POLİTİKA - 09 Mayıs 2024 Perşembe 13:43

Bakan Kacır: “Bugün 27 binden fazla Togg akıllı araç Türkiye yollarında”

A
A
A
Bakan Kacır: “Bugün 27 binden fazla Togg akıllı araç Türkiye yollarında”

Tuzla’da Açık İnovasyon Otonom Araç Geliştirme ve Test Platformu açılış törenine katılan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Bugün 27 binden fazla Togg akıllı araç Türkiye yollarında. Togg, mobilitede Türk mühendislerin ve teknisyenlerin neleri başarabildiğinin ispatıdır. Togg’la yeni mobilite ekosisteminde Türkiye olarak ‘Biz de varız’ dedik” diye konuştu.

Tuzla’daki Okan Üniversitesi Bekir Okan Sanat Kültür ve Kongre Merkezi’nde Açık İnovasyon Otonom Araç Geliştirme ve Test Platformu açılış töreni düzenlendi. Törene Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Okan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güliz Muğan, Okan Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bekir Okan, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

"Küresel otomotiv sektörü büyük bir değişim ve dönüşüm içerisinde"

Programda konuşan Bakan Kacır, “Küresel otomotiv sektörü büyük bir değişim ve dönüşüm içerisinde. 35 milyar 700 milyon dolar ihracatımız ve 500 bine yakın istihdamla ekonomimizin kritik sektörlerinden Türk otomotiv sanayi, güçlü Ar-Ge ve inovasyon ekosistemimizle, nitelikli insan kaynağımızla, ana sanayi ve yan sanayisiyle bu dönüşümü göğüslüyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bizler de ülkemizin mobilite sektöründeki devrimin takipçisi değil öncüsü olma vizyonuyla projelerimizi hayata geçiriyoruz. 2022 yılında açıkladığımız ’Mobilite Araç ve Teknolojileri Stratejisi Yol Haritası’ ile ülkemizde ve dünyadaki mevcut durumu analiz ederek, ihtiyaçlarımızı ortaya koyduk. Mobilitedeki dönüşüme ülkemizin uyumunu kolaylaştırmak amacıyla stratejik hedefleri kritik politika ve projelerimizi belirledik. Elektrikli araç ve batarya üretiminden şarj istasyonlarına, sürücüsüz araç geliştirmeden test merkezlerine birçok stratejik alanda somut hedefler tespit ettik" dedi.

“27 binden fazla Togg akıllı araç Türkiye yollarında”

2030 yılında elektrikli ve şarj edilebilir hibrit araçların Türkiye’deki pazar payını yüzde 35’e, bu araçlarda yerlilik oranını ise yüzde 75’e çıkarmayı amaçladıklarını kaydeden Bakan Kacır, "Elektrikli, bağlantılı ve otonom hafif ve ağır ticari araç üretiminde Avrupa’da lider ve dünyada ilk 5’te olacağız. Batarya modül ve alt komponent yatırımlarıyla ülkemizi batarya üretim merkezlerinden biri haline getireceğiz. Siber güvenlik, sürüş güvenliği ve sürücü davranışlarının modellenmesi yazılımları başta olmak üzere bağlantılı ve otonom araç yazılımları geliştirip, bunların ihracatını yapan ilk 10 ülke arasında yer alacağız. Yeni yaklaşımımızın en önemli izlerinden biri kuruluşundan sadece 4 yıl sonra 29 Ekim 2022’de lansmanını gerçekleştirdiğimiz elektrikli ve akıllı aracımız Togg. Bugün 27 binden fazla Togg akıllı araç Türkiye yollarında. Togg; mobilitede Türk mühendislerin ve teknisyenlerin neleri başarabildiğinin ispatıdır. Togg’la yeni mobilite ekosisteminde Türkiye olarak ’Biz de varız’ dedik. Çalışmalarımızda vites yükselttiğimiz bir döneme girdik. Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarımızla Türkiye’yi elektrikli, bağlantılı, otonom araç teknolojilerinin üretiminde küresel bir cazibe merkezi hâline getirmek için tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Türkiye’de yüksek teknolojili ürünlerin geliştirilmesine ve üretilmesine odaklanan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı’yla bu sektörde akıllı şehir içi elektrikli toplu taşıma araçlarının geliştirilmesi ve seri üretimden ileri seviye sürüş destek sistemlerine, otonom araçlarda kullanılacak akıllı kamera sistemlerinin geliştirilmesinden elektrikli araçlar için şarj ekosistemi yatırımlarına kadar toplam büyüklüğü 32 milyar lirayı geçen 38 yatırım projesini destekliyoruz” dedi.

