POLİTİKA - 12 Mart 2025 Çarşamba 17:09

TBMM Başkanı Kurtulmuş: "İstiklal Marşı bizim milletimizin yürekten gelen avazıdır, haykırışıdır"

A
A
A

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, "İstiklal Marşı bizim milletimizin yürekten gelen avazıdır, haykırışıdır" dedi.

İstiklal Marşı’nın kabulünün 104’ncü yıl dönümü vesilesiyle Adana, Hatay, Burdur ve Ankara’da düzenlenecek sempozyumlarla Mehmet Akif Ersoy’un hayatı, milli mücadele yılları ve İstiklal Marşı’nın yazımına giden süreçler konuşulacak. ‘4 Şehir 4 Mekan 4 Akif Sempozyumu’nunun ilki Ankara’da Birinci TBMM binasında gerçekleştirildi. Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Mehmet Akif Ersoy’un milli tarihlerinde çok önemli bir yere sahip olduğunu ve kıyamete kadar da Türk milletinin gönlünde müstesna yerini koruyacak olan önemli şahsiyetlerden biri olduğunu ifade etti. Kurtulmuş, "Bizim üzerimize düşen hem o dönemin şartlarını en iyi şekilde anlamak, hem Mehmet Akif Bey’in Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletine yaptığı katkıları en iyi şekilde değerlendirmek ve onun müstesna yerini gelecek nesillere aktarabilmektir. Bu çerçevede dört üniversitemizin ortak olarak içine katılmış olduğu Adana, Hatay, Burdur ve Ankara’daki Mehmet Akif Ersoy’un hayatı, hayatının geçtiği dönemlerden ilham alarak dört şehir, dört mekan üzerinden Mehmet Akif’in hayatıyla ilgili önemli toplantılar yapılacak. O toplantıların ilkini burada bugün gerçekleştirmiş oluyoruz. Bunun aynı zamanda 12 Mart’a denk gelmesi, yani İstiklal Marşı’mızın kabulü üzerinden 104 yıl geçtikten sonra önemli bir yıl dönümünde bu toplantının yapılıyor olması da ayrıca önemli bir noktadır" ifadelerini kullandı.

"İstiklal harbimizi nasıl sevk ve idare edeceklerini bu Mecliste konuştular"

Birinci Meclis’in, yani gazi Meclisin fevkalade önemli bir mekan olduğunu belirten Kurtulmuş, "Özellikle gençler için söylüyorum. Tarihin, Türk tarihinin dönüm noktalarından birisinin gerçekleşmiş olduğu bir mekan. Osmanlı’nın son döneminde, o büyük savaşların yaşandığı dönemlerde Polatlı’ya kadar düşman gelmişken, İzmir’in işgalinden sonra arkasından Kütahya’ya ve Ankara’ya doğru ilerleyen o süreç içerisinde burada Meclis-i Mebusan’dan gelen mebuslar ve Anadolu’nun farklı yerlerinden halkın temsiyle katılan milletvekilleriyle birlikte Birinci Meclis toplandı. Bildiğiniz gibi Birinci Meclisin özelliği, hem bir meclis olarak kararların alındığı, fikirlerin ortaya konulduğu, istişarelerin yapılmış olduğu, bir yönetim merkezi olması. Ama en az bunun kadar önemli olan bir kısmı ise, Türkiye’nin kurtuluş mücadelesinin, istiklal harbimizin gerçekleştiği karargahı, onun kararlarının verildiği karargahın da bu mekan olduğu gerçeği. O zor şartlarda hiçbir şekilde milli birliğimizden, beraberliğimizden, istiklalimizden, istikbale olan ümidimizden vazgeçmeksizin, her birisi abidevi birer şahsiyet olan Birinci Meclis’in önemli insanları burada bir araya geldiler, hem istiklal harbimizi nasıl sevk ve idare edeceklerini hem de yeni Türkiye’nin nasıl kurulacağına ilişkin kararları istişare ettiler. Zor dönemin zor şartları altında bir araya gelmiş olan insanlar, gerçekten çok az millete nasip olacak, şimdi bugün konuşmak kolay. Ama geçmiş dönemde, o günün şartları içerisinde düşünün. Ülkenin başkenti İstanbul, yabancılar tarafından istila edilmiş. Ülkenin bir ordusu, düzenli bir ordusu kalmamış. Halkın elinde, kendisini savunacak doğru düzgün silahı yok. Kazması küreği ne varsa, bunları bir araya alarak, bir araya gelerek, asla ve asla bağımsızlık fikrinden vazgeçmeyerek, burada bir karargah oluşturulmuş. Ve bu karargahın aldığı fikirlerle, işte onun için Gazi Meclis diyoruz. Meclisimiz Gazi imanını kazanmış ve burada alınan kararlarla da yeni bir dönemin başlangıcı gerçekleştirilmiştir. Ben başta Gazi Meclisimizin, Birinci Meclisimizin bütün üyeleri olmak üzere, ulusal kurtuluş mücadelemizde emeği geçen herkesi rahmetle ve şükranla yad ediyorum" dedi.

