GÜNDEM - 13 Eylül 2024 Cuma 17:23

Bozüyük Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi’ne yoğun ilgi

A
A
A
Bozüyük Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi’ne yoğun ilgi

Bozüyük Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi ziyaretçi akınına uğruyor. Anı Evi şehir dışından ziyarete gelen misafirlerini de ağırlıyor.


Osmanlı’nın son yüzyılı ile başlayıp 1. Dünya Savaşı, İnönü Savaşları, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetimizin ilanı ile tamamlanan sürecin izlerinin sürüleceği Bozüyük Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi’ni Eskişehir Eti Sosyal Bilimler Lisesi hazırlık sınıfı öğrencileri öğretmenleri eşliğinde 4 şube, 88 kişilik bir öğrenci grubu ile ziyaret etti. Anı Evi sorumlusu arkeolog Emre Algın’ı büyük bir dikkatle dinleyen öğrenciler Algın’a merak ettikleri konularda sorularını da yönelttiler



Bozüyük Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi’ne yoğun ilgi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi Kırıkkale’de mevsimlik işçiler, yerleştikleri ormanlık alanda zor şartlar altında mangal kömürü üretiyor. Bir sezonda 55 ton kömür üreten işçiler, Türkiye’nin farklı şehirlerine tonunu 22 bin liradan satarak ekonomik kazanç sağlıyor. Diyarbakır’dan kilometrelerce yol kat ederek Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesindeki ormanlık bölgeye yerleşen Aksakal ve Kardelen aileleri, 7 ay boyunca zorlu şartlar altında çadırlarda yaşıyor. Aslen Mardinli olan aile, asırlık "konar-göçer" çadır geleneğini sürdürerek meşe odunundan mangal kömürü üretiyor. Mevsimlik işçiler, geçimlerini sağlamak için büyük emek harcıyor. Meşe odununun odun kömürüne dönüştürülmesi sırasında işçiler hem yoğun dumanla mücadele ediyor hem de uzun saatler boyunca sıcaklıkla başa çıkmak zorunda kalıyor. "Torlukçular" olarak da bilinen kömür üreticileri, sabahın ilk ışıklarıyla ormanda odun kesimi için mesaiye başlıyor. Traktörlerle ocak sahasına taşınan odunlar, Orman İşletme Müdürlüğü’nün izin verdiği alanlardan kesilerek boyutlarına göre ayrılıyor. Ardından koni şeklinde dizilen odunlar, saman ve toprakla kaplanarak yaklaşık 400-500 derece ısıyla kömüre dönüştürülüyor. Kömürlerin kül olmaması için üretim sürecinde 24 saat nöbet tutuluyor. Bir sezonda yaklaşık 55 ton kömür üreten aile, mangal kömürünün tonunu 22 bin liradan toptancılara satıyor. Kömür üreticisi Engin Kardelen, üretim sürecinin zorlu ve emek gerektiren yanlarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Kardelen, kömür üretimi için birçok aşamadan geçtiklerini ve bu işin aile desteğiyle sürdürüldüğünü söyledi. "Gece gündüz çalışmak zorundasın" Ürettikleri meşe kömürlerini Türkiye’nin her yerine gönderdiklerini ifade eden Kardelen, "Biz meşe kömürü üretiyoruz. İhaleleri devletten alıyoruz. Kesimini yapıyoruz, buduyoruz, taşıyoruz, çatıyoruz, topraklıyoruz, sonra ateşe veriyoruz. Bunun yanma süreci 15-20 gün sürüyor. Kömür olduktan sonra bunları Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Bizim de hayatla mücadelemiz böyle. Bu iş aileyle yapılıyor. Tek başına zaten yapamazsın. Gece gündüz çalışmak zorundasın. Sabahın erken saatlerinden akşamın karanlık saatlerine kadar çalışıyoruz. Bunun nöbeti de var. Gece boyunca da yatamıyorsun. Başında beklemek zorundasın, yoksa emeğin hepsi kül olur gider" dedi. "Tonu 22 bin liradan satılıyor" Diyarbakır’dan Kırıkkale’ye çalışmak için gelen Şaban Aksakal ise meşe kömürü üretiminin uzun bir süreç olduğunu belirterek, "7 ay boyunca buradayız. İlkbaharda çalışmaya başladık. 5 ayımız doldu, 2 ay daha buradayız. Tonu 22 bin liradan satılıyor. En fazla 55 ton kömür çıkartıyoruz" ifadelerini kullandı.