“Son 22 yılda bin 129 proje ve 2 bin 806 akademisyeni toplamda 5 milyar 600 milyon lira ile destekledik”

Bakan Kacır, "Ülkemizde yeni mobilite ekosisteminin merkezi Bilişim Vadisi ve Togg işbirliğinde elektrikli araç ve mobilite alanlarında yenilikçi girişimler için hızlandırma programı düzenliyoruz. Mobilite alanında yenilikçi fikirlere ivme kazandırmayı hedefleyen programa bugüne kadar binden fazla teknolojik girişimimiz başvuru yaptı. 120’den fazla girişimimiz, OEM’ler, tedarikçiler ve Türkiye Mobilite Kümelenmesi’ne dâhil kuruluşlarla iş birliği gerçekleştirme fırsatı yakaladı. Tabii otomotiv sektöründe güçlü bir üretim altyapısının olmazsa olmazı Ar-Ge ve inovasyon yetkinliği. Mobilite araç ve teknolojilerinde önümüzdeki dönemde nitelikli Ar-Ge çalışmalarına imza atarak yeni çözümler geliştirmemiz için üniversitelerin akademik potansiyelini, insan kaynağı ve altyapısını girişimcilik kültürüyle buluşturmayı önemsiyoruz. Sanayi ve üniversite iş birliğini güçlendirici adımlar atıyoruz. Bugüne kadar teknoparklarımızda 234 teknoloji girişiminin mobilite teknolojileri alanındaki 284 Ar-Ge projesine destek verdik. TÜBİTAK burs ve destek programlarıyla da son 22 yılda bu sektörde bin 129 proje ve 2 bin 806 akademisyeni toplamda 5 milyar 600 milyon lira ile destekledik. Bugün açılışını yaptığımız ve Avrupa Birliği destekli Bakanlığımız Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında 5 milyon avro bütçe ile hayata geçirilen bu projeyle mobilite ekosistemimizin geliştirdiği ürün ve hizmetler için ihtiyaç duyulan test, entegrasyon ve sertifikasyon altyapısını sağlayan bir merkezi hayata geçiriyoruz. Yazılımları sanal simülasyonlarla test eden, herkese açık bir inovasyon platformu sunan merkezimizin uluslararası akreditasyon alarak regülasyon testlerinin ülkemizde yapılması amacıyla gerekli çalışmaları da hızla gerçekleştiriyoruz. OPINA ile önümüzdeki dönemde ülkemizdeki otonom ve bağlantılı araçların fiziki testlerine yönelik akıllı test pistini de devreye alacağız. İnanıyorum ki bu merkez ülkemizin mobilite ekosisteminin dönüşümüne ve rekabetçiliğine önemli katkılar sağlayacak. Ülkemizden bu alanda başarılı girişimlerin, Turcorn’ların çıkmasına vesile olacak” diye konuştu.

Programda Okan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güliz Muğan ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bekir Okan da birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından kurdele kesimi ile program sona erdi.

