POLİTİKA - 14 Kasım 2025 Cuma 12:13

Türkiye’yi 9 ayda 50 milyon turist ziyaret etti

A
A
A
Türkiye’yi 9 ayda 50 milyon turist ziyaret etti

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "2025 yılı Ocak-Eylül döneminde ülkemize gelen toplam ziyaretçi sayısı 50 milyon kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki turizm gelirimiz ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 oranında artarak, 50 milyar dolara yükselmiştir" dedi.


2026 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerinin devam ettiği TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşüldü. Komisyonda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sözlerine Gürcistan-Azerbaycan sınırında askeri uçağın düşmesi sonucu şehit olan 20 kahraman askere Allah’tan rahmet dileyerek başladı. Türkiye’nin dünya çapında bir turizm markası olduğunu söyleyen Ersoy, "2025 yılı Ocak-Eylül döneminde ülkemize gelen toplam ziyaretçi sayısı 50 milyon kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki turizm gelirimiz ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 oranında artarak, 50 milyar dolara yükselmiştir. Bu tüm zamanların 9 aylık gelir rekoru anlamına gelmektedir. 2017’de dünyada en çok turist çeken ülkeler arasında 8’inci iken, 2024’te 4’üncü sıraya yerleştik. Turizm gelirlerimizde de büyük bir sıçrama yaşandı. 2017’de 15’inci sırada olan ülkemiz, 2024’te 7’nciliğe yükseldi. Bu ivme, yılsonunda ulaşmayı hedeflediğimiz 64 milyar dolarlık gelir hedefine adım adım yaklaştığımızı göstermektedir" dedi.


Bakan Ersoy, YouTube kanalının 5,28 milyon abone sayısıyla rakip ülke hesapları arasında birinci sıradaki yerini koruduğunu kaydederek, "TikTok’ta 4,8 milyon takipçi ile ülke hesapları arasında birinci sırada yer alırken, Instagram’da 3,8 milyon takipçi ile ikinci sırada yer almaktayız. Go Türkiye platformu, dünyanın bu alandaki lider tanıtım portalıdır. Platformun İstanbul ve Antalya temalı iki mini dizisi toplamda 2,4 milyar görüntülenme sayısı ile Türkiye’nin marka değerini daha yukarı taşıyarak ülke tanıtımında başka bir aşamaya geçmenin de kapısını araladı. Son yıllarda büyük sıçrama kaydettiğimiz alanlardan biri de arkeolojik keşiflerimizin global çapta tanıtımıdır. Roman’ın kalbi Kolezyum’da düzenlediğimiz Göbeklitepe sergimizi 6 milyon kişi ziyaret etti. Bu etkinliklerimizi farklı ülkelere taşıyarak tanıtım çalışmalarımızı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.



"Ülkemiz Mavi Bayraklı plaj sayısında da dünya üçüncüsü konumundadır"


Turizm alanında ücretsiz halk plajı projeleriyle vatandaşların yüksek kalitede hizmet almasını sağlayan nitelikli plajlar yapıldığını söyleyen Ersoy, "2019 yılında başlayan proje ile bugün itibarıyla 19 ayrı noktada halk plajlarımız hizmet vermektedir. Önümüzdeki yıl içinde 7 adet yeni ücretsiz girişli halk plajının yapılması planlanmaktadır. Ülkemiz Mavi Bayraklı plaj sayısında da dünya üçüncüsü konumundadır" şeklinde konuştu.



"2025 yılında 65 ilde 255 kazı alanına ulaştık"


Arkeolojik kazılar hakkında bilgi veren Bakan Ersoy, "2025 yılı sonunda yürütülen tüm kazı ve araştırma çalışmalarının sayısı yıllık 780’e ulaşmış olacak. Kültürel mirasımıza verdiğimiz önem ve sorumluluk bilinci ile özverili çalışmalar neticesinde ülkemizdeki tescilli taşınmaz kültür varlıklarının sayısı 129 bin 506’ya, sit alanlarının sayısı ise 27 bin 462’ye yükselmiş bulunmaktadır. 2025 yılında 65 ilde 255 kazı alanına ulaştık. Yabancı heyetlerce yürütülen 29 kazımızı da 12 aylık kazı programına dahil ederek, her birine Türk koordinatör kazı başkanı atadık. Geleceğe Miras Projesi kapsamında Anadolu’nun dört bir yanındaki 17 antik kentimizde ziyaretçi karşılama merkezi ve çevre düzenleme projelerini tamamladık. 8 noktada çevre düzenleme uygulamalarını bitirdik. Ayrıca Bitlis’te, tarihimizin dönüm noktasında dünyanın en büyük Türk İslam mezarlığı olma özelliği taşıyan Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı ziyaretçi karşılama merkezinin Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle 25 Ağustos tarihinde açılışını gerçekleştirdik" diye konuştu.



