GENEL - 22 Ekim 2017 Pazar 10:37

Gömeç’te ‘3. Geleneksel Gömeç Zeytin Hasat Şenliği’ coşkusu

A
A
A
Gömeç’te ‘3. Geleneksel Gömeç Zeytin Hasat Şenliği’ coşkusu

BALIKESİR (İHA) – Balıkesir’in Gömeç ilçesinde ‘3.

BALIKESİR (İHA) – Balıkesir’in Gömeç ilçesinde ‘3. Geleneksel Gömeç Hasat Şenliği’ gerçekleştirildi.


Gömeç Belediyesi ile bölgede faaliyetlerini sürdüren bir zeytincilik firmasıyla ortaklaşa düzenlenen ‘3. Geleneksel Gömeç Hasat Şenliği’, sahil bölgesinde yapılan zeytin hasadıyla start aldı. Burhaniye Kaymakamı Hüseyin Öner, Gömeç Kaymakamı Önder Coşğun, Burhaniye Belediye Başkanı Necdet Uysal, Gömeç Belediye Başkan Vekili Eşref Uslu, Dr. Ümit Aktaş, birçok ülkeden gelen zeytin ve zeytinyağı firmalarının yetkilileri ve bölgedeki zeytin üreticilerinin katıldığı şenlikte zeytin silkme makineleriyle ilk hasat yapıldı. Yöresel kıyafetler giyen davetliler, 600 yıldır meyve veren zeytin ağaçlarını hasat etmenin heyecanını yaşadı. Zeytin dallarına zarar vermeden hasat yapabilen modern zeytin silkme makinesini eline alan Dr. Ümit Aktaş yarım saat boyunca hasat yaptı.



Sezonun ilk sızma zeytinyağını sıkıp içtiler


Zeytin hasadının ardından davetlilere ikramlarda bulunuldu ve şenliğin devam edeceği zeytinyağı fabrikasına gidildi. Ağaçlardan toplanan yüzlerce kilo zeytin meyvesi, protokol mensupları tarafından, modern zeytinyağı fabrikasında zeytinyağı haline getirilmek üzere boşaltıldı. Tüm davetliler, daha sonra makinelerden geçen zeytinlerin zeytinyağına dönüşme aşamalarını izledi. El değmeden sıkımı yapılan, 2017-2018 hasat yılının ilk sızma zeytinyağları, davetlilere ikram edildi. Tadım bardaklarında zeytinyağını içen katılımcılar, yeni mahsul yağın kaliteli olduğunu ifade etti.


Şenlik programı, fabrika kompleksinin çok amaçlı alanında devam etti. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunmasıyla başlayan programda, Burhaniye Belediye Başkanı Necdet Uysal konuşma yaptı. Başkan Uysal, “Bölge halkımızın yüzde 70’inin yaşam biçimi ve kültürü zeytincilik üzerinedir. Zeytin, bu halkın, ailelerin ve çocuklarının geleceğidir. Zeytinimiz dini kitaplara da geçmiş. Öyküsünü hepimiz biliriz. Ölmez ağacımız olan zeytinimiz bizim için çok değerlidir. Bu bakımdan bugün burada bu şenliği düzenleyenlere ve katılımcılara teşekkür ediyorum. Mahir ağabeyimiz ve ailesinin bu konudaki emekleri yadsınamaz. Zeytinimizi bugün toplayıp buraya getirdik. Makinamızda sıktık ve ilk zeytinyağı meyvemizi de içtik. Zeytinimizin, zeytinyağımızın her yerde tanıtılması çok önemli. Biz tanıtımdan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. Bunun için girişimlerimizi sürdürmeliyiz” diye konuştu.



"600 yıldır zeytin ağaçlarımız meyve veriyor"


