GÜNDEM - 09 Kasım 2025 Pazar 11:27

Böyle dolandırıcılık görülmedi, ev alma hayali tapuda bitti 1 milyon 850 bin lira dolandırıldı

A
A
A
Böyle dolandırıcılık görülmedi, ev alma hayali tapuda bitti 1 milyon 850 bin lira dolandırıldı

Antalya’da internet sitesi üzerinden satışa sunulan ev ilanını kopyalayan dolandırıcılık şüphelisi, gerçek ev sahibi ile irtibata geçip ’Arkadaşımın oğluna alacağız durumu yok üzerini ben tamamlayacağım’ deyip, alıcıyı da "Ev eniştemin üstüne kayıtlı, ama bana ait. Eniştem evden çıkmadığı için satmak istiyorum" diyerek devir teslim için tapuda buluşturdu. Burada üzerini 3,5 milyon liraya tamamlamak için alıcıya 1 milyon 850 bin lirayı bir başka isme kayıtlı IBAN üzerine havale yaptıran şüpheli, ev sahibi ve alıcıyı evin gerçek değeri olan 3,5 milyon liranın ev sahibinin hesabına gönderilip tapu devrinin yapılması için bekletirken, dakikalar içinde ortadan kaybolup hem ev sahibini hem alıcıyı engelledi. Hem ev sahibi hem alıcı dolandırıldıklarını anlayıp şikayetçi oldu.



Evli ve iki çocuk babası Eyyüp Cengiz’in ev hayali dolandırıcılık nedeniyle kabusa döndü. Eyyüp Cengiz (27), babasının "ev al" diye verdiği 2 milyon 700 bin liranın 1 milyon 850 bin lirasını, sosyal medyada tanıştığı kişiye ev alımı sırasında gönderdi. Tapuda parayı gönderdikten sonra dolandırılan Cengiz, "Evi ablam ve abimle görüp beğendik, hatta nakliyeciyle bile anlaşmıştık. Kendi evimiz olacak diye çok mutluyduk. Ev sahibiyle tapuda buluştuk, dolandırıcı parayı aldıktan sonra ikimizi de engelledi. Hem evimiz gitti hem paramız" dedi.



Babasının oturdukları evi satmasının ardından kendisine 2 milyon 700 bin lira verip "Kendine bir ev al, evden bir an önce çık" dediğini anlatan Cengiz, ev arayışına sosyal medya üzerinden başladı. Cengiz, Gökhan adlı kişiyle bir sosyal medya uygulamasının satış bölümünde tanıştı. Evi kendisine aitmiş gibi gösteren Gökhan, ilana ilgi gösteren Cengiz’e "Ev eniştemin üstüne kayıtlı, ama bana ait. Eniştem evden çıkmadığı için satmak istiyorum" diyerek güven kazandı.


Ev ilanlarının yer aldığı bir internet sitesindeki satılık bir evi fark ederek bu ilanı kopyalayıp kendi hesabında paylaştığı iddia edilen Gökhan adlı şahıs, gerçek ev sahibiyle de iletişime geçerek, bu kez Eyyüp Cengiz’i "arkadaşımın oğlu" olarak tanıttı ve "Kendi durumu yok, 2 milyonu var. Üstünü ben tamamlayacağım, 3,5 milyon sana göndereceğim" dedi.


Cengiz, sosyal medya platformunda gördüğü 2 milyon 200 bin TL tutarında Erenköy Mahallesi’ndeki 2+1 ev ilanına başvurduktan sonra satıcıyla iletişime geçerek ablası ve abisiyle birlikte evi görmeye gitti. Evi beğendiklerini, nakliyeciyle bile anlaştıklarını Gökhan adlı şahsa belirten Cengiz, pazarlıkla 1 milyon 850 bin liraya anlaştıları ev için Tapu Müdürlüğü’ndeki işlem sırasında dolandırıldığını anladı.


Cengiz, parayı Gökhan’ın hesabına gönderdikten sonra hem kendisinin hem de ev sahibinin engellendiğini, iki tarafın da tapuda dolandırıldıklarını o an anladıklarını belirtti. Şikayet için gittikleri karakolda, Gökhan adlı kişinin internet sitesindeki ilanı kopyalayarak kendisine aitmiş gibi sosyal medya hesabında paylaştığı tespit edildi.


Ev sahibi, ilanı kopyalayıp satışa sunduğu için Gökhan’dan şikayetçi olurken; Eyyüp Cengiz, hem Gökhan’dan hem de ev sahibinden şikayetçi oldu.



‘Kendine bir ev al, buradan taşın’ dedi


Cengiz, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Babam oturduğumuz evi sattı, bana da 2 milyon 700 bin lira verdi. ‘Kendine bir ev al, buradan taşın’ dedi. Ben de bir sosyal medya uygulamasında satış ilanlarına baktım. Erenköy’de iki artı bir küçük bir ev ilanı buldum. Abim ve ablamla gidip gördük, beğendik. Dolandırıcı, ‘Ev eniştemin üstüne kayıtlı ama bana ait, eniştem çıkmadığı için satmak zorundayım’ dedi. Biz de tamam dedik. Evin konumunu attı, evi görmeye abim, ben ve ablam gittik. Beğendik. Evden çıktık, aradı, beğendiğimizi söyledik. O zaman kimliğinizin resmini atın, size Tapu’dan randevu alalım dediler. Kimliğimin fotoğrafını gönderdim, Tapu’dan randevumuzu aldı."



