SAĞLIK - 18 Ağustos 2025 Pazartesi 11:39

Akdeniz Üniversitesi, akciğer naklinde Türkiye'nin 3. merkezi oldu

A
A
A

İlkleriyle dünya tıp tarihine geçen Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi, Sağlık Bakanlığı’ndan aldığı ruhsatla Türkiye’nin akciğer nakli yapabilen 3. merkezi oldu. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, akciğer nakliyle beraber Akdeniz Üniversitesinde yapılamayan nakil kalmadığını söyledi.

Bugüne kadar dünyanın ilk rahim nakli, Türkiye’nin ilk çift kol ve yüz naklinin yanı sıra karaciğerden böbreğe, kalpten ince bağırsağa kadar hemen her organın naklini başarıyla gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezi aldığı ruhsatla akciğer naklini de bünyesine kazandırdı. Böylece akciğer nakli artık Ankara ve İstanbul’un ardından Antalya’da da gerçekleştirilebilecek. Nakil çeşitliliği açısından dünyada tek merkez olan Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezinde akciğer nakliyle birlikte yapılamayan nakil kalmadı.

Akdeniz Üniversitesi, akciğer naklinde Türkiye'nin 3. merkezi oldu

"Organ nakli deyince Akdeniz Üniversitesi akla geliyor"

Türkiye’de ve dünyada çığır açan nakillere imza atan ekipte yer alan Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Akdeniz Üniversitesi bünyesine son olarak eklenen akciğer nakliyle ilgili açıklamalarda bulundu. Organ nakli dendiğinde akla ilk olarak Akdeniz Üniversitesinin geldiğini söyleyen Rektör Özkan, "Çok mutluyum. Bir organ nakli ekibi üyesi olarak da bu haberi aldığım zaman çok heyecanlandım. Çünkü biliyorsunuz ki organ nakli denince akla ilk gelen kurum hiç şüphesiz ki Akdeniz Üniversitesi. Üniversitemiz organ nakli felsefesiyle kurulmuş 50 yıl önce. Bunu her hücresine kadar sindirmiş, çalışan herkesin bu işin ne kadar ciddi ve kompleks bir işlem olduğunun farkında olup sahiplendiği bir üniversiteyiz" dedi.

"Çeşitli nakillerin yapıldığı tek merkeziz"

Dünyada nakil çeşitliliğinde tek merkez olduklarına vurgu yapan Rektör Özkan, "Biz dünyada bu kadar çeşitli naklin yapıldığı tek merkeziz. Böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, kornea, dünyanın ilk rahim nakli, Türkiye’nin ilk yüz nakli, kol nakli. Şimdi de akciğer nakli yapabilen Türkiye’de 3. kurum olduk. Bu açıdan da çok kıymetli, çünkü İstanbul’da ve Ankara’da bir merkez var. Biz hastalarımızı oralara göndermek durumunda kalıyorduk" ifadelerini kullandı.

"Akciğer nakli yapıyor olmak benim için mutluluk kaynağı"

Artık nakil bekleyenleri İstanbul, Ankara’ya göndermek zorunda kalmamanın mutluluğunu yaşadığını söyleyen Rektör Özkan, "Akciğer nakli ihtiyacında nefes alamıyorsunuz. Biz bu insanlara umut olamıyorduk maalesef. Ve içim acıyarak o hastaları Ankara’ya ve İstanbul’a gönderiyorduk. Akciğer nakli yapıyor olmak, bu hastaları göndermemiş olmak da benim için çok büyük bir mutluluk kaynağı. O hastalara umuyorum iyi bir şekilde hizmet vereceğiz" dedi.

"Akciğer enfeksiyonlara açık bir organ"

Akciğer naklinde rehabilitasyonun ve enfeksiyon takibinin çok önemli olduğunu ifade eden Rektör Özkan, "Akciğer naklinin diğer nakillerden farkı rehabilitasyon ve enfeksiyon aslına bakarsanız. Akciğer çünkü dışarı ile iştirakli bir organ. Kalpte, karaciğer, böbrekte, rahimde böyle değil. Ama akciğer direkt oksijen alıp vermemiz vesilesiyle dışarı ortamla çok yakın ilişkili, enfeksiyonlarla çok açık bir organ. Çok yakından takip edilmesi gerekiyor. Ve organ naklini iyi bilen bir ekip tarafından takip edilmesi gerekiyor. Keza göğüs hastalıkları için de aynı şekilde rehabilitasyonu özel. Bu anlamda bir rehabilitasyon merkezimiz de özel şu anda. Enfeksiyon ekibimiz zaten çok tecrübeli, 50 yılın tecrübesi var. Akciğer nakillerine de inşallah bundan sonra umut ve şans olmayı ben çok önemsiyorum. Umuyorum nakil yaptığımız hastalarda da çok kaliteli bir şekilde hayatlarının uzaması için elimizden gelen desteği veririz" şeklinde konuştu.

