ASAYİŞ - 13 Temmuz 2025 Pazar 10:24

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan: "15 Temmuz bir vatan savunmasıydı, o an göreviniz dışında hiçbir şey düşünemiyorsunuz"

A
A
A
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan: "15 Temmuz bir vatan savunmasıydı, o an göreviniz dışında hiçbir şey düşünemiyorsunuz"

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevini icra ettiği dönemde meydana gelen 15 Temmuz Darbe Girişimiyle ilgili açıklamalarda bulunan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan, "Her şeyi unuttuğunuz bir vatan savunmasıydı. Verilen talimatlar ve görevleriniz dışında hiçbir şey düşünemiyorsunuz" dedi.


Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu askerlerin, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevini yürüten Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan, girişimin gerçekleştiği gece İstanbul’da yaşananlarla ilgili açıklamalarda bulundu. İlk hareket noktalarının o dönemki ismiyle Boğaziçi Köprüsü olduğunu söyleyen Çalışkan, şunları dedi:


"15 Temmuz gecesi, Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürleriyle bir operasyon hazırlığı yapıyorduk. O konu üzerinde çalışırken birkaç telefon geldi. Askerlerin köprü üzerinde uygulama yaptıkları ve normal hayatın akışına aykırı durumların yaşandığı söylendi. Son bir telefon daha geldi. Polislerin zorla silahının alındığını söylendi. O sırada olağanüstü bir durum olduğunu düşündüm. O sırada bir talimatta bulundum. Hiçbir polisin silahını teslim etmeyeceğini, gerekirse de kullanacağını emrettim. Hızlı bir şekilde de o zamanki ismiyle Boğaziçi Köprüsü’ne hareket ettik."


"Emrimiz netti, bir adım dahi geri atılmayacak ve kanunlar çerçevesinde hareket edilecekti"


O gece İstanbul’da 27 farklı bölgede darbecilerle çatışmaya girdiklerini söyleyen Çalışkan, "Köprüyü geçip konuyu değerlendirdiğimizde bunun bir darbe girişimi olduğunu anladık. Daha önceki bilgi birikimlerimizi de göz önüne alarak girişimin FETÖ’cüler tarafından yapıldığını değerlendirdik. Gerekli talimatların hepsini verdik. Emrimiz netti. Bir adım dahi geri atılmayacak ve kanunlar çerçevesinde hareket edilecekti. Kanunları çiğneyen kim olursa olsun o kişilerle ilgili gözaltılar yapılacaktı. İstanbul’da 27 farklı noktada çatışmalar yaşandı. Bunun dışında 39 farklı ilçede, ilçe müdürlerimiz görevini yaptı. Ateş emri verilen darbeci askerlerle mücadele ettiler" ifadelerini kullandı.


"Defalarca ölüm emri verdim"


Emrindeki polislere gerekirse canı pahasına mücadele etmeleri yönünde talimat verdiğini dile getiren Çalışkan, "O gece huzur uygulamamız vardı. Yaklaşık 5 bin polisimiz çalışıyordu. Yapacağımız operasyon için belirlediğimiz birimlerin tamamı o gün oradaydı. Dolayısıyla şehrin her noktasında, sabah 07:00’ye kadar inanılmaz bir mücadele yapıldı. Defalarca ölüm emri verdim. Cumhurbaşkanımız bana Atatürk Havalimanı’nın durumu sormuştu. Ben de, darbeci grupların orada olduğunu ve kulenin işgal edildiğini söyledim. Bana kuleyi ne kadar sürede kurtaracağım sorulduğunda yaklaşık 20 dakikada halledebileceğimizi söylemiştim. Ardından Özel Harekat ve Havalimanı Şube Müdürlerimizi arayıp, Arkadaşlar gerekirse ölün, öldürün ama 15 dakika içerisinde kulenin ele geçirildiği cevabını bekliyorum sizden dedim. O gece defalarca benzeri konuşmalar yaptım" diye konuştu.


"Yarın sabah belki kahraman olurum, belki de kurşuna dizilirim diye düşünüyordum"


Sonunun ne olacağını düşünmeden hareket ettiğini ifade eden Çalışkan, "Emirleri verdiğim sırada düşünüyordum. Yarın sabah belki kahraman olurum, belki de kurşuna dizilirim diye. Darbenin ne demek olduğunu biliyorum. Başarılı olması veya olmaması bambaşka durumlardı. Başarılı olsalardı bugün başka şeyler konuşulacaktı ama Allah onlara izin vermedi. Allah bize samimiyetimizin ve ciddiyetimizin karşılığını verdi" dedi.


