SAĞLIK - 16 Kasım 2025 Pazar 12:03

TVHB Başkanı Eroğlu: "Hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir"

A
A
A
TVHB Başkanı Eroğlu: "Hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir"

Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu, "Şehir yaşamında bu sektörün ana lokomotifi yeme-içme hizmetleridir. Bu alanlarda hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması en önemli gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir" dedi.



TVHB Başkanı Eroğlu, en son İstanbul’da olmak üzere son günlerde üst üste meydana gelen gıda kaynaklı zehirlenme vakalarına ve can kayıpları ile ilgili yazılı açıklama yayımladı. Gıda zehirlenmelerinde Tek Sağlık yaklaşımına değinen Eroğlu, eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışmasının gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline geldiğini vurguladı.



"Gıda zehirlenmelerinin, kurumlararası iş birliğini önceleyen Tek Sağlık yaklaşımıyla değerlendirilmesi gerekmektedir"


Art arda meydana gelen gıda kaynaklı zehirlenme vakalarında pek çok kişinin etkilendiğini ve can kayıplarının meydana geldiğini hatırlatan Eroğlu, "Gıda güvenliği, zoonotik hastalıklar ve halk sağlığı alanındaki mesleki sorumlulukla TVHB olarak, kamuoyunu bilimsel veriler ışığında bilgilendirme gereği doğmuştur. Yaşanan gıda zehirlenme vakaları gıda güvenliğinde yaşanan sorunları açıkça ortaya koymaktadır. Başta hayvansal olmak üzere gıdalar beslenmemiz için vazgeçilmez olup bu gıdaların üretimi, işlenmesi, muhafazası ve tüketime sunulması aşamalarında gerekli hijyen şartlarına uyulmaması zehirlenmelere zemin hazırlamaktadır. Bu vakaların bilimsel açıdan aydınlatılması etkenlerin, sorumluların tespiti ve gerekli tedbirlerin alınarak benzer olayların tekrarının önlenmesi açısından çok önemlidir. İnsan ve gıdalardan alınan örnekler arasındaki ilişkinin kurulması açısından gıda zehirlenmelerinin, kurumlararası iş birliğini önceleyen Tek Sağlık yaklaşımıyla değerlendirilmesi gerekmektedir" ifadelerini kullandı.



"Hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir"


Sanayide otomasyon ve dijital teknolojilerin dünyada ve Türkiye’de istihdamın hizmet sektörüne kaymasına neden olduğunu belirten Eroğlu, "Şehir yaşamında bu sektörün ana lokomotifi yeme-içme hizmetleridir. Bu alanlarda hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması en önemli gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir. Her düzeyde gıda üretimi yapan işletmelerin fiziki alt yapısı ile personelinin asgari hijyen şartlarını sağlayıp sağlamadığı etkin ve sürdürülebilir bir şekilde kontrol edilmeli ve hijyen eğitimleri bir ön şart olmalıdır. Denetimler ile bu şartları sağlamayan işletmelerin ve personelin faaliyetlerine ara verilmelidir. Gıda zehirlenmeleri sıklıkla bakteriler, virüsler, parazitler, toksinler veya kimyasal kirleticilerle bulaşmış gıdaların tüketilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Salmonella, E. coli, Listeria monocytogenes, Campylobacter, Vibrio, Yersinia, Brucella gibi bakteriler; Staphylococcus aureus, Clostridium botulinum ve Bacillus cereus toksinleri ile Norovirüs, Rotavirüs, Hepatit A ve E gibi virüsler başta olmak üzere çok sayıda etken gıda kaynaklı enfeksiyon ve intoksikasyonlarda rol oynamaktadır" diye konuştu.