Akdeniz Üniversitesi, akciğer naklinde Türkiye'nin 3. merkezi oldu

"Önemli olan ameliyat sonrası süreç"

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde geçen yıl da ince bağırsak nakli için gerekli adımların atıldığını hatırlatan Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan, akciğer nakliyle beraber Akdeniz Üniversitesinde yapılamayan nakil kalmadığını söyledi. Yapılan operasyon kadar takibinin de önemli olduğuna değinen Rektör Özkan, "Burada bir ekip işi var. 50 yıllık bir ekibin tecrübesi var. Bunlar gerçekten bulunmaz çok kıymetli noktalar bence. Burada dediğim gibi organ nakli yapılsa da sonuçlarına bakmak lazım merkezlerin. Akdeniz Üniversitesi bu konuda çok iddialı. Ameliyattan sonra aslında en önemli şey ne kadar hayatta tutabildiğiniz ve ne kadar kaliteli yaşattığınız. Bu konuda da Akdeniz Üniversitesi gerçekten çok iyi bir iş çıkartıyor. Çünkü sahipleniyor hastalarını ve çok yakından takip ediyor. Bazen mikro cerrahlar işin içine giriyorlar daha da kaliteli olsun diye özellikle karaciğer naklinde. Bunlar da elbette fark sağlıyor ve kaliteyi çok üst noktalara taşıyor" dedi.

"2025 yılında 126 böbrek, 29 karaciğer, 10 kalp nakli yapıldı"

2025 yılı içerisinde yapılan organ nakillerine de değinen Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "2025 yılı içinde de 126 böbrek, 29 karaciğer ve 10 kalp nakli yaptık. Bu yıl özellikle kalp nakli sayısının yüksek olmasından dolayı mutluyum. Bütün Türkiye’deki organlar sunulmuyor. Bu organların sunumları bölgelere has oluyor. Bize sunulan bütün organları kullanmaya çalışıyoruz sonuna kadar. Onun hasretiyle yanıp tutuşan birçok insan var. Sunulmuş bir organı da çok dikkatli inceleyerek uygun olan bir hastaya nakletmek için elimizden gelen çabayı yapıyoruz" dedi.

"Organ verin can verin"

Organ bağışı konusunda da çağrıda bulunan Rektör Özkan, "Organ naklindeki en kritik nokta canlıdan verilen organ değil kadavradan verilen organ. Biz canlıda her şeyi kullanamıyoruz mesela. Kalbi kullanamıyoruz. Karaciğer, böbrekte sonuç olarak hastaya risk teşkil ediyor canlıda. Kadavra bulunmaz bir nimet aslına bakarsanız. Ölümü gerçekleşmiş insanlara kadavradan nakil diyoruz biz. Beyin ölümü gerçekleşmiş insanlar bunlar maalesef. Bu bağlamda onların tüm organları kullanılabilir. Kalp, kornea nakilleri için çok bekleyen insan var. Herkesi organ bağışı konusunda duyarlı olmaya davet ediyorum. Organ verin can verin" dedi.

