YEREL HABERLER - 19 Mart 2017 Pazar 17:26

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan Bartın’da

A
A
A
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan Bartın’da

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, Bartın’da sanayiciler, kadın ve genç girişimlercilerle düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, Bartın’da sanayiciler, kadın ve genç girişimlercilerle düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi.


Bartın Öğretmenevi’nde gerçekleşen kahvaltıya parti teşkilatı, Bartın Ticaret Odası Yönetim Kurulu, Genç Girişimciler ve Kadın Girişimciler katıldı. Kahvaltıda konuşan Karaaslan, “15 Temmuz darbe girişiminin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ’Biz uzlaşmaya varız’ diyerek bize kapıyı açtı. Açılan kapı ile birlikte süreç yeniden başladı. Bana göre Türkiye’nin en büyük problemlerinden birisi hayata, geleceğe çok sığ taraftan bakan bir ana muhalefet partisi. Gönül isterdi ki o da uzlaşmanın bir parçası olsaydı, fikrini söyleseydi. Bir tane öneri sunsaydı ama hep ’olmaz’ ve ’hayır’ dedi. Bu hayırcı zihniyet aslında Türkiye’nin gelişimi önündeki en önemli engellerden biri maalesef. Ben iktidar partisinden biri olarak muhalefetin hayata baktığı o daracık pencereyi Türkiye için çok büyük kayıp olarak görüyorum. Biz MHP ile bu ülkenin geleceğini aydınlık yarınlara ulaşma azmini ve iddiasını destekleyecek bir güçle yola başladık" dedi.



“Milleti anlamadıkları kesin”


Bu zamana kadar halkla iç içe ve koordinasyon içinde olduklarının altını çizen Karaaslan, "Recep Tayyip Erdoğan gibi halkıyla milletiyle tek yürek olmuş bir lideri tek adamlıkla suçlarsanız buna herkes güler geçer. Eğer bir lider ben geleyim ama seçimle geleyim diye zorluyorsa, ben geleyim, seçimle geleyim ama beni 2 dönemle sınırlayın, 2 dönemden sonrada Cumhurbaşkanlığı yapamayayım diyorsa ve siz hala onu tek adamlıkla itham ediyorsanız kusura bakmayı buna herkes güler. Eğer bir lider benim şu anda yetkim çok fazla, ama millete karşı, yargıya karşı sorumluluğum yok. Beni sınırlandırın. Bana değil, bütün Cumhurbaşkanlarına sınırlama getirin diyorsa kusura bakmayın. Kimse inanmaz boş laflara. Ama bu milleti ne zannettiklerini bilmiyorum. Ama anlamadıkları kesin. Bizim milletimiz konuyu anladı. 18 maddenin hepsini çözdü” diye konuştu.



“Hep en güzelini istedik”


Bu güne kadar millet için hep en iyisini istediklerini de ifade eden Karaaslan şöyle devam etti: Hep en güzelini istedik. Bu millet en iyisine layıktır dedik ve onun gereğini yaptık. Yapamazsınız denen her şeyi yaptığımız gibi, hayır denen her şeyi de yaptık. İyiki ede yapmışız. Şimdi o hayırcılar bizim yaptığımız her şeyi kullanıyorlar ama helali hoş olsun. Güle güle kullansınlar. Sonuçta onlarda bu ülkenin vatandaşı. Biz hizmetlerimizi yapmaya devam edeceğiz. Milletin dışında hiç kimseyi dinlemeyeceğiz. Milletin ne dediğini oracağız. Millet bize ne dediyse yapmaya devam edeceğiz.”


