YEREL HABERLER - 09 Aralık 2011 Cuma 11:27

`MEVLANA`NIN ÇAĞRISI` BALESİ SAHNEDE

A
A
A
`MEVLANA`NIN ÇAĞRISI` BALESİ  SAHNEDE

Antalya Devlet Opera ve Balesi, ’Mevlana’nın Çağrısı’ adlı bale eserini Antalya’da ilk kez sanatseverlerle buluşturacak.
Dünyaca ünlü İslam düşünürü Mevlana Celaleddin Rumi’nin hayatından ve felsefesinden esinlenerek oluşturulan bale eseri, konusu ile olduğu kadar Can Atilla’nın bestelediği etkileyici müzikleri ve güçlü koreografisiyle de izleyiciyi başından sonuna sürükleyici bir atmosferin içerisine çekmeyi başarıyor. ’Mevlana’nın Çağrısı’ bale prömiyeri, Mevlana’nın ölüm yıldönümü olan 17 Aralık tarihinde Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde yapılacak. Eser prömiyerin ardından 20 Aralık Salı günü de sahnede olacak.
Koreografisi uluslararası alanda büyük başarılar kazanan ünlü koreograf Mehmet Balkan tarafından hazırlanan eseri Lale Balkan sahneye koyuyor. Mevlana’nın yaşamından kesitleri, felsefesini ve evrenselleşmesini yansıtacak biçimde Oluşum, Çağrı, Dönüşüm başlıklarıyla üç ana fikir üzerinde oluşturulan eserin librettosu ise Şefik Kahramankaptan’a ait.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin evreselleşen ’Gel, ne olursan ol, gene gel’ çağrısı nedeniyle ’Mevlana’nın Çağrısı’ adını alan eser tek perdeden oluşuyor. Eserde, klasik bale öykülerinden farklı olarak, tablolar adlandırılarak, koreografa ve izleyiciye kolaylık sağlıyor. Eserde dekor Tayfun Çebi, kostüm Funda Çebi imzasını taşırken, ışık tasarım Mustafa Eski, video tasarım ise Şafak Türkel’e ait.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.