Akdeniz Üniversitesi, akciğer naklinde Türkiye'nin 3. merkezi oldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Kadın cinayeti davasında mütalaa açıklandı: Sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet talebi Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sevgi Gülden Yalçıner davasında, duruşma savcısı tutuklu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, mahkeme heyeti tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı başka bir tarihe erteledi. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar maktulün kardeşi Y.G. ile D.U., G.F.G. ve H.U. ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan kadının kardeşi Ş.G. ile K.U. ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında tutuklu sanıklardan Ş.G. hakkında "iştirak hâlinde tasarlayarak akrabayı kasten öldürme", K.U. ile D.U. hakkında ise "iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcı ayrıca bu sanıkların "konut dokunulmazlığının ihlali" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından da cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Y.G. hakkında "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan ceza talep edilirken, G.F.G. ile H.U. hakkında beraat istendi. Sanıklar savunmalarında önceki beyanlarını yineleyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatlarının savunma hazırlamak üzere süre istemesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 19 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Olayın geçmişi Çelebi ilçesine bağlı Karaağıl köyünde yaşayan Sevgi Gülden Yalçıner’den 25 Eylül 2024 tarihinde haber alınamaması üzerine ailesi tarafından güvenlik birimlerine kayıp ihbarında bulunuldu. İhbarın ardından jandarma ekipleri koordinesinde AFAD ve dalgıçların da katılımıyla köy çevresi ile Kızılırmak hattında geniş çaplı arama çalışması başlatıldı. Yürütülen çalışmalar kapsamında Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi tarafından 13 Ekim 2024 tarihinde Yalçıner’in cansız bedenine, Karakeçili ilçesi Çeşnigir Köprüsü yakınlarında Kızılırmak içerisinde ulaşıldı. İlk incelemelerde cesedin vücuduna tel örgü ve taş bağlanarak suya bırakıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Yalçıner’in kardeşleri Ş.G. ve Y.G. ile yeğeni G.F.G. ve K.U., H.U. ile D.U. gözaltına alındı. Şüphelilerden Ş.G., Y.G., K.U., H.U. ve D.U. tutuklanırken, G.F.G., D.U., Y.G. ve H.U. daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar Ş.G. ve Y.G. hakkında "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek", G.F.G., K.U. ve D.U. hakkında ise "tasarlayarak öldürmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Hazırlanan iddianame, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.
Konya Başkan Altay: "Tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek" Konya Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Hatay Habib-i Neccar Camisi’nin aslına uygun olarak restorasyonunu tamamlayarak yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir, depremde büyük oranda yıkılan Anadolu’nun ilk camisi kabul edilen Habib-i Neccar Camisi’nde titizlikle yürüttüğü ihya çalışmalarını tamamlayarak tarihi camiyi yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 27 Aralık Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılacak Habib-i Neccar Camisi’nde Konya basınıyla birlikte incelemelerde bulundu. Tarihi camide yürüttükleri titiz çalışmaları anlatan Başkan Altay, depremin ilk anlarından itibaren Konya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin yürüttüğü çalışmalar ile tüm Konya halkının yaptığı yardımlardan bahsetti. "Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatları yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu" Konya’nın ilk andan itibaren Hatay’la bir kardeşlik köprüsü kurduğunu kaydeden Başkan Altay, "Konyalılar biz ne istemişsek birin yerine adeta iki gönderdiler. Biz de bu koordinasyonu sağladık. Gelinen noktada asrın felaketinden sonra 11 ilimizde devletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok yoğun bir çalışma yürütüyor. Hatay da yıkımın en fazla olduğu şehirlerden birisiydi. Bugün kule vinçlerden adeta gökyüzünün görülmediği şantiyelerde günde 550 daire hak sahiplerine imal ediliyor. İnşallah cumartesi günü Cumhurbaşkanımız Hatay’da 455 bininci konutun anahtar teslim törenini ve çeşitli açılışları gerçekleştirecek. Söylemek kolay geliyor ama Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatı yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu. Ülkemizin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Cumhurbaşkanımıza deprem bölgesindeki faaliyetlerden dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu işin kahramanlarından birisi de değerli hemşehrimiz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum 11 ilde de çok müthiş bir çalışma yürüterek bütün şehirleri tekrar ayağa kaldırıyor" dedi. Cami aslına uygun olarak restore edildi Depremden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Habib-i