YEREL HABERLER - 22 Ekim 2016 Cumartesi 12:10

Türk Telekom Vakfına meme kanseri semineri

A
A
A
Türk Telekom Vakfına meme kanseri semineri

Türk Telekom Vakfı üyeleri meme kanseri konusunda bilgilendirildi. Vakıf üyelerine Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Mehmet Güler tarafından meme kanseri belirtileri, teşhis,tedavi ve korunma yolları hakkında bilgi verildi.
Kendi kendine meme muayenesinin önemine dikkat çeken Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Mehmet Güler, “Tüm kadınların ayda en az 1 kez elle meme muayenesi yapması gerekmektedir” dedi. 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle düzenlenen toplantıda Op. Dr. Güler, 40 yaş üstü ve 40 yaş altı bayan hastalara meme kontrollerinin ne şekilde olması gerektiği yönünde detaylı bilgiler verdi. Türk Telekom Akdeniz Bölge Müdürlüğü Eğitim Salonu’ndaki toplantıda; meme hastalıkları belirtileri, meme hastalıkları tanı ve teşhis yöntemleri ve meme kanseri risk faktörleri hakkında konuşan Op. Dr. Mehmet Güler, sunumunun ardından soruları yanıtladı.
Tüm kadınların ayda 1 kez kendi kendilerine meme muayenesi yapması gerektiğini söyleyen Op. Dr. Mehmet Güler, “Özellikle 40 yaşın üzerindeki kadınların her yıl düzenli olarak genel cerrahi uzmanına başvurarak meme muayenesi yaptırması ve tarama amaçlı olarak da mamografi çektirmesi gerekmektedir. Ayrıca doğum yapmamış olmak, ilk doğumu 30 yaşından sonra yapmış olmak, emzirmemiş olmak, hormon içeren ilaçlar, sigara veya alkol kullanıyor olmak gibi özellikleri olan ve ailesinde meme kanseri tanısı konulmuş akrabaların olması gibi risk faktörüne sahip kadınların takiplerine daha da hassasiyet göstermesi gerekmektedir” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’Oréal Türkiye, Dünya Çevre Günü’nde dijital dünya için farkındalık oluşturuyor L’Oréal Türkiye, ’Gelecek İçin L’Oréal’ sürdürülebilirlik programı çerçevesinde, bilim, teknoloji ve insan odaklı sürdürülebilir uygulamalarıyla daha yaşanabilir bir dünya için çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, 5 Haziran Çevre Günü dolayısıyla bugüne kadar hayata geçirdiği uygulamalarını ‘Gücünü Teknolojiden Alan Sürdürülebilirlik’, ’Gücünü Bilimden Alan Sürdürülebilirlik’ ve ’Gücünü İnsanlar İçin Kullanan Sürdürülebilirlik’ başlıkları altında toplarken dijital dünyada da IMPACT+ ile hayata geçirdiği çalışması ile dikkatleri üstüne çekiyor. Yeşil bilimi arkasına alarak sektöre yön veren ve tüketicilerin ihtiyaçlarına yönelik sürdürülebilir temelli çözümler geliştirerek, bu konuda güçlü taahhütlere imza atan L’Oréal Türkiye, şimdi de dijital dünyada sürdürülebilir çözümler geliştirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Tüketicilerin yüzde 76’sı iklim değişikliği konusunda endişe duyuyor Dünya Çevre Günü öncesi şirketin ‘Gelecek İçin L’Oréal’ vizyonundaki gelişmeleri anlatan L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, “Dünyanın en kapsamlı sürdürülebilirlik hedeflerini hayata geçirmeyi sürdürüyor; bilimin ışığında teknolojinin gücünden yararlanarak gezegenimize saygılı bir biçimde çalışmalarımıza her geçen gün bir yenisini ekliyoruz. Bugün rakamlara baktığımızda sera gazı son iki milyon yılın en yüksek seviyelerinde, iki milyardan fazla insan su kaynaklarının yetersiz olduğu ülkelerde yaşamını sürdürüyor. Bu tablo çerçevesinde, tüketicilerin giderek artan bir oranda çevresel etkiler konusunda doğru bilgilendirilmeye ve şeffaf verilere sahip olmaya ihtiyaç duyduklarını gözlemliyoruz ve bu içgörüden yola