POLİTİKA - 04 Aralık 2025 Perşembe 16:43

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözüme ulaştırmak birincil önceliğimizdir"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözüme ulaştırmak birincil önceliğimizdir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözüme ulaştırmak, hem kendilerinin hem de ailelerinin talep ve beklentileri doğrultusunda yeni adımlar atmak, devlet olarak bizim birincil önceliğimizdir. Türkiye Yüzyılı’nı sizlerle birlikte engelsiz Türkiye yüzyılı yapacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen "Engelsiz Türkiye Yüzyılı Dünya Engelliler Günü Buluşması" programında konuştu. Katılımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle düzenlenen bu anlamlı programda sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. 81 ilimizdeki engelli kardeşlerimizi temsilen bugün aramızda bulunan misafirlerimize ve programımıza teşrif eden tüm konuklarımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum. Ülkemizin, gönül coğrafyamızın ve dünyanın dört bir yanındaki tüm engelli kardeşlerimizin, dostlarımızın, büyüklerimizin Dünya Engelliler Günü’nü canı gönülden tebrik ediyorum. Bu önemli günün, engelli kardeşlerimizle birlikte onların kıymetli aileleri ve milletimizin tamamı için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Sizlerin vasıtasıyla hayat yolculuğunda ümitsizliğe asla alan açmayan, geleceğe hep güvenle bakan, azim ve sebatlarıyla hepimize örnek olan tüm engellilerimize buradan selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum" dedi.

AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığına ve programda emeği geçen herkese teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ödüllerini takdim edeceğimiz kurumlarımızı ve yöneticilerini aynı şekilde kutluyor, her birine çalışmalarında başarılar diliyor, engellilerimizin sorunlarına gösterdikleri hassasiyet için ayrıca teşekkür ediyorum. Şunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum: Engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözüme ulaştırmak hem kendilerinin hem de ailelerinin talep ve beklentileri doğrultusunda yeni adımlar atmak, devlet olarak bizim birincil önceliğimizdir. Farkındalık zeminini sürekli genişletmek, dijital teknolojiler de dahil yaşamın her alanında erişilebilirlik ilkesini etkin şekilde uygulamak yine bizim temel mesuliyetimizdir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

Tüm bu çalışmaların doğasının iş birliği ve koordinasyonu zorunlu kılmakta olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Merkezi idaresiyle, yerel yönetimiyle, akademi, sivil toplum ve iş dünyasıyla toplumumuzda bu konuda giderek artan duyarlılığı büyük bir takdir ve memnuniyetle müşahede ediyorum. Engelli vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştıran, sosyal çevreye ve iş hayatına katılımlarını sağlayan bu kardeşlerimizle yakından ilgilenen herkese buradan şükranlarımı sunuyorum. Hem hükümet hem AK Parti olarak sosyal hizmetler başlığında, bilhassa da engellilere dönük politika ve faaliyetler bağlamında hamdolsun çok iyi bir karneye sahibiz" açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahadaki tespit ve çalışmaları yaptıkları hukuki ve idari reformlarla desteklemeye devam ettiklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, engelli vatandaşların haklarını yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası alanda da güçlü bir şekilde savunduklarını belirterek, "Çalışmalarımızı bu istikamette devam ettireceğiz. Şunu da açık ve net ifade etmek durumundayım. Şüphesiz biz, ’Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız’ buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Milletimize sunduğumuz eser ve hizmetleri de işte bu kavrayışla tatbik eden ve etmeye çalışan bir kadroyuz. Ne yapıyorsak samimiyetle yapıyoruz, aşkla yapıyoruz. Doğru bildiğimiz yoldan ayrılmadan hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Tüm bunlara rağmen fark etmeden de hatalarımız, eksiklerimiz, kusurlarımız elbette olabilir. Ama şunu herkesin, bilhassa da engelli kardeşlerimin bilmesini istiyorum: Kırılan kalbi onarılmamış, mahzun edilen gönlü alınmamış, gerekli imkan sağlanmamış tek bir engelli kardeşimiz kalmayıncaya dek fedakarca ve samimiyetle çalışmayı sürdüreceğiz" dedi.