"Pişmiş gıdaların oda sıcaklığında en fazla 30 dakika bekletilmesi gerekmektedir"


Eroğlu, aynı zamanda şu ifadelere yer verdi:


"Uygunsuz saklama şartları, soğuk zincirin kırılması, hayvansal gıdaların yetersiz pişirilmesi, ev tipi konservelerin hatalı hazırlanması, toplu tüketim yerlerinde yetersiz hijyen ve çapraz kontaminasyon, riskin artmasına neden olmaktadır. Özellikle bebekler, küçük çocuklar, hamileler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler ağır ve ölümcül seyirli hastalıklar açısından yüksek risk altındadır. Şiddetli ve kanlı ishal, yüksek ateş, uzun süren kusma, şiddetli karın krampları, aşırı susuzluk, kas güçsüzlüğü, solunumda zorlanma, çift görme veya konuşma-yutma güçlüğü gibi belirtiler görüldüğünde vakit kaybetmeden sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır. Vatandaşlarımızın gıda zehirlenmelerinden korunmak için alabileceği temel önlemler şunlardır; hayvansal gıdaların tam olarak pişirilmesi, pişmiş gıdaların oda sıcaklığında en fazla 30 dakika bekletilmesi, bozulma şüphesi olan gıdaların kesinlikle tüketilmemesi, sokak satıcıları ve yüksek yoğunluklu işletmelerden alışverişte dikkatli olunması, ev tipi konservelerde doğru sterilizasyon ve kapak kontrolünün yapılması, havası alınmadan açılabilen konservelerin tüketilmemesi, hemen tüketilmeyecek gıdaların buzdolabında uygun şartlarda saklanması, dondurulacak ürünlerin bir öğünde tüketilecek porsiyonlar halinde dondurulması, yemek hazırlama ve tüketiminden önce ve sonra mutlaka ellerin yıkanması gerekmektedir."



