ASAYİŞ - 25 Temmuz 2022 Pazartesi 14:46

Bursa’da evde kilitli bulunan çocuk, Antalya AÜ Hastanesi’nde tedaviye alındı

A
A
A
Bursa’da evde kilitli bulunan çocuk, Antalya AÜ Hastanesi’nde tedaviye alındı

Bursa’da bir çöp evde 1 yıldır kilitli tutulan ve bitkin düşen 9 yaşındaki erkek çocuk, önce Antalya’da yaşayan annesine daha sonra savcılık kararıyla Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim edildi.

Bursa’da bir çöp evde 1 yıldır kilitli tutulan ve bitkin düşen 9 yaşındaki erkek çocuk, önce Antalya’da yaşayan annesine daha sonra savcılık kararıyla Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim edildi. Geniş bir tedavisi için Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ne yatışı yapılan çocuğun, Pediatri, Çocuk Ruh Sağlığı, Beslenme ve Diyet Polikliniklerini de kapsayan genel bir değerlendirmeye tabii tutulacağı bildirildi.


Edinilen bilgiye göre, Bursa merkez Nilüfer ilçesi Görükle Sakarya Mahallesi’nde dün, Kamuran Pınar A. (44) isimli kişinin kirasını ödemediği gerekçesiyle mahkeme kararıyla eve gelen icra ekibi, dairenin kapısını çilingir yardımıyla açtırdı. Eve gelen ekipler, temizlik çalışmasına başladıkları sırada bir odanın kapısının kilitli olduğunu fark etti. Kapıyı kırarak içeri giren temizlik görevlileri, çöplerle dolu odada baygın halde yatan bir çocukla karşılaştı. Çocuğun odada kilitlendiği ve tuvaletini dahi odaya yaptığının görülmesi üzerine sağlık ve polis ekiplerine haber verildi. Çöp evde tutulan çocuk, olay yerine gelen sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılarak tedaviye alındı. Yapılan incelemeler sonucu çöp evde bulunan erkek çocuğunun Kamuran Pınar A.’nın kız kardeşi Yasemin A.’nın (38) oğlu olduğu ve isminin de Cem Muhammet A. (9) olduğu belirlendi.



Annenin yaşadığı bina yöneticisi: "Bir bataklıktan kurtarıldığı söyleniyor, diğer bataklığa atılıyor. Yazık günah"


Talihsiz çocuk, dün sabah saatlerinde anne Yasemin A.’ya teslim edildi. Annenin yaşadığı Gaye Sitesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Ağlamaz Toker, yaşananları eleştirdi.


Cem Muhammet A.’nın, Yasemin A.’nın çocuğu olduğunu dün öğrendiklerini dile getiren Toker, “Bunun üzerine bazı yerlere müracaat ettik, çünkü Yasemin A.’nın evi de o evden farklı değil. Bir bataklıktan çıkarıp bir başka bataklığa atmanın alemi yok. Gerekli kontroller yapılmadan çocuk anneye teslim edilmiş. Hemen peşinden zaten müdahale edildi. Bizim müdahalemizden bir saat sonra polis geldi aldı çocuğu” dedi.



"Kötü bir evde oturmuyordu, ama yaşadığı evi kötü bir hale kendi getirmiş"


Dün sabah getirilen çocuğun, polis ekiplerince akşam 23-23.30 civarında tekrar alındığını aktaran Toker, “Şimdi gelen Sosyal Hizmetler annenin şartları iyileştirir, daha iyi bir yere taşınırsa çocuğu tekrar alabileceğini söylüyor. Biz de ona isyan ettik. Bundan daha iyi bir şartta yaşamayacak. Sonuçta siteyi görüyorsunuz, çok düzgün, güzel bir site. O evi o hale getiren, 2018’den beri kendi oturuyor içerde, kendi getirdi. Çıktıktan sonra da ciddi bir tamirat lazım olacak oraya. Kötü bir evde oturmuyordu ama yaşadığı evi kötü bir hale kendi getirmiş. Site sakinleri olarak çocuğun anneye teslim edilmesini istemiyoruz. Çok keskin konuşmayayım, belki annenin de suçu yoktur belki onun da kendine göre problemleri vardır, onları bilemiyorum” diye konuştu.