Yaşlıların, ihtiyaç sahiplerinin, şehit yakınları ve gazilerin 7 gün, 24 saat esasıyla hizmetine koşmaya, kendilerine gerekli her türlü kolaylığı sağlamaya büyük bir hassasiyetle devam edeceklerini aktaran Erdoğan, "Bugüne kadar nasıl olduysa sosyal hizmet alanındaki sorumluluklarımızı tam bir adanmışlık ruhuyla yerine getireceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Tarihte ne yaparsanız yapın değiştiremeyeceğiniz hakikatler vardır. Bu gerçekleri muhalif veya muvafık hiçbir çevre, hiçbir görüş, hiçbir ekol görmezden gelemez, yok sayamaz. Bunlardan biri şudur: Bizi dünyanın diğer milletlerinden ayıran, milli seciyemizin alametifarikası olan en temel vasfımız, insan, adalet ve merhamet merkezli bir medeniyet mefkuresine sahip olmamızdır. Kalpler kazanmak, gönüllere girmek, adaleti, iyiliği, güzelliği teşmil etmek için işte bu mefkureyle seferlere çıktık. Selçuklu’dan bugüne tam bin yıldır, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin o ünlü metaforunda olduğu gibi bir ayağımızı buraya, Anadolu’ya sabitlerken, diğeriyle tüm dünyayı, 72 milleti dolaştık. Coğrafyamızın neredeyse her karışında yalnızca şehirleri inşa etmekle kalmadık, aynı zamanda kalpleri de ihya ettik. Şunun bir defa bilinmesi gerekiyor: Asırlardır düşüncemizin merkezinde daima insan vardır. ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturu vardır. Başarılarımızın gerisindeki ana unsur, insana atfettiğimiz değer ve ehemmiyettir" değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"İşte bu yüzden Ahi teşkilatımızla, bimarhanelerimizle, şifahanelerimizle, vakıflarımız ve eğitim kurumlarımızla insanın, bilhassa da ihtiyaç sahiplerinin üzerine titizlikle eğildik" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Batı’nın gündemine ancak Rönesans ve Reform döneminde gelen insan, kavram olarak bizim medeniyet değerlerimizin halen özünü teşkil ediyor. Kalp kırmaktan, gönül incitmekten daima çekindik. Bundan özellikle imtina ettik. Bugün de aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Asırlar önce yaşamış önemli bir divan şairimiz, milletimizin bu konudaki dikkatini bakınız hangi sözlerle ifade ediyor; ’Fukara kalbine her kim dokuna, dokuna sinesi Allah okuna.’ Bizim meseleye baktığımız yer tam olarak da burasıdır" diye konuştu.

Bugünkü sosyal devlet geleneğinin asırlardan süzülüp gelen müşfik devlet anlayışının devamı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışta hasta ve engellilerin topluma katılımının teşvik edildiğini, devletin kritik meselelerinin görüşüldüğü Has Oda da dahil kendilerine hem askeri hem idari bürokraside önemli vazifeler verildiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, engelli bireylerin sanat ve zanaat sahibi olmaları için hem vakıfların hem de bu alanda eğitim veren kurumların çok titiz bir eğitim programı uyguladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Müderrislik, müsahiblik, hafızlık gibi görevler icra eden çok sayıda engelli, gerek topluma gerekse devlete çok mühim katkılar yapmıştır. Bilhassa Sultan II. Abdülhamid, birilerinin edepsizce karaladığı o büyük padişah, 1899’dan itibaren engellilerin çok daha nitelikli bir eğitim alması için yeni okullar açtırmıştır. Sadrazam Kamil Paşa ve Maarif Nazırı Münif Paşa da Sultan Abdülhamid Han döneminde bu eğitim yuvalarının hayata geçirilmesinde çok önemli inisiyatifler üstlenmiştir. Hepsine de rahmet olsun, Rabbim onlardan razı olsun diyorum" dedi.

