ASAYİŞ - 03 Aralık 2025 Çarşamba 20:40

Antalya Havalimanı’nda uluslararası salgın senaryolu "Acil Durum Tatbikatı"

A
A
A
Antalya Havalimanı’nda uluslararası salgın senaryolu "Acil Durum Tatbikatı"

Antalya Havalimanı’nda Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın ilan ettiği varsayılan senaryoya göre bir yolcuda tespit edilen şüpheli hastalık üzerine acil durum planları devreye alındı. Uçaktan izolasyona, hastane nakline kadar tüm süreç gerçek bir kriz anındaki gibi uygulandı.


Antalya Havalimanı’nda, muhtemel bir uluslararası bulaşıcı hastalık salgınında hızlı ve koordineli müdahale kapasitesinin ölçülmesi amacıyla hazırlanan geniş katılımlı "Halk Sağlığı Acil Durum Tatbikatı" gerçekleştirildi. Tatbikat, Antalya Havalimanı Mülki İdare Amirliği koordinasyonunda, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne bağlı Antalya Havalimanı Sağlık Denetleme Merkezi tarafından planlandı ve yönetildi.


Senaryoya göre, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Afrika’da ortaya çıkan yeni tip bir koronavirüs salgınını "Uluslararası Öneme Haiz Halk Sağlığı Acil Durumu" ilan ettiği varsayıldı. Afrika’daki bir havalimanından Antalya’ya gelen yolcu uçağında, yüksek ateş, öksürük, nefes darlığı ve baş ağrısı şikayeti bulunan bir yolcuya ilişkin bilgi, pilot tarafından hava trafik kontrolüne iletildi. Bu ihbar üzerine Antalya Havalimanı Halk Sağlığı Acil Durum Planı (HSADP) derhal devreye alındı.


Şüpheli hasta uçaktan apronda izole edilerek, tam donanımlı 112 bulaşıcı hastalık ambulansı ile referans hastane olan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakledildi. Tatbikat süresince tüm adımlar, gerçek bir salgın durumunda uygulanacak prosedürlerle birebir uyumlu şekilde yürütüldü.


Tatbikat kapsamında Antalya Havalimanı Halk Sağlığı Acil Durum Planı’nın etkinliğinin test edilmesi, Ulusal Havalimanı Bulaşıcı Hastalık Planı ile uyumun değerlendirilmesi, kurumlar arası iletişim ve işbirliğinin incelenmesi, 112, UMKE, hastane ve havalimanı birimlerinin yanıt kapasitesinin ölçülmesi amaçlandı. Uygulamaya toplam 19 kamu ve özel kuruluşun katıldığı belirtildi.


Tatbikat sonunda yapılan değerlendirmede, Antalya Havalimanı’nın muhtemel bir uluslararası bulaşıcı hastalık tehdidine karşı hazırlıklı olduğu ve kurumlar arası koordinasyonun üst düzeyde işlediği ifade edildi.



Antalya Havalimanı’nda uluslararası salgın senaryolu "Acil Durum Tatbikatı"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.