"Kemer Datça’da Osmanlı donanmasından bir gemiden elde edilen bulgular, şimdiden dönemine ait önemli verileri bize sundu"


Su altında da kazı çalışmalarının devam ettiğini belirten Ersoy, "Sadece karada değil su altında da çalışmalarımız sürüyor. Kemer Datça’da ise Osmanlı donanmasından bir gemide kazı çalışmaları yapıyoruz. Bu gemiden elde edilen bulgular, şimdiden dönemine ait önemli verileri bize sundu. Tüm bu işler için 2025 yılında 3,5 milyar TL kaynak ayırdık. Proje kapsamında ilk 10 aylık süreçte bin 200’den fazla uzman, 3 binden fazla çalışanın istihdam edilmesi; 15 binden fazla envanterlik buluntunun gün yüzüne çıkarılması ve bu buluntuların bilimsel yayınlar aracılığıyla arkeoloji dünyasına kazandırılacak olması da nitelik olarak en üst seviyeye çıktığımızın göstergeleridir. 6 Ağustos 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle Millet Kütüphanesi’nde açılan ’Bir Vizyonun Doğuşu: Geleceğe Miras Projesi-Arkeolojinin Altın Çağı’ adlı sergide 52’si ise yasa dışı yollarla ülkemizden çıkarılıp, daha sonra Türkiye’ye kazandırılan eserlerden oluşmak üzere 37 ilden toplam 570 eser ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Ülkemizin kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelesindeki kararlılığını tüm dünyaya göstererek, kararlı ve titiz çalışmalar sonucunda iadesi sağlanan Boubon Antik Kenti kökenli bronz Marcus Aurelius heykeli öne çıkan eserler arasındadır. 2024 yılında hayata geçirilen ’Türk İslam Dönemi Mezar Taşları ve Kitabeler Ulusal Envanter Projesi’ kapsamında İstanbul, Tokat, Diyarbakır ve Denizli illerinde belirlenen mezarlık alanlarında belgeleme çalışmaları 2025 yılında tamamlanmıştır. 2026 yılında da saha çalışmalarına ülke çapında devam edilmesi öngörülmektedir" ifadelerini kullandı.



"Tarihinde ilk kez Ayasofya-i Kebir Camii Bütüncül Projesi tamamlanmış, muhtemel risklere karşı Ayasofya’nın koruma çalışmaları devam etmektedir"


UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydeden varlık sayısının 22 olduğunu ifade eden Ersoy, "2020 yılında UNESCO Geçici Listesi’ne kaydedilen ‘Zerzevan Kalesi ve Mithraeum’un adaylık dosyası, 2026 yılında değerlendirilmek üzere Dünya Miras Merkezi’ne sunulmuştur. Bunun yanı sıra Bakanlığımız ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürütülen çalışmalar neticesinde ’Ankara: Modern Bir Cumhuriyet Başkentinin Planlanması ve İnşası’, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne eklenerek, listede yer alan varlık sayımız da 79’a yükselmiştir. Kültür varlıklarımızla ilgili çalışmalarımıza değinmişken ecdat yadigarı vakıf eserlerimizle ilgili çalışmalarımızdan da bahsetmek istiyorum. 2025 yılının ilk dokuz ayında 101 adet eserin onarım ve restorasyonu tamamlanırken, yıl sonuna kadar bu sayıyı 121’e çıkarmayı planlamaktayız. Son iki yılda yurt içinde İstanbul Fatih Beyazıt Camii, İstanbul Fatih Süleymaniye Külliyesi Darüşşifası ve Sıra Odalar başta olmak üzere 166 vakıf kültür varlığının onarım-restorasyonları tamamlanmıştır. 2025 yılı içerisinde tarihinde ilk kez Ayasofya-i Kebir Camii Bütüncül Projesi tamamlanmış, muhtemel risklere karşı Ayasofya’nın koruma çalışmaları devam etmektedir" şeklinde konuştu.



"1 Haziran-1 Ekim tarihleri arasında 27 müze ve ören yerinde gece ziyaret imkânı sunuldu"


‘Gece Müzeciliği’ uygulaması ile artık Anadolu’nun kadim hazinelerinin güneş battıktan sonra da medeniyet ışığıyla aydınlandığına işaret eden Ersoy, "Özenle tasarlanmış aydınlatma sistemlerimizle ışıklandırılan antik kentlerimiz ve müzelerimiz, misafirlerine gündüzden çok daha büyülü ve unutulmaz bir deneyim sunuyor. 2025 yaz döneminde, 1 Haziran-1 Ekim tarihleri arasında 27 müze ve ören yerinde gece ziyaret imkânı sunuldu. 2024 yılında başlattığımız uygulama kapsamında içinde bulunduğumuz yıl, 550 binden fazla ziyaretçi bu eşsiz deneyimden faydalandı. 2025 yılında 22 adeti proje yapımı ile 59 adeti de yeni müze binası çalışması olmak üzere 81 işi tamamladık. 105 adeti proje ve 93 adeti bakım, onarım ve restorasyon olmak üzere başlattığımız toplam 198 adet iş ise halen devam etmektedir. Tüm bu işler için de yaklaşık 6 milyar TL ödenek kullandık" diye konuştu.



