ÇEVRE - 06 Mayıs 2024 Pazartesi 13:47

Aydın’da leylek sayımları tamamlandı

A
A
A
Aydın’da leylek sayımları tamamlandı

Sulak alanları ile birlikte önemli göç alanlarından olan Aydın, her yıl çok sayıda leyleğe ev sahipliği yaparken, leylek yuvalarında bu yıl geçen seneye oranla yüzde 7’lik bir düşüş yaşandı. Sayımların tamamlanmasıyla il genelinde geçtiğimiz yıl 434 olan yuva sayısı bu yıl 401’e düştü.



Doğal güzellikleri ile birçok hayvan türüne ve yaban hayatına ev sahipliği yapan Aydın’ın simgelerinden biri haline gelen leyleklerin bu yılki sayımları tamamlandı. Aydın’ın 17 ilçesine bağlı 107 yerleşim yerlerinde yapılan sayımlarda 401 yuvada 802 adet leylek tespit edildi. Geçtiğimiz yıl bu rakam aynı yerleşim alanlarında 434 yuvada 868 leylek olarak tespit edilmişti. Leyleklerin bu yıl ADM Elektrik şirketinin yaptığı demir platformlu yuvaları tercih ettiği görülürken bazı leyleklerin de direk üzerine, cami kubbelerine, ağaçlara veya atıl fabrika ya da terk edilmiş ev bacasına yuva yaptığı gözlemlendi. Erken gelen leyleklerin yavrularının büyümeye başladığı birçoğunun da henüz yumurtada oldukları tespit edildi. Yapılan sayımlarla birlikte Kuyucak ilçesine bağlı Yamalak Mahallesi, en fazla leyleğin olduğu yer olarak birinci oldu.



“Sayımlar bitti, Yamalak yine birinci”


Leylek sayımlarının tamamlanmasıyla Kuyucak ilçesine bağlı Yamalak Mahallesi’nin yine birinci olduğunu ifade eden Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü; “Aydın ilinin 17 ilçesine bağlı 107 köy ve kırsalında yapılan 2024 yılı leylek sayımları tamamlandı. Yaptığımız sayımlar neticesinde toplam 401 yuvada 802 leyleğin tespiti yapıldı. Geçtiğimiz yıl yapılan sayımlara göre 37 yuva ve 74 leyleğin eksik olduğu görüldü. Kuyucak ilçesine bağlı Yamalak beldesi en fazla yuvanın görüldüğü yerleşim oldu. Kuyucak’a bağlı Azizabat, Başaran, Nazilli’ye bağlı Çapa Hasan Mahallesi, Hamzallı, Esenköy(Arpaz), Söke’ye bağlı Avşar, Yenipazar’a bağlı Direcik, Gödrenli, Bozdoğan’a bağlı Akçay havzası, Köşk ilçesine bağlı Çiftlik, Germencik ilçesine bağlı Ovakaraağaç, İncirliova ilçesine bağlı Osmanbükü, Koçarlı ilçesine bağlı Çakırbeyli ve Yeniköy yerleşimleri yuva sayısının en yoğun olduğu yerler oldu. Leyleklerin genelde ADM Elektrik Dağıtım Şirketinin taktığı demir platformlara ve elektrik direklerine yuva yaptığı, az da olsa camilerin kubbeleri, ev ve fabrika bacaları ve çok az sayıda ağaç üstüne de yuva yaptıkları görüldü. Erken gelen leyleklerin yavrularının büyümeye başladığı birçoğunun da henüz yumurta da oldukları tespit edildi. Elektrik telleri üzerindeki riskli yuvalarla ilgili Aydın Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’ne ve ADM Elektrik Dağıtım Şirketi’ne bilgi vereceğiz” dedi.



