ASAYİŞ - 20 Ekim 2025 Pazartesi 14:09

Bolu’da bir otomobil yaya geçidinde 4 yaşındaki çocuğa böyle çarptı: O anlar kamerada

A
A
A

Bolu’da Kuvayi Milliye Bulvarı üzerinde karşıya geçmek isteyen 4 yaşındaki çocuğa otomobil çarptı. Yolda savrulan çocuk, kazada yaralandı.

Kaza, geçtiğimiz gün Kuvayi Milliye Bulvarı üzerinde Sağlık Mahallesi mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, ailesiyle birlikte kanal yolunda karşıya geçmek isteyen 4 yaşındaki H.M.B’ye hızla gelen E.Ç. yönetimindeki 14 ACP 119 plakalı Tofaş marka otomobil çarptı.

Çarpmanın etkisiyle savrulan çocuk yaralandı. Ailesi kaza anında şoke olarak çocuğun yanına koştu. Durum 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirildi. İhbar üzerine bölgeye gelen sağlık ekipleri tarafından küçük çocuk hastaneye kaldırıldı.

Bacağı kırılan 4 yaşındaki çocuk hastanedeki tedavisinin ardından taburcu edildi. Kaza anı ise bir araç kamerasına saniye saniye yansıdı.

Enes Özkan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli "Üç Jokerli Konken" Almanya’da beğeni topladı Kocaeli Şehir Tiyatroları, Almanya’da düzenlenen 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali’ne bu yıl sevilen oyunu "Üç Jokerli Konken" ile damgasını vurdu. Tek perde olarak sahnelenen komedi oyunu festival programının öne çıkan yapımlarından biri olurken, seyirciler oyunu dakikalarca ayakta alkışladı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Tiyatroları, 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali için gittiği Almanya’da büyük beğeni topladı. Şehir Tiyatroları’nın hem güldüren hem de düşündüren oyunu "Üç Jokerli Konken" bu kez yurtdışında izleyicisiyle buluştu. Festivalde salonu dolduran tiyatroseverler, oyunun hem güçlü oyunculuklarına hem de sahne üzerinde kurduğu samimi ve eğlenceli atmosfere adeta hayran kaldı. Almanya’da büyük ilgiyle karşılanan "Üç Jokerli Konken" özellikle konusuyla dikkat çekti. Oyun, üç yakın arkadaşın yıllardır süren konken buluşmalarında beklenmedik sırlar, kırılmalar ve komik çatışmalarla dolu yüzleşmeye dönüşmesini konu alıyor. Bu üç arkadaşın evrensel dostlukları da bu yanıyla izleyiciyi hem güldürdü hem de duygu dolu anlar yaşattı. İzleyiciden özgü dolu yorumlar Oyun sonunda yapılan söyleşide seyirciler, özellikle karakterlerin içtenlikli performansları ile oyunun ritmi ve sahneleme dili hakkında övgü dolu yorumlarda bulundu. Festival yetkilileri, Kocaeli Şehir Tiyatroları’nı Türk tiyatrosunun Almanya’da güçlü temsilcisi olmayı sürdürmesinden dolayı tebrik etti. Kocaeli Şehir Tiyatroları, uluslararası festivallerde yer almaya devam ederek hem Türkiye’yi hem de kentin kültür sanat vizyonunu gururla temsil etmeyi sürdürüyor.
