POLİTİKA - 02 Aralık 2025 Salı 16:09

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı yeni Türkiye’yi inşallah herkes kabullenecek"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı yeni Türkiye’yi inşallah herkes kabullenecek"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Her fırsatta hakim ve savcılara parmak sallayarak, tehdit ve taciz ederek, adalet sistemini felç etmeye çalışanların en büyük korkusu, adalet önünde maskelerinin düşmesinden duydukları derin endişedir. Belki biraz zaman alacak, belki biraz hazım problemi çekilecek ama özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı yeni Türkiye’yi inşallah herkes kabullenecek "dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28’inci Dönem Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile 18’inci Dönem İdari Yargı Hâkimleri Kura Töreninde konuştu.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, kura töreninin hayırlı olmasını dileyerek, "Eğitim ve staj dönemlerini başarıyla tamamlayarak bugün mesleklerine ilk adımı atmaya hazırlanan 712 Hâkim, 492 Cumhuriyet Savcısı, 147 İdari Hâkim kardeşimizi tebrik ediyor; adalet yolundaki mesailerinde kendilerine kolaylıklar, üstün muvaffakiyetler diliyorum. Onları bugünlere getiren ailelerine, hocalarına ve meslek büyüklerine emek ve çabaları için ayrıca teşekkür ediyorum" dedi.


Halihazırda ülke genelinde, 2 bin 415’i idari yargıda olmak üzere, toplam 25 bin 449 Hâkim ve Cumhuriyet Savcısı’nın görev yaptığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan," 25 bini aşkın Hâkim ve Cumhuriyet Savcımızın, 9 bin 812’sini kadın yargı mensuplarımızın teşkil etmesini ayrıca önemli buluyorum. 28 ve 18’inci dönemde dereceye giren 8 genç arkadaşımızdan 5’inin kadın olması, ayrıca takdire şayandır, ayrıca memnuniyet vericidir. Dönem birincimizin şahsında kendilerini özellikle tebrik ediyorum. Türkiye, kadınları hayatın dışına iten demokrasi ayıplarından kurtuldukça, hamdolsun, çok farklı bir atmosfer yakaladı. Kılık-kıyafet yasakları başta olmak üzere önlerinde duran engelleri tek tek kaldırdıkça, büyük memnuniyetle ifade etmek isterim ki; kadınlar, kamu bürokrasisinde daha fazla yer almaya, daha görünür olmaya başladı. Ancak bazı çevrelerin bu değişime henüz ayak uyduramadığını görüyoruz" diye konuştu.


"Başörtülü yargı mensuplarımız konusunda, edep ve ahlak sınırlarını aşan hazımsızlıklara zaman zaman hepimiz şahit oluyoruz" diyen Erdoğan, "Akıl, vicdan ve hukukla bağdaşmayan bu tepkileri sadece derin bir teessüf ve taaccüple takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Türkiye artık bunları geride bırakmıştır, geride bırakmak zorundadır. Belki biraz zaman alacak, belki biraz hazım problemi çekilecek; ama özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı "Yeni Türkiye’yi" inşallah herkes kabullenecek. Bilhassa kadınların, kamu-özel ayrımı olmadan hayatın farklı alanlarında onurluca yer almalarına herkes alışacak. Buradan, ülkemizin dört bir yanında, en küçük biriminden en yüksek dereceli mahkemesine kadar mesai mefhumu gözetmeksizin çalışan, çabalayan, milletimizin adalet talebini karşılayan yargı mensuplarımıza ve adalet teşkilatı çalışanlarımıza muhabbetlerimi iletiyorum. Bu vesileyle, bu büyük ailenin fertlerinden aramızdan ayrılanları rahmetle yâd ediyorum. Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’la birlikte yargı camiamızın tüm şehitlerine Rabbim’den gani gani rahmet diliyorum" dedi.


Kura çekimi bekleyenlere seslenen Erdoğan, "Sizler birazdan çekilecek kuralar neticesinde vazifelerinize başlayacak, memleketin her bir köşesinde adalet neferi olarak görev yapacaksınız. Maaşını alıp köşesine çekilen, mesaisi bitince arabasına binip evine dönen biri olarak değil; adalet için, adaletin tecellisi için, vicdanı hür, aklı hür, kalbi hür birer vatan evladı olarak inşallah fedakârca çalışacaksınız. Şüphesiz mücadelelerin en faziletlisi, adalet uğruna verilen mücadeledir. Sizler, devletimizin adalet neferleri olarak, bu mücadelenin kalbindesiniz. İbn-i Haldun’un veciz ifadesiyle "Adalet, halk arasına konulmuş bir terazidir." İşte bu terazinin dengesi, eğitimini aldığınız bilgiye dayanan, vicdanınızın rehberliğinde kaleminizden dökülen hükümlerle sağlanacaktır. Talip olduğunuz sorumluluğu layıkıyla ifa etmenin yolu; çok çalışmaktan, vicdanlı ve sağduyulu davranmaktan, basiret ve feraset sahibi olmaktan geçiyor. Önünüze gelecek her dosyanın içinde en az bir insanın hikayesi, en az bir insanın istikbali, umudu, hayalleri ve kaderi olduğunu lütfen unutmayın. Her birinizin, bugünden itibaren artık bu yüksek hassasiyetlerle vazifenizi yerine getireceğinize yürekten inanıyorum. Duam odur ki; meslek hayatınız boyunca, fikriniz de, zikriniz de, hükmünüz de daima adalet olsun. Cenab-ı Allah hepinizin yar ve yardımcısı olsun." İfadelerini kullandı.