Cem Güney Kılıç - Halit Arslan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Uzmanı uyardı: Akran zorbalığına karşı aileler ve okullar dikkatli olmalı Psikolog Beyza Sürmen, çocuklar arasında yaygınlaşan akran zorbalığının sadece mağdurları değil, zorbalığı yapan ve tanık olan çocukları da olumsuz etkilediğini ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte siber zorbalığın da arttığını vurguladı. Zorbalığa uğrayan çocukların kendilerini yalnız ve güvensiz hissedebileceğini ifade eden Sürmen, ebeveynlerin bu konuda duyarlı olması gerektiğini belirterek, "Çocuklar, zorbalığa uğradıklarını anlattıklarında bunu hafife almamak çok önemli. Onlara güvenli bir alan sunarak duygularını paylaşmalarına imkan tanımak, kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlar" dedi. Öğretmenlerin ve okul yönetimlerinin de konuya duyarlı olması gerektiğini belirten Sürmen, okullarda zorbalığa karşı sıfır tolerans politikalarının uygulanmasının önemine değindi ve "Çocuklar, zorbalığa maruz kaldıklarında nasıl hareket edeceklerini bilmeli. Ayrıca, zorbalığa tanık olan çocuklara da nasıl destek olabilecekleri öğretilmeli. Empati eğitimi alan çocuklar, başkalarının duygularını daha iyi anlar ve zarar vermek yerine destek olmayı öğrenir. Ayrıca, zorbalık karşısında nasıl tepki vereceklerini bilmeleri, kendilerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olur" diye konuştu. Psikolog Sürmen ayrıca, sosyal medya kullanımına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, çocukların internet ortamında kimlerle iletişim kurduğunun takip edilmesi ve gerektiğinde sınırlar koyulmasının siber zorbalığın önüne geçmek açısından önemli olduğunu söyledi.
Mersin Hasada 8 bin TL ile başlanan erikte fiyat 400 TL’ye kadar düştü Mersin’in Silifke ilçesinde seralarda hasadı süren eriğin kilogramı 400 TL’ye kadar düşerken, iç pazarın yanı sıra Dubai, Katar, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkelere ihraç edildiği öğrenildi. Türkiye’nin tarımda önemli üretim merkezi Mersin’de örtü altında başlayan erik hasadı sürüyor. Özellikle Mut ve Silifke ilçelerindeki seralarda hasadı süren eriğin kilogramı 8 bin TL’den 400 TL’ye kadar indi. Tarım işçilerince dallarından toplanan erikler, makine yardımıyla boylarına göre paketlere ayrılıyor. Daha sonra 800 ile 400 TL arasında alıcı bulan erik Keben Mahallesi’nde bulunan tüccarlara ulaştırılarak hem iç pazara hem de ihracata gönderiliyor. Eriğin özellikle yurt dışından Dubai, Katar, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin talep ettiği belirtildi. "Vadide 3 bin dönüm arazide erik bahçesi var" Ziraat Mühendisi Mustafa Kucur, "Eriklerimiz şu anda kalitesine göre 400-600-800 lira civarında gidiyor. Toplanan ürünü şu anda hem ihracata hem de iç piyasaya gönderiyoruz. Göksu vadisinde yaklaşık 3 bin dönüm arazide erik bahçesi var ama rekolte bu yıl üçte bir, dörtte bir oranında çok düşük. İklimsel sebepler, soğuklar ve kuşların meyve olacak çiçekleri aşırı yemesinden dolayı rekolte düştü" dedi. "Boyuna göre 400, 600, 800 liradan satışını gerçekleştirdik" 5 dönümlük serada üretim yapan Volkan Sümbül de, örtü altında hasada başladıklarını ve fiyatından memnun olduklarını söyledi. Hasadın yaklaşık bir ay daha süreceğini belirten Sümbül, "Ocak ayının ilk haftası seralarımızı kapattık. Kış şartları biraz olumsuz geçti. Ocak ayı çok sıcak ve bahar havası gibi geçti. Şubat ayında da çiçek açma döneminde çok soğuk havalar yaşadık. Sürekli soba yakarak seranın içini ısıtmak zorunda kaldık. Bu yıl bir de bölgeye çok fazla kuş geldi. Kuşlar açan çiçekleri yiyerek büyük zarar verdi. Bugün ilk hasadımızı yaparak boyuna göre 400-600-800 liradan satışını gerçekleştirdik. İhracat bu şekilde devam ederse üreticinin yüzü güler" ifadelerini kullandı. Sümbül, örtü altında 5 dönümde gerçekleştirdiği üretimden 12 ton mahsul elde etmeyi, hasadı da Nisan ayının ortalarında tamamlamayı hedeflediğini söyledi.