"Deprem bölgesindeki özel mülkiyette bulunan tescilli taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına yönelik yardım çalışmaları için 2025 yılında 1,5 milyar TL ödenek ayırdık"


Ersoy şöyle konuştu:


"Hatay’da eski Meclis binası ve Gastronomi binalarında restorasyon çalışmaları, Kurtuluş Caddesi’nin tarihi dokusunu ayağa kaldırmak amacıyla başlatılan kentsel tasarım uygulamalarının 1. ve 2 Etap çalışmaları devam etmektedir. Aslına uygun olarak yeniden inşa edilen tarihi Meclis binasının önümüzdeki dönemde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğümüze bağlı yerleşik bir sahne olarak hizmet vereceği bilgisini de sizlerle paylaşmak isterim. Bakanlığımızca özel mülkiyetteki kültür varlıklarının korunması noktasında Mayıs 2023’de yapılan yönetmelik değişikliği ile afet bölgesinde proje yardımı üst limitini 5 kat, uygulama yardımı üst limitini ise 10 kat arttırarak, deprem bölgesindeki özel mülkiyette bulunan tescilli taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına yönelik yardım çalışmaları için 2025 yılında 1,5 milyar TL ödenek ayırdık. 2026 yılında da 1,5 milyar TL ödenek ayırmayı planlıyoruz. Müze ve kültür merkezine dönüştürülmek üzere restorasyon çalışmalarına başladığımız Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’ni müze, tiyatro salonu, konferans salonu, atölyeler, kütüphane ve açık hava etkinlik alanlarını içeren bir kompleks olarak 2026 yılı içerisinde vatandaşlarımızın ziyaretine açacağız. Yenilenmesinin ardından bulunduğu bölgede bir odak noktası haline gelecek olan Antalya Müzesi’ni çok daha fazla eserimizin sergilenmesine imkan verecek çağdaş müzecilik anlayışı ile 2026 yılında halkımızla buluşturacağız. Çağdaş müzecilik sembolü haline gelecek yeni Antalya Müzesi’nde kapalı alan 9 bin 500 metrekareden tam 19 bin 500 metrekareye çıkacak. Mevcut alan böylece neredeyse ikiye katlanacak. Açık alan da modern müzecilik anlayışı ile 22 bin 677 metrekare ile güncellenecek. Yeni müzenin sergi alanlarında yaklaşık yüzde 164’lük bir artış olacak. Mevcut 4 bin 172 metrekarelik sergi alanı, 11 bin metrekareye yükselecek. Böylelikle depoda sergilenmeyi bekleyen eserlerin büyük bölümü ziyaretçilerini ağırlamaya başlayacak."



"UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’ne kayıtlı 31 yaşayan kültür değeriyle Türkiye, Sözleşme’ye taraf olan devletler arasında listelere en çok unsur kaydettiren ikinci ülkedir"


