KÜLTÜR SANAT - 08 Ekim 2019 Salı 10:38

“Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Darbeler Sempozyumu” başladı

A
A
A
“Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Darbeler Sempozyumu” başladı

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Erciyes Üniversitesi Stratejik Araştırmalar ve Uygulama Merkezi (ERUSAM) iş birliğiyle Kayseri’de düzenlenen “Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Darbeler Sempozyumu” Erciyes Üniversitesinde düzenlenen açılış töreniyle başladı.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Erciyes Üniversitesi Stratejik Araştırmalar ve Uygulama Merkezi (ERUSAM) iş birliğiyle Kayseri’de düzenlenen “Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Darbeler Sempozyumu” Erciyes Üniversitesinde düzenlenen açılış töreniyle başladı.


Sempozyumun açış konuşmasını yapan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan yaklaşık 3 yıl önce yaşanan darbe girişimini anımsatarak 15 Temmuz 2016 günü yaşananların tarihi bir olay olduğunu dile getirdi. “Bunun planları nerede yapılmıştır, arkasında kimler vardır, planın ayrıntıları neydi, bunun ayrıntılarını tarih kaydedecek” diyen Prof. Dr. Turan, “Her şeye rağmen aziz milletimizin temiz ve büyük bir muzafferiyeti olarak tarihe geçecektir, buna hiç şüphe yok. Bugün bazı yanlış değerlendirmeler veya isabetsiz sözler duyabilirsiniz ama Tarih Kurumu bunu hiç şüpheniz olmasın yerli yerine oturtacak, gelecek nesillerimiz bunu bir iftihar olarak okuyacaklar.” ifadelerini kullandı. Türk tarihinde yaşanmış darbe girişimi örneklerine de değinen Prof. Dr. Turan, 622 yıllık Osmanlı tarihinde 3 yıl önce yaşanan darbe girişimine benzer bir olayın yaşanmadığını, ancak Selçuklu dönemindeki Batınilikten neşet etmiş Sabbahi hareketi tarafından benzer bir girişimin gerçekleştirildiğini ifade etti. Türk tarihinde darbe teşebbüsleriyle taht mücadelelerinin birbirine karıştırıldığını belirten Prof. Dr. Turan, taht kavgalarının da elim sonuçlar doğurduğunu ancak bunların bir darbe teşebbüsü olarak nitelendirilemeyeceğinin altını çizdi.


Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış ise konuşmasında, darbelerin Türkler tarafından kurulan devletleri içten yıkmak için emperyalist güçler tarafından desteklendiğini belirtti. Türk milletinin 2 bin 500 yıllık tarihi boyunca hak ve adalete dayalı birçok devlet kurduğunu fakat asla emperyalist amaçlar peşinde koşmadığını ifade eden Prof. Dr. Çalış, “Türk milletinden her şeyi alabilirler ama istikbalini, istiklalini ve hürriyetini asla alamazlar. Bunu da özellikle emperyalist güçler dışarıdan yıkamayacaklarını bildikleri için tarihin birçok döneminde içten yıkmak için çeşitli darbeler ve darbe girişimleri her zaman olmuştur. Türk milleti asla buna izin vermeyecektir” dedi.


ERUSAM Müdürü Prof. Dr. Cevdet Kırpık ise Osmanlı’da hal’, Cumhuriyet döneminde ise darbe olarak adlandırılan meşru yöneticilerin çeşitli gerekçelerle görevden uzaklaştırılması eylemlerinin maksadı ve tertipleyicisi kim olursa olsun toplumda ağır travmalara yol açtığını dile getirdi. Başka darbelere de zemin hazırlayan bu tür eylemlerin tarihi iyi bilen yöneticiler tarafından sürpriz olarak görülmeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Kırpık, değişim ve süreklilik bağlamında bugünü anlama ve geleceği ön görme işlevi dolayısıyla tarihsel bilginin önemine işaret etti. Prof. Dr. Kırpık, düzenlenen sempozyumla bugüne ve gelecekteki insanlara ışık tutulmasının hedeflendiğini sözlerine ekledi.


