ASAYİŞ - 10 Temmuz 2025 Perşembe 19:21

Facia otelinin sahibi konuştu: "Biz kendimizi güvende hissediyorduk"

A
A
A

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel yangınına ilişkin davada savunma yapan otel sahibi Halit Ergül, "Biz kendimizi güvende hissediyorduk. Ben burayı güvende hissetmeseydim, otelde konaklayan misafirlerimizin canını tehlikeye atmazdım. Bize, ’insan değilsiniz’ diyorlar. Ben, eşim, çocuklarım, torunlarım onlar da orada ikamet ediyordu. İnsan değilsem onları orada mı yatıracaktım?" dedi.

 

Bolu Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasına ilişkin davada 19’u tutuklu 32 sanığın yargılanmasına 4’üncü günde devam ediliyor. Bolu Sosyal Bilimler Lisesi Spor Salonu’nda yürütülen duruşmanın 4’üncü gününde, Grand Kartal Otel’in sahibi Halit Ergül’e söz hakkı verildi.

Savunmasında, Grand Kartal A.Ş. bünyesinde 6 iş yeri bulunduğunu söyleyen Ergül, yangın gecesi kendisinin Gazelle Otel’de olduğunu ifade ederek, "Saat 03.30 gibi telefon geldi. ’Çok kötü yanıyoruz’ denildi. Bende giyinerek süratle yola çıktım. Yolda 112 Acil Çağrı Merkezi’ni de aradım, gittiklerini söylediler. Yolda giderken, şimdi hatırlıyorum Mehmet Güner aradı, kendisine yolda olduğumu söyledim. Otele vardığımda her taraf felaketti. Otele varmam yaklaşık 45 dakika, 1 saat sürdü sanırım. Benden sonra kısa bir zamanda itfaiyeler peş peşe gelmeye başladı. Binanın için girmek istedim ama girilecek gibi değildi. Daha çok ekip gelmeye başladı. Merdivenlerle indirebildiklerini indiriyorlardı, onları gördüm. Daha sonra bir kişinin vefat ettiğini söylediler, ben yıkıldım orada. Otelin ön taraflarında serseri mayın gibi dolanıyordum. Yangından bu şekilde haberim oldu" dedi.

"Daha çok kişinin vefat ettiğini duydum"

Olay yerinde damadı Emir Aras’ı gördüğünü aktaran Ergül, "Emir’in üstü başı is içindeydi. Ekipler, kendilerinin müdahale edeceklerini söyleyip, bizi uzaklaştırdılar. Daha çok kişinin vefat ettiğini duydum. Jandarma zaten yanımda duruyordu. Sonrasında karakola götürüldüm. Süreç o şekildeydi. Yangının nasıl başlamış olabileceğiyle ilgili aşçılar yapmaması gereken bir şeyi yaptılar, yangın oradan çıktı diye düşündük. Kesin suçlamak istemiyorum ama oradaki personelimizin bir hatasını bugün burada hepimiz çekiyoruz. Yangının sebebiyle ilgili iddianamede de bilirkişi raporunda da, gazdan dolayı gaz yeterince kontrol edilmiş olsaydı, kendi kendine söndürebilirdi deniliyor. Bizde daha sonra avukatların söylediğine göre, AYGAZ ile sözleşmemiz varmış. AYGAZ senede 2 kez denetim yapması gerekiyormuş ama böyle bir denetim olmamış" diye konuştu.

"Kime sorsak, ’eğitim almadık’ diyorlar"

Halit Ergül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İş güvenliği ve sağlığı uzmanı çalıştırma konusuna gelince bir çoğu aman bana sıçramasın diye ’Ben Gazelle Otel’de çalışıyorum’, ’Sigortam oradaydı’ falan dediler. Bazıları da imzalarında, ’İmzalar benim değil’ diyenler oldu. Belki gerçekten öyle, bilemiyorum. Benim için ’İSG’ciye gerek yok’ dediğim söylendi. Böyle bir şey kesinlikle demedim. Ece Hanım ve Kübra Hanım ifadelerinde, sözleşmeyi Kadir Özdemir ile imzaladık diyorlar. Ben ne Kübra’yı tanıtım, ne de diğerini. Kime sorsak, ’eğitim almadık’ diyorlar. Balili bir kız ifadesinde, ’iki sene önce yangın eğitimi aldık’ diyor ama buradaki eski çalışanlar ’almadık’ diyor. Eğitimi iki kişiyle mi yaptık? Kadir Özdemir, ’Otele haftada bir, ayda bir giderdim’ diyor ama her zaman giderdi. Hatta çıkarken zor oluyor dediği için 4x4 araba aldım, rahat etsin diye"