"Memlekette huzur, refah, saadet ve kalkınmanın köşe taşı adalettir"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, adaletin, devlet ve toplum düzeninin mihveri olduğunu belirterek" Varlığı en yüksek fazilet, yokluğu ise toplum hayatı için felakettir. Genceli Nizami, adaletin hayatımızdaki yerini bakınız nasıl tarif ediyor: "Memleketin direği adalettir her zaman, adalette nasibin saadettir her zaman". Memlekette huzur, refah, saadet ve kalkınmanın köşe taşı adalettir. Bunun için biz, inancımızın da bir gereği olarak "mülk, Allah’ındır" diyor, adaleti de mülkün temeli olarak kabul ediyoruz. Adalet, mülkün temeli olduğu gibi, dostluğun, kardeşliğin, barış ve huzurun da güvencesidir. Milletimizi asırlardır maruz kaldığı tehdit ve saldırılardan koruyan en güçlü kalkan, hiç kuşkusuz adalete verdiği önemdir. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzladığımızda; Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet üzerinde yükselteceğimizin sözünü vermiştik. Çok şükür bu sözümüzün arkasında durduk" dedi.


Geride bırakılan 23 yıl boyunca en büyük yatırımları bu alanlara yaptıklarını, en büyük reformları yine bu alanlarda hayata geçirdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan," Âdil ve etkin işleyen, toplumun bütün fertlerine güven veren bir yargı sistemi için reform irademizi ilk günden beri daima canlı tuttuk. Reform çalışmalarını toplumsal talep ve ihtiyaçlar temelinde yenilediğimiz strateji belgeleri ve eylem planlarıyla, takvime dayalı süreli hedefler haline getirdik. Bir yandan adalet teşkilatımızın personel yapısını güçlendirirken, diğer yandan yeni mahkemeler ihdas ettik. Göreve geldiğimizde 26 bin 274 olan adalet personeli sayımız, yüzde 262 artışla bugün 95 bin 224’e çıktı. Müstakil adliye binalarımızın sayısı 78’den, 391’e yükseldi. 2002’de 9 bin 349 olan hakim ve savcı sayımız, birazdan çekeceğimiz kuralarla birlikte 26 bin 803’e ulaşacak. Adli yargıda faaliyet gösteren mahkemelerimizin sayısını 3 bin 581’den 8 bin 681’e; idarî yargıdaki sayıyı ise 146’dan 239’a çıkardık. Sadece son iki buçuk yılda, adli ve idari yargıda 3 bin 470 mahkeme ve istinaf dairesi kurduk" açıklamasını yaptı.


Yargıda dosyaların kapatılma süresinin kısaltıldığını, bu alanda pek çok Avrupa ülkesinin geride bırakıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık hem adli hem de idari yargı mahkemelerimiz, davaları çok hızlı bir şekilde çözüme ulaştırıyor. Sadece şu iki istatistiğin bile bu konuda aldığımız mesafenin görülmesine yardımcı olacağına inanıyorum: Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu raporlarına göre, ülkemizde idarî yargı mahkemelerinde ortalama dosya görülme süresi 168 gündür. Dikkatinizi çekiyorum; bu süre Fransa’da 314, Almanya’da 308, İtalya’da ise 574 gündür. Bölge İdare Mahkemelerinde dosyaların görülme süresi ülkemizde 136 gün iken; İspanya’da 325, Fransa’da 329, Almanya’da ise 460 gündür. Türkiye, bu aşamaya büyük bir özveriyle gelmiştir. Bu olumlu tabloya rağmen, önümüzde halen uzun bir yol var. İnşallah, sizlerle omuz omuza bu yolu da sabırla yürüyeceğiz" diye konuştu.