Ardından Dr. Ümit Aktaş, katılımcılar için hazırladığı ‘Zeytin ve Zeytinyağı’ konulu panelini gerçekleştirdi. Zeytin ağacının ölümsüz olduğuna vurgu yapan Dr. Aktaş, “Sevgili Manisalı ailesine teşekkür ediyorum. Bu bölgede 3 yıldır zeytin hasat şenliği yapıyoruz. Ben ne kadar zeytinin faydaları hakkında konuşmalar yapsam da, zeytinin nasıl hasat edildiğini, nasıl sıkıldığını, zeytin hastalıklarını, mücadelesini, yani tarlada işin nasıl yürüdüğünü ben onlardan öğrendim. Osmanlı Devleti’nin ardından bizim cumhuriyetimiz devam ediyor ve zeytin ağaçlarımız yaşamaya devam ediyor. Bugün 600 yıllık zeytin ağaçlarımızdan zeytin topladık. Bu nedenle zeytin ağacı ölmez ağaç adını taşıyor. Zeytin ağacı hiç ölmüyor. Zeytin ağacı, insanoğlu için çok büyük bir nimettir. Zeytin ağaçları, bize meyve vermeye, sağlık dağıtmaya davet edecek. Bu binlerce yıl daha böyle gidecektir” dedi.



"Yıllarca insanlara zeytin ve zeytinyağı yedirilmedi"


Dr. Ümit Aktaş, Türkiye’de 3 bin 500 adet endemik bitki olmasına karşın, İsviçre’de sadece 1 tane endemik bitki olduğunu vurgulayarak, "Bizim topraklarımızda 12 binin üzerinde bitki türü var. O yemyeşil Avrupa’da sadece 9 bin tür bitki var. Endemik bitkiler konusunda çok zengin bir ülkeyiz. Bütün İsviçre’de sadece 1 tane endemik bitki yetişiyor. Ayrıca ne kadar yeşil bir bitki örtüsü olan bir ülke. Bizim ülkemizde 3 bin 500 tane endemik bitki var ama kıymetini bilmiyoruz. Cömertçe harcıyoruz. Yıllarca zeytinyağının kıymeti bilinmedi. Zeytinin de bilinmedi. İnsanlara zeytinyağı yedirilmedi. Bize margarin, süt tozu verdiler. Balık yağı diye, ne olduğu belli olmayan bir takım yağlar yedirdiler. Yaşı müsait olanlar bunları hatırlar. Okullarda süt tozları, balık yağları dağıtılmıştı ama bizim altın değerindeki zeytinyağımız var ve çocuklarımıza zeytinyağı içirilmedi. Yemeklerimiz zeytinyağı ile yapılmadı. Zeytinyağlı diye ayrı bir yemek cinsi doğdu. Pilav zeytinyağı ile yapılmaz, etler zeytinyağı ile pişmez denildi. Niye pişmez? Margarin ile ayçiçek yağı ile pişiyor da, neden zeytinyağı ile pişmiyor? Bu konularda kocaman yalanlar söylendi" şeklinde konuştu.



"Ege’den ‘Zeytinyağlı yiyemem aman’ diye türkü mü çıkar?"


’Zeytinyağlı Yiyemem Aman’ türküsünün hikayesini de aktaran Aktaş, "Yunan Rembetiko ezgisiyle birileri sevdiğine bir türkü yapmış. Almışlar bunu ve üzerine, ‘Zeytinyağlı yiyemem aman. Basma da fistan giyemem aman’ diye söz yazmışlar. Derletmişler ve türkü olmuş. Biz de bunu bizim türkümüz diye dinliyoruz. Yahu Ege’den ‘Zeytinyağlı yiyemem aman’ diye türkü mü çıkar? Nasıl yiyemezsin. Ege’nin tarihi zeytinyağıdır. Niye böyle bir türkü çıksın? Olacak iş değil ama yapmışlar. Başka başka şeyler yapmışlar. Eskiden geç hasat yapılsın diye bahçelere bekçiler dikmişler. Yılbaşından sonra yapılsın, olgun meyve olsun denilmiş ama olgun meyve olunca asidi artıyor. Yere düşüyor, kalitesi düşüyor. Aynı olgunlaşmış şeftalinin yere düşmesi gibi. Bu da bir meyvedir. O zaman acı bir zeytinyağı oluyor. O yağı da yiyemiyorsunuz. Çocukluğumuzda evimize zeytinyağı alındığı zaman ağır kokardı. Kötü kokardı. Kimse yemek istemezdi. Annem babam da ayçiçek yağına bayılırdı. Kokusuz ve ucuz. Bugün hala ucuz ayçiçek yağı ama zeytinyağının yanına bile yaklaşamaz. Kesinlikle mukayese bile edilemez ikisi. Zeytinyağı dünyanın en iyi yağıdır. Hiçbir yağ ile karşılaştırılamaz” şeklinde konuştu.



