EKONOMİ - 25 Mart 2020 Çarşamba 16:51

Bursa’da Oyak Renault üretime ara veriyor

A
A
A
Bursa’da Oyak Renault üretime ara veriyor

Oyak Renault Otomobil Fabrikası, Türkiye’de de etkisini gösteren koronavirüs salgını sebebiyle kademeli olarak üretime ara veriyor.

Oyak Renault Otomobil Fabrikası, Türkiye’de de etkisini gösteren koronavirüs salgını sebebiyle kademeli olarak üretime ara veriyor.


Koronavirüs salgınına karşı tedbirler alınmaya devam ediyor. Oyak Renault Otomobil Fabrikası da üretime ara verdiğini açıkladı. Oyak Renault’un internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, "Oyak Renault Otomobil Fabrikaları olarak, bütün dünyayı etkileyen koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili gelişmeleri uzun bir süredir yakından takip ediyoruz. Her zaman önceliğimiz olan çalışan sağlığını göz önüne alarak, T.C Sağlık Bakanlığı’nın yönergeleri doğrultusunda önleyici tedbir ve uygulamaları bugüne kadar devreye aldık, almaya da devam ediyoruz. Global tedarik zincirinde yaşanan aksamaları da dikkate alarak Oyak Renault Otomobil Fabrikaları’ndaki faaliyetlerimizin büyük bir kısmına 26 Mart 2020 tarihi itibariyle kademeli olarak geçici bir süre ara veriyoruz. Bu süre zarfında, Oyak Renault yönetimi, virüsün yayılmasının önlenmesine yönelik olarak Sağlık Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyurulan tavsiyeler doğrultusunda, çalışanlarını evlerinde kalmaya, ulusal ve yerel makamların talimatlarına uymaya çağırmaktadır. Üretime yeniden başlama tarihi ülkedeki ve dünyadaki gelişmelere göre Oyak Renault ve Groupe Renault kararları doğrultusunda paylaşılacaktır. Oyak Renault iş paydaşları, faaliyetler ve üretimin yeniden başlatılmasıyla ilgili tüm önemli gelişmeler hakkında Oyak Renault web sitesi: www.oyak- renault.com üzerinden bilgilendirilecektir" denildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde’nin doğa harikası alanı çöplüğe dönüyor Niğde’nin Ulukışla ilçe sınırları içerisindeki Bolkar Dağları bölgesinde bulunan Meydan Yaylası, Karagöl ve Çinigöl’ü ziyaret edenlerin bilinçsiz davranışları ile bölgenin doğal güzellikleri tehlike altında. Onlarca endemik bitki türüne, ’sessiz kurbağa’ olarak da bilinen Toros kurbağasına (Rana Holtzi), yılkı atlarına ev sahipliği yapan bölgede tur şirketleri aracılığı ile gelenlerin çöp konteyneri olmasına rağmen gelişigüzel attığı çöpler, göl kenarına gelen kampçıların dünyanın tek sessiz kurbağa türünün doğal yaşamını etkilemeyecek mesafeye çadırlarını kurmamalarına doğaseverler isyan etti. Doğaseverler tarafından yapılan açıklamada, "Bern Sözleşmesi ile koruma altında bulunan Toros kurbağasının doğal yaşam alanı olan Karagöl’e sıfır mesafede kampçıların çadır kurması onların hayatlarını tehlikeye atıyor. Gelen kulüp üyelerinin neredeyse gölün içerisine girecek derecede kurbağaların yaşam alanına, endemik bitki türlerinin üzerine çadır kurmaları hiç doğru değil. Gerekli uyarıları yapmamıza rağmen bunu dikkate almadılar. Kamp yapan, bölgede doğa yürüyüşü yapanların bu doğa güzellikleri koruması gerekir" ifadelerine yer verdiler. Öte yandan bölgeye tur şirketleri aracılığı ile gelen ziyaretçilerin Meydan Yaylası’nda Niğde İl Özel İdaresi tarafından konulan çöp konteynerlerine rağmen gelişigüzel atılan çöpleri toplayan doğa severler ziyaretçileri eleştirdi. Bölgede yerli ve yabancı ziyaretçilere rehberlik eden, Dağcı Hikmet İçel şunları söyledi; "6 - 7 otobüs bölgeye gelip kontrol edilemeyecek sayıda bir insan topluluğuyla yürüyüş yapmak doğa yürüyüşleri içerisinde yer alan bir tanım değil ve hiç bir zaman olmayacak. 150 kişinin bağırarak iletişim kurduğu, avazı çıktığı kadar bağırıp türkü söylediği bir yerde doğayı dinleme imkanımız maalesef olmuyor. Göle sıfır çadır kurmak, burada vakit geçirmek bölgenin endemik türüne maalesef zarar vermektedir. Bölgede bulunan çöplerin dışarıya dağıldığını gören ve bunu göre göre çöp atan bir zihniyet kendine doğa severim demesin. Ekip liderlerinin bunları uyarmıyor oluşu ayrı bir durum belirtmek isterim.” Bölgede yılın belli dönemlerinde çıkan endemik bitki türü ters lalenin birkaç gün içinde bilinçsiz ziyaretler nedeniyle yok olduğunu ifade eden İçel, "Önceki geldiğimizde her yerde olan ters laleler birkaç gün sonra geldiğimizde hem koparılmış hem de üstüne basılarak ezilmiş durumda çok çok az kalmıştı. Yakın illerden gelen ellerinde poşet ve bıçakla göl etrafında ot toplayan yürüyüş gruplarını da gördük. Uyarmamıza rağmen devam ettiler. Aynı ekipte ekip lideri gözümün içine baka baka sigara izmaritini yere attı ve devam etti. Bu kontrolsüzlük böyle devam ettiği sürece korkarız ki yakında ne kurbağa kalır ne ters lale ne de çayır çimen” şeklinde konuştu.