Neccar Camisi’nin yapılmasının Konyalılara yakışacağı sözünü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ilettiğini, kendilerinin de bunu görev addettiğini ve hemen çalışmalara başladıklarını vurgulayan Başkan Altay, sözlerine şöyle devam etti: "Burada iki yıldan fazla süredir yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bugün artık sonuna geldik, inşallah cumartesi günü de fiilen açılışını Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapmayı planlıyoruz. Burada büyük bir yıkıntı vardı. Kubbe tamamen göçmüştü, minare ortadan kalkmıştı. Öncelikle titizlikle yıkılan molozlar temizlendi ve taşlar numaralandırıldı. Sonra özellikle kıbledeki duvarın tekrar kullanılması için şakülüne getirilme çalışmaları yürütüldü, bir takviye süreci yapıldı. Sonra diğer duvarlar ayağa kaldırıldı ve en önemlisi de ahşap kirişler üzerine ahşap bir kubbe inşa ettik. Sonra aslına uygun bir şekilde tamamlanması için o kubbe içeriden sıvandı, dışarıdan da kurşunla kaplandı. Caminin içinde üç noktada depremin izlerini ifade edecek küçük ayrıntılar bırakıldı ve tezyinat işleri de aslına uygun elimizdeki röleveye göre tamamlanmış oldu. Bugün temizliği yapılarak, camimiz ibadete hazır hale geldi." "Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, Konyalılara nasip oldu" Başkan Altay, caminin simgesi olan minarenin de yine aslına uygun bir şekilde restorasyonunun tamamlandığını belirterek, "En son ahşap külahı da üzerine konularak, süreç tamamlanmış oldu. Bahçedeki düzenlemeler, şadırvan da Büyükşehir Belediyemiz tarafından gerçekleştirildi. Sol taraftaki evler ve arka taraftaki çarşı da Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından tamamlanmış oldu. Bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle birlikte süreci beraber yürüttük. Bugün gelinen noktada 6 Şubat’ta başlayan Konya-Hatay kardeşliğinin ilelebet sürecek bir nişanesine hep birlikte şahitlik etmiş oluyoruz. Burayı kim ziyarete gelirse, tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek. Bu cami sıradan bir cami değil, sadece Hatay’ın simgesi değil, Anadolu’nun ilk camisi. Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, bu Konyalılara nasip oldu. Ne kadar şükretsek ne kadar hamd etsek azdır" ifadelerini kullandı. "Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır" Süreçte destek olan herkese teşekkürlerini ileten Başkan Altay, "Deprem sürecinde bize desteğini hiç esirgemeyen Valimizin liderliğinde kamu kurumlarımıza, ilçe belediye başkanlarımıza, AK Parti İl Başkanımıza, odalarımıza, Konya’nın her bir ferdine teşekkür ediyorum. Burada hep birlikte büyük bir başarı hikayesi yazmıştık, bunun son noktasını da yine hep birlikte koyuyoruz. İnşallah insanlık sürdüğü sürece bu cami de insanlığa hizmet edecek. Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır, buna inanıyorum. Bu sadaka-i cariyeyi hep birlikte gerçekleştirmiş olduk. Müteahhidimize, bilim heyetimize de teşekkür ediyorum, çok zor zahmetli bir işti, meşakkatli bir süreçti ama Konya’ya yakışır bir işi gerçekleştirdiler" açıklamasında bulundu. "Birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum" Başkan Altay, Habib-i Neccar Camisi’nin sadece Hatay’ın bir simgesi değil, Türkiye’nin bir simgesi olduğunu dile getirerek, "Aslında depremin izlerinin silindiğinin temel göstergelerinden birisi de buradaki caminin ibadete açılıyor olması. Artık hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Gördüğünüz gibi etrafta çarşılar da yeniden inşa ediliyor. Konutlar tamamlanmak üzere. İnşallah Hatay’da ve depremin etkilediği 11 ilimizde hayat bu yıldan itibaren normale dönmeye başlayacak ve buradaki insanlar normal yaşamlarına dönmüş olacak. Ben bu süreçte büyük birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum. Ancak biz bu işin hakkından gelebilirdik. Birlik beraberlik içerisinde bu süreci de layıkıyla tamamlamış olduk" sözleriyle konuşmasını tamamladı. Hatay’ın sembol yapısını ayağa kaldıran Başkan Altay’a teşekkür etti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da devletin depremin ağır hasarlarını ortadan kaldırmak için hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yoğun bir gayret sarf ettiğini söyledi. Başkan Altay’ın da taşın altına elini koymayı bilen belediye başkanı olduğunu kaydeden Yazgılı, "O günlerde ‘burayı ben yapmak istiyorum’ dedi ve yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a çok teşekkür ediyoruz. Böyle kadim bir yapıyı, Hatay’ın sembol yapısını Konya Büyükşehir Belediyesi olarak ayağa kaldırdılar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. En kısa zamanda Hatay’ımız eski, güzel günlerine kavuşacak Allah’ın izniyle. Belediyelerimiz de bakanlıklarımız da topyekûn bir çalışma içerisindeyiz. Tüm arkadaşlarımız her gün burada. Hatay’ın o eski günlerine geri dönmesi için ellerinden gelen çabayı sarf ediyorlar. Bu çabayı sarf eden herkese gönülden teşekkür ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.