"Dünyada doktorlara beslenme ile ilgili ders verilmiyor"


Dünyanın hiçbir ülkesinde doktorlara beslenme ile ilgili 1 saat bile ders verilmediğini iddia eden Dr. Ümit Aktaş, “Ucuz gıda diye bir şey olmaz. Tabi gıda ucuz olsun ama sırf ucuz diye yenilmez. Ucuz gıdalar sağlık açısından size öyle problemler çıkartır ki, pahalıya patlar. O yüzden ucuzunu değil, sağlıklısını aramak zorundayız. Beslenme yanlış ise sağlıklı olamazsın. Hastalanınca iyileşemezsiniz. Bugün kendisine modern tıp diyen ekol, dünyanın her yerinde, Türkiye’de, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da bile beslenmeyi hiçbir şekilde ders olarak doktorlara okutmamaktadır. Doktorlar, dünyamızda tıp fakültelerinde 1 saat bile beslenme dersi okumazlar. İhtisasta da okumazlar. Doktorlar beslenme bilmeden mezun olurlar. Modern tıp, ’İnsanlar yıllardır kendi kendine beslendi, bizi ilgilendiren hiçbir şey yok’ der. Zaten olaya sadece protein, yağ, karbonhidrat ve kalori hesabı üzerinden yaklaşırlar. Diyetisyene sadece şişmanlayınca gidersiniz. Size kalori hesabıyla bir diyet verir. Olay bu kadar basit değil aslında. Beslenme de başka faktörler de var. Vücudumuzu 10 trilyon hücre oluşturuyor. 10 trilyon hücrenin 10 katı kadar da probiyotik bakteri taşıyoruz. 100 trilyon probiyotik bakteri var vücudumuzda. Bu bakteriler olmadan biz sağlıklı yaşayamıyoruz. Bağırsaklarımızda bulunan bu bakteriler, bağışıklık sistemimizin iç savunma duvarıdır. Bunlar bize gen transferi yapıyorlar. Bunları artık dünya bilimi açıkladı. Yaklaşık 8 milyon protein kodlayan genimiz var. Bağırsaklarımızda sinir sistemi de var. İkinci beyin diyoruz bağırsaklara ve beynimizle hep iletişim içindeler” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli DTO meyve ve sebze ürünleri sektörüne yeni bir yön çiziyor Denizli Ticaret Odası (DTO) “Dondurarak kurutma, bahçe ürünlerinin muhafazası ile meyve ve sebzelerinin ulusal uluslararası pazarlanması” konulu bir konferans gerçekleştirdi. DTO Başkanı Uğur Erdoğan, yeni yatırımların ve ihracatçılar kervanına katılmak isteyen işletmelerin önünü açmak için büyük çaba harcadıklarını vurguladı. DTO Meclis Salonu’ndaki “Dondurarak kurutma, bahçe ürünlerinin muhafazası ile meyve ve sebzelerinin ulusal ve uluslararası pazarlanması” konulu konferansın açış konuşmasını DTO Başkanı Uğur Erdoğan yaptı. Ülkenin 9’uncu ihracatçı sanayi şehri olan Denizli’nin gıda, tarım ve hayvancılık sektöründe de söz sahibi olduğuna dikkat çeken Başkan Erdoğan, “Denizli’miz, her ne kadar ülkemizin en büyük ihracatçı sanayi şehirlerinden biri olarak tanınsa ve anılsa da tarım sektöründeki varlığı ve yatırımlarıyla da adından sıkça söz ettiren bir şehirdir. Gıda, tarım ve hayvancılık sektöründeki potansiyelimizin yanında girişimlerimiz, yatırımlarımız ve başardıklarımızla da biliniyor ve takdir ediliyoruz. Ege Bölgesi’nde tarımın merkeziyiz... Son teknoloji seralarımız ile işletmelerimizin bulunduğu tarım ve hayvancılık sektörümüzün yanı sıra kuruyemiş sektöründeki yatırımlarımızla ve tüm Türkiye’ye de satışını yaptığımız kuruyemiş işleme makinaları ihracatımızla, bölgemizde öncü bir iliz. Ticarete konu 130’un üzerinde tarım ürünü yetiştiriyoruz. Bunlardan 70 çeşidini, ihracat olarak 76 farklı ülkeye göndermekteyiz. En çok kekik, üzüm, kiraz, elma ve nar üreten şehrimiz, bazı ürünlerde Türkiye’nin ihtiyacının neredeyse tamamını karşılamaktadır. Tüm dünyada üretilen kekiğin yüzde 75’i, Türkiye’mizdeki üretimin ise yüzde 90’ı, Denizli’mizdendir. Ayrıca ülkemizdeki leblebi üretiminin yüzde 85’ini Denizli’miz karşılamaktadır. Aynı zamanda lavanta üreten ve bunu sanayileştiren bir şehiriz. Bunların yanında Avrupa’nın en büyük çiğ süt ve damızlık üreticisi, Türkiye’nin en büyük yem fabrikası ile en büyük süt ve süt ürünleri markalarından 1’i, Denizli’mizdedir. Su ürünleri ile arıcılıkta da önemli bir yerdeyiz. Denizli’miz 26 farklı sektörde, 2 bin 905 ürün grubunda 185 ülkeye ihracat yapan önemli bir değerdir. 