Hatay Evladından bahsederken gözyaşlarına boğulan anneanne, depremde kaybettiği kızının emaneti olan torunlarına hem annelik hem de babalık yapıyor Hatay’da asrın felaketinde kızını, damadını ve 10 aylık torununu kaybeden Arzu Keser, depremden sağ kurtulan Ayaz ve Ada Naz isimli torunlarına hem annelik hem de babalık yapıyor. Evladının ismi geçtiğinde gözyaşlarına boğulan Keser, kızının kokusunu aldığı torunu Ada Naz’ın kendine her ‘anne’ deyişinde derinden yaralanıyor. Kahramanmaraş merkezli depremde en çok hasara uğrayan Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken, yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetmişti. Antakya ilçesi Güzelburç Mahallesi’nde bulunan 600 Evler Sitesi, depremin ilk saniyelerinde yerle bir olmuş ve yaklaşık bin 200 kişiye mezar olmuştu. Depreme 600 Evler Sitesi’nde yakalanan Berberoğlu ailesinden; 29 yaşındaki anne Muazzez Berberoğlu, 29 yaşındaki baba Sezer Berberoğlu ve 10 aylık Edanaz Berberoğlu enkazda can verirken, Ayaz ve Ada Naz kardeşler 2 gün sonra enkaz altından kurtarılarak yaşama tutundular. Depremde vefat eden çiftten geriye kalan 10 yaşındaki Ayaz ve 5 yaşındaki Ada Naz kardeşlereyse anneneleri Arzu Keser ve dedeleri Hasan Keser sahip çıktı. Depremde kaybettiği kızının kokusunu aldığı torunlarına gözü gibi bakan anneanne Keser, torunlarıyla birlikte oyunlar oynuyor ve ödevlerinde yardımcı olurken dede ise torunlarıyla dışarıya çıkıp geziyor ve kız torununun saçını yapıyor. Kız torunun kendisine her ‘anne’ diye hitabında derinden yaralanan anneanne Keser, kızını hatırladığındaysa göz yaşlarına hakim olamıyor. "Torunlarımı kokladığım zaman kızımı koklamış gibi hissediyorum Torunlarını kokladığı zaman depremde kaybettiği kızının kokusunu alıyormuş gibi olduğunu ifade eden Arzu Keser, "Eşimle birlikte torunlarımıza bakıyoruz. Depremde kızım, damadım ve 10 aylık torunum vefat etti. Kızım ve ailesi, depremde 600 konutlarda oturuyorlardı. Torunlarım enkaz altındayken eşim çıkarttı. Torunlarım kızımın bana emanetleri oldu. Torunum Ayaz, okula gidiyor. Okuldan geldiği zaman dersleri ile ilgileniyorum. Bütün gün Adanaz’la birlikte evde vakit geçiriyoruz, kahvaltı yapıyoruz, yemek yiyoruz ve oyunlar oynuyoruz. Markete gitmeyi çok seviyor ve dedesiyle markete gidiyor. Onu anaokuluna yazdırdım ama bazen anaokuluna gitmek istiyor bazen de gitmek istemiyor. Bana anne demesini ben hiç istemedim. Adanaz ilk konuşmaya başladığında bana anne, eşime de baba dedi. Adanaz sürekli bana anne diyor, anne demesin hiç istemiyorum ve bu durum beni çok yaralıyor. Torunlarımı kokladığım zaman kızımı koklamış gibi hissediyorum. Torunlarımı kokladığımda çok farklı duygular hissediyorum. Torunum Adanaz’ı kokladığım zaman veya banyo yaptırdığım zaman sanki kızımın kokusunu alıyorum. " dedi. " Onlara asla ben anne veya baba olamam, çünkü onların anne ve babaları var" Çevresindeki insanlardan takdir gördüğünü ifade eden Arzu Keser, " Çevrimdekiler bu çocukların başında iyi ki siz varsınız diyorlar. Onlara asla ben anne veya baba olamam, çünkü onların anne ve babaları var. Onlar anne ve baba dedikleri için ben de o şekilde kabul ediyorum. Torunum Ayaz her şeyi