Tapuda kurulan tuzak


Cengiz, 3 Kasım Pazartesi günü Tapu Müdürlüğü’ne gittiklerinde, sosyal medya üzerinden irtibata geçtiği Gökhan adlı kişinin "eniştem" diye tanıttığı kişiyle bir araya geldiğini belirterek şunları söyledi: "Harçları ödedik, ev sahibi geldi. Tam imzalar atılacakken dolandırıcı parayı istedi. Tapu sahibi de ‘Para gelmeden imza atmam’ dedi. Gökhan Bey’in verdiği IBAN numarasına 1 milyon 850 bin TL gönderdim. Dolandırıcı, ev sahibini bana eniştem diye tanıtmış, beni de ona arkadaşının oğlu olarak anlatmış. Ev sahibine, ‘Kendi durumu yok, 2 milyonu var. Üstünü ben tamamlayacağım, 3,5 milyon sana göndereceğim’ demiş. Ev sahibi de kendince haklı olarak parayı ona göndermemi söyledi. Ben de gönderdim. Ev sahibiyle birlikte Tapuda oturuyorduk, parayı gönderdikten sonra ikimizi de engelledi."



"Para iki dakika içinde kripto paraya çevrilmiş"


Olay sonrası ev sahibiyle birlikte karakola giderek şikâyetçi olduklarını anlatan Cengiz, şunları kaydetti: "Olayı öğrendikten hemen sonra beraber karakola gittik, şikâyetçi olduk. Gökhan adlı kişinin parayı göndermemi istediği IBAN hesaplarını takip ettiler. Para hesabına düştükten iki dakika sonra kripto paraya çekildiği tespit edildi. Ben de daha çabuk yakalanması için Facebook hesabını takip ediyordum. Aradan üç gün geçti, bir ilan daha paylaştı. Ben de farklı bir Facebook hesabından kendisine mesaj attım. Bendeki numarası değil, farklı bir numara paylaştı. Dolandırmaya devam ediyor. En kısa zamanda tutuklanmasını rica ediyorum. Ayrıca, ev sahibinden de parayı ona göndermemi istediği için şikâyetçi oldum. Karakolda ifademizi verdik, şimdi haber bekliyoruz. İş birliği de olabilir. Çünkü Tapu’da, memur beyin yanında ‘Parayı size mi göndereyim?’ diye sordum, ‘Gökhan Bey’e gönderin’ dedi. Gökhan Bey’e göndermek mecburiyetinde kaldım."



"Kiraya çıkmam gerekiyor ama Antalya’da kiralar 20 bin liradan başlıyor"


Oturdukları evin satıldığını ve şu anda kalacak yerleri olmadığını belirten Cengiz, yaşadığı zor durumu şöyle anlattı: "Şimdi kiraya çıkmam gerekiyor ama Antalya’da kiralar en az 20 bin liradan başlıyor. Ben asgari ücretle çalışan biriyim, iki çocuğum var. Kiraya çıkarsam iki çocukla ortada kalacağız, geçimimiz sağlanamayacak. Gerçekten çok büyük mağduriyetimiz var. Hem evimiz gitti hem paramız. Nakliyeciyle bile anlaşmıştık, eşyaları taşıyacaktık. Çok mutluyduk, artık kendi evimiz olacak diye Ama olmadı. Evi de gezdik, gördük, küçüktü ama bize yeterdi. İki odası, bir salonu vardı. Mutfağı ayrıydı, çok hoşumuza gitmişti. Abim, ‘Bu küçük size olur mu?’ dediğinde, ‘Çok kişi değiliz, bize olur’ demiştim."



"KOAH hastasıyım, ağır iş yapamıyorum"


KOAH hastası olduğunu ve akciğer yetmezliği bulunduğunu söyleyen Cengiz, "Düz yolda yürürken bile nefes nefese kalıyorum. İş yerim sağ olsun ağır iş yaptırmıyor ama bu şartlarda geçinmemiz çok zor. Annem babam da çok üzgün. ‘Memlekete gel’ dediler ama orada iş yok. Engelli bir bireyim, ağır işlerde çalışamıyorum. KOAH hastasıyım, akciğer yetmezliği var bende" ifadelerini kullandı.


Yaşadığı mağduriyetin ardından karakola ve savcılığa şikayette bulunan Eyyüp Cengiz, son olarak, "Sadece yardımcı olun, bu dolandırıcılar yakalansın" sözleriyle yetkililere çağrıda bulundu.



Böyle dolandırıcılık görülmedi, ev alma hayali tapuda bitti 1 milyon 850 bin lira dolandırıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.