333 milyon dolarlık bir tarım ihracatı var. Denizli’de 2 bin 940 çeşit bitki yetişiyor; bunlardan 50’si sadece bize özgü. Bunun kıymetini iyi bilmeli” dedi. “Meyve ve sebze ihracatımızı, artırmak istiyoruz” 4 yıl önce Sarayköy Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde bitki üretim tesisi kurulması amacıyla yatırımcı kuruluşlara arsa tahsis belgelerini dağıttıklarını ve seracılık faaliyetlerini desteklediklerini de belirten Başkan Erdoğan, “Onlar artık işinin başındalar ve işletmeleri her geçen gün daha da büyüyor. Şimdi yeni yatırımların önünü açmak için çaba harcıyoruz. Dondurarak kurutma, bahçe ürünlerinin muhafazası ile meyve ve sebzelerinin ulusal ve uluslararası pazarlanmasını canlandırmak ve bu alandaki ihracatımızı artırmak istiyoruz. Bugünkü konferansımızın ana amacı da budur. Emek veren, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. “Savaşlar, bundan sonra petrol ve değerli madenler için değil su ve gıda için olacak” Günümüzde gıda ve sağlıklı beslenmenin ne derece değerli olduğunu ve stratejik bir hale geldiğini herkesin gördüğünü de ifade ederek Erdoğan, “İnsanoğlu, bir zamanlar topraklarını genişletmek için, hemen ardından petrol ve değerli madenler için, geçen yüzyıldan itibaren de su için özellikle de temiz su kaynakları için savaştı. Bu yüzyılda ve gelecekte ise savaşlar gıda güvenliği için olacaktır! Onun için dünyanın en büyük ülkeleri ile ekonomileri, en büyük kaynakları kullanarak en geniş kadroları kurdular; ülkelerinin hiçbir yere bağımlı kalmadan gıda ihtiyacını karşılayabilecek son sistem teknolojiler ortaya çıkarmak ve geliştirmek için durmaksızın çalışıyorlar. Türkiye de büyük bir ülke olmak istiyorsa bu alanda da yerini almalı” şeklinde konuştu. “Denizli’deki tarım faaliyetlerini önemsiyoruz” PAÜ Ziraat Fakültesi’nin hem şehire hem de sektöre çok büyük katkılar sağlayacağını dile getiren. Rektör Kutluhan, “Denizli sanayi ve turizm şehridir ama aynı zamanda önemli bir tarım şehridir. Denizli’de okuyup bugünlerde ülke yönetimine katkı sağlayanların ayağı, mutlaka tarla bahçeye değmiştir. Dolayısıyla, tarım hayati bir kaynaktır ve çok önemlidir. Düne kadar tarıma önemsemeyen ülkeler, bugün artık stratejik planlarında yer veriyorlar. Üniversitemizdeki Ziraat Fakültemiz, açıldıktan sonra çok büyük işler yaptı, yapıyor. İlçe ilçe Denizli tarımını ele alıyoruz. Nasıl kolay yetiştirebiliriz? Nasıl bunu sunabiliriz? Bunların araştırmalarını ve çalışmalarını yapıyoruz. Diğer taraftan Çal, Çameli ve Acıpayam’daki arazilerimizde de üretimler yaparak Denizli’mize katkı sağlıyoruz. Tarımda çok emek harcayarak ürettiğimiz ürünlerin maalesef karşılığını alamıyoruz. Bu toplantı, ürünlerin değerlendirilmesi noktasında hepimize ışık tutacak ve yeni bir yaklaşımla bu işlere yön verecektir. Denizli’nin tarımsal ürün çeşitliliği çok büyük, hatta Denizli bu anlamda bir cennettir. Tarıma daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Biz de üniversite olarak üzerimize düşeni yapmak istiyoruz. Bu konferans için başta Denizli Ticaret Odamız ve Başkanımız Uğur Erdoğan olmak üzere ilgili