SAĞLIK - 16 Kasım 2025 Pazar 12:09

Uzmanından uyarı: İşlenmiş gıdalar erken yaşta bağırsak kanserine yol açabiliyor

A
A
A
Uzmanından uyarı: İşlenmiş gıdalar erken yaşta bağırsak kanserine yol açabiliyor

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, ultra işlenmiş gıdaların erken yaşlarda bağırsak kanserine yol açması ile ilgili açıklama yaptı.


Prof. Dr. Uğur Coşkun, ultra işlenmiş gıdalar ile ilgili yapılmış çalışmalara dair açıklama paylaştı. Ultra işlenmiş gıdaları fazla miktarda tüketenlerin yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini vurgulayan Uğur Coşkun, işlenmiş gıdaların erken yaşlarda bağırsak kanserine yol açacağını belirtti.



"Çalışma, ultra işlenmiş gıdaların yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini ortaya koydu"


Coşkun, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:


"Sosis, salam, hazır çorbalar, kola, patates cipsleri gibi ultra işlenmiş gıdalarla ilgili şimdiye kadar yapılan çalışmalar, bu gıdaların tüketiminin diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerinin görülme riskini arttırabileceğini göstermiştir. Birkaç gün önce yayınlanan yeni bir çalışmada, yaklaşık 30 bin kadının diyet ve endoskopi verilerini inceleyen araştırmacılar, ultra işlenmiş gıdaları fazla miktarda tüketen bireylerin, az tüketenlere kıyasla yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini ortaya koydu. Chan ve arkadaşlarının çalışmasının sonuçları JAMA Oncology dergisinde yayımlandı."



"Erken başlangıçlı kolorektal kanserle ilişkilendiren ilk çalışma oldu"


Katılımcıların tamamına 50 yaşından önce en az 2 defa kolonoskopi yapılmış olduğunu belirten Coşkun, "Çalışmada, hazır yemekler, paketli atıştırmalıklar, yüksek şeker, tuz, doymuş yağ içeren ürünler ve bol katkı maddesi barındıran endüstriyel gıdaların günlük tüketilen miktarına bakıldı. Araştırmacılar daha önce ultra işlenmiş gıdalar ile genel kolorektal kanser arasında bir ilişki bulmuştu, ancak bu çalışma ultra işlenmiş gıdaları erken başlangıçlı kolorektal kanserle ilişkilendiren ilk çalışma oldu" ifadelerini kullandı.



"Ultra işlenmiş gıdaların yüksek tüketimi erken başlayan kolorektal kanserin sebepleri arasında yer alabilir"