İstanbul Merdiven çıkarken dizde oluşan ağrıya dikkat Günlük hayatta fark etmeden atılan binlerce adım, yıllar içinde dizlerde yorgunluğa neden oluyor. Diz kireçlenmesinin özellikle merdiven inip çıkarken ya da uzun süre yürüdükten sonra ağrıyla kendini belli ettiğini belirten Uzman Dr. Mert Sancar, diz kireçlenmesi hakkında bilgi verdi. Her adımda vücudun tüm yükünü taşıyan diz eklemleri, yıllar içinde sessizce yıpranıyor. Bu yıpranma zamanla "gonartroz" olarak adlandırılan, halk arasında "diz kireçlenmesi" olarak bilinen hastalığa yol açıyor. Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mert Sancar, diz kireçlenmesinin diz ekleminde yer alan kıkırdak dokunun aşınmasıyla başladığını söyleyerek, "Kıkırdak, eklem yüzeylerinin rahatça hareket etmesini sağlayan koruyucu bir tabakadır. Bu doku bozulduğunda, kemikler birbirine sürtünmeye başlar ve bu durum ağrı, sertlik, şişlik ve hareket kısıtlılığına neden olur. Yaşlanma, fazla kilo, geçirilmiş diz yaralanmaları, genetik yatkınlık ve bazı romatizmal hastalıklar gonartrozu kolaylaştıran etkenlerdir" dedi. Kilo kontrolü önem taşıyor Gonartrozun genellikle dizde özellikle merdiven inip çıkarken ya da uzun süre yürüdükten sonra hissedilen ağrı ile kendini belli ettiğine değinen Uzm. Dr. Mert Sancar, "Zamanla dizde şekil bozukluğu, çıtırtı sesi, sabahları tutukluk hissi ve oturup kalkarken zorlanma gibi şikâyetler gelişir. Tanı, hasta öyküsü ve fizik muayene ile birlikte basit bir röntgen ile rahatlıkla konabilir. Gerektiğinde MR gibi görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Gonartroz tedavisi, hastalığın evresine ve hastanın yaşam kalitesine göre belirlenir. İlk aşamada kilo kontrolü, kasları güçlendirmeye yönelik egzersizler, baston veya dizlik gibi yardımcı ekipmanlar önerilir. Fizik tedavi uygulamaları da ağrının azaltılmasında ve eklemin korunmasında oldukça etkilidir" şeklinde konuştu. İlaçların yan etkilerine dikkat Gonartrozun tedavisinde ağrı kesici ve iltihap giderici ilaçlar, krem veya jel formunda sürülen topikal ilaçların kullanılabildiğini ifade eden Uzm. Dr. Mert Sancar, "Ancak bu ilaçlar uzun süreli kullanımda mide, böbrek ve kalp üzerindeki yan etkileri nedeniyle dikkatli alınmalıdır. Ağrı kesici, iltihap giderici ilaçların yanında diz içi enjeksiyonların da bu sorunda kullanıldığını söylemek mümkündür" diye görüş verdi. Erken evrede hyaluronik asit enjeksiyonları uygulanabilir İlaç ve fizik tedaviye yeterli yanıt vermeyen hastalarda diz içine yapılan enjeksiyonların son yıllarda önemli bir tedavi seçeneği haline geldiğine değinen Uzm. Dr. Mert Sancar, "Bu uygulamalar, doğrudan eklem içine yapıldığından daha etkili ve hedefe yönelik sonuçlar sağlayabilir. Diz içine kortizon enjeksiyonları tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntem iltihaplı durumlarda etkili ve hızlı ağrı giderici etki sağlar. Ancak yılda 2-3 defadan fazla önerilmez, zira kıkırdak üzerine olumsuz etkileri olabilir. Kortizon dışında kullanılan hyaluronik asit enjeksiyonları da eklem sıvısının kalitesini artırır, sürtünmeyi azaltır, dizin ‘yağlanmasını’ sağlar. Özellikle erken ve orta evredeki hastalarda işe yarar" dedi. Diz kireçlenmesinde yeni nesil tedaviler Kişinin kendi kanından alınan ve iyileştirici hücrelerden zenginleştirilmiş bir sıvının ekleme verilmesiyle yapılan PRP’nin de diz kireçlenmesinde uygulanabildiğini belirten Uzm. Dr. Mert Sancar, "Bunların yanında kök hücre uygulamaları ve kolajen enjeksiyonları da kullanılır. Genellikle hastanın yağ dokusundan ya da kemik iliğinden elde edilen kök hücreler, hasarlı dokuya ‘yenilenme’ sinyali verir. Deneyimli ekipler tarafından uygulandığında fonksiyonel faydalar sağladığı görülmüştür. Kolajen enjeksiyonları da tercih edilen bir yöntemdir. Vücutta doğal olarak bulunan kolajenin dışarıdan desteklenmesi ile kıkırdak dayanıklılığı artırılmaya çalışılır. PRP ya da hyaluronik asitle birlikte uygulanabilir. Ayrıca, eksozom tedavisi de diz kireçlenmesinde kullanılan bir diğer yöntemdir. Bu yöntem, hücreler arası iletişimi sağlayan minik ‘haberci kesecikler’ olan eksozomların diz içine