"Öyle bir atmosferdi ki, ailem saatler sonra aklıma geldi"


Her şeyi unutup sadece görevine odaklandığını aktaran Çalışkan, "Olay yerine gittikten sonra yaklaşık 5 saat boyunca ailem dahi hiçbir şey aklıma gelmedi. Daha sonra onları hatırladım. Üzerimize o sırada kuşunlar yağıyor, tankla ateş açılıyor, üzerimizden helikopterler geçiyor. Öyle bir atmosferdi ki, ailem saatler sonra aklıma geldi. Her şeyi unuttuğunuz bir vatan savunmasıydı. Büyük bir mücadeleydi. O anlarda fazla bir şey düşünemiyorsunuz. Verilen talimatlar ve görevleriniz dışında hiçbir şey düşünemiyorsunuz" diye konuştu.


"Vatandaşın sokağa çıkmasıyla bu işin devlettin ve milletin lehine sonuçlanacağını hissettim"


Darbecilerin başarısız olacağını anladığı anlardan da bahseden Çalışkan, "Cumhurbaşkanımızın konuşmasıyla darbecilerin başarısız olacağına dair umudum oluştu. Vatandaşın da sokağa çıkmasıyla bu işin devlettin ve milletin lehine sonuçlanacağını hissettim ama sabah 07:00’de darbeciler teslim olduğu ana kadar net bir sonuçta kimse bulunamazdı. Sabahki teslim olmaların ardından bilançoyu görünce bu işin bittiğini ve devletin net bir şekilde yumruğunu teröristlerin başına indirdiğini, milletin de birlik içerisinde olduğunu görünce gönlümüz rahat etti" ifadelerine yer verdi.


"Onlarca sivilin şehit olduğunu gördüm"


Vatandaşlarla birlikte darbecilere karşı koyduklarını söyleyen Çalışkan, "Gözümün önünde bir korumam şehit oldu, diğeri yaralandı. Onlarca sivilin şehit olduğunu gördüm. Bir aracın üzerine çıkmam gerekti. Çıktığım zaman açık hedef olacaktım ama bazen çaresiz kaldığınız zaman ne yapmanız gerekirse onu yaparsınız. Halkı zarar görmeden yönetebilmek için, onları bazı kötü durumlarla karşı karşıya getirmemek için bunu yapmak zorunda kaldım. Onlara bir konuşma yaptım. Asker kılıklı teröristlerin üzerine yürüdüğümüzde önümdeki insanlara bende çelik yelek bulunduğunu ve emniyet müdürü olduğumu söyledim. Arka geçmelerini ve ilk sırada benim olmam gerektiğini söyledim. Halkımızın ağzından çıkan kelimeler ise, ‘Müdürümüzü koruyun’ oldu ve önüme insanlar geçemeye başladı. O insanların bir kısmı şehit oldu. Ağır yaralananlar oldu" diye konuştu.


"O gün olağanüstü şartlara rağmen hatalı bir iş yapılmadı"


Zorlu şartlara rağmen hatalı bir durumda bulunmadıklarını ifade eden Çalışkan, şöyle dedi:


"Bize ihbarlar geldiğinde, arkadaşlarımıza ne pahasına olursa olsun ele geçirilen yerleri geri alın dediğimizde görev arkadaşlarımızdan ‘Şehit olmak için emrinizi bekliyoruz müdürüm’ diyenler oldu. Çok zor bir geceydi. Olayı anlamanız, koordinasyonu sağlamanız zaman alıyor. Karşımızdaki ölçüsüz ve kanunsuz, bizler ise kanunlarla hareket etmek zorundayız. Karşı taraf öldürmek amacıyla ateş ediyor, biz ise her şeyi kanuna göre düşünmek zorundayız. İyi ki kanunların dışına çıkmamışız. O gece yapılacak mücadele aynı zamanda belki de kurumlar arasındaki iletişimin 50 yıllık mücadelesiydi. Eğer o gün dengeli bir savunma ve mücadele yapmayıp, aynı sertlikte ve ölçüsüzlükte davransaydık, polis ile asker belki de bir daha birbirinin yüzüne bakamazdı. Biz hep bunu düşünerek hareket ettik. Bütün emirlerimde tekrar aynı kurumlar olarak ülkeye hizmet edeceğimizi ve yarın yine yüz yüze bakacağımızı unutmadan, gözaltına alınan her bir kişinin emanet olduğunu, savcı karşısına çıkana kadar da bizim misafirimiz olduğunu arkadaşlarıma ikaz ettim. Delillerin hepsini topladık ve zanlıları savcı ve hakim karşısına çıkardık. İleride keşke yapmasaydık diyeceğimiz bir tane bile hatalı işimiz çıkmadı. Bu durum polisle askerin arasındaki güvenin devam etmesini sağladı. O gün olağanüstü şartlara rağmen hatalı bir iş yapılmadı."