"Kendimizi güvende hissediyorduk"

2007’de alınan güncel itfaiye raporunun olduğunu dile getiren Ergül, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan sürdürülebilirlik belgesi alındığını da ifade ederek, "Biz kendimizi güvende hissediyorduk. Ben burayı güvende hissetmeseydim, otelde konaklayan misafirlerimizin canını tehlikeye atmazdım. Bize, ’insan değilsiniz’ diyorlar. Ben, eşim, çocuklarım, torunlarım onlar da orada ikamet ediyordu. İnsan değilsem onları da mı orada yatıracaktım?" şeklinde konuştu.

"Genel müdür Emir Aras’tı ama Emir, bana sormaz bir şey yapmazdı"

Savunmasının ardından Ergül’e mahkeme başkanı tarafından sorular sordu. "Grand Kartal Otel’de genel müdür kimdi?" sorusuna Halit Ergül, "Genel müdür Emir Aras’tı ama Emir, bana sormaz bir şey yapmazdı. Kadir Özdemir muhasebe müdürüdür ama baya yetkilidir. Büyük alışları benim talimatımla alırdı. İki sene önceye kadar Grand Kartal A.Ş.’de elektrikçi yoktu. Kartal A.Ş.’nin elektrikçileri Hüseyin ve Bayram’dır. Bunlar iki tarafında elektriğine bakarlardı. Daha sonra Kartalkaya için Hüseyin’i aldık ama kendisi yazın Gazelle’de çalışıyordu. Zeki Yılmaz müdürdür ama çok yetkisi yoktur. Genelde misafir ilişkileri, rezervasyonlar gibi işlere bakar. Kadir Özdemir’in yardımcıları Gazelle’de Mustafa, Kartalkaya’da ise Mehmet’tir. Grand Kartal adına Zeki Yılmaz ile Mehmet Salun’un imza yetkisi yoktur. Kadir Özdemir’in imza yetkisi var" şeklinde cevap verdi.

"Elektrik tesisatında herhangi bir değişiklik yapıldı mı?" sorusuna ise Ergül, "Olsaydı Hüseyin Bey’in haberi olurdu" dedi. Ayrıca Ergül, risk değerlendirme raporunun hazırlanıp hazırlanmadığını bilmediğini, bunun Kadir Özdemir ve personelleri tarafından hazırlandığını söyledi.

Ergül’e, "Grand Kartal Otel’de yangına müdahale ekibi kurulup kurulmadığını biliyor musunuz?" diye de soruldu. Ergül, "Burada gördüm öyle bir şeyi" yanıtını verdi.

Alarm sistemi ve yangın tüpü olup olmadığına ilişkin ise, "Yangın tüpü her katta vardı. Duman dedektörü de vardı" dedi. Ergül, "Hüseyin cezaevine girdiğimizde, resepsiyondaki alarm sisteminin çalıştığını söylemişti. Yangın ikaz butonlarının çalışıp çalışmadığını teknik ekip bakmak zorunda" ifadelerini kullandı.

Ergül, itfaiye erinin yangın ile ilgili eksiklikleri tespit ettiğinden bilgisinin olmadığını kaydetti. Halit Ergül, mutfakta kullanılan cihazların eğitimine ilişkin de, "Mutfaktaki cihazların kullanımıyla ilgili eğitimi herhalde Reşat Bey ekibine bilgi vermiştir" dedi ve mutfak kısmındaki tüm denetim ile sorumluluğun aşçıbaşına ait olduğunu söyledi. Ergül, "Mutfaktaki çalışanların temizliğinden, her şeyinden Reşat Bölük sorumlu. Biz orada Reşat’ı biliriz" dedi.

Ergül, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan hemen hemen her sene denetime gelindiğini, bu denetimlere otel müdürü Zeki Yılmaz ile muhasebe personellerinin eşlik ettiğini söyledi. Ergül’ün savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.