çıkarak sektörde ses getiren çalışmalara imza atıyoruz. Gerçekleştirilen araştırmalar kapsamında, tüketicilerin yüzde 76’sı iklim değişikliği konusunda endişe duyuyor. Şirket olarak sürdürülebilirlik bizim için her alanda varlığını koruyor. Bu yaklaşımımıza gezegenimizin elle tutulabilir doğa rejenerasyonu gibi konular da dahil veya dijital dünyada karbon emisyonunu azaltmak da. Meseleye hepimizin elini taşın altına koyması gereken bir durum olarak bakıyor, çalışmalarımızı da her alanda hızlandırarak bilim, teknoloji ve insan odağında sürdürülebilirliğe yeni bir boyut kazandırıyoruz. Bu ana başlıklar altında yürüttüğümüz çalışmaların sürdürülebilir bir dünya için itici güç olacağına inanarak yolumuza devam ediyoruz” dedi. Şirket sürdürülebilirlik yaklaşımı ile dijital dünyada da karbon emisyonuna dur diyor. Dünyanın çevresini 6 bin kez dolaşmaya eşdeğer karbon emisyonunu engelledi Yapılan açıklamaya göre, ‘Gücünü Teknolojiden Alan Sürdürülebilirlik’ başlığı altında dijital eko-sistemin oluşturduğu karbon emisyonunu sınırlamaya odaklanan L’Oréal Türkiye, 47 ülkede faaliyet gösteren Fransız start-up IMPACT+ ile iş birliği yaptı. Şirket ekosistemi içerisindeki tüm ülkelerde gerçekleştirilmesi planlanan iş birliğinin pilot ülkelerinden biri Türkiye oldu. Bu iş birliğiyle sosyal medya, yayın içi video ve programatik satın alma gibi tüm dijital medya aktivasyonlarında sera gazı emisyonlarını ölçen şirket, Maybelline New York ve Vichy ile gerçekleştirdiği kampanyaların sonuçlarını da açıkladı. Şirket, bu iki markasıyla gerçekleştirdiği dijital kampanyalarda kreatif boyut optimizasyonu, kompleks görsel azaltımı ve hedeflemelerde yapılan cihaz ve bağlantı optimizasyonuyla karbon salınımlarını yüzde 40’a varan oranda azalttı. Reklam sektöründe bugün için standartlaşmış bir karbon ayak izi hesaplaması anlamında bir hedef belirlenmemiş olsa da global ölçekte en büyük dördüncü reklam veren olan L’Oréal sürdürülebilir dünya hedefleri kapsamında dijital karbon emisyonunu azaltmak için kendi inisiyatifini hayata geçiriyor. Şirket, küresel olarak gerçekleştirdiği dijital çalışmalar ile de 2023 yılında dünyanın etrafını uçakla 6 bin kez dolaşmaya eşdeğer olan 55 bin tonluk karbon emisyonunun önüne geçti. Dijital ekosistem emisyon salınımında araç trafiğini yakalayacak Küresel karbondioksit (CO2) emisyonlarının 2022 yılı itibariyle yüzde 4’ü dijital ekosistemden kaynaklanıyor. Bu oran sivil havacılığın CO2 emisyonunun üstünde. Gelecek yıl sonunda dijital eko-sistemin CO2 emisyon oranının yüzde 8’e çıkması öngörülüyor. Bu oran ile küresel araç trafiğinin yaydığı CO2 emisyonu oranı yakalanmış olacak. Elektrikli araçlar, CNG yakıtlı araçlar ile nakliye gibi gün geçtikçe araç trafiğinde karbon emisyonunu sınırlayan teknolojiler üretilirken, 8K video gösterimi, 5G’ye geçiş gibi sistemler dijital ekosistemin karbon emisyonunun artmasına yol açıyor. Dijital teknolojilerin her yıl enerji tüketimlerindeki artış oranı ise yüzde 9. İnternette izlediğimiz videoların neden olduğu sera gazı emisyonları 300 milyon ton CO2 eşdeğerinin üzerine çıkmış durumda. Bu oran, İspanya’nın yılda yol açtığı toplam sera gazı emisyonuna eşit. İnternette izlediğimiz videolar, küresel karbon emisyonlarının yüzde 1’inden sorumlu. Sonsuz kez geri dönüştürülebilen plastik şişeyi hayata geçirdi Açık inovasyon stratejisi doğrultusunda start up’larla iş birliği yapan Grup, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için çalışıyor. Start-up Carbios ile enzimatik teknolojisi kullanılarak geliştirilmiş sonsuz kez geri dönüştürülebilen plastik şişeyi hayata geçirerek şeffaf, renkli, opak ve çok katmanlı her türlü PET’in geri dönüştürülmesi sağlıyor ve geri dönüşüme katkı da bulunuyor. Gjosa ile 100 bin kişinin 1 yıllık TV izleme süresi kadar enerji tasarrufu L’Oréal’in Gjosa ile geliştirdiği ve kuaför salonlarında yüzde 69’a varan su tasarrufu sağlayan duş başlığı uygulaması 2023’ten bu yana Avrupa ve Orta Doğu’da 11 binden fazla kuaför tarafından kullanıldı. 