dernek ve kurumlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. “Ürünlerimizi, pazarlara ulaştırmak zorundayız” Soğutma, Muhafaza, Taşıma Bilimleri ve Sanayicileri Derneği (SOMTAD) Başkanı, Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Bahçe Bitkileri Bölümü’nden Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Türk de ürünlerin tüketicilere ulaşıncaya kadar çok ciddi kayıplar yaşandığına, bu konuda çeşitli önlemler alınması gerektiğine işaret etti. Türk, “Denizli tarımı, üniversitenin desteği ile daha da geliştirecektir. Bizler SOMTAD olarak Denizli tarımını bir adım daha ileriye götürmek, sizleri yeni teknolojilerle tanıştırmak için buradayız. Bilim, tarım ve teknolojiyi birlikte ele alarak gıdanın korunması ve daha iyi sunulması için ülkemize ve dünyamıza katkı sağlamak istiyoruz. Dünya nüfusunun 2050 yılında 12 milyara ulaşacağına dair öngörüler var. Bu sebeple gıdamızı yüzde 60 artırmamız gerekiyor. Su kaynaklarını da yüzde 20 daha az kullanmak zorundayız. Araştırmacılar, bu konuda ciddi anlamda çalışmalar yapıyor. Acil önlem almamız gereken konulardan biri de üretilen ürünlerin tedarik zincirinde kaybolmasıdır. Dünyada 1,3 milyar ton ürün israf ediliyor. Türkiye’de ise 60 milyon ton üretim var. Bunun yüzde 25’i yani 15 milyon tonu israf oluyor. Sebze ve meyveyi hızla yurt içi ve yurt pazarlara ulaştırma anlamında ciddi önlemeler alıp hasattan sofraya ürünlerimizi iyi bir şekilde ulaştırmamız gerekmektedir. Dernek olarak hasat muhafaza çalışmalarımız var, bunları sizlerle de paylaşmak istiyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye’den Avrupa Birliği’ne ihraç edilen ilk süt ürünü Denizli’den” İl Tarım ve Ormancılık Müdür Yardımcısı Şehla Akpınar ise pandemi, savaşlar ve iklim krizlerinin güvenli üretimin ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardığını ifade etti. Akpınar, “Bakanlığımız; tarladan sofraya, çiftlikten çatala güvenli ve sürdürülebilir gıda temini için çalışmaktadır ve çeşitli projeler üretmektedir. Ancak bu sadece kamunun tek başına mücadelesiyle başarılı olabileceği bir konu değildir. İş birliğine ihtiyaç vardır. Bakanlığımız, Tarımsal Üretim Planlaması ile ilgili vizyon bir projeyi de hayata geçirdi. Bu kapsamda, iklim değişiklikleri göz önüne alınarak tarımsal üretim, bitkisel ve hayvansal üretimle ilgili planlamalar yapılması, üretimin bu planlamalar çerçevesinde sürdürülmesi ve ürünlerden katma değer elde edilmesi hedeflenmektedir. Diğer taraftan Denizli’nin tarım ve hayvancılık olarak ülkemize çok ciddi katkıları vardır. Sanayiye arz edilen çiğ süt sıralamasında Denizli, tüm Türkiye’de beşinci sıradadır. Avrupa Birliği’ne ihraç edilen ilk süt ürünün Denizli’den olması da gurur vericidir. Gıda takviyesi ihracatında ise Türkiye 2.’siyiz. Denizli hem bitkisel ve hayvansal üretimde hem de ürünlerin işlenerek katma değer elde edilmesinde, çok önemli bir şehirdir. O nedenle, bu tür bir organizasyonun da Denizli’de olması çok değerlidir. Emeği olanlara teşekkür ederiz” diye konuştu. 