Eroğlu, gıda güvenliğinin ancak hayvansal gıdaların üretim aşamasından tüketime kadar sağlıklı ve hijyenik süreçlerden geçmesiyle mümkün olduğunu belirtti. Çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin önemine dikkati çeken Eroğlu, gıda güvenliğinin tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı ve gıda sektöründe çalışanlara yönelik hijyen eğitimlerinin önemini ifade etti. Aynı zamanda Eroğlu, görev verilmesi halinde bu konuda üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını, ayrıca hayatını kaybedenlere rahmet, tedavi görenlere acil şifa diledi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Uzm. Dr. Çoban, "Anne sütü çocuklarda aşı görevi görmektedir" Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, "Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir" dedi. Elazığ Medilines Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, havaların soğumasıyla birlikte artan grip ve nezle hakkında bilgiler verdi. Kış mevsiminden dolayı havaların soğumaya başladığını aktaran Çocuk Uzmanı Hakan Çoban, "Özellikle bebeklerde ve okul çağı çocuklarda daha fazla gördüğümüz grip olarak geçen influanza dediğimiz bir hastalık var. Özellikle viral hastalıklardan bulaşan bir enfeksiyon sebebidir. Genellikle aynı ortamda olmaktan ve havayı solumaktan dolayı çocuklarda veya bebeklerde çok sık hastalığa yakalanmaktadır. Grip dediğimiz olayda, çocuklarımız hastalığı aldıktan sonra burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, kırgınlık ve hafif ateş gibi şikayetler olur. Küçük bebeklerde ise daha çok beslenme bozukluğu, huzursuzluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı ve kalp yetmezliğine kadar giden ağır hastalıklara sebep olabilir. Gribal enfeksiyonlarda tedavi olarak eğer bakteriyel bir enfeksiyon ilave olmamışsa, herhangi bir antibiyotik başlamıyoruz. Çocuklara daha çok ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar veriyoruz. Bunun yanında, bol miktarda mevsim meyvesi ve sebzesinden C vitamini tüketmelerini istiyoruz. Bol sıvı tüketmelerini istiyoruz. Temiz bir ortamda bulunmalarını ve istirahat etmelerini öneriyoruz. Herhangi bir antibiyotik tedavi önermiyoruz" diye konuştu. Bunun yanında çocukluk çağında en sık gördüğümüz hastalıklardan birisinin de halk arasında nezle olarak bilindiğini dile getiren Dr. Çoban, "Nezle 100’ün üzerinde virüsten meydana gelen bir hastalık çeşididir. Genellikle çocuk çağında olanlarda kış mevsiminde 7 veya 8 defa soğuk algınlığı kapabilmektedir. Bu hastalıkta gribe göre şikayetler daha az olmaktadır. Bu hastalıkta da burun akıntısı, öksürük, yutkunma güçlüğü, halsizlik ve iştahsızlık gibi şikayetler olmaktadır. Bebeklerde ise daha fazla iştahsızlık, beslenememe, burun tıkanıklığı gibi şikayetler olur. Burada da virüslerle olduğu için bakteriyel bir enfeksiyon kaynağı yoksa antibiyotik tedavisi önermiyoruz. Septomatik tedavi veriyoruz. O da ağrı kesici ve ateş düşürücüdür. Bazen destek tedavisi olarak C vitamini, sıvı tedavisi ve antiviral dediğimiz ilaçları önerebiliriz. Özellikle grip ve soğuk algınlığı dediğimiz hastalıklardan çocuklarımızın korunması için, çocukların kapalı ortamlarda çok fazla bulunmaması, ortamın sık bir şekilde havalanması gerekiyor. Sigara veya sigara içilen ortamlarda bulunulmaması gerekiyor. Bu tür hastalıklar daha çok anaokulu ve kreşler gibi insanların çok sık yaşadığı yerlerde olur. Ondan dolayı, özellikle el yıkama alışkanlığının olması lazım. Çocukların ellerini ağızlarına ve burunlarına götürmemelerini, bir yere dokunduktan sonra ellerini yıkamaları gerekiyor. Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir. Biz çocuklarda bağışıklık durumu bozuk olmayan veya kronik rahatsızlığı olmayan hastalara grip aşısı önermiyoruz. Kronik hastalığı olan çocuklara grip aşısı öneriyoruz" şeklinde konuştu.