"Artık bu millete bir istiklal marşı lazım"

Kurtulmuş, "O dönemde kullanılan iki tane temel kavramın da, o döneme ışık tuttuğunu ifade etmek isterim. Bunlardan birisi, istiklal harbimizdir. O gün vermiş olduğumuz mücadeleye, ilk andan itibaren istiklal ismini vererek, bu millet aslında hangi meseleyi en önemli nokta olarak gördüğünü de ortaya koydu. Yani özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve hiçbir kimseye bağlı olmadan, hiçbir güç tarafında eğilmeden, Allah’tan başka hiçbir beşeri gücü kabul etmeden yoluna devam etme iradesini, tarif eden şey istiklal harbimizdir, kurtuluş mücadelemizdir, Kurtuluş Savaşı’mızdır. Böylece istiklalimize olan düşkünlüğümüzü ortaya koyduk. Bir başka kullanılan kavram da, milli mücadele kavramıdır. Milli mücadele, bu mücadelenin hep beraber, herkes tarafından kabul edilen ortak bir mücadele olması ve hiçbir kimsenin dışarıda bırakılmaksızın o anda Anadolu topraklarında, Trakya topraklarında, Osmanlı’dan miras kalan bu medeniyet coğrafyasında kim varsa, herkesin bir araya gelerek, milli bir mefkure etrafında birleşmesini temin etmek için kullanılmış bir kavramdır. Milli mücadele. Bu milli mücadeleyi de sonuna kadar başarıyla yürütmüş olan bir milletin torunlarıyız. Bundan ne kadar iftihar etsek azdır. Mücadele verildikten, ve o dönem içerisinde istiklalimiz kazanıldıktan sonra, yine bu meclisin içerisinde bulunan birinci meclisin üyeleri şöyle bir fikri ortaya attılar ve tartıştılar. Artık bu millete bir istiklal marşı lazım. Bu milletin bağımsızlığını, bu ülkenin birlik ve dirliğini, ortak bir düstur olarak herkese ilan edecek bir marşın önce şiirinin yazılması, güftesinin yazılması, sonrasında da beslenilerek ulusal marş haline getirilmesi kararı alındı. İlanlarla Türkiye’nin dört bir tarafına şairlere, ediplere ulaşacak şekilde bu fikir yaygınlaştırıldı. Zannediyorum 700’e yakın şiir o zaman geldi ve onların arasından istiklal marşı olabilecek bir şiir ne yazık ki bulunamadı" şeklinde konuştu.