biliyor. Ayaz ile konuşmaya başladığında anneanne demesini istemedim nene demesini istedim. Ayaz bana nene diye hitap ediyor ama Adanaz anne diyor. Bu durum beni biraz yaralıyor. Çilem Hanım’dan Allah razı olsun. Tanıştığımız ilk günden beri hiç bizi bırakmadı. Ben ona çocuklarımın iyilik melek teyzesi diyorum. Çocuklarımızın her ihtiyacında yanımızda oldu. Ona minnet borçluyuz. Böyle günlerde tanımak istemezdim ama Allah böyle bir günde tanışmayı nasip etti" şeklinde konuştu. "Çocuklar anne ve babalarını kaybetmişlerdi, dede ve nenesi çocukların anne ve babası olmuştu" Depremin ilk zamanlarında tanıştığı ailenin acısına ortak olan ve 2 kardeşe destek olan yardımsever Çilem Artan, "6 Şubat depremleri ilk gününden itibaren yardım faaliyetlerini yürütmeye başladım. Depremin ilk haftasında Arzu Hanım’la tanıştık. Burada herkesin yüreğini ısıtan bir ambiyans var. Kendimizi biraz kötü hissettik ve ilk günlere geri döndük. O yüzden kelimelerim tükendi. Ayaz ve Adanaz’ı tanıdığım ilk zamanlarda çok kötü durumdaydılar. Çocuklar anne ve babalarını kaybetmişlerdi. Dede ve nenesi çocukların anne ve babası olmuştu. Ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyorlardı. Benim kurduğum çadırda yaşıyorlardı sonra konteynere yerleştirdik. Hayırseverlerin yardımıyla bu evde kirada oturmaya başladılar. Burada daha bir sıcak su yuvarları oldu. Her türlü desteği sağlamaya çalışıyoruz. Onların sıcak bir yuvaya ihtiyacı var. Onların bir evleri olmasını istiyoruz. Burası 4 katlı bir bina her artçı depremde ilk günlere geri dönüyorlar. Bu yüzden müstakil bir ev olmasını istiyoruz. Ayaz’ın hikayesi beni çok derinden etkiledi. Depremde iki gün boyunca enkazın altında kalıyor. Dedesi Ayaz’ı kurtarmaya geldiğinde Ayaz, ‘Dedeciğim korkma bir amca gelip bize ışık tuttu ve kardeşime süt verdi. Sonra senin geleceğini’ söyledi. Onları bırakmadık, vazgeçmedik ve yürek ısıtan bir iyiliğe şahit oluyoruz. Adanaz önceden konuşmuyordu ama ilk defa bu şekilde konuştu. Sürekli eliyle yüzünü kapatırdı. Depremde elleri göğsünden kapalı şekilde duruyordu. Depremden sonra da nenesinin göğsüne koyardı kimse yüzünü göremezdi. İlk defa yüzünü gösterdi ve konuşmaya başladı ve bu da bizim için çok ayrı bir an yaşandı" ifadelerini kullandı.
Ankara Karayollarının huzur ve güvenliği Otoyol Jandarma Timlerine emanet Karayollarında görevli Jandarma Otoyol Timleri, sorumluluk bölgelerinde meydana gelebilecek tüm olaylara karşı aldıkları tedbirlerle huzur ve güvenliğin sağlanmasına yardımcı oluyor. Her an teyakkuzda olan Otoyol Timleri, trafik kazaları ve benzeri durumlara müdahalenin yanı sıra suç ve suçlularla mücadelede de etkin rol üstleniyor. Ekim 2024’te kurulan Jandarma Otoyol Timleri, karayollarında yaşanabilecek her türlü olumsuz duruma karşı tek kolluk kuvveti olarak müdahale ediyor. Uyguladıkları önleyici tedbirlerle sorumluluk bölgelerindeki olayları en aza indirmeyi hedefleyen Otoyol Jandarması, trafik güvenliğinin sağlanmasın yanı sıra tüm asayiş olaylarına karşı da mücadele ediyor. ‘Önleyici Olma’ esasıyla hareket eden ekipler, vatandaşların can ve mal güvenliği için daima göreve hazır halde bulunuyor. 