POLİTİKA - 04 Aralık 2025 Perşembe 12:22

MHP Genel Başkanı Bahçeli: "(Papa’nın ziyareti) "Eleştiri noktamız gerçekleştirdiği, ritüellerle milletimizi rahatsız etmesidir"

A
A
A
MHP Genel Başkanı Bahçeli: "(Papa’nın ziyareti) "Eleştiri noktamız gerçekleştirdiği, ritüellerle milletimizi rahatsız etmesidir"

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Papa’nın Türkiye ziyaretine ilişkin, "Eleştiri noktamız gerçekleştirdiği, şova dayalı dini ve tarihi ritüellerle milletimizi rahatsız etmesidir" dedi.


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkgün Gazetesine gündeme dair açıklamalarda bulundu.


Bahçeli, TBMM’de kurulan ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun dinleme ve istişare aşamasının geride kaldığını belirterek, artık geçiş sürecini ilgilendiren rapor yazımına geçilmesi gerektiğini ifade etti. Bahçeli, 2026’dan itibaren ‘Terörsüz Türkiye’nin vasat ve varlık bulması gerektiğini vurguladı. ‘Terörsüz Türkiye’ süreciyle toplumsal huzurun egemen olacağını aktaran Bahçeli, "Milletimiz heyecanla barışı kucaklayacaktır. Bundan dolayı da müsterihim. Komisyona üye veren her partinin sorumluluk ahlakıyla hareket ettiğini değerlendiriyor, hepsine teşekkür ediyorum" diye konuştu.


"CHP üç S’li bir alanda bocalamaktadır: Söğütözü, Saraçhane ve Silivri"


Bahçeli, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tarihin yanlış yerinde durduğuna değinerek, "Görülen odur ki, CHP üç S’li bir alanda bocalamaktadır: Söğütözü, Saraçhane ve Silivri. Rüşvet, yolsuzluk ve irtikap davaları Aziz Atatürk’ün partisini mahvı perişan etmiştir. CHP yönetiminin her önüne geleni suçlaması doğru ve omurgalı bir tavır değildir. Aynada başka bir şey görmek istiyorlarsa aynayı değil aynanın karşısındaki görüntüyü değiştirmeleri akla yatkın en makul tercihtir. CHP’nin istikrarsızlığı, tarihî çizgisinden derin kopuşu Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyecektir" değerlendirmesinde bulundu.



"Türk yargısına güvenimiz tamdır"


CHP’nin rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Bahçeli, "Hazırlanan iddianamenin içeriği gerçekten de çok ciddidir. Yüzleşmek için özgüven, gerçekleri kabullenmek için de siyasi ahlak ve dirayet gerekmektedir. Yüzyılın en vahim yolsuzluğunun aydınlanması ve adaletin tecellisi şarttır. Bizim de Türk yargısına güvenimiz tamdır" şeklinde konuştu.


"Savunmasız insanların hakkını hukukunu savunmak bir insanlık görevidir"


Bahçeli, Gazze’de soykırımın devam ettiğini ve soykırımcıların mutlaka hesap vermesi gerektiğini aktararak, "Bu yılki Genel Kurul’da pek çok ülke Filistin’i tanımıştır. Akan kan durmalı, Gazze’nin Gazze’lilere ait olduğu herkesçe kabul edilmelidir. İki devletli çözümden başka yol kalmamıştır. 1967 sınırlarına haiz olmak kaydıyla başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğünü sağlamış Filistin devleti kabul edilmeli, Birleşmiş Milletler’e de tam üye yapılmalıdır. Bunun yanı sıra soykırımcılar mutlaka hesap vermelidir. Gazze’li bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, savunmasız insanların hakkını hukukunu savunmak bir insanlık görevidir, bir vicdan ve merhamet seferberliğidir" açıklamasında bulundu.



"Eleştiri noktamız gerçekleştirdiği, şova dayalı dini ve tarihî ritüellerle milletimizi rahatsız etmesidir"


Papa’nın 27-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretine ilişkin konuşan Bahçeli sözlerine şu ifadeleri kullandı:


"Öncelikle şunu ifade edeyim, Milliyetçi Hareket Partisi adına görüş paylaşan Genel Başkan Yardımcımız Edip Semih Yalçın’ın açıklaması bizim resmi açıklamamızdır, nitekim desteğim tamdır. Papa 14.Leo, Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik dünyasının ruhani lideridir. Ülkemize ziyareti Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine gerçekleşmiştir. Bizim bu ziyarete diyeceğimiz bir şey yoktur. Yapılan görüşmelerde Türkiye-Vatikan diyaloglarıyla, Filistin başta olmak üzere güncel mahiyetli bölgesel ve küresel gelişmeler ele alınmıştır. Bizim eleştiri noktamız Papa’nın Vatikan Devlet Başkanı olarak yaptığı temaslar değil, Katolik dünyasının ruhani lideri olarak gerçekleştirdiği, haddizatında şova dayalı dini ve tarihî ritüellerle milletimizi rahatsız etmesidir. İznik Neofitos Bazilikası’ndan tutun da, İstanbul Maçka’da kurulu bulunan Wolkswagen Arena’daki ayinlere varıncaya kadar sahnelenen gizil propagandaya ve kapalı devre işlenen mesajların muhtevasına esastan ve usulden itirazımız vardır. 1700 yıl önce toplanan bir konsilin, bu topraklardaki ilk başkentimiz olan İznik’ten tekrar canlandırılma hevesine, İznik yerine Nicaea’yı ikame etme sinsiliğine seyirci ve suskun kalamayız. İslam aleminin arasına nifak tohumları saçanların, Müslümanı Müslümana kırdıranların, Hıristiyanlığı birleştirme ve bu dini özellikle Asya merkezli yayma çabalarına İznik’in alet edilmesi, burayı sıçrama alanı olarak görmeleri inanç ve itikat onurumuzun hiçe sayılmasıdır."



Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.