Bu okulların müfredatında müzik ve resmin yanı sıra matematik, coğrafya, kozmografya ve mimari gibi derslerin de yer aldığı kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buralarda öğrenim gören engelli gençlerin hem bilgi birikimiyle öne çıktığını hem de kimseye muhtaç olmadan memleketlerine hizmet etme imkanı bulduklarını dile getirdi. "Ahvadı olmakla iftihar ettiğimiz şanlı ecdat, asırlar öncesinden bu kritik adımları atmayı, bu değerleri milletimize kazandırmayı bilmiştir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz böylesine kamil bir devletin, böylesine güçlü ve zengin bir geleneğin mirasçılarıyız. Dolayısıyla diğer tüm alanlarda olduğu gibi sosyal hizmet sahasındaki çalışmalarımızı da bu birikimin hakkını verecek şekilde geliştirmek ve uygulamak zorundayız. Hamdolsun bugüne kadar sosyal hizmet ve politikalarda üzerimize ne düşüyorsa yaptık ve yapıyoruz. Verdiğimiz samimi mücadelenin en yakın şahidi sizlersiniz" açıklamasında bulundu.

2002’de milletin emanetini devraldıklarında engelli vatandaşların sosyal hayata katılımının oldukça sınırlı olduğunu, eğitimde, istihdamda, erişilebilirlikte çok ciddi sıkıntılar, büyük eksikler olduğunu belirten Erdoğan, "Engelli bireylerin haklarını güvence altına alan çağdaş bir sistem ne yazık ki kurulmamıştı. Biz bu tabloyu elimizin tersiyle ittik, bu düzene itiraz ettik ve hiçbir surette kabul etmedik. Sistemi adeta yeni baştan inşa ederek engelsiz bir Türkiye mahsulü olmaktan çıkarıp devlet politikası haline getirdik. Bunu da engelli vatandaşlarımızı himaye edilmesi gereken kişiler olarak değil, bu ülkenin eşit, onurlu, üretken ve güçlü bireyleri olarak gördüğümüz için yaptık. Son 23 senede bu alanda çok güçlü adımlar attık, çok önemli atılımlar yaptık. 2005 yılında Engelliler Hakkında Kanunu yürürlüğe koyarak bu alanda yeni bir dönem başlattık. 2009’da ilk imzacılarından biri olduğumuz Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’yi onaylayarak uluslararası alanda güçlü bir irade ortaya koyduk" değerlendirmesini yaptı.