Erciyes Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen sempozyumda, Osmanlı’dan başlayarak Türk siyasetindeki iktidara müdahale girişimleri, isyanlar, tahttan indirme ve katl olayları ele alınıyor. Genç Osman, Sultan İbrahim, Sultan Abdülaziz gibi Osmanlı Hanedanı üyelerinin yüz yüze kaldığı tehditler ve Patrona Halil İsyanı, Kuleli Vak’ası, Bâbıâli Baskını gibi etkili sonuçlar doğuran ayaklanmaların konuşulacağı sempozyumda İzmir Suikastından başlayarak Cumhuriyet tarihi boyunca kendini gösteren iktidara müdahale teşebbüsleri, sürgünler, darbeler ve muhtıralar da irdeleniyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Fitness sporcusu sağlık çalışanı kadının başarı hikayesi görenleri hayran bıraktı Elazığ’da vücut geliştirme ve fitness şampiyonu eşi sayesinde spora başlayan sağlık çalışanı Tuba Yıldırım, 4 yıldır hem yaptığı spor hem de yaşam stiliyle dikkat çekiyor. Elazığ’da yaşayan 1 çocuk annesi Tuba Yıldırım, özel bir hastanede yıllardır sağlık çalışanı olarak görev yapıyor. Yıldırım, dünya vücut geliştirme ve fitness şampiyonluğu ve ikinciliği bulunan eşi Uğur Yıldırım ile ’sporcu beslenmesi’ farklılığı nedeniyle spora başladı. Yaklaşık 4 yıldır profesyonel vücut geliştirme ve fitness ile ilgilenen 34 yaşındaki Yıldırım, yaşam stili ve yaptığı sporla dikkat çekiyor. Aynı zamanda sağlık sektöründe çalışan Yıldırım, şampiyon eşi ile birlikte açtıkları salonda hem genç sporcu yetiştiriyor hem de önümüzdeki aylarda düzenlenecek olan Türkiye Vücut Geliştirme ve Fitness Şampiyonası’na hazırlanıyor. "Elazığ’da vücut geliştirme alanında kadın sporcu olarak tekim" Eşinin vesilesiyle bu spor başladığını ifade eden Tuba Yıldırım, "Yaklaşık 4 yıldır profesyonel olarak bu sporu yapıyorum. Eşimle tanıştıktan sonra bu spora başladım ve ondan sonra profesyonel olarak devam etmeye çalışıyoruz. Elazığ’da vücut geliştirme alanında kadın sporcu olarak bir ilkim. İnşallah bunu da şampiyonlukla taçlandıracağız. Önceliğimiz şampiyonluk ardından da dünyaya açılmak niyetindeyiz. Son yıllarda bir artış var ama kadın sporcu olmak biraz zorlu bir süreç oluyor. Kadınların biraz daha ilgisinin artmasını temenni ediyoruz. Ben sağlık çalışanıyım. Eşimle de bu meslekle vesilesiyle tanıştık ve ondan sonra eşim beni spora teşvik etti. Bu spor, sadece vücut geliştirme ya da kas oranı yükseltme anlamında değil, sağlık açısından çok önemli" dedi. 14 yıldır vücut geliştirme sporuyla ilgilenen eşi 33 yaşındaki Uğur Yıldırım ise, "Dünya şampiyonluğu ve dünya ikinciliğim var. Yaklaşık 5 senedir de kendi spor kulübümüzü işletiyoruz. Burada gençlere örnek olmaya ve insanları spora teşvik etmeye çalışıyoruz. Şu anki en büyük hedefimiz de birkaç şampiyonluk daha alıp gençlere daha çok örnek olmak, sporu ve sağlıklı yaşamı insanlara daha çok lanse edebilmek. Eşim bu spora beni görerek teşvik oldu. İlk tanıştığımız zaman kendisi sporla ilgilenmiyordu. Kendisi benden gördükçe hoşuna gitti. Ayrıca sporcu beslenmesi farklı olduğu için evde biraz uyumsuzluk oluyordu. Ya ben ona uyum sağlayacaktım ya o bana. Eşim şu anda Elazığ’da bu spor branşında eğer şampiyon olursa, bu dereceye ulaşmış ilk kadın sporcu olacak. Bu konuda kendisiyle gerçekten gurur duyuyorum. Bu zor bir spor. Kendisi çok iradeli. İnşallah, 14 hafta sonra bunu bir Türkiye şampiyonluğu ile taçlandıracağız” diye konuştu.