"İstiklal Marşı bizim milletimizin yürekten gelen avazıdır, haykırışıdır"

Hamdullah Suphi Bey’in başvuruya yollanan şiirlerden hiçbirisinin istiklal marşı olarak, bir metin olarak, şiir olarak kabul edilmesinin doğru olmadığı fikrini yine Mecliste müzakereler sırasında dile getirdiğini belirten Kurtulmuş, "Özellikle bu marşı besteleyecek olan, güftesini yazacak olan kişinin Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy Bey olduğunu teklif etti, ifade etti. Ancak şöyle bir mesele vardı. Bu şiiri yazanlar arasında yarışmayı kazanana şu kadar miktar para da ödül olarak verilecek diye ilan edilmiştir. Mehmet Akif Bey’e bu şiiri yazması teklifi Balıkesir mebusu olan Hasan Basri Çantay Beyefendi tarafından iletildi. O da bir tek şartla, ’Ben de bu şiiri yazarım ama para almam. Eğer bir para karşılığında bu şiir yazılırsa zaten o istiklal marşı olmaz’ dedi. Ve ikna edildi. Burada Ankara’da hepimizin bildiği Taceddin Dergahı’na çekilerek, yaklaşık iki gün boyunca bütün dünyadan elini etiğini çekerek istiklal fikrine konsantre oldu. Bir marş nasıl yazılabilir? Bir şiir nasıl yazılabilir? Zaman zaman kağıt parçalarına, zaman zaman duvarlara yazarak, bugün on kıtadan ibaret olan hepimizin bildiği istiklal marşını ortaya çıkarmış oldu. İstiklal Marşı aslında ne bir şiirdir ne de bir marştır. İstiklal Marşı bizim milletimizin yürekten gelen avazıdır, haykırışıdır. Bağımsızlığı, istiklali ve istikbali için inançlarına, değerlerine, vatanına, milletine, dinine, diyanetine ve bayrağına bağlılığının ifadesidir. Hiçbir şart altında kayıt altında alınmamanın feveranıdır. Ve bu kolay kolay mısralara dökülebilecek bir şey değildir. Ancak bu söylediklerimin her birisini içinde fevkalade güçlü bir şekilde hisseden, bir şair olmanın ötesinde, bir abid olan, iyi bir Müslüman olan, iyi bir mücadele insanı olan, iyi bir vatansever olan ve bütün bu özellikleri içselleştirmiş bir mütefekkir olan Mehmet Akif Bey tarafından yazılır. Ve burada şiir kabul edildikten sonra başta Gazi Meclisin başkanı Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün milletvekilleri sizin oturduğunuz sıralarda ayağa kalkarak, on kıtasının hepsi baştan sona Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu ve her mısra ondan sonra alkışlarla milli marşımız kabul edildi" dedi.

"Bu marş yazıldıktan sonra bütün milletimiz tarafından benimsendi"

İstiklal Marşı’nın kağıda döküldüğü zaman okurken herkesi heyecanlandıran, herkese ümit veren, herkese istikbal çizen bir marş olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Ama hem yazılması, hem kabul edilmesi dönemin şartları içerisinde değerlendirilmeli ve bunun bir marş olmanın, bir şiir olmanın ötesinde çok daha büyük anlamlar taşıdığını idrak etmek durumundayız. Bu marş yazıldıktan sonra bütün milletimiz tarafından benimsendi. Herkes bunu kendi ortak hedefi olarak, ortak fikriyatı ve inancının yansıması olarak gördü, sahiplendi. Bugün de milletimizin ortak mutabakat metni halini almıştır. Bu mutabakat her bir satırında hem tarihi köklerinizi hatırlatan, ayrıca her bir kelimesinin içerisinde geleceğin güçlü büyük Türkiye’si idealini barındıran, mükemmel bir milli manifestodur. Bu anlamda istiklal marşımıza sadece okuyup ve onu anlamaya çalışmak değil, özellikle genç nesillerimizi özümseyerek çok daha güçlü bir şekilde Türkiye’yi ileriye götürmek için mücadele etmesi lazım. Milli marşımızın kabulünden sonra Mehmet Akif’in ve bütün arkadaşlarının ortak bir temennisi vardı. Allah bir daha bu millete istiklal marşı yazmayı göstermesin. Allah’ın izniyle bir daha bu millete hiçbir şekilde istiklal marşı yazmak olmayacaktır. Tam tersine daha güçlü bir ülke olarak, bir asıl evvelki bütün şartları tespit ederek daha ileriye gideceğiz ve dünyada hakkaniyeti, adaleti, vicdanı, insafı hep birlikte ayağa kaldıracak bir insanlık cephesinin öncüsü olarak yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.