Orkun Kaya - Enes Özkan - Emrah Sağıt

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Tunç: "Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur" AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, yaşanan su kesintisiyle ilgili olarak, "ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" dedi. Gün boyu süren geniş çaplı su kesintisi sebebiyle siyasi isimler Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ESKİ) Genel Müdürlüğü’ne tepki göstermeye devam ediyor. Son olarak ise AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, sosyal medya hesabından konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. Başkan Tunç’un açıklamasında, "ESKİ tarafından yapılan açıklamada, Tepebaşı İlçesi’nin bazı mahallelerinde 00.00-08.00 saatleri arasında planlı su kesintisi uygulanacağı duyurulmuştu. Ancak bugün gelinen noktada, Tepebaşı İlçesi’nin tamamında hâlâ su yoktur. Bu tablo, planlama eksikliğini ve ciddi bir yönetim beceriksizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Planlı olduğu söylenen bir çalışmanın saatleri belli olmasına rağmen, ne süreye uyulmuş ne de vatandaşlara doğru ve zamanında bilgi verilmiştir. Tepebaşı’nda yaşayan on binlerce vatandaş, sabah saatlerinden bu yana en temel ihtiyaçlarına dahi ulaşamamaktadır. Hijyen, sağlık ve günlük yaşam tamamen aksatılmıştır. Bu durum, ihmalkârlığın ve ciddiyetsizliğin sonucudur. Vatandaşlar açıklama değil bahane değil, çözüm beklemektedir. ESKİ ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni yaşanan bu mağduriyetin sorumluluğunu üstlenmeye, derhal net bir açıklama yapmaya ve Tepebaşı halkından özür dilemeye davet ediyoruz" ifadeleri yer aldı.
İstanbul Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan ve adli kontrol şartı ile serbest bırakılan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sadettin Saran’ın ifadesi ortaya çıktı. Saran evinde bulunan ve ilk testte uyuşturucu olduğuna dair sonuç çıkan maddelere ilişkin soruya ilişkin savunmasında, "Bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında ‘uyuşturucu madde temin etme, uyuşturucu madde kullanma ve uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma’ suçlarından ifadeye çağrılan Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran, savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Saran, hakimlik tarafından yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. Öte yandan, soruşturma kapsamında Ela Rümeysa Cebeci’nin de ek ifadesine başvuruldu. Cebeci ardından tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu’na geri gönderildi. "Sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım" Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Saran ifadesinde, "Ela Rümeysa ile tahmini olarak 3 sene önce bana mesaj atmasından dolayı tanışmıştık. Bu vesile ile konuşmaya başladık" dedi. Saran’a savcılıkta, spiker Ela Rümeysa Cebeci’ye, "Sende var mı ondan? Pazar sabahtan teyitleşelim olma ihtimali yüzde 70. Assos’a gideceğim birazdan geç dönmem herhalde, tamam? Konuşuruz hadi bay bay" şeklinde mesaj attığı, Cebeci’nin ise "Ben Escobar mıyım nereden bulayım sen yetiştiriyordun ya başkanım yol birkaç dal takılalım haberleşiriz" şeklinde cevap verdiği konuşma soruldu. Saran konuşmaya ilişkin, "Mesaj içerikleri doğrudur. Ancak tarihleri noktasında yanlışlık olabilir. Bu yazışmalar yaklaşık 17-18 ay önceki yazışmalardır. Mesaj içerikleri daha önceki izlediğim filmden dolayı kendi aramızda yaptığımız espridir. Benim uyuşturucu yetiştirme ile uzaktan yakından hiçbir alakam olamaz. İzlediğimiz filmin konusu ile ilgili olduğu için kendi aramızda yaptığımız bir espridir. Bu mesajlaşmalar da şaka amaçlıdır" dedi. "Acayip rahatlatıyor müthiş bir şeymiş o" Saran’ın Ela Rümeysa Cebeci’ye gönderdiği bir başka mesaj da savcılık ifadesi esnasında soruldu. Mesajda Saran’ın "Gel git Ela nasılsın? dediği, ses