GENEL - 26 Aralık 2020 Cumartesi 13:21

Kenan Yavuz Etnografya Müzesi “Avrupa Yılın Müzesi” ödülü finalisti oldu

A
A
A
Kenan Yavuz Etnografya Müzesi “Avrupa Yılın Müzesi” ödülü finalisti oldu

Dünyadaki en prestijli müzeleri belirleyen European Museum Forum (EMF) tarafından her yıl düzenlenen “Avrupa Yılın Müzesi Ödülleri” (European Museum of the Year Award/EMYA) yarışmasında Bayburt’un Beşpınar köyünde kurulan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi finalist oldu.

Dünyadaki en prestijli müzeleri belirleyen European Museum Forum (EMF) tarafından her yıl düzenlenen “Avrupa Yılın Müzesi Ödülleri” (European Museum of the Year Award/EMYA) yarışmasında Bayburt’un Beşpınar köyünde kurulan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi finalist oldu.


Avrupa Konseyinin himayesinde, müzeciliğini geliştirmek, kurumsal ve profesyonel yapılarına katkı koymak, tanıtmak ve teşvik etmek, özgün müzeleri görünür kılmak amacı ile 1977 yılında kurulan EMF/EMYA, etnografya müzeciliğinde yeni bir yaklaşım getiren Kenan Yavuz Etnografya Müzesini, 2021 yılı Avrupa’nın finalist müzeleri arasında belirledi.


Doğup büyüdüğü köyü olan Bayburt’tun Beşpınar köyünde işadamı Kenan Yavuz tarafından, 4500 metrekare kapalı, 10.500 metrekare açık alan olmak üzere, toplam 15000 metrekare alan üzerinde kuruldu. 2013-2019 yılları arasında Kültür Evi olarak hizmet veren müze, gelişimini büyük ölçüde tamamlayarak 2019 yılında “Resmi Özel Müze” statüsü kazandı. Müze, küresel salgına rağmen 2020 yılı yaz aylarında 12 bin ziyaretçi tarafından ziyaret edildi.


Müzenin Kurucusu Kenan Yavuz bu gelişmeden büyük heyecan duyduklarını belirterek, “Kadim Bayburt topraklarında, kendi doğup büyüdüğüm köyümde, Anadolu’nun unutulmaya yüz tutan güzelliklerini günümüze ve geleceğe taşımak amacı ile kurduğumuz müzenin, uluslararası alanda kabul görmesi bizim için gurur verici ve teşvik edici bir gelişme oldu. Kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi gün yüzüne çıkarmak suretiyle yeniden yaşama kazandıran, geleceğe aktaran ve tarihi miras ile buluşturan bir mekan oldu müzemiz. Zaman-mekan ilişkisi içinde, dünyada özgün bir müze olmak iddiamızın, böylesine prestijli bir süreçte kabul görmesinden gurur duyduk" dedi.


“Deneyime Dayalı Kültür Turizmi"


Amaçlarının müzecilikte bir dönüşüm gerçekleştirmek ve insanı merkeze alan, sosyo-kültürel yaşamı, müze içerisinde ziyaretçilerin dokunacakları bir yapı ile buluşturmak olduğunu vurgulayan Kenan Yavuz, bu kapsamda bugüne kadar birçok etkinlik düzenlediklerini dile getirdi. Müze ile bütünleşmiş bir şekilde inşa ettikleri butik otel “loru han” projesini 2021 Haziran ayında hizmete açmayı planladıklarını söyleyen Kenan Yavuz; bölge kültürünün ve tarihi dokusunun yaşanacağı konaklama tesisi sayesinde, uzak yerlerden gelmiş gezginleri ağırlamak ve Bayburt kültürünü tanıtmak imkanı bulacaklarının altını çizdi.


Kenan Yavuz sözlerine şöyle devam etti: “Müze ve konaklama tesisimiz ile ziyaretçilerimizi sistematik olarak etkinlikler ile buluşturacağız. Pandemi sonrası önem kazanan deneyime dayalı kültür turizm anlayışını özümseyerek, sürekli iyileştirici bir süreç içinde, kültür dünyamızın hizmetinde olmayı amaçlıyoruz. Modern yaşamın ve betonlaşmanın yuttuğu “insanı” merkeze alan, ona dokunan ve hissettiren bir müzecilik anlayışını benimsiyoruz.”


“Taşların konuştuğu mekan”


Etnografya müzelerinin genelde modern yapılar içinde etnografik eser sergilemek şeklinde hizmet verdiğine değinen Kenan Yavuz, müzeyi meydana getiren mekanları da etnografik olarak inşa ettiklerini söyledi. Köylerimizin harabe olmuş evlerinden topladıkları 3000 ton taş ve ahşap malzemeler ile 26 farklı mekan inşa ettiklerini ifade etti. Bölgemizin kimliğini yansıtan mimari yapılanmayla, kötü yapılaşmaya da karşı bir duruş sergiledik dedi.