Çalışmanın sonuçlarını özetleyen Uğur Coşkun, "Ultra işlenmiş gıdaların yüksek tüketimi örneğin günde 5-10 porsiyon, bağırsak sağlığını olumsuz etkileyebilir ve erken başlayan kolorektal kanserin sebepleri arasında yer alabilir. Bununla birlikte, ultra-işlenmiş gıda tüketiminin doğrudan kolon kanserine neden olabileceğine dair elimizde halen net bir bilgi yok. Diyet sadece tek başına bu artışı açıklamıyor. Ama veriler ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmanın erken yaşta kolon kanseri riskini azaltma stratejisi olabileceğini gösteriyor. Erken yaşlarda kolon sağlığını korumak için, şeker, tuz ve doymuş yağ oranı yüksek; lif, vitamin ve mineral yönünden fakir, yapay katkılar, renklendiriciler ve tatlandırıcılar içeren gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak ve daha çok sebze, meyve, tam tahıllı ürünler gibi yüksek lif içeren doğal besinleri sık tüketmek gerekir" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Uzm. Dr. Çoban, "Anne sütü çocuklarda aşı görevi görmektedir" Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, "Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir" dedi. Elazığ Medilines Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, havaların soğumasıyla birlikte artan grip ve nezle hakkında bilgiler verdi. Kış mevsiminden dolayı havaların soğumaya başladığını aktaran Çocuk Uzmanı Hakan Çoban, "Özellikle bebeklerde ve okul çağı çocuklarda daha fazla gördüğümüz grip olarak geçen influanza dediğimiz bir hastalık var. Özellikle viral hastalıklardan bulaşan bir enfeksiyon sebebidir. Genellikle aynı ortamda olmaktan ve havayı solumaktan dolayı çocuklarda veya bebeklerde çok sık hastalığa yakalanmaktadır. Grip dediğimiz olayda, çocuklarımız hastalığı aldıktan sonra burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, kırgınlık ve hafif ateş gibi şikayetler olur. Küçük bebeklerde ise daha çok beslenme bozukluğu, huzursuzluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı ve kalp yetmezliğine kadar giden ağır hastalıklara sebep olabilir. Gribal enfeksiyonlarda tedavi olarak eğer bakteriyel bir enfeksiyon ilave olmamışsa, herhangi bir antibiyotik başlamıyoruz. Çocuklara daha çok ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar veriyoruz. Bunun yanında, bol miktarda mevsim meyvesi ve sebzesinden C vitamini tüketmelerini istiyoruz. Bol sıvı tüketmelerini istiyoruz. Temiz bir ortamda bulunmalarını ve istirahat etmelerini öneriyoruz. Herhangi bir antibiyotik tedavi önermiyoruz" diye konuştu. Bunun yanında çocukluk çağında en sık gördüğümüz hastalıklardan birisinin de halk arasında nezle olarak bilindiğini dile getiren Dr. Çoban, "Nezle 100’ün üzerinde virüsten meydana gelen bir hastalık çeşididir. Genellikle çocuk çağında olanlarda kış mevsiminde 7 veya 8 defa soğuk algınlığı kapabilmektedir. Bu hastalıkta gribe göre şikayetler daha az olmaktadır. Bu hastalıkta da burun akıntısı, öksürük, yutkunma güçlüğü, halsizlik ve iştahsızlık gibi şikayetler olmaktadır. Bebeklerde ise daha fazla iştahsızlık, beslenememe, burun tıkanıklığı gibi şikayetler olur. Burada da virüslerle olduğu için bakteriyel bir enfeksiyon kaynağı yoksa antibiyotik tedavisi önermiyoruz. Septomatik tedavi veriyoruz. O da ağrı kesici ve ateş düşürücüdür. Bazen destek tedavisi olarak C vitamini, sıvı tedavisi ve antiviral dediğimiz ilaçları önerebiliriz. Özellikle grip ve soğuk algınlığı dediğimiz hastalıklardan çocuklarımızın korunması için, çocukların kapalı ortamlarda çok fazla bulunmaması, ortamın sık bir şekilde havalanması gerekiyor. Sigara veya sigara içilen ortamlarda bulunulmaması gerekiyor. Bu tür hastalıklar daha çok anaokulu ve kreşler gibi insanların çok sık yaşadığı yerlerde olur. Ondan dolayı, özellikle el yıkama alışkanlığının olması lazım. Çocukların ellerini ağızlarına ve burunlarına götürmemelerini, bir yere dokunduktan sonra ellerini yıkamaları gerekiyor. Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir. Biz çocuklarda bağışıklık durumu bozuk olmayan veya kronik rahatsızlığı olmayan hastalara grip aşısı önermiyoruz. Kronik hastalığı olan çocuklara grip aşısı öneriyoruz" şeklinde konuştu.