Karaaslan ziyaretlerine daha sonra parti teşkilatı ile Mardin’in Dargeçit mevkiinde şehit olan Uzman Onbaşı Cem Kanbur’un Muratbey Köyü’ndeki evini ziyaret etti. Karaaslan, Şehidin mezarını da ziyaret ederek dua etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Eşi boşanmak isteyince evi ateşe verdi Bursa’da boşanma aşamasındaki eşinin evini ateşe veren koca, eşini arayarak ’evin yanıyor git kurtar’ dedi. Yangın sonrası 5 katlı bina tahliye edildi. Olay, merkez Nilüfer ilçesi Kızılcıklı Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, uzun süredir şiddetli geçimsizlik yaşayan M.A. (30) ile N.Ö.A. (26) ayrı yaşamaya başladı. Boşanmak istediğini kocası M.A.’ya ileten N.Ö.A., eşi tarafından büyük bir tepkiye maruz kaldı. Evden ayrılan M.A., eşyalarını da alarak annesinin yanına yerleşti. Geçen süre zarfında eşini ikna edemeyen öfkeli koca M.A., gece saat 02.00 sıralarında birlikte yaşadıkları evin önüne geldi. Çarşafları yakarak evi ateşe verdi Evde kimsenin bulunmadığı gören M.A., evdeki çarşafları ateşe verdi. Kısa sürede tutuşan çarşaflar tüm evi sardı. Gece yarısı neye uğradığını bilmeyen tüm apartman sakinleri tahliye edildi. Tüm binayı dumanlar sararken bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kendisinden ayrılmak isteyen karısını arayarak evin yandığını haber etti Evin içerisini alevler kaplarken, kendini dışarı atan M.A., telefon ile kendisinden boşanmak isteyen eşini arayarak ’Evin yanıyor. Git kurtar’ dedi. Olay yerine gelen Nilüfer Suç Önleme ve Soruşturma (SÖS) Büro Amirliği ekipleri şüpheli M.A.’yı olaydan kısa bir süre sonra kaçarken, kıskıvrak yakaladı. Emniyete götüren M.A., işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Eşiyle kendisinin kalp pili olduğunu ve canlarını zor kurtardığını söyleyen üst komşu Süleyman Hancıoğlu, "Gece 2-3 sıralarında gürültüye uyandık. Ayrılmak istemiş eşi, kocası ayrılmak istememiş. Evi yakmış ve kaçıyor. Dumanlar çıkınca çıkamadık bizde. Hanımında benim kalp pili var. Bir türlü dışarı çıkamadık. Herkes uyku sersemi olduğu için kimse ne yapacağını bilmiyor. Bütün bina duman içerisinde kaldı. Bina oturulacak gibi değil. Zehirleniyorduk. En çok zararı da ben gördüm" dedi.
İzmir ‘Deprem kara kutu sistemi’ afet esnasındaki 4 risk faktörünü engelleyecek İzmir’de Türk Mühendislerden oluşan bir ekip, ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ projesini geliştirdi. Geliştirilen proje ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında risk oluşturacak 4 faktör engellenerek; muhtemel tehlikelerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. İzmir’de Türk Mühendislerin yer aldığı 10 kişilik bir ekip, uçaklarda bulunan ve uçağın düşmesini engelleyen ‘kara kutulardan’ esinlenerek ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ni geliştirdi. Geliştirilen sistem ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında oluşacak 4 risk faktör tespit edilerek, muhtemel tehlikelerin engellenmesi amaçlanıyor. Sistem sayesinde, binada bulunan kişilerin yerleri de daha önceden kayıt altına alınıp, bu veriler Afet Koordinasyon Merkezi’ne iletilecek. Bu sayede enkaz altında bulunan kişilerin hayatta kalması hedefleniyor. Veriler araştırmacılarla ücretsiz paylaşılacak Projenin çıkış aşamasını anlatan 9 Eylül Üniversitesi Deprem Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Zafer Akçığ, “Ülkemizin yüzde 90’ı deprem bölgesi. Kentsel dönüşümü de tamamlamak için çok uzun bir süreye ihtiyaç var. Depremden kaçamıyoruz, şimdilik yıkımlardan da kurtulamıyoruz. O zaman tespit ettiğimiz önemli bir aksaklık 6 Şubat depremlerinde çıktı. İnsanlar enkaz altında canlı olarak kalıp, maalesef ilk 72 saat ulaşılamadığı için ‘onları nasıl kurtarırız?’ ‘nasıl canlı çıkarabiliriz? fikrini düşündük. Projede hem deprem öncesi hem sırası hem de sonrası var. Öncesinde, daha iyi yapılacak mikro bölgeleme ve çalışmaları, bilimsel verilere ışık tutacak bilgileri elde ediyoruz. Bu bilgileri araştırmacılar yararlanabilsinler diye kamuoyuyla ücretsiz paylaşıyoruz. Deprem anında ise eğer bina yıkılmadıysa, deprem büyüklüğüne göre bir ölçek belirliyoruz” dedi. 4 risk faktörüne müdahale ediyor İki tane kara kutunun bulunduğunu aktaran Akçığ, “Bu kara kutulardan bir tanesi zeminde, bir tanesi çatıda. Aşağıdaki kara kutunun; depremi algıladığı zaman yaptığı dört tane işlem var. Önce alarm veriyor. Sonra suyu kesiyor. Daha sonra doğalgazı kesiyor. İlk planda asansörleri stabil hale getirip insanların orayı kullanarak sıkışmamaları için onları park haline getiriyor. En sonunda ise ana vanadan apartmana kalan mesafedeki doğalgazı kesiyor. Dolayısıyla yangın ve su basması gibi tehlikelerinde önüne geçmiş oluyoruz” ifadelerine yer verdi. Canlıların yerini tespit ediyor Sistem beklediğini ve binada bir yıkım yoksa 10 dakika sonra tekrar çalışır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Akçığ, şunları kaydetti: “Cihaz bir yıkım algıladığı zaman, her ihtimale karşı bir tane de çatıda aynı özellikleri taşıyan bir aparatımız daha var. Ne olur ne olmaz düşüncesiyle aşağıdaki kara kutu kendini kapatıyor ve görevini yukarıdaki kara kutuya devrediyor. Her dairede sensörlerimiz var. Yukarıdaki kara kutu o sensörlerle devreye giriyor. Kara kutular insan nefesine ve nem basınç değişimlerine, karbondioksit tüketimine duyarlı. O nedenle canlı olma ihtimali olan yerleri ve paralelde GPS’leri de içinde olduğu için yaklaşık 25-50 santim hata payı ile canlıların yerini bulup aşağıya gelen kurtarma ekiplerine bilgi veriyor. Baygınlar da olabiliyor. Onların da yerleri tespit edilebiliyor.” Prof. Dr. Akçığ, sistemin enerjisini kendi kendine sağladığını belirterek, 72 saate kadar da dayandığını ifade etti. Sözlerini sürdüren Akçığ, sistemin dayanıklılığını 98 saate kadar çıkarma çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi. Binaya giren ve çıkan kişi sayısı kayıt ediliyor “Sistem dahilinde daha önceden yapılan çalışmalarla, yapıdaki kişi sayıları da baştan belli” diyen Akçığ, “Giriş-çıkışlardan dolayı gelen ve çıkanların sayısından apartmanda kimlerin olduğunu biliyoruz. Örneğin deprem bir tatil zamanı olduysa, bir iş hanı önceliğini yitiriyor. Bu da çok sayıda insanın binada olmamasından kaynaklanıyor. Öncelikle nerede yoğunluk var onları bulmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “Öncelik canlılar ve baygınlar” Deprem sırasında önceliğin canlılar ve baygınlar olduğunu ifade eden Zafer Akçığ, sözlerine şunları da ekledi: “Dolayısıyla 72 saat veya 96 saatten sonra canlı kavramı ortadan kalktığı andan itibaren de amacımız naaşları bütün çıkarabilmek. Enkazdan kol bacak parçalarının çıkmasını asgariye indirmek için çabalıyoruz. Bu çalışmaların temelinde yatan ana fikir de budur.”