Hasan Özkan - İbrahim Çakmak



 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Durak kavgası cinayete dönmüştü, yaşananları ilk kez anlattı: "Orağı boynuma taktı" Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde istediği durakta inemediği için şoförle tartışan Erdal Kara’nın, otobüs sahibinin oğlu tarafından öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması görüldü. Savunmasında, olay günü Kara’nın evine, otobüste yaşanan gerginlik üzerine konuşmak için gittiklerini söyleyen tutuklu sanık, "Erdal abi elinde orak ve odunla dışarda bekliyordu. Elindekileri görünce aracımla yaklaşıp camdan konuşmayı tercih ettim. Erdal abi camdan orağı boynuma takıp küfür etti" dedi. Olay, 30 Ağustos 2024’de Suadiye Mahallesi Karadere Caddesi’nde meydana geldi. Erdal Kara (50), eşi ile birlikte özel halk otobüsüne bindi. Bir süre sonra inmek için düğmeye basan Kara, aracın biraz daha ileride durması sebebiyle şoför Emirhan S. ile tartıştı. Şoförün duramadığını söylemesi üzerine Erdal Kara’nın, Emirhan S. ve otobüs sahibine küfür ederek araçtan indiği iddia edildi. Yaşananların otobüs sahibi Nizam K. ile oğlu Bedirhan K.’ye anlatılmasıyla olay daha da büyüdü. Bedirhan K., Emirhan S. ile birlikte Erdal Kara’nın evine gitti. Bir süre sonra Nizam K. da olay yerine geldi. Burada çıkan kavgada Bedirhan K., tüfekle Kara’ya ateş etti. Kanlar içinde kalan Kara, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Gözaltına alınan Bedirhan K. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, babası ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. "Erdal isimli şahsın otobüse bindiğini ve küfür ettiğini söyledi" Olayla ilgili açılan davanın ilk duruşması, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşmaya tutuklu sanık Bedirhan K., tutuksuz sanık Nizam K., taraf avukatları ve tanıklar katıldı. Savunması için söz hakkı verilen tutuklu sanık Bedirhan K., "Erdal abiyi aynı mahallede oturduğum için tanırım. Kendisiyle bir husumetim veya samimiyetim yoktur. Olay günü cuma namazını beklerken arkadaşım Emirhan telefonla ağlayarak beni aradı. Erdal isimli şahsın otobüse bindiğini ve küfür ettiğini söyledi. Babam Nizam, ’Gidin Erdal ile konuşun, konuyu kapatın, barışın’ dedi. Erdal abiyi arayarak konuşmak istediğimi söyledim. Evde olduğunu söyleyerek ’Gel’ dedi" dedi. "Erdal abi orağı boynuma taktı" Emirhan S. ile Erdal Kara’nın evine gittiklerini söyleyen Bedirhan K., "Erdal abi elinde orak ve odunla dışarda bekliyordu. Elindekileri görünce aracımla yaklaşıp camdan konuşmayı tercih ettim. Erdal abi camdan orağı boynuma takıp küfür etti. Boynumu kurtararak araçtan indim ancak Erdal abi bu sefer de orağı kafama salladı. Elimle müdahale ettim, hatta elim kesildi. Küfür etmeye davam etti ve kafa attı, burnum kanadı. Ben asla kendisine fiziki bir müdahalede bulunmadım, darp etmedim. Her yerimden kan akıyordu, bayılmak üzereydim. Buna rağmen konuyu kapatma, konuşma derdindeydim" diye konuştu. "Bana vurması sıkıntı değildi ancak babama hamle yapınca ona zarar vereceğinden korktum" Babası Nizam K.’nın da gelmesiyle Erdal Kara’nın daha da sinirlendiğini dile getiren Bedirhan K., "Erdal abi, babama doğru