“Çocukların leylekleri ve doğayı tanıması sağlanmalıdır”


Yavru leyleklerin sakatlanmasına ve ölmesine neden olan çevre kirliliği oluşturan atık maddelerin en ciddi sorun olduğunu vurgulayan Sürücü; “Yavru leyleklerin sakatlanmasına ve ölmesine neden olan insan kaynaklı atık maddelerin en ciddi sorunlardan biri olduğunu, leyleklerin yuvaya taşıdığı malzemelerden gördük. Yuvaya en çok taşınan ve yavrular için risk oluşturan en önemli atık madde, saman bağlamakta kullanılan siyah plastik ipler olmaktadır. Çevreye atılan bu tür atıklar görüldüğü yerden mutlaka toplanmalıdır. Bir leylek ailesi üreme dönemlerinde yuvasının bulunduğu çevrede yılan, kurbağa, balık, böcek, çekirge ve danaburnu gibi pek çok tarım zararlısını da tükettiklerinden çiftçilik yapanlara da yarar sağlamaktadır. Özellikle çocuklu aileler, leyleklerin yavrularının çıkmaya başladığı bugünlerde çocuklarını kendilerine en yakın leylek köylerine götürerek, bu sevimli kuşlarla buluşturmalı, ebeveynlerin yavrularını nasıl beslediklerini, eşleri geldiklerinde gagalarını nasıl takırdattıklarını, besinleri sulak alanlardan ve tarlalardan nasıl bulduklarını izlettirerek, çocukların hem leylekleri hem de doğayı tanımalarını sağlamalıdır” şeklinde konuştu.