"Millet, vatanına ve demokrasisine sahip çıktı"


FETÖ’cülerin başarısız olmasının temel nedenleri hakkında konuşan Çalışkan, "Darbecilerin başarısız olmalarının nedenlerinden biri Cumhurbaşkanının irade koyması. Eğer Cumhurbaşkanımız biraz gecikseydi ya da başına bir iş gelseydi çok zorluk çekerdik. Cumhurbaşkanımız tam zamanında iradesini ortaya koydu. Millet, vatanına ve demokrasisine sahip çıktı. Bütün vatandaşlarımız adeta vatan savunması yaptı. Emniyet Teşkilatı da demokrasisine, ülkesine, vatanına sahip çıktı. Devlet başkanının yanında yer aldı ve onun verdiği emirleri yerine getirdi. Diğer kurumlar da, sivil kuruluşlar da vatanına sahip çıktı ve dünyaya örnek bir netice çıktı" şeklinde konuştu.


"Türk Devleti darbelerle baş edilebileceğini dünyaya gösterdi"


Türkiye’nin 15 Temmuz’da gösterdiği başarının dünyaya örnek olduğuna değinen Çalışkan, "Dünyada son 10 yılda 10’nun üzerindeki darbe girişimleri başarısız oldu. Artık darbeler başarısız oluyor. Bu durumu başlatan da Türkiye oldu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Türk milleti ve Türk Devleti darbelerle baş edilebileceğini dünyaya gösterdi. Muhtemelen bundan sonraki tüm darbe girişimleri de başarısız olacak. 15 Temmuz Türk milletinin kendine geldiği, arındığı ve özüne döndüğü bir diriliş oldu. Bu yüzyıl Türk devletinin milletinin yüzyılı olacak inşallah" ifadelerine yer verdi.


Darbe girişiminin yaşandığı gece hayatını kaybeden sivil vatandaşlara ve güvenlik güçlerine taziye dileklerini ileten Çalışkan, "O gece şehit olan herkese Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. O gün emeği geçen, mücadelesiyle hizmet eden herkesten Allah razı olsun" dedi.



Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan: "15 Temmuz bir vatan savunmasıydı, o an göreviniz dışında hiçbir şey düşünemiyorsunuz"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van’da "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" düzenlendi Van İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mide kanserine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" gerçekleştirildi. İpekyolu İlçe Kütüphanesi’nde düzenlenen seminerde, mide kanserinin risk faktörleri, erken tanının önemi ve korunma yolları ele alındı. Program kapsamında halka yönelik bilgilendirici sunumlar yapıldı. Programda endoskopi taramaları hakkında bilgilendirme yapılırken, seminere katılan muhtarlar ve vatandaşlar da merak ettikleri konular hakkında uzman hekimlerden bilgi alma imkânı buldu. Seminerde konuşan Van İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, halkla bire bir temas halinde olan muhtarların toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesinde çok önemli bir role sahip olduğunu belirtti. İl Müdürü Op. Dr. Tosun, "Bu nedenle öncelikle muhtarlarımızı bilgilendirerek, onların halkla temasını artırmayı; vatandaşlarımızın bu kanser türüne yakalanmadan önce neler yapması gerektiğini ve hastalığa yakalanmış bireylerin nasıl takip edilmesi gerektiğini anlatmayı amaçlıyoruz. Bugün bu konuları, kıymetli hocalarımız bizlere aktaracak. Sizlerle birlikte bizler de bu eğitimden faydalanacağız. Van özelinde halk sağlığını doğrudan etkileyen bu ve benzeri önemli konularda, paydaşlarımızla birlikte eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. "Sıcak çay masum çıktı" Bölgeye özgü mide kanseri risk faktörlerinden bahseden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Sabahattin Çelik ise "Mide kanseri için araştırdığımız birkaç faktör vardı. Bunlardan ilki otlu peynir, tuzlu balık, sıcak çay ve tandır maruziyetiydi. Bu çalışmada sıcak çay masum çıktı; bu faktörle ilgili herhangi bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ancak otlu peynirin günlük 150 gramdan fazla tüketilmesinin kanser riskini iki kat artırdığı belirlendi. Bu çalışma, birçok dergide yayımlandı" diye konuştu. Genel Cerrah Dr. Ezgi Sönmez’in sunumuyla devam eden seminer, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Kızıltan, Dr. M. Salim Demirci ve Radyasyon Onkolojisi Uzman Dr. İlyas Anıl Kılınç’ın yöneltilen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Seminere İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, akademisyenler, uzman hekimler, sağlık personeli ve muhtarlar katıldı.
Muğla Menteşe’de çocuklar İngilizceyi eğlenerek öğreniyor Muğla Menteşe’de faaliyet gösteren Uluslararası Gençlik Merkezi, çocukların dil gelişimine ve akademik başarılarına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği İngilizce Konuşma Kulübü ve Akademik Destek programını başarıyla tamamladı. Menteşe Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü bünyesindeki Uluslararası Gençlik Merkezi, çocuklara yönelik örnek bir eğitim çalışmasına imza attı. Program iki temel sütun üzerine inşa edildi: Pratik iletişim becerileri ve okul müfredatına uyumlu akademik destek. Konuşma kulübü etkinliklerinde çocuklar; oyunlar, grup çalışmaları ve günlük hayat senaryolarıyla İngilizceyi teoriden pratiğe döktü. Bu etkinliklerle öğrencilerin Kelime dağarcıklarının zenginleştirilmesi, Doğru telaffuz alışkanlığı kazanmaları, Yabancı dilde özgüvenli iletişim kurmaları sağlandı. Programın diğer ayağında ise öğrencilerin okul derslerindeki performanslarını artırmaya yönelik çalışmalar yürütüldü. Dil bilgisi, okuma-anlama ve kelime pekiştirme seanslarıyla öğrencilerin okuldaki sınav başarılarına doğrudan katkı sunuldu. Bireysel ihtiyaçlara göre yapılan yönlendirmeler sayesinde çocuklar, zorlandıkları konuları uzmanlar eşliğinde aşma fırsatı buldu. Gençlik Merkezi yetkilileri, erken yaşta yabancı dil öğreniminin kişisel gelişimdeki kritik rolüne dikkat çekerek şunları kaydetti: "Çocuklarımızın yabancı dile karşı olumlu bir tutum geliştirmesi en büyük önceliğimiz. Eğlenceli ve etkileşimli yöntemlerle hem derslerine destek oluyor hem de dünya ile iletişim kurabilecekleri bir kapı aralıyoruz. Bu tür gelişim odaklı projelerimiz önümüzdeki dönemde de artarak devam edecek "ifadesi kullanıldı.
Samsun 800 milyonluk umut, depresyon riski taşıyor Yılbaşı ikramiyesi beklentisiyle kurulan hayallerin psikolojik zararlarına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, "İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. Umut satın almak, küçük gibi görünse de çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir" dedi. Yılbaşı özel çekilişinde büyük ikramiyenin 800 milyon TL olarak belirlenmesini ve bunun insanların psikolojisine etkisini değerlendiren Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, ikramiyenin çıkmaması durumunda bazı kişilerin ruh halinde ümitsizlik ve yoğun hayal kırıklığı yaşanabileceğini söyledi. "Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor" Dr. Taşdemir, "Piyango bileti satın almak, altında ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel nedenleri olan bir davranış biçimidir. İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. İnsanlar istatistiksel olarak o paranın kendilerine çıkma ihtimalinin farkındadırlar. Umut satın almak küçük görünse bile çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. İnsanlar bu umudu ucuza satın aldıkları için bir hayal kuruyorlar. Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor. ’Bu bilet bana çıkarsa borçlarımı öderim, yeni bir iş kurabilirim, çevremdeki insanların hayatını değiştirebilirim’ gibi hayal kurmak insanları mutlu edebiliyor. İnsanlar, ’almayacağım bilete ikramiye çıkarsa’ diye kaçırma korkusuyla da yöneliyorlar. Bundan dolayı birçok insan hayal kırıklığına uğruyor" diye konuştu. "Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir" İkramiyenin çıkmamasının herkeste aynı etkiyi oluşturmadığını belirten Taşdemir, "Aslında birçok insanda o ikramiyenin çıkmaması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuyor. O biletin üstüne kurduğu hayaller boşa gittiğinde ilk başta derin bir iç çekiş ve hayal kırıklığı yaşayabilir. Birçok insan bunu mantıkla onarır. ’Zaten bana çıkma ihtimali çok düşüktü, hayırlısı böyleymiş’ diye düşünebilir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir. Bardak dolmuştur ve taşmak için son bir damlayı bekliyordur. Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir. Bu, insanların çok azında görülen bir durumdur" şeklinde konuştu. "Umut ile bağımlılık arasındaki çizgi çok ince" Yoksulluk süresi uzadıkça insanların risk algısının değişebildiğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Taşdemir, "Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça, maalesef başka bir çıkış yolu ümidi insanların zihninde kalmıyor. Birikim veya çalışma ile bu gidişatı değiştiremeyeceklerini düşünüyorlar. Kısa bir yoldan çıkış arayışına giriyorlar. Bu durum, insanların bu umuda sıkı sarılmasına sebep olabiliyor. Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça onların risk algıları da değişebiliyor. ’Battı balık yan gider’ misali ’son parayı da buna harcayayım’ diye düşünebilirler. İkramiye çıkmayınca diğer bilet tarihini bekleyerek, ’bu sefer olmadı ama bir dahaki sefere olabilir’ diyerek boş bir ümide tekrar kapılabilirler. Umutla bağımlılık arasındaki kısa çizgi budur" ifadelerini kullandı.