8 farklı sunumda, A’dan Z’ye sektördeki yenilikleri anlattılar Büyük ilgi gösterilen Dondurarak Kurutma, Bahçe Ürünlerinin Muhafazası İle Meyve ve Sebzelerinin Ulusal ve Uluslararası Pazarlanması Konferansımızın öğleden önceki ilk bölümünde, öncelikle Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu İl Koordinatör Vekili Bilal Taştepe, sektöre yönelik devlet destekleriyle ilgili IPARD Programı Destekleri hakkında bir bilgilendirmede bulundu. Sonrasında konferansın Gıdaların Korunmasında Yeni Teknolojik Gelişmeler kısmına geçildi. Arda Sökmen ile Serkan Kılıç Dondurarak Kurutma Teknolojileri, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Ziraat Fakültesi’nden Dr. Burak Erdem Algül ise Bahçe Ürünlerinin Muhafazasında Yeni Teknolojik Gelişmeler, ADÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Renan Tunalıoğlu Ülkemiz Meyve ve Sebzelerinin Ulusal/Uluslararası Pazarlanması ve Geleceği, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Aydın İncirliova İncir Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Duygu Çıtak Birol da Yeşil Mutabakat ve Karbon Ayak İzi konulu birer sunumda bulundular.
Eskişehir Çifteler, Günyüzü ve Sivrihisar ilçeleri kanola çiçekleriyle sarıya boyandı Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hazırlanarak hayata geçirilen proje ile Çifteler, Günyüzü ve Sivrihisar ilçeleri kanola çiçekleriyle sarıya boyandı. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından uygulanmakta olan Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi (TAKEP) kapsamında yaklaşık 3 yıldır Eskişehirli çiftçilere tohum tedariki noktasında destek sağlanmakta ve projeler yüzde 50 ile 75 aralığında hibe desteği sağlanarak gerçekleştirilmektedir. Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürü Ender Muhammed Gümüş, Çifteler İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali İhsan Söker ve Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Nizamettin Çetiner hayata geçen projenin sonuçlarını yerinde görmek için çiçek açan kanola tarlalarında incelemelerde bulundu. Yapılan inceleme sonucunda, projenin başarılı olduğu görüldü. Kanola tarlalarından yüksek verim elde edilmesi bekleniyor. Bu başarı, çiftçiler ve il/ilçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkililerinde memnuniyet oluşturarak gelecekte kanola üretiminin geliştirilmesi adına umutlandırdı. Konuyla ilgili açıklamada, "Projeler uygulanırken özellikle ekilmeyen veya nadasa bırakılan alanların etkin kullanımlarının sağlanması, çeşitli nedenlerle ÇKS kaydı yaptıramayan ve destekleme ödemelerinden istifade edemeyen çiftçilerimize destek sağlanması; sel, dolu, kuraklık gibi doğal afetlerden etkilenen çiftçilerimize yardım eli uzatılması, şehit-gazi yakını gibi çiftçilerimize destek olunması noktasında çeşitli hususlar gözetilerek hibe destekleri verilmektedir. 2024 yılı güz döneminde ilimizin iklim ve toprak özellikleri dikkate alınarak üreticilerin en çok tercih ettiği çeşitler arasından 2 ayrı çeşit seçimi yapılmıştır. Hayata geçirilen söz konusu proje kapsamında Sivrihisar İlçemizdeki 24 çiftçiye bin kilo tohumluk 2 bin dekar alana, Günyüzü İlçesinde 63 çiftçiye 2 bin 30 kilo tohumluk 5 bin 75 dekar alana, Çifteler İlçesinde 13 çiftçiye 130 kilo tohumluk 260 dekar alana ekilmek üzere teslim edildi. 2024 Yılı TAKE Projesi Kapsamında “Sivrihisar, Günyüzü ve Çifteler İlçelerini Kanola Çiçekleriyle Sarıya Boyuyoruz Projesi” adı altında toplam bütçesi 1 Milyon 264 Bin TL olmak üzere, 948 Bin TL Bakanlık bütçesi, 316 Bin TL çiftçi bütçesi ile 3 bin 160 kilo kanola tohumu 100 çiftçiye, 7 bin 335 dekar alana ekilmek üzere teslimi gerçekleştirilmiştir" denildi.