verilmesiyle uygulanır. Eksozomlar, doku yenilenmesini uyaran sinyaller içerir ve hasarlı bölgelerde onarıcı süreçleri başlatabilir. PRP ve kök hücre tedavilerinin etkilerini destekleyici niteliktedir. Her ne kadar bilimsel araştırmalar hâlen devam etse de, eksozom tedavisi günümüzde bazı özel kliniklerde diz kireçlenmesi tedavisine destek amacıyla uygulanmaktadır ve klinik deneyimlerle olumlu geri dönüşler alınmaktadır" şeklinde görüş verdi. "Enjeksiyonların yeterli olmadığı durumda cerrahi önerilir" Tüm yöntemlere rağmen hastaların günlük aktivitelerini yapmakta zorlanma varsa, cerrahi seçeneklerin gündeme geldiğini ifade eden Uzm. Dr. Mert Sancar, "Bunlar arasında artroskopik temizleme işlemleri, kemik hizalama ameliyatları (osteotomi) ve ileri vakalarda diz protezi ameliyatları yer alır. Gonartroz, yaşla birlikte görülme sıklığı artan ancak doğru yönetildiğinde hastanın yaşam kalitesini koruyabildiği bir hastalıktır. Tedavi seçenekleri klasik yöntemlerden ileri biyolojik uygulamalara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Her hastanın ihtiyacı farklı olduğundan, tedavi planı bireye özel olarak şekillendirilmelidir" dedi.
Samsun İç sularda av yasağı 1 Nisan’da başlıyor Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, su ürünleri kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla tüm göl, gölet, baraj gölleri, akarsu, çay ve dere gibi tüm iç sularda su ürünleri avcılığının 1 Nisan’da başlayacağını açıkladı. Müdür Sağlam yaptığı açıklamada, "Artan nüfus ve gelişen ihtiyaçlar doğal kaynakların daha fazla kullanılmasına, doğal balık stoklarının olumsuz etkilenmesine neden olmaktayken, sürdürebilir avcılığın sağlanması, ekosistemin koruması için her balığa en az bir kere üreme hakkı verilmesi ancak av yasaklarının getirilmesi ile mümkündür. Su ürünleri av yasağı denetimleri il ve ilçe tarım ve orman müdürlüklerinde görevli teknik personel, emniyet ve jandarma personeli ile belediye zabıtaları tarafından yapılmakta olup, ticari ve amatör su ürünleri avcılığı yapan vatandaşların mağduriyet yaşamamaları için su ürünleri av yasaklarına uymaları hem kendi menfaatleri hem de su ürünleri kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. İç sularda; sazan, kadife, siraz, yayın, tatlı su kefali ve diğer balık türlerinin avlanması yasak kapsamında olup, av yasağının başlaması ile birlikte balıkçılarımızın kayıklarını karaya çekmeleri zorunludur. Av yasağının sona ereceği 1 Temmuz 2025 tarihine kadar balıkçı teknelerinin iç sulara açılması, gerek teknelerde gerekse kıyıda av araç ve gereçlerinin bulundurması da yasak kapsamında olduğu unutulmamalıdır" dedi. "Stok tespit belgesi bulundurulmalı" Müdür Sağlam şunları söyledi: "Av yasağının başlaması ile birlikte yasaktan önce avlanılan balıkların en geç üç gün içerisinde İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerine stok tespitinin yaptırılmasını takiben satışı yapılabilecektir. Tespiti yapılmayan ürünlerin nakline ve pazarlanmasına izin verilmeyecek ve ilgililer hakkında yasal işlem başlatılacaktır. Stok tespiti yaptırılan balıkların satışında stok tespit belgesi bulundurulmalı ve bu balıkların 7 gün içinde satışının gerçekleştirilmesi veya işlenmesi gerekmektedir. Başta balıkçılarımız olmak üzere, tüm halkımızın yasaklara uymaları konusunda gerekli hassasiyeti göstermelerini, av yasaklarına uymaksızın yasak dönemde avcılık yapanları en yakın il/ilçe tarım ve orman müdürlüklerimize, jandarma, emniyet ve belediye zabıta teşkilatına haber vermeleri ve balıklara yaşamları boyunca en az bir kere üreme imkânı verilmesi gerekiyor. Yasakların başlangıç ve bitiş tarihi olan 1 Nisan - 1 Temmuz 2025 tarihleri arasında, Samsun sınırları içerisinde bulunan Bafra ve 19 Mayıs ilçelerinde bulunan Balık Gölleri Lagün Kompleksi, Karagöl, Akgöl-Simenit, Ladik Gölü gibi doğal göllerimizin yanı sıra, derbent, susuz, Altınkaya I ve II, Hasan Uğurlu ve Suat Uğurlu Baraj Göllerinde il ve ilçe müdürlükleri su ürünleri kontrolörlerince denetimlerin yapılacak."