Gaziantep 76 yaşındaki saat ustası, 61 yıldır zamana ayar veriyor Gaziantep’te yaşayan 76 yaşındaki saat ustası Hayri Çalışkan, 61 yıl önce ilk adımını attığı mesleğini 15 metrekarelik dükkanında sürdürüyor. Çocukken eniştesinden öğrendiği saat tamirciliğini 61 yıldır severek sürdüren Hayri Çalışkan, mesleğini ömrünün yarısından fazlasını vererek yaşatmaya çalışıyor. Ailesinin yönlendirmesiyle henüz 15 yaşında iken saat tamircisi eniştesinin yanında mesleği öğrenen ve 1972 yılında da kendi dükkanını açan Çalışkan, Şahinbey ilçesinin tarihi Bey Mahallesi’nde bulunan iş yerinde bozulan saatlere yeniden hayat veriyor. Dijital saat ve akıllı telefonlara inat mesleğini aşkla sürdüren Çalışkan, çevresinde işine olan sevdasıyla biliniyor. İlerleyen yaşına rağmen her gün düzenli olarak iş yerini açan ve müşterilerinin kendisine getirdiği bozuk saatleri tamir eden Çalışkan, mesleğini çok seviyor. Gelişen teknolojiye rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürüyor Teknoloji gelişmesine rağmen eski zamanların revaçta olan mesleğini sürdürmeye devam eden ve akıllı telefonların yaygınlaşması ile birlikte eski cazibesini yitiren saat tamirciliği mesleğini sürdürmek için büyük gayret gösteren Çalışkan, her sabah aynı özveri ile iş yerini açarak müşterilerini bekliyor. Mesleğini çok sevdiğini ve yıllardır aynı tutku ile mesleğinde 61 yılı geride bıraktığını belirten Çalışkan, 61 yıl önce eniştesinin yanında çırak olarak mesleğe başladığın ve zamanla mesleğin tüm inceliklerini öğrendiğini söyledi. "Mesleğe 15 yaşında başladım" Mesleği öğrendikten sonra kendi iş yerini açtığını belirten Çalışkan, "Mesleğe 15 yaşında başladım. Kısa bir süre içinde mesleği kavradım. Mesleği rahmetli eniştemden öğrendiğim için dükkanı bana bırakır gider, ben de zorunlu şekilde çalışır ve kısa zamanda mesleği öğrenmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Mükemmel bir şekilde yetiştim. Genelde biz mekanik saatler üzerine daha çok çalıştık. Duvar saati, kol saati, eski kurmalı saatler ve otomatik saatlerin hepsinin tamiri bizim elimizden çok şükür gelir. Tüm saatleri tamir eder ve müşteriye veririz. Müşterimiz de memnun olur" dedi. "76 yaşındayım ve işimin başındayım" Aşkla yaptığı mesleğini ayakta tutmaya çalıştığını belirten Çalışkan, "Ben 50 yıldan fazla oldu, bu mesleğin içindeyim. Hala işime gidip geliyorum. Ben bazen düşünüyorum ve bütün meslektaşlarıma özellikle söylüyorum ki saat tamiri yapan meslektaşlarımız alzheimer olmazlar. Çünkü devamlı beyin çalışıyor. Bakın yaşım 76 oldu, Allah’a şükür hala çalışmaya devam ediyorum. Bir unutkanlık falan yok. Çok şükür işime devam ediyorum. Eniştemin yanında çalıştığım için kalfalık dönemi sayılmaz, usta gibi çalıştık. Çıraklıktan usta olduk. Ben kendi iş yerimi 1972 yılında açtım. Yanımda kardeşimi yetiştirdim ama o şimdi bu mesleği yapmıyor. Yıllardan beri bu çevredeyim ki müşterim kayıp olmasın diye büyük bir çaba harcıyorum. En güzeli kendi işine gelip gideceksin. Ölene kadar bu işimizde devam edeceğiz. Başka alternatif yok. Evde oturmak insanı hasta eder. Ben işime seve seve geliyorum" şeklinde konuştu. "Önemli olan müşteri memnuniyeti" Her saatin kendine has özellikleri olduğunu ve tamir ettiği her saat mekaniğinin gizemi çözülecek bir sır gibi merak uyandırdığını ifade eden Çalışkan, "Allah’a şükür elimiz yatkın olduğu için tüm saatleri tamir ediyorum. Önemli olan müşteri memnuniyeti. Allah’a şükür müşterilerimizin hiçbir tanesinde bir incime olmadı. Her şeyi de garanti şekilde yapmışımdır. ‘Şikayet olursa getir yeniden bakarım’ diyorum. Şikayet olduğu zaman saati tekrar getiren olduğunda ücret almadan tamir yapar veririm. Bu mesleği seviyorum. Müşteri memnun olduğunda sevinç duyuyorum. Kendime güvenim ise daha çok artıyor ve o yönden rahat oluyorum. Kendimle gurur duyuyorum" diye konuştu.