279 milyon litre (yaklaşık 112 Olimpik yüzme havuzu) su tasarrufu sağlayan ve 18 milyon kWh enerji tasarrufuna olanak sağlayan bu inovasyonun sağladığı enerji tasarrufu, Türkiye’de yaklaşık 100 bin kişinin 1 yıllık TV izleme süresine eşdeğer. Bu inovasyonu dünya çapında 200 binden fazla salona yaymayı hedefleyen Grup, su fraksiyon teknolojisi öncüsü İsviçre merkezli Gjosa’yı satın almak için de anlaşma imzaladı. 7 suyu geri dönüştüren su dostu fabrikadan biri Türkiye’de Şirket, her yıl 51 milyon adet şampuan ve saç kremi üretimi gerçekleştirdiği İstanbul Üretim Tesisi’ni “Suyu Geri Dönüştüren Su Dostu Fabrika’ya çevirdi. L’Oréal Grup çatısı altında bunu gerçekleştiren 7’inci ülke Türkiye olurken, İstanbul Üretim Tesisi’nde kullanılan endüstriyel suyun yüzde 100’ü geri dönüştürülerek, tekrar kullanılıyor. Meksika, İspanya, Rusya, İtalya, Belçika, Çin ve son olarak Türkiye’den sonra L’Oréal Grup bünyesindeki tüm fabrikaların 2030 yılına kadar suyu geri dönüştüren su dostu fabrika haline getirilmesi hedefleniyor. Plastiksiz e-ticaretten sonra yüzde 100 biyo bazlı veya geri dönüştürülebilen ambalaj uygulaması hayata geçecek 2021 yılından beri ‘Plastiksiz E-Ticaret’ yaklaşımıyla e-ticaret ve B2B gönderimlerinde dolgu ve koruma malzemelerinin, koli ve güvenlik bantlarının yüzde 100’ünü, plastik yerine geri dönüştürülebilir kağıttan elde eden şirket, 2025 yılına kadar tüm plastik ambalajlarını yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir veya kompost yapılabilir hale getirmeyi hedefliyor. 2030 yılına kadar ise tüm ambalajlarında kullandığı plastik yoğunluğunu yüzde 20 azaltmayı amaçlayan şirket, 2030’a kadar ambalajlarda kullanılan plastiğin de yüzde 100’ü biyo-bazlı ya da geri dönüştürülmüş kaynaklardan elde edilecek. Öte yandan 2023 Ekim itibarıyla İstanbul içi mağaza ve kuaför sevkiyatları şirket filosuna dahil edilen elektrikli araçlar ile gerçekleşiyor. Borusan Lojistik ile hayata geçirilen bu proje kapsamında karbon salınımı sevk edilen adet başına geçen seneye göre yüzde 19 azaldı. ‘Gücünü Bilimden Alan Sürdürülebilirlik’ odağında gezegene ‘yeşil’ dokunuş Doğadan ilham alarak ‘Yeşil Bilim’ odağında inovasyon çalışmalarına hız veren L’Oréal Grup, ürünlerini yüzde 65 oranında bitki bazlı veya bol mineralden elde edilen içeriklerden oluşturuyor. Markanın ürünlerinde yalnızca biyoteknolojik yollarla üretilen doğal kaynaklı Hyaluronik Asit (HA) kullanılıyor. Birkaç ton HA üretebilmek için ise az miktarda doğal kaynak yeterli oluyor. Doğanın, güzelliğin geleceği olduğuna inanan L’Oréal Grup’ta, 2030’a kadar içeriklerin yüzde 95’i biyo-bazlı, bol mineral kaynaklardan veya döngüsel süreçlerden elde edilecek. Mikrobiyom alanında uzman bir start-up ile iş birliği yapan şirket, egzama ve atopiye sahip ciltler üzerinde etkili Endobioma adı verilen bir tıbbi cihaz geliştirerek yeni bilimsel alanları da keşfetti. Şirketin Yeşil Kimya prensiplerine dayanan Pro-Xylane molekülü, Retivalift Lazer x3 ürününün temelini oluşturuyor. Yaşlanma karşıtı