Sen’in neden hizmet kolundaki diğer bütün sendikalar içinde bir yıldız gibi parladığını da ortaya koyuyor. Başta Atsız olmak üzere; bu millet için yazan, düşünen, mücadele eden, fikriyle yol açan tüm münevverlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Bu güzel programımıza katılan tüm misafirlere saygılarımı sunuyor; Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’." Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ve TÜRKAV Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz dereceye giren eser sahiplerine ödüllerini takdim etti. Buna göre; birincilik ödülünü Türk Eğitim Sen Uşak Şubesi’nden Ömerali Şimşek’in "Atsız Ata" isimli eseri kazandı. İkincilik ödülünü Türk Eğitim Sen Gümüşhane Şube’den Talat Ülker’in "Kızılelma Muştusu" isimli eseri alırken iken, üçüncülük ödülünü ise Türk Eğitim Sen Gaziantep 1 No’lu Şube’den Abdulhamit Koçoğlu’nun "Hilalin Gölgesinde Atsızlar" isimli eseri kazandı. Ödül töreni, Atilla Yılmaz’ın ‘Yolların Sonu’ adlı konseri ile son buldu.