27 ilde, 3 bin 524 kilometrelik alanda yaklaşık 4 bin personelle hizmet veren Otoyol Jandarma Timleri, 27 jandarma komutanlığı, 26 karakol komutanlığı ve 3 tesis koruma takımı olmak üzere 56 ana birlikten oluşuyor. "Amacımız, emniyet, asayiş ve trafik görevlerini bütüncül hizmet anlayışı ile bir arada yürütmek" Ankara Otoyol Jandarma Komutanlığında görevli Otoyol Tim Komutanı Astsubay Üstçavuş Yusuf Ergün, kuruluş amaçlarının bütüncül hizmet anlayışına dayandığını belirterek, "Otoyollarda, emniyet, asayiş ve trafik görevlerini bütüncül hizmet anlayışı ile bir arada yürütmek ve farklı birimlerin olay yerine intikalinden kaynaklı vatandaş mağduriyetini önlemek üzere Jandarma Genel Komutanlığı tarafından, ‘Otoyol Jandarma Komutanlıkları’ teşkil edilerek, 15 Ekim 2024 tarihi itibariyle kurularak faaliyete başlamıştır" dedi. "Otoyol jandarması olaylara ilk müdahaleyi yapmakla görevlidir" Görev ve faaliyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Astsubay Ergün, "Otoyol Jandarması Timleri sorumluluk bölgesindeki yol ağı ve tesislerde önleyici asayiş ve trafik hizmetleri yürütmekle birlikte meydana gelen olaylara ilk müdahaleyi yapmakla görevlidir. Adli Asayiş Timleri meydana gelen olaylar ve trafik kazalarının soruşturmasını yürütmekle görevlidir. Motosiklet Timleri, Otoyol Jandarması Timleri ile aynı görevleri yapmakla birlikte trafiğe kapanan yollarda daha hızlı müdahale için kullanılmaktadır. Teknik Denetim ve İnceleme Timleri ise özellikle yük ve yolcu taşıyan ağır vasıtaların muayene esasları doğrultusunda denetimini yapmakla görevlidir" ifadelerini kullandı. "Toplum odaklı kolluk yaklaşımını benimsiyoruz" Önleyici bir anlayışı benimsediklerini ifade eden Astsubay Ergün, "Otoyol Jandarma Komutanlıklarınca, toplum odaklı kolluk yaklaşımı benimsenerek, vatandaşlarımızın herhangi bir trafik kazası veya asayiş olayına maruz kalmadan daha hızlı tedbirleri almak, sürücülerin ve diğer yol kullanıcılarının denetimlerini daha etkili ve hızlı bir şekilde yerine getirmek gibi caydırıcı roller üstlenilmiştir" ifadelerine yer verdi. "Bu yıl 5 bin 631 suçlu ve aranan şahıs yakalanmıştır" 2025 yılında, sorumluluk bölgeleri olan Ankara - Niğde Otoyolu ile Anadolu Otoyolu’nda 5 binden fazla suçlu ve aranması bulunan şahsı yakaladıklarını belirten Astsubay Ergün, "Ankara Otoyol Jandarması olarak 1 Ocak-31 Ekim 2025 tarihleri arasında 418 Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile 418, Kaçakçılık İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı (KİHBİ) ile 129, 5 bin 83 asal ve 1 göçmen olmak üzere toplamda 5 bin 631 suçlu ve aranan şahıs yakalanmıştır" diye konuştu. "Otoyol Jandarma Komutanlıkları mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasına en üst seviyede katkıda bulunmaktadır" Kendilerini diğer ekiplerden ayıran farklarla ilgili de konuşan Ergün, "Trafik Jandarması Timleri sorumluluk alanlarında adli olaylar dışında meydana gelen trafik kazalarının aydınlatılması ile trafik güvenliği kapsamındaki diğer tüm tedbirleri almakla görevliyken, Otoyol Jandarma Komutanlıklarının teşkili ile meydana gelen adli, idari olaylar ve trafik kazalarında doğrudan tek bir birim tarafından müdahale edilmesi