ve şirket tarafından patentli olan bu aktif maddeyi elde etmek için gerekli tüm reaksiyonlar suda gerçekleşiyor. Yeşil kimya prensipleri C Vitamini içeren ürünlerde de kendini gösteriyor. Öncelikle buğday kullanarak C vitamini üreten şirket, bu üründen elde ettiği glikozu Yeşil Kimya ile dönüştürüyor. Daha sonra 2 farklı biyoteknoloji sürecini gerçekleştiren şirket çevreye en az etkiyle, yenilenebilir kaynaklardan türettiği C Vitamini Garnier C Vitamini Serumu gibi ürünlerinde kullanıyor. ‘Gücünü İnsanlar İçin Kullanan Sürdürülebilirlik’ yaklaşımı tüketici ihtiyaçlarına göre şekillendi PwC’nin 2022 yılında ortaya koyduğu Tüketici Öngörüleri Araştırması’na göre, müşterilerin yüzde 41’i satın aldıkları ürünlerin çevresel etkilerini bilmek istiyor. Bu bilgiler ışığında, tüketicilerin çevre dostu ürünleri kolayca seçebilmesi için Bureau Veritas onaylı Çevresel Etiketleme Sistemi’ni ilk olarak Garnier markasıyla hayata geçiren marka, ürünleri 14 gezegensel faktöre göre A’dan E’ye kadar sıralayabiliyor böylece aynı kategorideki ürünler kolaylıkla karşılaştırılabiliyor. 11 bağımsız bilimsel uzmanla geliştirdiği bu sistem Avrupa Komisyonu kılavuzlarıyla uyumlu metodolojiye dayanarak oluşturuldu. EcoBeautyScore Konsorsiyumu ile 70’den fazla kişisel bakım ve kozmetik şirketini bir araya getirerek, sürdürülebilir ürünlerin etkilerinin şeffaf bir şekilde değerlendirilmesini sağlıyor. Plastik ambalajların tamamı tekrar kullanılabilecek Anlamlı markalar devrimi ile şirket çatısı altındaki markalar toplumsal fayda oluşturan çalışmalarını sürdürüyor. Markaların satış noktalarında kullanılan stant malzemeleri yüzde 100 EKO-DİZAYN ile üretilirken, kullanılmayan ürün teşhir üniteleri ileri dönüştürülüyor. Aynı miktarda ürünü, daha az kaynak kullanarak paketleyebilen şirket, bu sayede, ürünlerin boyutlarından feragat etmeden çevreye olan etkisini azaltıyor, kaynak kullanımını sınırlandırıyor. 2023 yılında, L’Oréal markalı ürün paketlemelerinde 2019’a kıyasla yüzde 4 daha az yoğun plastik kullanılırken, 2030 yılına kadar ambalajlarda kullanılan plastik yoğunluğunun yüzde 20 azaltılması hedefleniyor. Ayrıca tek kullanımlık atıkları azaltmak için refill ürünlerinin sayısını gün geçtikçe artıran şirket, ürünlerin evde veya satış noktalarında yeniden doldurulmasına olanak tanıyor. Şirket hayata geçirdiği parfüm şelalelerinin küresel parfüm satışlarının yüzde 20’sini oluşturmasını hedeflerken, 2025 yılına kadar plastik ambalajlarının tamamını yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir ya da kompost yapılabilir hale getirecek. ‘Gelecek için Eczaneler’ programıyla farkındalık artırılıyor ‘Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği Yaratmak’ vizyonuyla, eczacılarla ‘Gelecek için Eczaneler’ programı başlatıldı. Sürdürülebilirlik Akademisi & Bureau Veritas ile iş birliği yapılan bu programda, ocak ayında 500’den fazla eczane sürdürülebilirlik konusunda bilgilendirilerek, sürdürülebilirliğin önemi vurgulandı. Program, eczanelerin Çevre, Enerji, Su, Atık, Tedarik Zinciri, Müşteri Geri Bildirimi ve Ekip Yönetimi başlıklarında alanlarında somut aksiyonlar almasını hedefliyor. 