gidince ona da zarar vereceğin düşündüm. Erdal abinin bana vurması sıkıntı değildi ancak babama doğru hamle yapınca ona zarar vereceğinden korktum. Hemen bagaja yöneldim, levyeyi aldım. Ruhsatlı silahımı görünce onu da aldım. Havaya 2 el ateş ettim. Bunun üzerine Erdal abi üstüme gelmeye başladı. Endişe ve korkuyla yere, en fazla ayaklarına doğru yere ateş ederim diye düşündüm ve ateş ettim. Bacağından kan aktığını görünce hemen durdum ve yardım etmek istedim ancak Ayten Yenge de bana vurmaya başladı. Emirhan’a ilk yardım yapmasını söyleyerek tüfeği alıp karakola gittim ve teslim oldum. Ailesinden özür diliyorum. Pişmanım, zarar verme niyetim yoktu. Erdal abiyi kesinlikle darp etmedim ve küfür etmedim. Oraya gitmemin amacı ona zarar vermek değildi. Olayı anlamaktı, mevzuyu tatlıya bağlamak, sineye çekmekti" ifadelerini kullandı. "50 metre mesafeyi bahane edip olay çıkarmış" Maktul Erdal Kara’yı 40 senedir tanıdığını söyleyen tutuksuz sanık Nizam K., "Ben ona iyilikten başka bir şey yapmadım. Üzerimde onun şaşkınlığı var. 50 metre mesafeyi bahane edip olay çıkarmış. Erdal’ın bu olay sebebiyle bana kin beslediğini, husumet duyduğunu öğrendim. ’Ben onları döveceğim’ diyormuş. Oğlum Bedirhan’a kızdım, ’Gidin barışın. Bunlar otobüslerde olan şeyler’ dedim. Bedirhan ve Emirhan olayı tatlıya bağlamak için gittiler. Ben de olay yerine gittiğimde oğlum Bedirhan’ın yüzü kan içindeydi. Erdal bana doğru döndüğünde bana da aynısını yapacak korkusuyla oğlumun ateş ettiğini düşünüyorum. Kötü niyetim olsaydı çocuklarımı konuyu tatlıya bağlaması için göndermezdim, ben bir babayım" dedi. "Babam ile Nizam arasının iyi olmadığını biliyorum" Sanıklardan şikayetçi olan maktulün oğlu Eren Kara, "Sanıklar ile babam arasında gerçekleşen olaya şahit olmadım. Babamın Nizam ile problemi vardı. Ancak konunun ne olduğunu bilmiyorum. Silah mevzusundan aralarında husumet olduğunu duydum. Nizam’a silah çekilmiş, babam ise onu kurtarmış. Babam silahı Nizam’a vererek polise vermesini ve olayları anlatmasını istemiş. Ancak Nizam polise gitmeyerek silahı muhtara götürüyor. Bu sebeple babam ile Nizam arası açılıyor. Bunu olaydan sonra babamın arkadaşlarından öğrendik. Babamın Bedirhan ve Emirhan ile husumeti yoktu ancak Nizam ile arasının iyi olmadığını biliyorum" diye konuştu. "Nizam, ’Seni öldürteceğim’ dedi" Olaya ilişkin dinlenen tanık Edanur D., "Nişanlım kavga sesi duyunca olayı ayırmaya gitti. Bir süre sonra Bedirhan’ın babası geldi, elinde bıçak vardı. ’Seni öldürteceğim’ dedi. Hemen sonrasında Bedirhan bagajdan tüfek alarak ateş etti. Emirhan, yaralıya ilk yardımda bulundu" şeklinde konuştu. "Bedirhan’da demirden beyzbol sopası vardı" Tanık olarak dinlenen maktulün kuzeni Serkan Kara, "Sesleri duyunca hemen koşup kavgayı ayırmaya çalıştım. Bedirhan’da demirden beyzbol sopası vardı. Nizam ise uzaktan bakıyordu. Bedirhan benden kurtulup silah alıp ateş etti. Sonra kaçıp gitti" ifadelerini kullandı. "Küfür etti" Tanık Emirhan S. ise "İtfaiyecilik yapıyorum. Olay günü vardiya çıkışı Nizam amcanın isteği üzerine şehir içi otobüsünde şoförlük yapmaya başladım. Zira o gün şoför bulamamıştı. İsmini sonradan öğrendiğim Erdal ve karısı