"Hakimlik cüppesini giymek ve hüküm makamına oturmak, insanı insan olmaktan kaynaklanan zaaflarından, kusurlarından, noksanlarından tek başına kurtarmaya yetmez" diyen Erdoğan, "Hakimler-savcılar, yanılgı nedir bilmeyen "hakikat avcıları" da değildir. Yargılamaya iştirak edenlerin samimi katkıları olmadan, varılacak sonuca, kurulacak hükme hakikatin rengini vermek mümkün olamaz. Bununla birlikte, hakim ve savcılarımızın bugün toplumsal algıda tuttukları yer, onları adaletin "merkezi figürü" haline getirmiştir. Takdir edersiniz ki bu, oldukça büyük ve ağır bir sorumluluk demektir. Bu mesuliyeti hakkıyla taşımanın yegâne formülü, adalet menziline aklın rehberliğinde, vicdanın nezaretinde yürümektir. Elbette akıl, bilgiden beslenmeli; vicdan, önyargıları reddetmelidir" açıklamasını yaptı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devleti ve toplumsal düzeni korumanın, adaleti tesis etmekle mümkün olacağını dile getiren Erdoğan yargı mensuplarının hedef alınmasına ilişkin," Bekası için üzerine titrediğimiz hasletler; adil devlettir, güçlü millettir, özgür bireydir. İstikbalimizden emin olmak istiyorsak, hep beraber bunları korumak ve güçlendirmek mecburiyetindeyiz. Burada şunu da özellikle hatırlatmak istiyorum. Yargının kendi doğal mecrasındaki işleyişine, siyaset kurumu ve medya dâhil, herkesin saygı göstermesi gerekiyor. İşini yapan, işini doğrulukla, dürüstlükle yapan, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde iyi niyetle yapan yargı mensuplarımıza destek olmalıyız. Ancak ve sadece kararlarıyla konuşabilen yargı mensuplarının sükuneti zafiyet olarak algılanmamalı, bunu hiç kimse istismar etmemelidir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu konuda yeterince özenli davranılmıyor. Özellikle son aylarda, yargı mensuplarımızı hedef alan, hatta çoğu zaman tehdide varan sorumsuz bir üslubun, siyasete hâkim olduğu görülüyor. Bunun sebebi, muhatap olunan iddiaların vahameti ve ciddiyetidir. Her fırsatta hâkim ve savcılara parmak sallayarak, tehdit ve taciz ederek, adalet sistemini felç etmeye çalışanların en büyük korkusu, adalet önünde maskelerinin düşmesinden duydukları derin endişedir" dedi.


Yargının siyasallaştırılmasını tehlikeli bulduğunu ifade eden Erdoğan, "Hukukun temel prensiplerinden biri şudur: Rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma gibi nitelikli suçların işlendiğine dair yeterli suç şüphesine ulaşan savcılık makamı için, kamu davası açmak bir tercih değil, yasal bir mecburiyettir. Her fırsatta yargıya parmak sallayanların, öncelikle bu hukuk kaidesini öğrenmelerinin şart olduğuna inanıyorum. Yargıya "siyasallaştı" ithamında bulunanlar, aslında çirkin üsluplarıyla yargı mensuplarımızı tartışmaların içine çekerek, yargıyı bizzat kendileri siyasallaştırıyor .Bunu, son derece tehlikeli bulduğumu burada ifade etmek isterim. Hukuk devletini korumak ve adalet idealini yaşatmak; sadece yargı mensuplarının, sadece hukuk insanlarının değil, siyasetçi ve gazetecisiyle hepimizin müşterek görevidir. Kabahati sürekli başkalarında arayanlar, çıkarlarına dokunulduğunda üsluplarını kirletenler, artık yargıyı ve işini yapan yargı mensuplarını hedef göstermekten vazgeçmelidir. Bakınız her fırsatta vurguluyorum, bugün tekrar ifade ediyorum: Hukukun önünde herkes eşittir, kimse layüs’el değildir. Hukuk devletinde, suç işleme imtiyazına sahip sınıflar yoktur ve olamaz. Hukuk ancak, meşru çıkarı ve "Hakkın âli hatrını" korur. Bizim de sorumluluğumuz; hukukun işlemesine yardımcı olmak, adaletin tecellisine katkı sunmaktır. Adalet ve hukuk sadece mahkemelerin kararlarıyla değil, toplumun her kesiminin hukuka ve adalete sahip çıkmasıyla sağlanabilir. Biz, tam 23 yıldır işte bunu yapmanın derdindeyiz. Bundan sonra da demokrasiden, hukuktan, adaletten, özgürlüklerden ödün vermeden çalışmaya devam edeceğiz. Genç kardeşlerimin, meslek hayatları boyunca omuzlarında taşıdıkları bu ağır yükün bilinciyle hareket edeceklerine inanıyorum" şeklinde konuştu.


Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki Programa, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, çok sayıda yargı mensubu ve davetli katıldı.


Programda dönem birincileri plaketlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldı. Daha sonra kura çekimi yapıldı.



Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı yeni Türkiye’yi inşallah herkes kabullenecek"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.