Diyarbakır Güneydoğu ‘toz taşınımı’ etkisi altında: Uzmanı uyardı, ciddi kriz oluşabilir Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, toz taşınımı etkisi altında olan Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Batman için uyarıda bulundu. Prof. Dr. Şenyiğit, “Dünyada hava kirliliğinden yılda 7 milyon insan ölmektedir. Bunun 4 milyonu bu şekilde toz taşınımı, dış hava kirliliğinden olmaktadır. Türkiye’de de, bu rakamın 30 bin civarında çok iyi olduğunu biliyoruz. Ciddi anlamda kriz oluşabilir” dedi. Kuzey Afrika ve Suriye üzerinden gelen toz taşınımı, Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Batman’ı etkisi altına aldı. Görüş mesafesinin düştüğü bu kentlerde, uzmanı dışarı çıkmak zorunda olanları ve kronik rahatsızlığı olanları uyardı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine, toz taşınımının dünya için çok gerekli olan bir doğa olayı olduğunu söyledi. Toz taşınımı ile Afrika’dan, Sahra Çöllerinden, Avusturalya’dan, Orta Asya’dan gelen tozların bütün dünyaya yayılmakta olduğunu, bunun bir nevi gübre görevi görmekte olduğunu belirtti. Okyanuslara kadar gitmekte olduğunu aktaran Şenyiğit, “Planktonların da bu gelen minarelerden beslendiğini biliyoruz. Ancak dünyamız için çok elzem olan bu olay, belli bir miktarı aştığı zaman ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Yılda 2 milyar ton civarında toz taşınımının olduğunu belirtmek isterim. Döngünün devam etmesi için de bunun olması gerekiyor. Ancak özelikle Ortadoğu bölgesi bundan çok etkilenmektedir. Ortadoğu bölgesi içinde de Güneydoğu Anadolu bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi dünyada en fazla etkilenen yerler olarak kabul edilmektedir. Tüm Güneydoğu Anadolu bölgesiyle beraber İç Anadolu bölgesinde Konya, Karaman, Niğde ve Nevşehir illeri bundan ciddi anlamda etkilenmektedir. Dolayısıyla bölge insanlarının çok dikkatli olması gerekmektedir” dedi. “Özelikle alerjik hastalığı olanların, akciğer hastalığı olanların, bundan ciddi anlamda etkilendiğini çok iyi biliyoruz” “Genellikle kabul edilen miktar esasında Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bize belirttiği miktar 24 saatlik ortalamanın aslında 50 milkologram metreküpte bunu geçmemesi lazım” diyen Şenyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yılda da ortalama en fazla 35’ten fazla bunun aşılması gerekiyor. Ancak, bugün için Diyarbakır’da ölçülen değerin bunun çok yüksek olduğu, 242 mikrogram metreküp olduğunu, normalin çok çok üstünde, Mardin’de, Diyarbakır’ın dahi iki kat üstünde olduğunu ve değerin 46 civarında olduğunu, Batman’da da, 69 olduğunu vurgulamak isterim. Mardin, Diyarbakır, Batman’da yaşayanların bu konuda çok çok dikkatli olması gerekmektedir. Özelikle alerjik hastalığı olanların, akciğer hastalığı olanların, bundan ciddi anlamda etkilendiğini çok iyi biliyoruz. Fakat ilginçti, Afrika’da yapılan çalışmada menenjit ile bu toz taşınımının bir etkileşimi olduğu ispatlanmıştır.” “Dünyada hava kirliliğinden yılda 7 milyon insan ölmekte” Dünyada hava kirliliğinden yılda 7 milyon insan ölmekte olduğunu aktaran Prof. Şenyiğit, “Bunun 4 milyonu bu şekilde toz taşınımı, dış hava kirliliğinden olmaktadır. Türkiye’de de, bu rakamın 30 bin civarında çok iyi olduğunu biliyoruz. Ciddi anlamda kriz oluşabilir. Bu dönemde mümkünse dışarı çıkmayın. Çıkmanız gerekiyorsa, lütfen maske ile çıkın. Çıktığınız zaman eğer şikayetleriniz artıyorsa mutlaka bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurun” şeklinde konuştu. Mardin Mardin’in Kızıltepe ilçesinde tedbir amaçlı maskeyle dışarı çıkan Şükrü Eren, maske takmak zorunda olduğunu, tozların alerji yaptığını kaydetti. Eren, “Bütün vatandaşlarımızı da uyarıyorum, mutlaka maske taksınlar. Maskesiz dışarı çıkmasınlar. Çünkü kokuya, toza alerjisi olanlarda akciğerlerde bronşlarda bir çok hasara neden oluyor. Onun için maske takmanın çok faydası var" diye konuştu.