dosyası çözümünde ise "Kızım laf dinlemiyorsun ki yavaş yavaş diyorum, böyle apsesif insanlar gibi böyle şey yapıyorsun. Bi ayarında bırak. Her şeyi abartıyorsun ya, neyse Habertürk’te bir sürü insanı işten çıkarıyorlarmış, doğru mu ha? Bir de baskı yapıyorlar galiba" dediği Ela Rümeysa Cebeci’nin ise cevap olarak ses dosyası çözümünde "Ama var ya ne HD rüyalar gördüm ve böyle düşüncesizce uyudum, acayip rahatlatıyor. Müthiş bir şeymiş o. Bahçeden topla getir bana bir dahakine. Evet evet çok kelle alıyorlar. İnsanları spikerleri falan çıkarma değil kafaları koparıyorlar. Bakalım neler olup bitecek bekleyip göreceğiz ama bir dizayn var. Lütfen sen de Kenan Bey ile aranı düzelt. Bu benim için çok önemli bir şey, çok mutlu olurum bunu yaparsan" dediği konuşma içeriği soruldu. "Hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur" Saran bu konuşmalara ilişkin ifadesinde, "O akşam içtiğimiz şaraptan bahsediyorum. Ben akşam puro içtim. Ela da vozol sigara içti. O akşam şarabı da çok fazla içti. Bir şişeden ben yarım kadeh içtim. Geri kalanını da Ela içti. Ben Kenan Tekdağ’ın kötü kalpli ve tehlikeli bir insan olduğunu bildiğim için Ela Rümeysa TV 100 kanalından Show TV’ye geçerken kendisini uyardım. Kenan’ın kötü kalpli tehlikeli ve karanlık ilişkileri olduğunu söyledim. Ondan dolayı Kenan Tekdağ ile ilgili mesajlar atmış olabilir. ‘müthiş bir şeymiş o bahçeden topla getir bana bir dahakine’ mesajında ise yine aynı şekilde izlediğimiz bir filmdeki repliklerden kaynaklı kendi aramızda metafor şeklinde geliştirdiğimiz bir espridir. Benim kesinlikle böyle bir şeyle alakam olamaz. Hatta Ela Rümeysa’ya en son birkaç hafta önce ilk gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra geçmiş olsun mesajı da attım. Kendisi de bana ‘inan ben böyle bir şey yapmadım’ tarzında cevap vermişti. Birlikte uyuşturucu madde içmiş olsaydık bana böyle bir cevap vermezdi. Ben de ona ‘sana inanmak istiyorum’ şeklinde cevap vermiştim. Benim bu hayatta tek bir bağımlılığım var o da spordur. Sadece benim kanser olduğum dönemde, annem ile babamın son hastalık ve ölüm süreçlerinde, Fenerbahçe başkanlık seçimlerinde ve iftiraya uğradığım süreçte pek çok kişi tarafından tarafıma organik sakinleştiriciler verilmişti. Ben de bunları hatırladığım kadarıyla kullandım. Bunların içerisinde de uyuşturucu etken maddesi olduğunu düşünmüyorum. İstanbul’daki evimde misafir odası olarak kullanılan odada cam kavanozun içerisinde kızımın muhtelif ilaçları vardı. Büyük ihtimal camdaki kalıntılar bu ilaçların tozlardır. Zaten inceleme sonucunda anlaşılacaktır. Assos’taki evimde yapılan aramada çıkan maddelere ilişkin olarak, o evde çalışan hizmetliyi aradım. Bunlar ne diye sordum. Asos‘taki evimde tahmini 20 gün önce kadın basketbol takımını ağırlamıştım. Bahçeye çok fazla sinek gelmişti. Bu sinekleri uzaklaştırmak için lavanta veya türevi şeklinde yaprakları evde çalışan hizmetli yaktığını söylemişti. Daha sonra mangal yaptıktan sonra da arılar geldi. Arıları uzaklaştırmak için yine evde çalışan hizmetli kahve yakmış. Ele geçirilen maddeler de kahve, lavanta ve adaçayı yakılması sonucu kalıntılardır. Maddeler üzerinde yapılan ilk testte uyuşturucu madde olduğuna dair sonuç çıkması sorusuna ilişkin savunmam ise bu maddenin ilk testi pozitif çıkmış olabilir. Ancak kriminal sonucun beklenmesini talep ederiz. Biz Assos‘taki villada çok fazla misafir ağırlarız. Büyük davetler veririz. Davetlere 100’ün üzerinde insan katılır. Hatta en son 21 Ağustos‘ta kızımın düğününde 400’den fazla insan vardı. Zaten bulunduğu yerler evin içerisi değildir. Bahçede bulunmuştur. Bu davetlerin birinde ya da benim olmadığım bir zamanda bir başkası tarafından kullanılıp atılmışsa bilgim yoktur. Çıkan maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını talep ederiz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. Melike İnal