Ankara İzmir Körfezi’ne ‘nefes’ olacak eylem planı yarın açıklanacak İzmir Körfezi’nde kirlilik ve toplu balık ölümleriyle mücadele için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un talimatıyla oluşturulan Bilim Kurulu tarafından hazırlanan 14 maddelik eylem planı yarın açıklanacak. İzmir Körfezi’nde yaşanan toplu balık ölümleri ve yaygın kirliliğin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bölgede inceleme başlatmıştı. Bakan Murat Kurum’un talimatlarıyla önce İzmir Körfezi Koordinasyon Kurulu ardından 35 akademisyenden oluşan İzmir Körfezi Bilim Kurulu oluşturulmuştu. İzmir Körfezi’nde, atık su arıtma tesislerinde ve derelerde inceleme yapan Bilim Kurulu üyeleri ‘İzmir Körfezi Acil ve Kısa Vadeli Eylem Planı’nı hazırladı. Kirliliğe bağlı oksijen yetersizliği nedeniyle canlı ekosisteminin durma noktasına geldiği Körfez’e nefes aldıracak ‘acil ve kısa vadede yapılacakları’ içeren 14 maddelik eylem planı yerel yöneticilere yol gösterecek. Eylem planı yarın açıklanacak Bilim Kurulu üyelerinin araştırmaları sonucu kirlilik kaynaklarının önlenmesi öncelik olarak belirlendi. Bilim kurulunca belirlenen teknik ve bilimsel çalışmaları, Bakanlık ve İzmir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar hayata geçirecek. Eylem planında yerel yöneticilerin acil yapmaları gerekenler tek tek anlatıldı. Eylem planı 7 Ekim Pazartesi günü 14.00’te Bilim Kurulu’nca, İzmir İktisat Kongresi binasında düzenlenecek basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulacak. Bakanlık, hazırlık çalışmaları devam eden ‘orta ve uzun vadeli eylem planını’ da gelecek aylarda açıklayacak. Belediye başkanları da davet edildi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank ile Çevre Yönetimi Genel Müdürü Fatih Turan’ın katılımıyla yapılacak toplantıya Bilim Kurulu üyelerinin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İzmir Bölge Liman Başkanlığı, Ulusal Deniz Emniyeti Başkanlığı, Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ve Deniz Temiz Derneği yetkilileri davet edildi. Körfez balık ölümleriyle alarm verdi Bakanlık ekipleri, 22 ve 23 Ağustos’ta balık ölümlerinin gerçekleştiği bölge ve Körfez açıklarından deniz suyu numuneleri almıştı. Ayrıca Körfez’e deşarj olan 7 dereyle atık su kaynaklarında denetimler yapılmıştı. Amonyak miktarı 50 kat fazla çıktı İncelemeler sonucunda İç Körfez’de deniz suyu hareketliliği ve sirkülasyonunun neredeyse durma noktasına geldiği belirlendi. Denizdeki atık su kaynaklı amonyak miktarının, olması gerekenden tam 50 kat daha fazla olduğu tespit edildi. İzmir Körfezi’ndeki oksijen seviyesinin 6 miligram/litre olması gerekirken, 1,8’e, yer yer sıfıra kadar düştüğü raporlara yansıdı. “İzmir Körfezi can çekişiyor” 5 Eylül’de Bilim Kurulu üyeleriyle birlikte TÜBİTAK Gemisi ile İzmir Körfezi’ne açılan Bakan Kurum, Büyük Kanal Projesi ve Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nin bölgedeki kirliliğe neden olan en önemli iki faktör olduğunun altını çizdi. Bakan Kurum, “İzmir Körfezi can çekişiyor. Denizde oksijen kalmamıştır. Şu anda Körfezimizin bazı noktalarında yaşam kalmamıştır. Balıklarımız, oksijensiz kaldıkları için ölmüştür. Bugün derelerdeki su, ‘organik kirlilik’ açısından tarihin en kötü durumundadır. İzmir Körfezi’nin ekosistemi artık tamamen durma noktasına gelmiştir; Körfez ölmektedir. İzmir Körfezi, bugün yapıldığı gibi, kaderine terk edilemez” dedi. Bakan Kurum, Bilim Kurulu üyelerinin yapacağı incelemeler sonucu