Denizli Verimli araziler balık havuzu oldu DENİZLİ (İHA) – Denizli Çameli’nde, ilçe merkezi ile Kızılkaya Mahallesi arasında tarlalar içindeki havuzlarda av yasağının bitmesiyle birlikte sazan ve yayın balığı avı yeniden başladı. Çameli ilçe merkezi ile Kızılkaya Mahallesi arasında bulunan bölgedeki verimli tarım arazileri içinde bulunan havuzlarda, av yasağının bitmesiyle birlikte sazan ve yayın balığı avı da yeniden başladı. Güzel havayı da fırsat bilen amatör balıkçılar, tarlalarda sazan ve yayın balığı yakalayabilmek için uzun uğraşlar verdi. Yıllardır bölgede oltasıyla av yapan amatör balıkçı emekli öğretmen Hüseyin Akkan, “Çameli ilçe merkezine çok yakın olan verimli tarım arazilerinin bulunduğu alan Çameli Karaman Gölü olarak ta anılıyor. Burada çocukluğumuzda dev ürünler olurdu. Buğday, mısır veya kendir gibi ürünler bolca yetiştirilirdi. Yıllar sonra burada torf madeni tespit edildi. Torf madeni iş makineleriyle alınınca burada görüldüğü şekilde havuzlar oluştu. Verimli tarım arazileri içinde oluşan bu havuzlara o zaman yayın ve sazan balığı atılmış” dedi. “Balıklar inanılmaz büyüdü” Tapulu verimli tarım arazileri içinde oluşan havuzlara atılan balıkların yıllar içinde çoğaldığını ve inanılmaz büyüdüğünü anlatan amatör balıkçı Hüseyin Akkan, “Tarlaların içindeki havuzlardaki balıklar yıllar geçince çoğaldı ve büyüdü. Biz burada tarlaların içindeki havuzlarda balık tutup lezzetlice yiyorduk. Yaklaşık olarak 5-10 senedir artık balık yeme gelmiyor. Balığa geldiğimde izleme yaptım. Balıklar yoğunları yiyerek beslendiğini gördüm. Balığın karnı tok olunca oltaya gelmiyor. Balıklar da zaten çok büyük bazen olta atmaya da korkar olduk” dedi. “Balık çok lezzetli” Verimli tarım arazileri içindeki havuzlarda yosunla beslenen balıklarla ilgili olarak ta araştırma yaptığını anlatan Akkan, ‘Bu bölgedeki balıklar ve balıkların beslenme şekilleriyle ilgili araştırma da yaptım. Suyun içindeki otlarda ve yosunlarda ‘spuruna’ diye bir madde var. Ben onun ilacını da kullanıyorum ve kas ağrılarıma çok iyi geldiğini gördüm. Ondan sonra boş kaldığım zaman hemen buraya geliyorum ve tutabildiğim kadar balığı tutuyorum ve yiyorum. Balıklar ottan beslendiği için spuruna maddesindeki o yosundan yediği için balıklar tok oluyor. O yüzden oltadaki yeme gelmiyorlar. Birde bu balıklarda omega yağı çok. Mesela korona döneminde buradan ben çok balık yedim normalde ben kalp ameliyatlıyım. Büyük ihtimalle koronayı ben bu şekilde atlattım diye tahmin ediyorum” dedi. Huzurlu zaman geçirmek isteyenleri, kafa dinlemek isteyenleri Çameli’nde tarlada balık avlama keyfi yaşamaya davet ettiğini belirten Hüseyin Akkan, şöyle konuştu: “Av yasakları da bitti. Yorgunluk atmak, kafa dinlemek için oltalarımızla buraya geliyoruz. Buraya geldiğimizde uykumuzda açılıyor. Burada şey var. Mesela angut kuşları var. Onun dışında balıkçı kuşlar geliyor. Çok değişik şeyler var. Doğal hayat bambaşka bir alem. Buradan gece Çameli’nin ışıkları ışıl ışıl görünüyor, biz fosforları oltalarımıza takıyoruz sabaha kadar burada kalıyoruz. Zaman çok güzel geçiyor. Mesela yılanlar yanımıza geliyor fareler geliyor kurbağa sesleri doğal bir müzik biz bu şekilde burada yaşamaya devam ediyoruz. Tavsiye ederim ama maalesef balık yakalamak çok zor. Biz burada amatör olarak tek olta, tek iğne ile iğnenin uçunu da ekmek takarak balık avlamaya çalışıyoruz. Kesinlikle doğal hayata saygılıyız. Doğadaki canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için de avcılardan sağduyulu davranmasını bekliyoruz. Av yasağı bitti diye katliam yapmanın anlamı yok. Günden güne yaşam alanları küçülen, sayıları azalan doğal hayattaki canlıları korumamız gerekiyoruz. Onlarında yaşamaya hakkı var”