2023’teki pilot çalışmada, 5 eczane Altın, 1 eczane Bronz Sertifika aldı. ‘Yeşil Salon’lar sertifika alacak Ekosisteminde yer alan paydaşlarının sürdürülebilirlik yolculuğunun bir parçası olmasını hedefleyen şirket, ‘Yeşil Salon’ projesini hayata geçirdi. Güzellik merkezlerinin ve kuaförlerin sürdürülebilirlik konusunda bilinçlenmesini, daha ötesinde sürdürülebilir bir şekilde çalışmasını hedefleyen marka, projenin ilk aşamasını 17 salon temsilcisi ile tamamladı. Proje kapsamındaki 5 salon Sürdürülebilirlik Akademisi’nin de dahil olduğu eğitimleri tamamladıktan sonra hayata geçirdikleri faaliyetler ile ilgili denetime girerek, sertifika alacaklar. ‘Gelecek için L’Oréal’ programı yenilikçi ve cesur taahhütlerden oluşuyor Marka, bilim ve teknolojiyle güzelliğin geleceğini şekillendiriyor. ‘Gelecek için L’Oréal’ programıyla biyo-çeşitliliğe saygı göstererek ve doğal kaynakları koruyarak, tüm faaliyetlerini çevresel etkileri iyileştirmeye adıyor. 2020’de duyurulan bu program, 2030 yılına kadar dünyanın en kapsayıcı ve iddialı sürdürülebilirlik hedeflerini içeriyor. 56 ülkenin büyüklüğü kadar alanı kurtarmayı hedefliyor Sosyal ve çevresel sorunların iyileştirilmesi için 200 milyon eurodan fazla fon ayıran L’Oréal Grup, bu fonun 50 milyon euroluk kısmını 1 milyonluk canlı türünün yok tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu göz önünde bulundurarak ormanlar, denizler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere kaybolan ve bozulmuş habitatların onarılması için ayırdı. Doğanın Rejenerasyonu Fonu ile 2010 yılından bu yana 6 projeye toplamda 27 milyon euroluk destek sağlayan şirket, 2030 yılına kadar bu fon ile 1 milyon hektar eko-sistemi kurtarmayı hedefliyor. 10 bin kilometrekareye denk gelen bu alan, dünyanın en küçük yüzölçümüne sahip 56 ülkenin toplam alanından daha büyük.
Samsun Afetlere Hızır gibi yetişmek için zorlu arazileri aşmayı öğrendiler Samsun’da Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) personeli off-roadçılardan zorlu arazi taşıtlarını kullanma eğitimi aldı. Zorlu arazi şartlarını aşan sürücülerinin eğitimi nefesleri kesti. Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık müdürlüklerinde görev yapan UMKE personelinin, afet ve acil durumlarda olay yerine güvenli ve en kısa sürede ulaşımı için Samsun’da "4X4 UMKE Arazi Aracı Yol Dışı Sürüş Teknikleri Eğitimi" düzenlendi. Samsun’un Vezirköprü ilçesi İncesu mevkisinde 17 ilden 100 UMKE personelinin, 26 UMKE aracıyla katıldığı eğitimde sürücüler araç kullanma, çamurlu yoldan geçme, rampa tırmanma, su içinden geçme ve rampa inme gibi bölümlerden oluşan parkurlarda çalıştılar. "UMKE kendi 21 yılda ciddi manada geliştirdi" Eğitim hakkında bilgi veren Samsun İl Sağlık Müdürü Dr. Mustafa Uras, “1999 Marmara depreminden sonra sahada afet personelimizi bazı eksikliklerinin olduğu tespit edildi. Bunun üzerinde 2003 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından UMKE kuruldu. UMKE son 21 yıl içinde kendini çok ciddi manada geliştirdi. Bunu yakın zamanda yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremlerde tespit ettik. Bu zaman dilimi içinde ulusal ve uluslararası birçok afette bulundular ve görev yaptılar. UMKE araçlarının yol dışında da kullanımı çok olduğu için burada kendilerini geliştirme adına Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bir eğitim organizasyonu planlandı. Pratik eğitimlerimiz burada profesyonel ekiplerimiz tarafından yapılmaktadır” dedi. "Araçların kapasitelerini ve arazide araç kullanmanın tekniklerini onlara gösteriyoruz" Eski off-road sporcusu Orhan Çelen, “14 yıldır bu şartlarda araba kullanıyorum ve eğitim veriyorum. Bildiğiniz gibi UMKE ekibi ülkemizin en önemli ekiplerinden biridir. Çok uzak noktalarda can kurtarıyorlar. Altlarında araçlar arazide ilerlemek için her türlü teşkilata sahiptir. Biz bu araçların kapasitelerini ve arazide