İzmit’ten araca bindi. Bir süre sonra ayağa kalktı ve inmek istediğini söyledi. Ayakta olduğu için ani fren yapamadım. Biraz daha ileride durmak durumunda kaldım. ’Ben Erdal Kara, seni de, mal sahibini de sinkaf ederim’ diyerek küfür etti. Beni tehdit etti, üstüme yürüdü. ’Abi kusurum ne?’ dedim ancak o küfür etmeye devam etti. Ben de mal sahibi Nizam’ı aradım, ’Kim bu adam?’ dedim, durumu anlattım. Nizam amca, ’Gidin bu işi çözün’ dedi. Bedirhan ile taksiye bindik. Bedirhan sakin olmamı istedi, ’Bir kusur varsa özür dileriz’ dedi. Bedirhan, Erdal’ı aradı ’Gelin lan evdeyim’ dedi" ifadelerini kullandı. "Erdal otobüste ana avrat bana küfür etti. Onurum zedelendi" Olay yerine gittiklerinde Erdal’ın kendilerini orakla karşıladığını söyleyen Emirhan S., "Erdal, araç camından orağı Bedirhan’ın boynuna taktı. Konuşmaya geldiğimizi söyledim. Daha sonra Erdal, orakla Bedirhan’ın kafasına hamle yaptı. Bedirhan eliyle müdahale etti ve eli kesildi. Erdal daha sonra Bedirhan’a kafa attı ve küfür etti. Erdal’ın eşi de Bedirhan’ı darp etmeye başladı. Ben onları engellemeye çalışıyordum. Bir süre sonra Nizam amca geldi. Erdal sinkaflı küfür etti. Bedirhan bagajdan silah alarak ateş etti. Bedirhan giderken benim orada kalmamı, müdahale etmemesi istedi. Gerekli müdahaleyi yaptım. Ambulans gelene kadar başından ayrılmadım. Lisanslı 10 yıllık boksörüm. Erdal’a vurmak istesem vururdum ancak biz oraya konuşmaya gittik. 30 yaşındayım, Erdal otobüste ana avrat bana küfür etti. Onurum zedelendi. Hatta olayı ağlayarak anlattım" dedi. Mahkeme heyeti, Bedirhan K’nin tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.
Kocaeli Durak kavgası cinayete dönmüştü, yaşananları ilk kez anlattı: "Orağı boynuma taktı" Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde istediği durakta inemediği için şoförle tartışan Erdal Kara’nın, otobüs sahibinin oğlu tarafından öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması görüldü. Savunmasında, olay günü Kara’nın evine, otobüste yaşanan gerginlik üzerine konuşmak için gittiklerini söyleyen tutuklu sanık, "Erdal abi elinde orak ve odunla dışarda bekliyordu. Elindekileri görünce aracımla yaklaşıp camdan konuşmayı tercih ettim. Erdal abi camdan orağı boynuma takıp küfür etti" dedi. Olay, 30 Ağustos 2024’de Suadiye Mahallesi Karadere Caddesi’nde meydana geldi. Erdal Kara (50), eşi ile birlikte özel halk otobüsüne bindi. Bir süre sonra inmek için düğmeye basan Kara, aracın biraz daha ileride durması sebebiyle şoför Emirhan S. ile tartıştı. Şoförün duramadığını söylemesi üzerine Erdal Kara’nın, Emirhan S. ve otobüs sahibine küfür ederek araçtan indiği iddia edildi. Yaşananların otobüs sahibi Nizam K. ile oğlu Bedirhan K’ye anlatılmasıyla olay daha da büyüdü. Bedirhan K., Emirhan S. ile birlikte Erdal Kara’nın evine gitti. Bir süre sonra Nizam K. da olay yerine geldi. Burada çıkan kavgada Bedirhan K., tüfekle Kara’ya ateş etti. Kanlar içinde kalan Kara, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Gözaltına alınan Bedirhan K. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, babası ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. "Erdal isimli şahsın otobüse bindiğini ve küfür ettiğini söyledi" Olayla ilgili açılan davanın ilk duruşması, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşmaya tutuklu sanık Bedirhan K., tutuksuz sanık Nizam K., taraf avukatları ve tanıklar katıldı. Savunması için söz hakkı verilen tutuklu sanık Bedirhan K., "Erdal abiyi aynı mahallede oturduğum için tanırım. Kendisiyle bir husumetim veya samimiyetim yoktur. Olay günü cuma namazını beklerken arkadaşım Emirhan telefonla ağlayarak beni aradı. Erdal isimli şahsın otobüse bindiğini ve küfür ettiğini söyledi. Babam Nizam, ’Gidin Erdal ile konuşun, konuyu kapatın, barışın’ dedi. Erdal abiyi arayarak konuşmak istediğimi söyledim. Evde olduğunu söyleyerek ’Gel’ dedi" dedi. "Erdal abi orağı boynuma taktı" Emirhan S. ile Erdal Kara’nın evine gittiklerini söyleyen Bedirhan K., "Erdal abi elinde orak ve odunla dışarda bekliyordu. Elindekileri görünce aracımla yaklaşıp camdan konuşmayı tercih ettim. Erdal abi camdan orağı boynuma takıp küfür etti. Boynumu kurtararak araçtan indim ancak Erdal abi bu sefer de orağı kafama salladı. Elimle müdahale ettim, hatta elim kesildi. Küfür etmeye davam etti ve kafa attı, burnum kanadı. Ben asla kendisine fiziki bir müdahalede bulunmadım, darp etmedim. Her yerimden kan akıyordu, bayılmak üzereydim. Buna rağmen konuyu kapatma, konuşma derdindeydim" diye konuştu. "Bana vurması sıkıntı değildi ancak babama hamle yapınca ona zarar vereceğinden korktum" Babası Nizam K’nın da gelmesiyle Erdal Kara’nın daha da sinirlendiğini dile getiren Bedirhan K., "Erdal abi, babama doğru gidince ona da zarar vereceğin düşündüm. Erdal abinin bana vurması sıkıntı değildi ancak babama doğru hamle yapınca ona zarar vereceğinden korktum. Hemen bagaja yöneldim, levyeyi aldım. Ruhsatlı silahımı görünce onu da aldım. Havaya 2 el ateş ettim. Bunun üzerine Erdal abi üstüme gelmeye başladı. Endişe ve korkuyla yere, en fazla ayaklarına doğru yere ateş ederim diye düşündüm ve ateş ettim. Bacağından kan aktığını görünce hemen durdum ve yardım etmek istedim ancak Ayten Yenge de bana vurmaya başladı. Emirhan’a ilk yardım yapmasını söyleyerek tüfeği alıp karakola gittim ve teslim oldum. Ailesinden özür diliyorum. Pişmanım, zarar verme niyetim yoktu. Erdal abiyi kesinlikle darp etmedim ve küfür etmedim. Oraya gitmemin amacı ona zarar vermek değildi. Olayı anlamaktı, mevzuyu tatlıya bağlamak, sineye çekmekti" ifadelerini kullandı. "50 metre mesafeyi bahane edip olay çıkarmış" Maktul Erdal Kara’yı 40 senedir tanıdığını söyleyen tutuksuz sanık Nizam K., "Ben ona iyilikten başka bir şey yapmadım. Üzerimde onun şaşkınlığı var. 50 metre mesafeyi bahane edip olay çıkarmış. Erdal’ın bu olay sebebiyle bana kin beslediğini, husumet duyduğunu öğrendim. ’Ben onları döveceğim’ diyormuş. Oğlum Bedirhan’a kızdım, ’Gidin barışın. Bunlar otobüslerde olan şeyler’ dedim. Bedirhan ve Emirhan olayı tatlıya bağlamak için gittiler. Ben de olay yerine gittiğimde oğlum Bedirhan’ın yüzü kan içindeydi. Erdal bana doğru döndüğünde bana da aynısını yapacak korkusuyla oğlumun ateş ettiğini düşünüyorum. Kötü niyetim olsaydı çocuklarımı konuyu tatlıya bağlaması için göndermezdim, ben bir babayım" dedi. "Babam ile Nizam arasının