2010’da yapılan anayasa değişikliğiyle engelli vatandaşlara yönelik ayrımcılığın açıkça yasaklandığını ve engelli haklarının anayasal güvenceye bağlandığını belirten Erdoğan, "2013’te başlattığımız ücretsiz seyahat uygulaması ile şehir içi kara, deniz ve demiryolu ulaşımını yaşlı ve engellilerimiz için ücretsiz hale getirdik. Son 10 yılda 10 milyondan fazla engelli vatandaşımız, yüksek hızlı tren ve ana hat trenlerimizden hiçbir ücret ödemeden istifade etti. Ayrıca, erişilebilirlik alanındaki belgelendirme ve denetim mekanizmalarını geçmişte hiç olmadığı kadar iyileştirdik. Kamuya mahsus binalara, toplu taşıma araçlarına ve açık alanlara tam 3 bin 992 adet erişilebilirlik belgesi verdik. Bu konudaki farkındalığı artırmak amacıyla bu sene Engelliler Haftası’nın son günü olan 16 Mayıs’ı Ulusal Erişilebilirlik Günü ilan ettik. Şunu özellikle bir kez daha burada dile getirmek istiyorum: Engelli vatandaşlarımızın eğitim ve istihdamı bizim için büyük bir önem ve öncelik teşkil ediyor. Bu amaçla özel eğitim okullarımızı yaygınlaştırdık, rehabilitasyon hizmetlerimizi sağlam bir altyapıya kavuşturduk" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"2002’de kamuda sadece 5 bin engelli memur istihdam ediliyordu, bugün bu sayı 15 kattan fazla artışla 83 bine ulaştı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerde engelli öğrenci birimleri kurarak yükseköğretimde kapsayıcılığı artırdıklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Engelli bireylerin toplumsal yaşama eşit ve bağımsız katılımının en güçlü araçlarından biri kuşkusuz istihdamdır. İş imkanlarının oluşturulması noktasında da hamdolsun çok başarılı bir sınav verdik, veriyoruz. 2002’de kamuda sadece 5 bin engelli memur istihdam ediliyordu, bugün bu sayı 15 kattan fazla artışla 83 bine ulaştı. İşverenlere sağladığımız teşviklerle özel sektörde de engelli kardeşlerimizin istihdamını destekledik.^Sosyal destekler alanında ise tam bir devrim gerçekleştirdik. Sosyal yardımları ve destek hizmetlerini insan onurunu esas alan bir bakış açısıyla geliştirdik" açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakıma ihtiyaç duyan engelli vatandaşların aileleriyle ve kendi sosyal ortamlarında hayatlarını sürdürmesinin bir başka öncelikleri olduğunu kaydetti. Erdoğan, 2002’de yalnızca 5 bin kişi evde bakım yardımından faydalanırken, aylık 11 bin 702 lira ödeme yapılan bu destekten bugün yaklaşık 520 bin vatandaşın yararlandığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin dört bir yanında sayısı 143’e ulaşan gündüzlü bakım merkezlerinde engelli bireylerin aktif olarak yer aldığı sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler icra edildiğini aktararak, "106’sı Aile Bakanlığımıza bağlı, 331’i özel sektöre ait toplam 437 bakım merkezinde 40 bine yakın engelli vatandaşımıza yatılı hizmet sunuyoruz. Bakanlığımıza bağlı merkezlerdeki hizmetleri ücretsiz verirken özel merkezlerde kalan vatandaşlarımızın yüzde 94,4’ünün ödemelerini devlet olarak bizzat biz üstleniyoruz. Üzerinde önemle durduğumuz bir başka husus, aile temelli erken müdahale sistemidir. Sizlerin de bildiği üzere, gelişimsel riski ya da engeli olan çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu hizmeti mümkün olan en erken teşhisle bir an önce alması hayati önem arz ediyor. Bu amaçla Ankara, Bursa, Kahramanmaraş ve Mersin’de devreye aldığımız Erken Çocukluk Gelişimi Merkezleri’nde bu yavrularımızın sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlerini bütüncül bir şekilde sağlıyoruz. Aileleriyle birlikte süreç içerisinde hangi adımları atabileceğimize beraberce karar veriyor, ardından hep birlikte yola koyuluyoruz. Yani, anne ve babalarımız, ailelerimiz bu sistemin tam kalbinde yer alıyor. Hiçbir çocuğumuzu geride bırakmadan, her yavrumuzun hayatına dokunarak bu uygulamayı inşallah 81 ilimize yaygınlaştıracağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, engellilerle ilgili bir müjdeyi paylaşarak, "Biliyorsunuz, 2030 Engelsiz Vizyon Belgesi ile engelli politikalarımızı bütüncül bir stratejiye dönüştürmüş, eğitimden istihdama, teknolojiden afet yönetimine kadar pek çok alanda sürdürülebilir hedefler belirlemiştik. Birinci Engelli Hakları Ulusal Eylem Planımızla bu hedeflerin çok önemli bir kısmına başarıyla ulaştık. 2026-2028 yıllarını kapsayan ikinci eylem planımızın hazırlıklarına başlandı. Detaylarını yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Yeni eylem planımız, engelli kardeşlerimiz başta olmak üzere ülkemiz ve milletimiz için şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum. Buradan hem sizlere hem de farklı platformlar üzerinden bizleri takip eden tüm engelli kardeşlerimize şunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Sizler bu ülkenin eşit, güçlü ve onurlu vatandaşlarısınız. Sizlerin hayatını kolaylaştırmak, sizlere en yüksek standartlarda hizmet sunmak, sorunlarınızı çözüme ulaştırmak bizim boynumuzun borcudur. Zira devlet bunun için vardır, biz bunun için bu makamlarda bulunuyoruz. Bugüne kadar nasıl sizin yanınızda olduysak, inşallah bundan sonra da en güçlü şekilde size destek vereceğiz, zorlukların üstesinden hep birlikte geleceğiz. Sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılı’nı sizlerle birlikte engelsiz Türkiye yüzyılı yapacağız. Tüm engelli kardeşlerimin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü bir kez daha tebrik ediyorum. Erişilebilirlik ödüllerine layık görülen kurumlarımı tekrar kutluyor, programa teşrif eden her bir misafirimize kalpten teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

Görme engelli yazar Zeren Türkyılmaz, Erdoğan’a "Karanlıkta Parlayan Işık Hazreti Muhammed’in Hayatı" adlı kitabını takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a engelliler için yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür eden Türkyılmaz, Erdoğan’a bir de çiçek takdim etti.

Hülya Keklik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.