Gaziantep 76 yaşındaki saat ustası, 61 yıldır zamana ayar veriyor Gaziantep’te yaşayan 76 yaşındaki saat ustası Hayri Çalışkan, 61 yıl önce ilk adımını attığı mesleğini 15 metrekarelik dükkanında sürdürüyor. Çocukken eniştesinden öğrendiği saat tamirciliğini 61 yıldır severek sürdüren Hayri Çalışkan, mesleğini ömrünün yarısından fazlasını vererek yaşatmaya çalışıyor. Ailesinin yönlendirmesiyle henüz 15 yaşında iken saat tamircisi eniştesinin yanında mesleği öğrenen ve 1972 yılında da kendi dükkanını açan Çalışkan, Şahinbey ilçesinin tarihi Bey Mahallesi’nde bulunan iş yerinde bozulan saatlere yeniden hayat veriyor. Dijital saat ve akıllı telefonlara inat mesleğini aşkla sürdüren Çalışkan, çevresinde işine olan sevdasıyla biliniyor. İlerleyen yaşına rağmen her gün düzenli olarak iş yerini açan ve müşterilerinin kendisine getirdiği bozuk saatleri tamir eden Çalışkan, mesleğini çok seviyor. Gelişen teknolojiye rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürüyor Teknoloji gelişmesine rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürmeye devam eden ve akıllı telefonların yaygınlaşması ile birlikte eski cazibesini yitiren saat tamirciliği mesleğini sürdürmek için büyük gayret gösteren Çalışkan, her sabah aynı özveri ile iş yerini açarak müşterilerini bekliyor. Mesleğini çok sevdiğini ve yıllardır aynı tutku ile mesleğinde 61 yılı geride bıraktığını belirten Çalışkan, 61 yıl önce eniştesinin yanında çırak olarak mesleğe başladığın ve zamanla mesleğin tüm inceliklerini öğrendiğini söyledi. "Mesleğe 15 yaşında başladım" Mesleği öğrendikten sonra kendi iş yerini açtığını belirten Çalışkan, "Mesleğe 15 yaşında başladım. Kısa bir süre içinde mesleği kavradım. Mesleği rahmetli eniştemden öğrendiğim için dükkanı bana bırakır gider, ben de zorunlu şekilde çalışır ve kısa zamanda mesleği öğrenmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Mükemmel bir şekilde yetiştim. Genelde biz mekanik saatler üzerine daha çok çalıştık. Duvar saati, kol saati, eski kurmalı saatler ve otomatik saatlerin hepsinin tamiri bizim elimizden çok şükür gelir. Tüm saatleri tamir eder ve müşteriye veririz. Müşterimiz de memnun olur" dedi. "76 yaşındayım ve işimin başındayım" Aşkla yaptığı mesleğini ayakta tutmaya çalıştığını belirten Çalışkan, "Ben 50 yıldan fazla oldu, bu mesleğin içindeyim. Hala işime gidip geliyorum. Ben bazen düşünüyorum ve bütün meslektaşlarıma özellikle söylüyorum ki saat tamiri yapan meslektaşlarımız alzheimer olmazlar. Çünkü devamlı beyin çalışıyor. Bakın yaşım 76 oldu, Allah’a şükür hala çalışmaya devam ediyorum. Bir unutkanlık falan yok. Çok şükür işime devam ediyorum. Eniştemin yanında çalıştığım için kalfalık dönemi sayılmaz, usta gibi çalıştık. Çıraklıktan usta olduk. Ben kendi iş yerimi 1972 yılında açtım. Yanımda kardeşimi yetiştirdim ama o şimdi bu mesleği yapmıyor. Yıllardan beri bu çevredeyim ki müşterim kayıp olmasın diye büyük bir çaba harcıyorum. En güzeli kendi işine gelip gideceksin. Ölene kadar bu işimizde devam edeceğiz. Başka alternatif yok. Evde oturmak insanı hasta eder. Ben işime seve seve geliyorum" şeklinde konuştu. "Önemli olan müşteri memnuniyeti" Her saatin kendine has özellikleri olduğunu ve tamir ettiği her saat mekaniğinin gizemi çözülecek bir sır gibi merak uyandırdığını ifade eden Çalışkan, "Allah’a şükür elimiz yatkın olduğu için tüm saatleri tamir ediyorum. Önemli olan müşteri memnuniyeti. Allah’a şükür müşterilerimizin hiçbir tanesinde bir incime olmadı. Her şeyi de garanti şekilde yapmışımdır. ‘Şikayet olursa getir yeniden bakarım’ diyorum. Şikayet olduğu zaman saati tekrar getiren olduğunda ücret almadan tamir yapar veririm. Bu mesleği seviyorum. Müşteri memnun olduğunda sevinç duyuyorum. Kendime güvenim ise daha çok artıyor ve o yönden rahat oluyorum. Kendimle gurur duyuyorum" diye konuştu.