iyi olmadığını biliyorum" Sanıklardan şikayetçi olan maktulün oğlu Eren Kara, "Sanıklar ile babam arasında gerçekleşen olaya şahit olmadım. Babamın Nizam ile problemi vardı. Ancak konunun ne olduğunu bilmiyorum. Silah mevzusundan aralarında husumet olduğunu duydum. Nizam’a silah çekilmiş, babam ise onu kurtarmış. Babam silahı Nizam’a vererek polise vermesini ve olayları anlatmasını istemiş. Ancak Nizam polise gitmeyerek silahı muhtara götürüyor. Bu sebeple babam ile Nizam arası açılıyor. Bunu olaydan sonra babamın arkadaşlarından öğrendik. Babamın Bedirhan ve Emirhan ile husumeti yoktu ancak Nizam ile arasının iyi olmadığını biliyorum" diye konuştu. "Nizam, ’Seni öldürteceğim’ dedi" Olaya ilişkin dinlenen tanık Edanur D., "Nişanlım kavga sesi duyunca olayı ayırmaya gitti. Bir süre sonra Bedirhan’ın babası geldi, elinde bıçak vardı. ’Seni öldürteceğim’ dedi. Hemen sonrasında Bedirhan bagajdan tüfek alarak ateş etti. Emirhan, yaralıya ilk yardımda bulundu" şeklinde konuştu. "Bedirhan’da demirden beyzbol sopası vardı" Tanık olarak dinlenen maktulün kuzeni Serkan Kara, "Sesleri duyunca hemen koşup kavgayı ayırmaya çalıştım. Bedirhan’da demirden beyzbol sopası vardı. Nizam ise uzaktan bakıyordu. Bedirhan benden kurtulup silah alıp ateş etti. Sonra kaçıp gitti" ifadelerini kullandı. "Küfür etti" Tanık Emirhan S. ise "İtfaiyecilik yapıyorum. Olay günü vardiya çıkışı Nizam amcanın isteği üzerine şehir içi otobüsünde şoförlük yapmaya başladım. Zira o gün şoför bulamamıştı. İsmini sonradan öğrendiğim Erdal ve karısı İzmit’ten araca bindi. Bir süre sonra ayağa kalktı ve inmek istediğini söyledi. Ayakta olduğu için ani fren yapamadım. Biraz daha ileride durmak durumunda kaldım. ’Ben Erdal Kara, seni de, mal sahibini de sinkaf ederim’ diyerek küfür etti. Beni tehdit etti, üstüme yürüdü. ’Abi kusurum ne?’ dedim ancak o küfür etmeye devam etti. Ben de mal sahibi Nizam’ı aradım, ’Kim bu adam?’ dedim, durumu anlattım. Nizam amca, ’Gidin bu işi çözün’ dedi. Bedirhan ile taksiye bindik. Bedirhan sakin olmamı istedi, ’Bir kusur varsa özür dileriz’ dedi. Bedirhan, Erdal’ı aradı ’Gelin lan evdeyim’ dedi" ifadelerini kullandı. "Erdal otobüste ana avrat bana küfür etti. Onurum zedelendi" Olay yerine gittiklerinde Erdal’ın kendilerini orakla karşıladığını söyleyen Emirhan S., "Erdal, araç camından orağı Bedirhan’ın boynuna taktı. Konuşmaya geldiğimizi söyledim. Daha sonra Erdal, orakla Bedirhan’ın kafasına hamle yaptı. Bedirhan eliyle müdahale etti ve eli kesildi. Erdal daha sonra Bedirhan’a kafa attı ve küfür etti. Erdal’ın eşi de Bedirhan’ı darp etmeye başladı. Ben onları engellemeye çalışıyordum. Bir süre sonra Nizam amca geldi. Erdal sinkaflı küfür etti. Bedirhan bagajdan silah alarak ateş etti. Bedirhan giderken benim orada kalmamı, müdahale etmemesi istedi. Gerekli müdahaleyi yaptım. Ambulans gelene kadar başından ayrılmadım. Lisanslı 10 yıllık boksörüm. Erdal’a vurmak istesem vururdum ancak biz oraya konuşmaya gittik. 30 yaşındayım, Erdal otobüste ana avrat bana küfür etti. Onurum zedelendi. Hatta olayı ağlayarak anlattım" dedi. Mahkeme heyeti, Bedirhan K’nin tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.