Ersoy, müze ve ören yerleri hakkında bilgi vererek, "2025 yılı itibarıyla 217 müze, 146 düzenlenmiş ören yeri ile hizmet vermekteyiz. Bunların yanı sıra bugün sayısı 448’e ulaşan Bakanlığımız denetiminde faaliyet gösteren özel müze bulunmaktadır. Bu özel müzelerde toplamda 285 bin 348 kayıtlı eser yer almaktadır. 2025 yılı Ekim ayı sonu itibarı ile Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerini yaklaşık 29 milyon 700 bin kişi ziyaret etmiştir. Kültür yolu festivallerimizin ilk günden beri vizyonu ‘Kültür ve sanatla bütünleşmiş bir turizm’dir. Bu vizyonla ortaya konan kültür politikalarının bir sonucu olan Türkiye Kültür Yolu Festivali, kapsadığı alan ve katılımcı sayısı ile bugün dünyanın en büyük festivalidir. 2021 yılında 2 binden fazla sanatçının katılımıyla başlayan Türkiye Kültür Yolu Festivali’ne her yıl ülkemizden ve dünyadan farklı sanatçılar ve sanat kurumları dâhil edilmiştir. Bu yıl Manisa, Kayseri, Mardin ve Malatya ile Türkiye Kültür Yolu Festivali rotasında yer alan şehir sayısı 20’ye çıkmıştır. Ulusal düzeyde Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri’ne 352 yaşayan kültür değerimiz kaydedilmiştir. Uluslararası düzeyde ise UNESCO 2003 Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin belirlediği en önemli koruma araçları olarak öne çıkan UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’ne kayıtlı 31 yaşayan kültür değeriyle Türkiye, Sözleşme’ye taraf olan devletler arasında listelere en çok unsur kaydettiren ikinci ülkedir. 2025 yılı sonunda bir kültürel değerimizin daha listelere kaydedilmesiyle birlikte kayıtlı unsur sayımızın 32’ye çıkması beklenmektedir" şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’den İspanya’ya uzanan ‘eğitim’ köprüsü İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), uluslararası alandaki iş birliklerine bir yenisini daha ekleyerek İspanya merkezli Cervantes Enstitüsü ile protokol imzaladı. Öğrencilere yeni eğitim fırsatlarının sunulması, iki ülkenin kültürünü yansıtacak ortak sanatsal ve akademik etkinliklerin düzenlenmesi hedefiyle yapılan anlaşmaya, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey imza attı. Protokol kapsamında, akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişimlerini hızlandırmak amacıyla stratejik çalışmalar yapılarak yol haritası belirlenecek. İspanya’daki üniversitelerle iş birliği ve diyaloğun artırılması için girişimlerde bulunulacak. İspanyolca dil sınavlarında (DELE) alınacak sertifikaları artırmaya yönelik ortak çalışmalar gerçekleştirilecek. Bilimin yanı sıra kültürel anlamda da karşılıklı olarak sergi, panel ve söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek Türk ve İspanyol kültürünün daha geniş kesimlere ulaşması hedeflenecek. İmza törenine geniş katılım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen protokol imza törenine; İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Emre Kızılgüneşler, İspanya Ankara Büyükelçiliği Eğitim Programları Direktörü D. Gilberto Terente Fernndez, İspanya İzmir Fahri Konsolosu Muharrem Hilmi Kayhan, İEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Uluslararası İlişkiler Ofisi Müdürü Hülya İncekara, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcı Özge Coşkun Aysal, Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Mehmet Şenbağcı, İspanyol Dili Koordinatörü Dilek Amet ve İspanyolca öğretim görevlileri de katıldı. "Akademik üretim artacak" Törende konuşan İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, üniversite olarak öğrencileri ve akademisyenleri küresel dünyanın dinamiklerine en iyi şekilde hazırlamak için çalıştıklarını söyleyerek, "Dünyaca saygın kültür ve dil kurumlarından biri olan Cervantes Enstitüsü ile imzaladığımız iş birliği protokolü, üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonu açısından son derece değerli ve stratejik bir adım. Bu protokol sayesinde öğrencilerimize sadece yeni bir yabancı dil öğrenme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı kültürleri tanıma, uluslararası akademik ve kültürel ağlara dahil olma imkânı da sağlıyoruz. Akademisyenlerimiz açısından da bu iş birliği, İspanya’daki üniversiteler ve akademik çevrelerle daha güçlü ilişkiler kurma, ortak projeler geliştirme açısından önemli fırsatlar sunacak" diye konuştu. "Çok kültürlü bakış açısı kazanacaklar" Prof. Dr. Abacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversiteler, aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran kurumlardır. Cervantes Enstitüsü ile birlikte hayata geçireceğimiz sergi, panel ve söyleşi gibi kültürel etkinlikler sayesinde öğrencilerimizin çok kültürlü bir bakış açısı kazanmasına katkıda bulunacağız. Öğrencilerimizi dünyaya açan, onları uluslararası düzeyde rekabetçi ve donanımlı bireyler haline getiren iş birliklerini artırarak sürdüreceğiz. Cervantes Enstitüsü ile başlattığımız bu değerli ortaklığın, üniversitemiz için uzun vadeli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağına yürekten inanıyorum." "İzmir, özel bir yere sahip" İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey, İEÜ ile imzalanan protokolden büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, bu güçlü akademik ve kültürel bağın kendileri için çok kıymetli olduğunu söyledi. Vara de Rey, "İzmir; zengin tarihi, kültürel çeşitliliği ve dinamik genç nüfusuyla her zaman özel bir yere sahip. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin vizyonu ve uluslararasılaşmaya verdiği önem, bu iş birliğini daha da anlamlı hale getiriyor. Bu anlaşma sayesinde Türk ve İspanyol kültürlerini, gençler aracılığıyla birbirine daha da yakınlaştıracağımıza inanıyorum. Öğrencilerin dil öğrenimi, kültürel etkileşimi ve uluslararası deneyim kazanmaları için etkili adımlar atacağız. Bu protokolün uzun soluklu ve verimli olmasını; her iki ülke için de güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.