Manisa Selendi-Trazlar maçı sakatlıklar nedeniyle tatil edildi Manisa 1. Amatör Küme mücadelesinde Trazlar Spor’un art arda sakatlıklar sonucu sahada 7 kişi kalması üzerine Selendi Belediye Spor’un 3-0 üstün götürdüğü karşılaşma 77. dakikada hakem tarafından tatil edildi. Nihai kararı Manisa ASKF verecek. Manisa 1. Amatör Küme Alaşehir Grubu’nda Selendi Belediye Spor ile Trazlar Spor arasında oynanan karşılaşma, konuk ekibin yaşadığı sakatlıklar nedeniyle sahada 7 kişi kalması üzerine 77. dakikada hakem tarafından tatil edildi. Maçın tesciline ilişkin kararı Manisa Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu (ASKF) verecek. Selendi 3 Eylül Şehir Stadı’nda oynanan ve Kadir Genç, Altay Akkaynak ve E. Yağız Özkızılcık hakem üçlüsü tarafından yönetilen mücadelede Selendi Belediye Spor, taraftarının da desteğiyle maça hızlı başladı. İlk yarıda 20. dakikada Hamza’nın kaydettiği golle 1-0 öne geçen ev sahibi ekip, devreye bu skorla girdi. İkinci yarıda oyunun kontrolünü tamamen eline alan Selendi Belediye Spor, 65. dakikada Yağız Berk’in golüyle farkı 2’ye çıkardı. Aynı oyuncu 70. dakikada yeniden sahneye çıkarak skoru 3-0’a taşıdı. Mücadelede Trazlar Spor cephesinde futbokcuların sakatlanmasıyla takım sahada 7 kişi kalınca, yedek oyuncusu da bulunmayan Trazlar Spor oyuna devam edemedi. Bunun üzerine hakem Kadir Genç, karşılaşmayı kurallar gereği 77. dakikada tatil etti. Müsabakanın 3-0 Selendi Belediye Spor lehine tescillenmesi beklenirken, kesin kararın Manisa ASKF tarafından önümüzdeki günlerde açıklanacağı belirtildi. Selendi Belediye Spor, gelecek hafta sahasında S. Yıldırım Spor’u konuk edecek.
Antalya Kepez Belediyesi’nden doğa ile iç içe hayvan barınağı Kepez Belediyesi, Fevzi Çakmak Mahallesi’ne 14 bin 497 metrekarelik alan üzerine sokak hayvanlarının daha sağlıklı, güvenli ve modern şartlarda yaşamaları amacıyla hayvan barınağı inşa ediyor. Kepez Belediyesi, sokak hayvanları için Antalya’nın en güvenilir ve en kapsamlı yaşam alanlarından birini oluşturacak Kepez Hayvan Barınağı’nın yapım çalışmalarına başladı. Fevzi Çakmak Mahallesi’nde Orman Bölge Müdürlüğü tarafından tahsis edilen 14 bin 497 metrekare alan üzerine inşa edilecek barınak, hem modern hem de doğa ile uyumlu yapısıyla hayvanlar için önemli biri yaşam alanı olacak. Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, arazide iş makineleriyle çalışmalara başladı. Doğa ile uyumlu modern bir yaşam alanı Barınak tamamlandığında sokak hayvanlarının ihtiyaç duyacağı tüm birimleri bünyesinde barındıracak. Barınakta yönetim binası, veterinerlik, muayene ve tedavi binası, hayvan bakım binası, misafirler için otopark ve etkinlik alanları, korunmaya muhtaç hayvanlar için 3 ayrı barınma alanı (402 metre, 189 metre ve 198 metre) ve 5 ayrı doğal yaşam alanı (414 metre, 500 metre, 735 metre, 716 metre, 650 metre) yer alacak. Hayvan açık bakım alanları toplamda 4 bin 400 metre büyüklüğünde olacak. Ayrıca yapısal alan; güvenlik kulübesi, yönetim ofisi, veterinerlik muayene ve tedavi alanı, yasaklı ırk bakım evi, enerji tesisi ve kişisel ihtiyaç alanı olmak üzere toplam 915 metrekareden oluşacak. "Can dostlarımız bizim için çok kıymetli" Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Kepez Hayvan Barınağı’ndaki çalışmaları yerinde inceledi. Başkan Kocagöz, "Can dostlarımız bizim için çok kıymetli, onlar için yapabileceğimiz en güzel şey doğal yaşam alanı oluşturmak. Burası Orman Bölge Müdürlüğü’nden tahsis edilen yaklaşık 15 bin dönümlük bir alan. Aşama aşama inşa ediyoruz. Burada hiçbir ağaca zarar verilmedi. Yaklaşık bin 500 hayvan kapasiteli bir barınak olacak. Projelerimizi hazırladık ve çalışmalara başladık. Sokak hayvanlarıyla ilgili kanayan yarayı en kısa sürede sevgiyle saracağız" dedi. Kocagöz ayrıca, rehabilitasyon eksikliği nedeniyle sokak hayvanlarını toplayamadıklarını ancak yeni barınak sayesinde bu sorunun çözüleceğini vurguladı.