Anadolu’nun her köşesinin ayrı bir güzellik olduğunu ifade eden Kenan Yavuz “ Bize gelen bizi yaşar” düsturu ile ifade etmek istediğimiz şey, ziyaretçilerimizin bölgemizin folklorik değerlerini, edebiyatını, şiirini, yemeğinin lezzetini, dağlarını ve ovalarını yaşayacakları bir mekanı onların hizmetine sunmaktır. Bize gelen bizi yaşar; dağlarda kuşburnu toplamak, harmanda döven sürmek, tandır başında türkü söylemektir. Dedem Korkut Masalları dinlemek, Şair Zihni ile Aşık Hicrani ile Ağlar Baba ile tanışmaktır. Soğuk kaynaklardan eğilerek su içmek, köy odasında gaz lambası ışığında sohbet etmenin hazzına varmaktır. Değerli olan her şeyi kadim kılmak suretiyle, kültürümüzün tadını ve dokusunu misafirlerimiz ile birlikte yaşamak ve yaşatmaktır.


Kültür dünyamızı gelenekten hareket ederek gelecek ile buluşturamaz isek, millet olarak hak ettiğimiz yere ulaşmamız mümkün olamayacaktır. Değişmemesi gereken güzelliklerimizin, modernitenin acımasız dişlileri arasında yok olmasına izin vermemeliyiz. Değişmesi gerekenlere açık olmak ne kadar önemli ise, değişmemesi gereken güzelliklerimizi korumaya almak da, o kadar önemli olmalıdır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Yağmurlu havalarda ıslanmak istemeyen depremzede Meriç’in sesini duyan sağlıkçı Havva’dan afetzede aileye sıcak yuva Hatay’da depremin ilk günlerinde enkaz altındaki vatandaşları yaşatmak amacıyla görev alan sağlıkçı Havva Aydanur Ertuğrul, yağmurlu havada bir daha ıslanmak istemeyen 9 yaşındaki Meriç Altunay ve ailesini sıcak yuvasına kavuşturmayı başardı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay yerle bir olmuş, 25 bine yakın insan vefat etmişti. Afetin ilk saatlerinden itibaren Türkiye’nin dört bir yanından kurtarma ekipleri ve sağlık çalışanları bölgeye yardıma koşmuştu. Antalya İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli 38 yaşındaki Acil Tıp Teknisyeni Havva Aydanur Ertuğrul, asrın felaketinin ilk saatlerinden itibaren bölgedeki afetzede vatandaşları hayata tutundurmak için mücadele etti. Sağlık personeli Ertuğrul, depremin yaralarını sarmak için kurucusu olduğu Ülkem Kitap Okuyor Derneği aracılığıyla afet bölgesine 21 çadır okul açtı ve 7 bin 700’den fazla öğrenciye 100 binden fazla kitap ulaştırdı. ATT Ertuğrul, depreme Antakya ilçesi Karaali Mahallesi’nde yakalanan 9 yaşındaki Meriç Altunay ve ailesinin isteği üzerine afetzede aileye yuva yapabilmek için çalışma başlattı. Dernek aracılığıyla Altunay ailesine ev yaptırmayı başaran Ertuğrul, 2 odası ve 1 salonu olan evi Altunay ailesine teslim etti. "Yeterli maddi destek sağladığında yıl sonuna kadar 12 ev yapmayı istiyoruz" Ülkem Okuyor Derneği olarak 2’nci evi teslim ettiklerini ifade eden Ertuğrul, "Depremin 37’nci gününde çadır okul açmıştık. Bugün ev yaptığımız öğrencimiz de o çadır okula gelen ilk öğrencilerimizden biriydi. Talent ve Meriç okulu açtığımızda koşa koşa gelmişti. Bu enkazlar bir gün kalkıp Hatay normale dönecek dememize neden oldular. Biz 2 aydır ev yapıyoruz. Öğrencilerimiz ve depremzede çocuklarımızın yaşam koşullarını düzeltmeye dert edindik. Çadırda ve barakada yaşayan öğrencilerimize ev yaparak hak ettikleri yaşamları sürmelerini istiyoruz. Bu depremden en çok çocuklar etkilendi. 15 aydır baktıklarında enkaz görüyorlar. Çadırda yaşıyorlar. Deprem üzerine oyunlar kuruyorlar. O yüzden buradaki çocukların daha iyi yaşam koşullarından yaşamaları için emek veriyoruz. ‘Ülkem Okuyor Derneği’ olarak ev yapmaya devam edeceğiz. Haftaya 4 ve 5’inci evlerimizin temelini atacağız. Durmadan yorulmadan Hatay’daki son çocuğun yüzünü güldürene kadar güldürmeye devam edeceğiz. Yeterli maddi destek sağladığında yılsonuna kadar 12 ev yapmayı istiyoruz” dedi. "Yeni evim için çok heyecanlıyım ve çok mutluyum" Yeni evlerine kavuşan anne Esmeray Altunay, "Depremde evimiz yıkıldı. Çok kötü bir durumdaydık. Havva abla çocuklara mont ve ayakkabı getirmişti. Okula çağırdı. Oğlum Meriç’in doğum günüydü. O esnada Havva ablayı tanıdım. Eşimle beraber çadırdan suları dışarı atmaya çalışıyorduk. Ellerimiz, ayaklarımız ve çocuklar berbat bir haldeydi. Çocuklar sırılsıklamdı. Çocukların ayaklarında ne ayakkabı ne de çorap vardı. Yeni evim için çok heyecanlıyım. Çok mutluyum" ifadelerini kullandı.