Yasemin A.’nın 4 yıldır sitede giriş kat dairesinde yaşadığını dile getiren Toker, “İlk geldiğinde annesiyle birlikte, ’annemle birlikte oturuyoruz’ dedi. Kontrat yaptık. Ne çocuk varmış ne de çocukla alakalı bilgi vermiş. O zamandan beri çocuğa ablası bakıyormuş, söylediği o. Ondan sonrasında nasıl bir kopukluk oldu, ne yaşandı bilmiyorum ama çocuktan hiçbir zaman haberimiz olmadı. Basın buraya gelene kadar hiçbirimizin çocuktan haberi yoktu” ifadelerini kullandı.



"Ev çok berbat durumdaydı"


Yasemin A.’nın evinin de ablasının evinden bir farkı olmadığını söyleyen Toker, site sakinlerinin çok kez evden şikayetçi olduğunu kaydetti. Evin içinin ne halde olduğunu anlatan Toker, şöyle konuştu: “Yatak yok, yerde bir tane döşek var. Muhtemelen köpekle birlikte orada yatılıyor. Evde bir sokak köpeği var. Aslında 1 tane değil, belli ki bu durumlardan dolayı evdeki hayvan sayısı azaltılmış. 25-30 tane kedi vardı. Evde perde yok, cam filmle kapatılmış. Kokudan girilmiyor. Bir senedir görevdeyiz, 1 senedir kat maliklerinden ciddi şikayet var evden gelen kokularla ilgili. 15 Temmuz’da kontratı doluyordu. Kışın ihtarnamemizi çektik gerekli tebligatı yaptık kontratın yenilenmeyeceğine dair. O da itiraz etmedi, ‘çıkacağım’ dedi. Ama çok berbat durumdaydı. Biz de içini bilmiyorduk, dışını görerek ’bu ev verilmez’ diyorduk. Bugün içini de gördük. Nasıl Sosyal Hizmetler burayı kontrol etmeden o çocuğu buraya gönderdiler? Bizim haberimiz olmasaydı bu çocuk bu evde kaç gün kalacaktı? Bir bataklıktan kurtarıldığı söyleniyor, diğer bataklığa atılıyor. Yazık günah yani. Bu çocuklar hepimizin çocuğu. O çocuğun da psikolojik durumu nasıl, ciddi bir tedaviye de ihtiyacı var.”


Çocuğu bizzat görmediğini, dün çıkarırlarken güvenliğin gördüğünü ifade eden Toker, “‘Küçücük bir top gibi bir şey arabada içeri sinmişti’ diyor. Çok fazla bir şey görememiş. Anlatıyor, ‘Badem aldım, mısır patlattım, çocuğa onları yediriyorum’. Ciddi bir sıvı takviyesi lazım, uzmanlar daha iyi bilir ama böyle bir çocuk nasıl hastaneden çıkartılıp da hiç kontrolsüz anneye verilip otogardan otobüsten buraya yollandı onu da gerekli merciler herhalde cevabını verirler. Vermezlerse de bizim evimizde görüntü var, o görüntüleri, evin içinin halini isteyen herkese de sunabiliriz. Bu çocuğu bu eve gönderen her kimse onun ihmali söz konusu bu görevde ve bizim haberimiz olmasa aynı hayvanların içinde bir tek döşeğin üstünde o çocuk aynı hayatı sürmeye devam edecek” diyerek tepki gösterdi.



“Hayvan barınağı gibi”


Annenin yan komşusu Osman Aygül ise, “Ben olayı haberlerden öğrendim. 3 günden bu yana kadın evde yoktu. 3 köpek 4 kedisi vardı ve kapısı kapalıydı. Bu çocuk nasıl burada barınacak diye düşündüm. Çocuğun çöp evden çıkıp hayvan barınağına geldiğini düşündüm. Ev çok pis kokudan girilmiyor. Yanından geçerken burnumu kapatıyorum. Eşime gelerek, burada yaşadığını kimseye haber verilmemesi gerektiğini söylemiş. Bu kadın çocuğa hayatta bakamaz. Bambaşka bir dünyada yaşıyor” diye konuştu.



Anneden savcı talimatı ile alındı


Cem Muhammet A., Bursa’daki işlemlerinin ardından Antalya’da yaşayan annesine teslim edildi. Site yönetiminin başvurusu üzerine, savcılık talimatı ile Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim edildi. Öte yandan, çocuğun sağlık sorunlarının bulunması nedeniyle Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Genel Çocuk ve Çocuk Gastroenteroloji Polikliniği’nden girişi yapıldı. Küçük çocuğun, Pediatri, Çocuk Ruh Sağlığı, Beslenme ve Diyet Polikliniklerini de kapsayan genel bir değerlendirmeye tabii tutulacağı kaydedildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.