araç kullanmanın tekniklerini onlara gösteriyoruz” diye konuştu. "Ulusal off-road yarışlarının olduğu parkurda eğitim" TransAnatolia resmi sorumlusu ve eğitmen Erol Karaöz, “Burası ulusal off- road şampiyonasının yapıldığı güzel bir parkur. Bizler de ufak değişikliklerle bunu eğitime kazandırdık. Su geçişlerimiz var, dik inişlerimiz var, rampa çıkışlarımız var. Vinç tekniklerini göstererek günü bitirdik” şeklinde konuştu. "Araçların çıkamaz, gidemez dediği yerlerin aslında çok kolay olduğunu öğrenmiş olduk" Kırıkkale UMKE personeli Aydın Demir, “4x4 sürüş tekniği ile alakalı eğitim için geldik. Eğitim profesyonellerinden gerekli bilgileri aldık. Sürekli kullanmış olduğumuz bir araç ama bu kadar özelliklerini bilmiyorduk. Gayet zevkli bir eğitim. UMKE zorlu şartlarda hizmet etmek için kurulmuş bir birim. Bizler de zorlu şartlarda insanların yardımına koşuyoruz. Daha önce buradan çıkamaz, gidemez dediğimiz yerlerin de aslında çok kolay olduğunu, çok basit olduğunu öğrenmiş olduk” ifadelerini kullandı. "Bu kurs bize çok şey kattı" Sinop UMKE personeli Aşkın Eren, “Normalde hepimiz ambulans, araç kullanıyoruz ama hocalarımızın desteğiyle dağda, parkurda nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz. Bu kurs bize çok şey kattı. Kesinlikle normal araç kullanma gibi değil. Ufak dokunuşlar kaza yapmanızı engelliyor. Çok verimli bir eğitim oldu" açıklamasında bulundu. Eğitimler 8 Haziran’da son bulacak.
Gaziantep GAÜN Tıp Fakültesi’nde geleneksel “Bilim Modülü” etkinliği gerçekleştirildi Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Danışmanlığında Türkçe ve İngilizce Tıp Programları Dönem 1 Öğrencileri tarafından Geleneksel Bilim Modülü etkinliğinin altıncısı gerçekleştirildi. Öğrencilerin bilimsel bakış açısı kazanması, literatür tarama, bilimsel hipotez kurabilme, bilimsel analiz yeteneklerinin oluşması, poster hazırlayabilme yetkinliklerini kazanabilmesi amacını hedefleyen Bilim Modülü etkinliği, Tıp Fakültesi Dönem 1 Amfisi ve Fuaye alanında gerçekleştirildi. Etkinliğin açılışında konuşan Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Şen, “Bugün bilim modülünün altıncısını gerçekleştiriyoruz. Program öncesinde panoları gezme fırsatı yakaladım. Çok güzel işler, çalışmalar çıktığını gördüm. Altı yıldır düzenlediğimiz bu etkinliğimiz aslında 2 dönem ödevlendirme şeklinde 1 dönem ise yaşadığımız deprem dolayısıyla uzaktan eğitim şeklinde verildi. İlk eğitim sürecinden bu zamana kadar geçen sürece baktığımda çok yol kat edildiğini gördüm. Hem sevgili öğrencilerimizle hem de saygıdeğer danışman öğretim üyelerimizle gurur duydum. Bu tür etkinliklerin devamını bekliyoruz. Siz sevgili öğrencilerimizin arasından gurur duyacağımız birçok bilim insanı çıkacağını umuyorum. Bilim modülü etkinliğinde emeği geçen tüm öğretim üyelerine ve öğrencilerimize teşekkür ederim” ifadelerine yer verdi. GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Ayşe Balat’ın da katıldığı etkinlikte, GAÜN Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevgi Gezici tarafından Yapay Zekanın Tıp ve Bilim alanında Kullanımına Yönelik sunum yapıldı. Konuşmalarına tıp alanında yapay zekâ algoritmalarının kullanıldığı uygulama örnekleri ile başlayan Doç. Dr. Gezici, yapay zeka teknolojilerinin özellikle hastalıkların tanı ve teşhisinde, robotik cerrahi uygulamalarında, hasta yönetim ve tedavi planlamasında, kişiselleştirilmiş tedavi uygulamalarında, ilaç geliştirme simülasyon çalışmalarında, klinik karar destek sistemlerinde, sanal asistanlar