hususu vatandaşların mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasına en üst seviyede katkıda bulunmaktadır" ifadelerine yer verdi. "Yaklaşık 4 bin personel görev yapmaktadır" Ülke genelindeki 27 komutanlıkta 4 bine yakın personelin hizmet verdiğini ifade eden Ergün, "Otoyol Jandarma birimlerinde görev yapmak amacıyla; 27 Otoyol Jandarma Komutanlığı, bu komutanlıklara bağlı 26 Otoyol Jandarma Karakol Komutanlığı ve köprü koruma görevlerini yürütmek üzere 3 Tesis Koruma Komutanlığı olmak üzere toplam 56 ana birlik teşkil edilmiştir. Ana birlik karargahlarında ve bu birliklere bağlı, farklı görev ihtiyaçlarına göre teşkil edilmiş bin 6 otoyol jandarması timinde yaklaşık 4 bin personel görev yapmaktadır" diye konuştu. "Suçla mücadelede kayda değer sonuçlar elde edilmiştir" Toplumsal huzurun sağlanmasında başarılı sonuçlar elde edildiğine değinen Ergün, "Geride kalan bir yıl içerisinde otoyol jandarma timleri asayiş ve trafik olaylarına yönelik faaliyetlerini kesintisiz ve etkin bir şekilde sürdürmüştür. Trafik alanında gerçekleştirilen denetim ve devriyelerle hız ihlallerinin azaltılmasına, kazaların önlenmesine ve meydana gelen trafik olaylarına hızlı müdahale edilmesine katkı sağlamıştır. Asayiş yönünden ise otoyollarda meydana gelen olaylara süratle müdahale edilerek kamu düzeninin bozulmasının önüne geçilmiş, aranan şahıs ve aranan araçlara yönelik icra edilen uygulamalarla suçla mücadelede kayda değer sonuçlar elde edilmiştir" dedi.
Antalya Batı Akdeniz göllerinde tehlike çanları: Burdur Gölü son 50 yılda su hacminin yarısını kaybetti İklim değişikliği ve insan baskısının birlikte etkisi Batı Akdeniz’deki gölleri kuruma noktasına getirdi. Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ethem Karadirek, Eğirdir, Burdur ve Salda göllerinin aynı tehlike altında olduğunu belirterek bütüncül su yönetimi çağrısı yaptı. İklim değişikliği, hızlı nüfus artışı, tarım ve turizm faaliyetleri Türkiye genelinde su kaynakları üzerindeki baskıyı her geçen yıl artırırken, Batı Akdeniz Bölgesi bu süreci en ağır yaşayan alanlardan biri haline geldi. Akarsu havzaları bazında yapılan değerlendirmeler, Antalya Havzası başta olmak üzere Batı ve Doğu Akdeniz havzalarında ciddi kuraklık ve su stresi riskini ortaya koyuyor. "Su il sınırına göre değil, havzaya göre yönetiliyor" Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. İbrahim Ethem Karadirek, Türkiye’de su yönetiminin il sınırlarına göre değil, akarsu havzaları bazında yapıldığını belirterek, ülkede toplam 25 akarsu havzası bulunduğunu söyledi. Antalya’nın da birden fazla havza içerisinde yer aldığına dikkat çeken Karadirek, bu durumun su yönetimini daha da kritik hale getirdiğini ifade etti. "Eğirdir Gölü’nde çekilme gözle görülür hale geldi" Antalya Havzası içerisinde yer alan Eğirdir Gölü’nün son yıllarda ciddi bir çekilme yaşadığını belirten Karadirek, bu durumun yalnızca iklim değişikliğiyle açıklanamayacağını vurguladı. Kuraklık ve artan sıcaklıkların etkili olduğunu ancak insan faaliyetlerinin de göl üzerindeki baskıyı artırdığını dile getirdi. Tarım politikaları, vahşi sulama uygulamaları, yüzeysel ve yer altı sularının bilinçsiz