POLİTİKA - 03 Aralık 2025 Çarşamba 16:36

Türk Ceza Kanunu’nda önemli değişiklikler getirecek ’11. Yargı Paketi’ Adalet Komisyonu’nda

A
A
A
Türk Ceza Kanunu’nda önemli değişiklikler getirecek ’11. Yargı Paketi’ Adalet Komisyonu’nda

TBMM Adalet Komisyonu, "11. Yargı Paketi"ni görüşmek üzere toplandı. Komisyon Başkanı Cüneyt Yüksel, "Teklifle toplumun huzur ve sükununu bozan, vatandaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan eylemlerle daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmaktadır. Cezaların caydırıcılığının arttırılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda suç örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçlarının cezaları arttırılmaktadır" dedi.


Adalet Komisyonu, 11. Yargı Paketi’ni görüşmek üzere AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlığında toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Yüksel, adaletin insanlık tarihinin en kadim arayışı, meşruiyetin yegane kaynağı ve toplumsal huzurun sarsılmaz teminatı olduğunu söyleyerek, "Tarih boyunca medeniyetler adaletin tesis edildiği ölçüde yükselmiştir. Bu nedenle adalet kavramı toplumsal barışı ayakta tutan her bir vatandaşın geleceğe güvenle bakmasını ve devletin meşruiyetini sağlayan en temel değer olarak kabul edilmektedir. Yine biliyoruz ki hukuk, raflarda tozlanmaya terk edilmiş duran bir metinler büyüklüğü değildir. Toplumun değişen ihtiyaçları doğrultusunda sürekli yenilenmekte, gelişmekte ve dönüşmektedir. Bu doğrultuda sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir hızla yaşandığı çağımızda hukukun bu değişime seyirci kalması düşünülemez. Zamanın ruhunu yakalayamayan, toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen kurallar adaleti sağlamak bir yana, adaletsizliğin bizzat kaynağı haline gelmektedir. Bu şuurla hukuk sistemimizi sürekli olarak yenilemek, geliştirmek ve günün koşullarına göre şekillendirmek gerekmektedir" ifadelerini kullandı.


Yüksel, şöyle konuştu:


"Çağın getirdiği yeni suç tiplerine karşı savunmasız kalan, dijital dünyanın tehditlerini görmezden gelen veya mağduriyetleri etkili bir şekilde gideremeyen bir hukuk sistemi idealimizdeki güçlü toplum, güçlü devlet ilkesiyle asla bağlaşmayacak. Organize suçlara, toplumsal huzursuzluğa sebep olan eylemlerden ekonomik düzeni tehdit eden girişimlere kadar her alanda mevzuatımız vatandaşımızı koruyacak güçte ve yeterlilikte olmalıdır. Değişen ve gelişen toplumsal dinamikler, teknolojik yenilikler ve ekonomik hayatın gereksinimleri yönetilerek ceza ve adalet sisteminin etkinliğinin ve caydırıcılığının takip edilmesi bu doğrultuda amaçlanmaktadır. İşte bu vizyonla hazırlanan düzenlemeler sadece bugünün sorunlarını çözmeyi değil, yarının güçlü ve adil Türkiye’sinin hukuki at yapısını kurmayı hedeflemektedir."


Teklifin 38 maddeden oluştuğunu belirten Yüksel, 12 kanunda değişiklik öngörüldüğünü ifade etti. Yüksel, "Teklifle ilk olarak toplumun huzur ve sükununu bozan, vatandaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan eylemlerle daha etki mücadele edilebilmesi amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmaktadır. Cezaların caydırıcılığının arttırılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda suç örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçlarının cezaları arttırılmaktadır. Şayet örgüt faaliyetlerinde çocuklar araç olarak kullanılırsa, örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar arttırılması hüküm altına alınarak, çocukların suça sürüklenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Halk arasında korku ve paniğe yol açan meskun mahallarda silahla ateş etme suçunun cezası arttırılmaktadır. Kurusıkı silahlar da bu suç kapsamına alınmaktadır. Özellikle bu suçun düğün, nişan ve asker uğurlaması gibi toplu alanlarda işlenmesi halinde ceza yarı oranında arttırılmakta ve bu suç seri muhakeme usulünden çıkarılmaktadır. Örgütlü keyfi davranışlarla vatandaşların seyahat özgürlüğünü engelleyen yol kesme fiillerine karşı sert tedbirler getirilmekte. Hukuka aykırı bir davranışla bir aracı durduran veya hareket etmesini engelleyen kişilere bir yıldan üç yıla kadar, bu aracı başka bir yere götüren kişilere ise iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmek süretiyle trafikte yol kesme eylemi, müstakil ve ağır bir suç haline getirilmektedir. Ayrıca taksirle yaralama suçu için öngörülen cezaların alt ve üst sınırları arttırılmaktadır. Ayrıca teknolojinin gelişimiyle birlikte artış gösteren siber suçlar ve doğal dolandırıcılık yöntemlerine karşı vatandaşların mağduriyetini önleyici tedbirler geliştirilmektedir" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.