ile hasta takip ve danışmanlığında olmak üzere pek çok alanda kullanım kolaylığı sağladığını ifade etti. Doç. Dr. Sevgi Gezici sözlerine, “Tıpta yapay zekâ algısı hem olumlu hem de olumsuz görüşler içermektedir. Yapay zekânın tıbbi süreçlerde hız ve doğruluk sağlama potansiyeli, verimlilik artırma yeteneği ve kişiselleştirilmiş tıp alanındaki katkıları olumlu algılanırken; gizlilik ve güvenlik kaygıları, insan dokunuşunun kaybı ve iş kaybı korkusu gibi negatif algılar da mevcuttur. Eğitim, şeffaflık ve geri bildirim mekanizmaları gibi stratejiler, yapay zekaya olan güveni artırabilir ve bu teknolojinin sağlık alanında daha geniş kabul görmesini sağlayabilir. Bu anlamda, etik yapay zekâ geliştirme ve uygulama, teknolojinin topluma faydalı, güvenli ve adil bir şekilde entegrasyonunu sağlamak için gereklidir. En iyi uygulamalar, vaka çalışmaları ve disiplinler arası iş birliği, yapay zekânın etik sorunlarını ele almak ve çözmek için kritik rol oynar. Değişen ve dönüşen teknolojiye ayak uydurmalıyız, ancak etik değerlerimizi önceliğe almalıyız” şeklinde konuştu. Etkinlikte, GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Ayşe Balat, GAÜN Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Şen ve çok sayıda öğretim üyesi öğrencilerin bilimsel çalışmalarını inceleyerek, çalışmaları hakkında bilgi aldı.
Bursa UİB’in mayıs ihracatı 3.4 milyar dolar Türkiye’nin Genel Sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin (UİB) 2024 Mayıs ayı ihracatı, 3 milyar 397 milyon 148 bin dolar olarak gerçekleşti. UİB’in 2024 Mayıs ayı ihracat rakamları açıklandı. Mayıs ayındaki ihracatı 3.4 milyar dolar olan UİB’in, Ocak - Mayıs dönemi ihracat tutarı ise geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artarak 15 milyar 713 milyon 833 bin dolar olarak gerçekleşti. Rakamları değerlendiren UİB Koordinatörü, "Son birkaç aydır yatay seyreden ihracatımız mayıs ayı ile birlikte yeniden yükselmeye başlamıştır. İhracatçılarımız artan maliyetler nedeniyle emek yoğun sektörlerde fiyatı tutturmakta zorlanıyor. Buna rağmen ihracatımızın artıyor olması ihracatçılarımızın başarısıdır" dedi. OİB’in ihracatı mayıs ayında 2.8 milyar dolar Mayıs ayında ihracatını 2 milyar 772 milyon 69 bin dolar olarak gerçekleştiren Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB), bu yılın ilk beş ayındaki ihracat toplamı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 oranında artarak 13 milyar 15 milyon 930 bin dolara ulaştı. UTİB’in ihracatı mayıs ayında 128 milyon dolar oldu Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), mayıs ayında 127 milyon 699 bin dolar ihracata imza attı. UTİB’in yılın ilk beş aylık ihracatı ise 560 milyon 642 bin dolar olarak gerçekleşti. UHKİB’ten mayısta 90 milyon dolar ihracat Mayıs ihracatı 89 milyon 965 bin dolar olan Uludağ Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (UHKİB), ocak-mayıs ihracatı da 393 milyon 960 bin dolar seviyelerinde gerçekleşti. UMSMİB’in ihracatı mayısta 21 milyon dolar Mayıs ayında, 20 milyon 634 bin dolar ihracat yapan Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin (UMSMİB), ocak-mayıs dönemi ihracat toplamı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 artarak 117 milyon 652 bin dolar oldu. UYMSİB’ten mayıs ayında 10 milyon dolarlık ihracat Mayıs ayında, 9 milyon 830 bin dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin (UYMSİB) ilk beş aylık ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 oranında artarak 60 milyon 160 bin dolar düzeyine ulaştı.