kullanımı ile Eğirdir Gölü’nün aynı zamanda içme suyu kaynağı olarak kullanılmasının göle giren su miktarını ciddi şekilde azalttığını kaydeden Karadirek, "Bu baskılar sonucunda gölde ciddi bir çekilme söz konusu. Hatta gölün ikiye ayrılması riski konuşuluyor" dedi. Resmi veriler tabloyu ortaya koydu 2024 yılına ait resmi verilere dikkat çeken Prof. Dr. Karadirek, Eğirdir Gölü’ne giren toplam su miktarının yaklaşık 373 milyon metreküp olduğunu, buna karşılık aynı yıl buharlaşma miktarının yaklaşık 473 milyon metreküp olarak gerçekleştiğini söyledi. Karadirek, "Sadece bir yılda göle giren su, buharlaşmayı bile karşılayamadı. Bu tablo sürdürülebilir değil" diye konuştu. "Sorun tek başına iklim değişikliği değil" Bölgede yaşanan su krizinin yalnızca iklim değişikliğiyle açıklanmasının doğru olmadığını belirten Karadirek, yağış rejimindeki değişiklikler ve artan sıcaklıkların yanı sıra yanlış tarım uygulamalarının da önemli rol oynadığını ifade etti. Özellikle vahşi sulamanın su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu vurguladı. Tarım politikası ve ürün deseni yeniden ele alınmalı Çözümün bütüncül bir yaklaşımdan geçtiğini belirten Karadirek, havzanın ve bölgenin su kapasitesi göz önünde bulundurularak tarım politikalarının yeniden belirlenmesi gerektiğini söyledi. Bitki ürün deseninin, havzadaki su potansiyeline göre oluşturulmasının zorunlu olduğuna dikkat çeken Karadirek, "Herkes her yerde her ürünü yetiştirmemeli. Daha az su isteyen, daha yüksek katma değer sağlayan ürünlere yönelmek gerekiyor. Bu da sadece çiftçinin değil, kamu politikalarının konusu" dedi. "Burdur Gölü son 50 yılda yarısını kaybetti" Eğirdir Gölü’nün batısında yer alan Burdur Kapalı Havzası’ndaki Burdur Gölü’nün de benzer bir süreçten geçtiğini belirten Karadirek, son 50 yılda gölün toplam su hacminin yaklaşık yüzde 50’sini kaybettiğini, su derinliğinde ise yaklaşık 20 metrelik azalma yaşandığını kaydetti. Barajlar, can suyunun yeterince bırakılmaması ve tarımsal ürün deseninin bu kayıpta etkili olduğunu ifade etti. Salda, Beyşehir ve Avlan Gölü de risk altında Prof. Dr. Karadirek, Burdur Gölü’nü bekleyen tehlikenin Salda Gölü, Beyşehir Gölü ve Elmalı’daki Avlan Gölü için de geçerli olduğunu belirterek, bölgedeki tüm göllerin benzer risklerle karşı karşıya olduğunu söyledi. Kuraklık kadar insan faaliyetlerinin de bu süreci hızlandırdığını vurguladı. "Antalya’da kuraklık sinyalleri güçleniyor" Antalya il sınırları içerisinde Elmalı ve Korkuteli bölgelerinde kuraklığın şimdiden hissedildiğini belirten Karadirek, Akseki’nin bazı kesimlerinde de önümüzdeki süreçte kuraklık riskinin öngörüldüğünü söyledi. Türkiye’nin genel olarak ciddi bir su stresi yaşayan ülke konumunda olduğuna dikkat çekti. "Su transferi kalıcı çözüm değil" Eğirdir Gölü’ne farklı havzalardan su aktarılması yönündeki çalışmaların kısa vadede çözüm gibi görünse de sürdürülebilir olmadığını belirten Karadirek, "Bir havzayı kurtarmaya çalışırken başka bir havzayı riske atıyorsunuz. Bir bardaktaki suyu diğer bardağa döktüğünüzde, bu kez diğer bardak boş kalıyor. Bu nedenle su yönetimi mutlaka bütünleşik bir yaklaşımla ele alınmalı" İfadelerini kullandı.