Hatay Evladından depremden bu yana haber alamayan anne: “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” HATAY (İHA) – Hatay’da asrın felaketinden bu yana 25 yaşındaki evladı Batuhan Güleç’ten haber alamayan Sema Güleç, bu yıl Anneler Günü’nü evladı olmadan geçirmenin burukluğunu yaşıyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’da 25 bine yakın insan vefat etmiş ve çok sayıda vatandaştan depremden sonra haber alınamamıştı. Asrın felaketinin üzerinden 16 aydan fazla süre geçmesine rağmen yakınlarından gelecek haberi bekleyen vatandaşların da umutlu bekleyişi devam ediyor. Bu insanlardan biri de Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Sema Güleç. Acılı anne mimarlık bölümü mezunu 25 yaşındaki evladı Mustafa Batuhan’dan aylardır haber alamıyor. Depreme İskenderun ilçesi Numune Mahallesi Güleryüz Apartmanı’nda yakalanan Mustafa Batuhan, asrın felaketinin ardından adeta yok oldu. Acılı anne Sema Güleç, evladından gelecek haberi aylardır umut içerisinde bekliyor. “Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi” Evladının yaşadığı binaya depremden 20 dakika sonra gittiğini dile getiren 53 yaşındaki Sema Güleç, oğlu Batuhan’ı nüfustan düşürmek istemediğini belirterek “6 Şubat depreminden sonra oğlum Mustafa Batuhan Güleç’e hiçbir şekilde ulaşamadım, oğlumu arıyorum. Deprem günü oğlum iş yerinin üzerindeki yine diğer evimizde kalıyordu, tekti. Ben de buradaydım, kendi diğer evdeydi. Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi. Dedim Batuhan’ın yanına gidelim, kızımla, damadımla birlikte o tarafa gittik ve binanın yıkıldığını gördük. Bina yıkıldıktan 20 dakika sonra ordaydım. Depremin ardından ben çok kaygılandım, araştırma yaptım daha bir şey çıkmadı, yani nüfustan düşürme olayı olmadı. Fakat bu kimilerinde miras konusu oluyor bazı işlemlerden dolayı isteğe karşı isteğe karşılıklı düşürülüyormuş nüfustan onu öğrenince biraz rahatladım. Ben daha evladımı arıyorum. Ben oğluma nüfustan düşürme ya da gaiplik verilmesini istemiyorum. Daha arıyorum, yani vefat ettiyse bana mezarını versinler. Yoksa ben kabul etmiyorum, nüfustan düşürmeyi, gaiplik verilmesini onu asla kabul etmiyorum” dedi. “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” Anneler Günü yaklaştıkça içini burukluk kapladığını dile getiren Sema Güleç, “Anneler Günü yaklaştıkça benim içimi bir burukluk kaplıyor. Benim diğer çocuklarım var ama hiçbiri birinin yerini tutmuyor. Hepsi ayrı ayrı Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi. Beraber geçirirdik, gerçekten Anneler Günü’nün yaklaşmasını istemiyorum. Oğlum yanımda olmadığı için artık Anneler Günü’nün gelmesini istemiyorum. Oğlum olmadığı için çok zor bir durum” şeklinde konuştu.