Aydın’da leylek sayımları tamamlandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize Tarihi serenderler otel odası oldu Rize’de geçmiş dönemlerde daha çok yiyeceklerin saklanması için kullanılan serenderler otel odası oldu. Genelde üst kısmında yiyeceklerini kemirgenlerden korumak için sakladığı, alt kısmını da çoğunlukta ahırda yetiştirdikleri hayvanlar için yazdan hazırladıkları otları koymak için kullandığı ahşap serenderler artık tarih olmaya başladı. Genel itibariyle 4 direk üzerine kurulan oda şeklinde olan ve oturtulduğu direklere kemirgenlerin tırmanmaması için tekerleğe benzer yuvarlak bir ahşap ile kesişen serenderler aynı zamanda bir zenginlik göstergesiydi. Birçok evin yakınına kurulan bu serenderlerin alt kısımları da ahırda bakılan büyükbaş veya küçükbaş hayvanların yemesi için saklanan otlarla doldurulurdu. Unutulmaya yüz tutmuş bu yerel mimari Rizeli aile için fikir kaynağı oldu. Rize’nin Ardeşen ilçesi Fırtına Vadisinde yaşayan Recep Kurtoğlu ve oğulları, çürümeye yüz tutan ve Doğu Karadeniz’in geçmiş dönemde vazgeçilmezi olan bir serenderi satın alarak köylerinde ki araziye yerleştiremeyince farklı bir alana yerleştirdiler. Aile genellikle yakın akrabaları ve arkadaşları ile çay içmek için serenderi kullanmaya başladı. Sonrasında talep artınca serenderi otel odasına çevirdi. Alt kısmını lavabo, salon ve mutfağa çeviren aile üst katını ise yatak odasına ayırdı. Talep arttıkça harekete geçen Kurtoğlu ailesi, tamamen doğallığı bozmadan yaptıkları serenderlerin sayısını 5’e kadar çıkarttı. “Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık” Orjinalliğini bozmadan serenderleri otel odası olarak kullanmaya başladıklarını ifade eden Recep Kurtoğlu, “Aslında ilk önce evimin önüne koymak için almıştım. Tarihi eserleri seviyorum. Sığmayınca buraya getirmek zorunda kaldık. Çocuklar özellikle burayı istediler. Başta ticari amaçlı değildi. Sırf kendimiz için yapmıştık. Tamamen doğaldan yanayız. Her şeyi otantik yapmaya çalıştık. Bunlar en az 150-200 yıllık yapılar. Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık. Orijinalliğini bozmadan eskiyi canlandırmak istedik” dedi. “Rize hayatını burada yaşatıyoruz” Gelen misafirleri şehir hayatından uzaklaştırarak Rize hayatını yaşattıklarını belirten Burak Kurtoğlu, “Buranın en büyük özelliği tamamen doğal olması. 150-200 yıllık yapılarımız var burada. 5 ayrı serender evimiz mevcut. Hiçbirinde çivi bile yok. Eskilerimiz tahtaların birbirine geçirerek yapmışlar. Zamanında bunlar kiler olarak kullanılmaktaydı. Eskiler mısır gibi ürünler öğüttükleri zaman fare gibi haşereler ulaşamaması için serenderlerde saklanırdı. Asıl kullanım amacaı oydu. Yöremizde çokça mevcuttu. Sahipleri bir kısmını kırıp odun yapmaya başladılar. Bir kısmı çürütmeye başladı. Değeri kalmadı. Bu olay zaten karambole gelişti. Öncelikle bu işe girmemize sebep olan arkadaş serenderi çürütüyordu. Eski sahibi bakamadığı için bize sattı. Köyümüze büyük geldiği için orada kullanamadık. Düz bir alana kurup arkadaşlarımız gelip çay içeriz amacıyla buraya kurduk. Sonrasında neden konaklamaya çevirmiyorsunuz gibilerinden çok talep olunca neden olmasın dedik. Bir tane ile başlamıştık. Şu anda 5 adet farklı serender evimiz mevcut. Rize’nin farklı köylerinden serender evleri aldık buraya taşıdık. Doğallığını bozmadan buraya dizdik. İçini de otel hizmeti verebilecek şekilde dizayn ettik. Buranın en büyük özelliği doğal olması. Buraya gelen insan 2-3 gün olsa bile şehir hayatından uzaklaşıyor. Rize hayatını burada yaşatıyoruz” ifadelerini kullandı. “Burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu” Kaan Kurtoğlu ise serenderlerin tarihine dikkat çekerek “Serender yaklaşık 150 yıllık. İçine girdiğin andan itibaren ahşabın kokusunu alıyorsunuz. Özellikle yağmurlu havalarda burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu. Gelen insanlarda bu şekilde düşünüyor. Bu serenderler eskiden kiler olarak kullanılıyordu. Buzdolabı olmadığı için insanlar gıda ürünlerini burada saklarlardı. Bunlar yerden yüksek olduğu için fare gibi hayvanlar gıdalara ulaşamıyordu. Bu şekilde kullanılıyordu” şeklinde konuştu.
Zonguldak Rektör Özölçer’den 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı mesajı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Rektör Özölçer mesajında şu ifadelere yer verdi: “19 Mayıs, kadim Türk milletimizin tarih sahnesine adım attığı ilk andan itibaren aşkla bağlandığı bağımsızlığını aynı ruhla dünya sahnesine ilan ettiği asil günün adıdır. Övünç kaynağı tarihimizin dönüm noktası olarak bilinen Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a attığı ilk adım, milletimizin umudu ve karanlığın aydınlığı olurken millî devletimizin de müjdecisi olmuştur. 105. yıl dönümünü gurur ve mutluluk içinde kutladığımız bugün; aziz milletimizin kahramanlık beratı, devletimizin payidarlığının nişanı ve cumhuriyetimizin emaneti gençliğin meşalesidir. Ulu Önder Atatürk’ün yarınların umudu olan Türk gençliğine ithaf ettiği bu kutlu gün gençliğe duyduğu güvenin timsalidir. Güçlü Türkiye yüzyılında aydınlığımız olan gençlerimizin bilimde, sanatta, sporda ve hayatın her anında kazandığı zaferler ile insanlığa sunduğu nitelikli üretimler ‘Muhtaç olduğun kudret damalarındaki asil kanda mevcuttur’ sözünün göstergesidir. Ülkemizin teminatı olan gençlerin geleceğini emin adımlarla şekillendirdiği üniversiteler olarak bizler de üstümüze düşen sorumluluğun her daim farkındayız. Bu farkındalığın önemini bilerek aklın ve bilimin kılavuzluğunda çağdaş, vatansever, çalışkan, üretken, inancına ve kültürüne bağlı bir ülküyle birlikte ülkemizi muasır medeniyetlerin üstüne taşıyacak gençleri yetiştirmeyi görev addediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle necip milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı canı gönülden kutluyor; başta ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere tüm aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle yâd ederken gazilerimize de sağlıklı bir ömür diliyorum.”