acil, kısa, orta ve uzun vadeli eylem planlarının hayata geçirileceğini açıkladı. Çalışma grupları oluşturuldu İzmir Körfezi Bilim Kurulu ise “İklim Değişikliği Modelleme Çözümleri Çalışma Grubu”, “Atıksu Altyapısı ve Dereler Çalışma Grubu” ve “Deniz Ekosisteminin Değerlendirilmesi ve İyileştirilmesi Çalışma Grubu” olarak 3 çalışma grubu oluşturdu. Bilim Kurulu’nun çalışma grubu ilk toplantıları 17-18 Eylül’de İzmir’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank’ın başkanlığında gerçekleşti. Üyeler ayrıca, Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Atık Su Arıtma Tesisi ve Körfez’e akan derelerde ve deniz alanında incelemelerde bulundu. Eylem planı bu araştırmalar sonrası hazırlandı.
İstanbul Çocuğunuzdaki bu eksiklikler Serebral Palsi’nin belirtisi olabilir Halk arasında beyin felci olarak da bilinen Serebral Palsi’nin çocuklarda engelliliğe en sık neden olan durumlardan biri olduğunu vurgulayan Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Cem Paketçi, “Beynin bazı bölgelerinin doğumdan önce, doğum sırasında, nadiren de olsa doğumdan sonra hasar almasıyla ortaya çıkar. Buradaki hasar beynin kaslara hareketi nasıl yapacağı mesajını düzgün şekilde iletememesinden kaynaklanmaktadır” dedi. Çocuklarda engelliliğe en sık neden olan durumların başında, halk arasında beyin felci olarak da bilinen Serebral Palsi geliyor. Medipol Bahçelievler Hastanesi’nden Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Cem Paketçi, hastalığın nedenlerini ve belirtilerini tüm yönleriyle ele aldı. Serebral Palsi’nin ülkemizde bin doğumun 5’inde görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Paketçi, “Serebral Palsi, hareket etmemizi sağlayan kasları, solunum sistemini, mesane bağırsak kontrolünü, yemek yemeyi ve konuşmayı etkileyebilir. Bazı çocuklarda bu durum yürüme çağına kadar ya da daha büyük yaşlara gelene kadar belirti vermeyebilir. Çocuklardaki belirtileri arasında oturmada, emeklemede ve yürümede gecikme görülebilir” ifadelerini kullandı. Doğum öncesi ve doğum sonrasında görülüyor Serebral Palsi’nin ortaya çıkmasında bazı risk faktörlerinden söz edilebileceğini ifade eden Doç. Dr. Paketçi, “Her zaman neden bulunamamakla birlikte, gebelikte veya doğum sırasında yaşanan sorunlar, prematüre doğumlar önemli risk faktörlerini oluşturmaktadır. Düşük doğumlar, ikiz ya da üçüz gebelikler de Serebral Palsi’ye sebep olabilir. Beynin bazı bölgelerinin gerek doğumdan önce, gerek doğum sırasında, nadiren de olsa doğumdan sonra hasar almasıyla ortaya çıkar” dedi. Gelişimde gerilik en belirleyici faktör Hastalığın tanısının nasıl konulduğu hakkında bilgi veren Doç. Dr. Paketçi, “Hastanın gelişiminde bazı gerilikler söz konusu olabilir. Özellikle zamanında başını tutamayan, oturamayan, emekleyemeyen, yürüyemeyen, kollarını ve bacaklarını olması gerektiği şekilde hareket ettiremeyen bebeklerde bu durumdan şüphelenilebilir. Hastanın hareket koordinasyonunda bozukluklar, kaslarda sertlik ya da gevşeklik görülebilir. Ancak bu bulgular her zaman ilk muayenede saptanamayabilir. Özellikle çocukların hızlı geliştiği ilk iki yılda bu bulgular zaman içerisinde ortaya çıkabilir. Günümüz şartlarında beyindeki hasarları onaracak ya da ortadan kaldıracak kanıtlanmış bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak bu hastalığa eşlik edebilecek sorunların tedavisi yapılabilir. Bunlardan biri olan epilepsi, ilaç tedavisi uygulanarak tedavi edilebilir. Öte yandan hastalarda beslenme ve kilo alımı da son derece önemlidir. Davranış problemleri de gerekli terapilerle tedavi edilmelidir” şeklinde konuştu.