EKONOMİ - 29 Temmuz 2023 Cumartesi 09:31

Bal üretiminde dünyada ikinci sıradayız

A
A
A
Bal üretiminde dünyada ikinci sıradayız

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, Türkiye’nin dünyada bal üretiminde ikinci sırada olduğunu ifade ederek, doğru desteklerle 1 milyar dolar ihracata ulaşabileceğini anlattı.

Türkiye’nin dünya bal üretiminde ikinci sırada yer aldığını belirten Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, devlet destekleriyle arıcılığın yaygınlaştırılması durumunda ihracatın 1 milyar dolara çıkabileceğini belirtti. Biyoçeşitliliğin sürdürülmesinde arıların dünyanın kadim emekçileri olduğunu dile getiren Baysal, "İklim değişikliklerinde adaptasyonda, ormanların yenilenmesinde, nebati üretimin arttırılmasında arılar çok büyük öneme sahiptir. Aslında yaşamımızın sürdürülmesinde doğal tozlayıcılar olarak arıların önemi çok büyüktür. Arılar yaşamımızı sürdürmemizde bize destek verirken, ürettiği ürünlerle de hayat kalitemizi arttırıyor. Bal ihracatında şu an 39 milyon dolar seviyelerindeyiz. Doğru desteklerle 1 milyar dolara çıkması mümkündür" dedi.

Bal üretiminde dünyada ikinci sıradayız

"11 koloni arıdan her biri Türkiye’de"

Dünya gıda ve tarım örgütünün verilerine göre 90 milyon arı kolonisinin olduğunun altını çizen Baysal, "11 koloni arıdan her biri Türkiye’de. Dünyada üretilen 19 kilo balın 1 kilogramı da Türkiye’de üretiliyor. Dünyada Çin’den sonra ikinci sırada Türkiye var. Bizim sorunumuz aslında ihracat ve desteklemelerde. Arıcılık ülkemizde desteklendiği takdirde 1 milyar dolarlık bir rezerve ulaşabiliriz" diye konuştu.

Bal üretiminde dünyada ikinci sıradayız

"Gezgin arıcılar yılda 2 bin kilometre yol yapıyor"

Gezginci arıcılar içinde yardımların artması için çağrı yapan Baysal, “Biz yılın 9 ayı bal üretimi yapabilen bir ülkeyiz. Gezgin arıcılarımız yılda neredeyse 2 bin kilometre yol kat ederek, yılın belki 6 ayı evlerinden uzakta geçiriyor. Gezgin arıcılar çiçek, çam, meşe, pamuk gibi nektarları takip ederek, bal üretiminin devamlılığını sağlıyorlar. Gezgin arıcılar ülkemiz için çok değerli. Biz desteği sadece arıya, kovana değil üretime vermeliyiz. Üretim, ihracat desteklenmeli. Bal üretimi sırasındaki gerekli olan analiz süreci desteklenmelidir. Böylece arıcılarda bal üretiminden elde edecekleri geliri ülke ekonomisine daha rahat yansıta bilecekler” ifadelerini kullandı.

"Türkiye arıcılığın önemli olduğu bir ülkedir"

Türkiye’de gezgin arıcıların gittiği yerlerde nebati ürünlerin kalitesini de arttırdığını belirten Baysal, "Ne yazık ki ülkemizde bunun farkında değiliz. Geçenlerde bir gazete haberi vardı, bir Milli Park’ta kovan başına para istendiği için park müdürünün görevden alındığı yazıyordu. Bu gerçekten çok üzücü bir durum. Yurtdışında neredeyse gezginci arıcıların üstüne para verilecek. Bizde bunu yapmalıyız. Arının olduğu yerde tozlaşma, çeşitlilik, verim artar. Biz bunu toplum olarak öğrenmeyiz. Bundan sonrada hem toplumun hem de devletin desteği artmalıdır. Türkiye gerçekten arıcılığın önemli olduğu bir ülkedir. Anadolu arısı tüm dünyada neredeyse bütün arı ırklarının kanı olan bir türdür. Türkiye’de de arıcılık çok uzun yıllar önce Kızılırmak deltasından çıktı. Osmanlı döneminde, geleneksel yöntemlerde arıcılık devam ettirilmiş. 1940’larda Köy Enstitülerinin çıkması ile birlikte modern anlamda arıcılığa geçilmiştir. Türkiye aslında bu işi çok iyi biliyor ve yapıyor" dedi.

"Arı refahını mutlaka önemsemeliyiz"

Bir kovanda 70 bin işçi arı ve bir kraliçe arının olduğunu sözlerine ekleyen Baysal, "Kraliçe arı ara vermeden 16 kilometre uçabilir ve bu uçuşu yapabilen arılarla çiftleşir. Arıların iki gözlerinin arasında birde gece görüşü sağlayan bir gözleri vardır. Onlara termal gece görüşü sağlar. Bal çok önemli bir besin kaynağıdır. Çam balı ve çiçek balı şekerlenmez fakat bal şekerlenmişse korkmaya gerek yoktur. Isıl işlem gördüğünü bilmemiz gerekir. Bal kullanırken asla metal kaşık kullanılmamalıdır. Her zaman tahta aparatlar ile bal alınıp aktarılmalıdır. Çünkü balın besin değeri düşer, bal özelliğini kaybeder ve reçel yemiş gibi oluruz. Bu kadar önemli besinleri, bu kadar değerli ürünleri bize sağlayan arılara her zaman saygı duymalıyız. Arıcılığı, gezginci arıcılığı desteklemeliyiz. Bütün bunları yaparken de kovanların olduğu fiziki şartları , kovanlardaki arı refahını mutlaka önemsemeliyiz. Biz veteriner hekimler olarak her zaman hayvan refahından bahsediyoruz. Burada da ben arı refahını gündeme getirmek istiyorum, arı refahının önemsenmediği kovanlardan çıkan ürünlerde hiçbir zaman sağlıklı ve güvenli olmayacaktır” şeklinde konuştu.

"Arılar her zaman bakım istiyor"

Bursa’nın Kestel ilçesine bağlı Gözede Mahallesi 20 yıldır arıcılık yapmakta olan Orhan Erdem, "15 adet kovanım var. Arıcılık biraz sahipsiz gibi gözüküyor. Arıcılara az destek veriliyor, destekler az olduğu içinde yavaş ilerliyor. Türkiye’de bir kovandan 15 - 20 kilo bal alınıyor. Avrupa ülkelerinde daha çok alınıyor. Gezgin arıcılara sahip çıkılırsa daha çok bal üretimi yapılabilir. Biz sabit arıcıyız bizler kovanları yerinden kaldıramıyoruz, o yüzden fazla bal çıkmıyor. Ama gezgin arıcılara destek verildiğinde daha çok bal üretimi yapılır. Gezgin arıcıların yer ve su sıkıntıları oluyor. Dünyada sahibini tanımayan tek hayvan arıdır onun için arının yanında gezerken çok hareket etmeyeceksiniz. Biz saldırmaması için duman veriyoruz o duman, bunları sakinleştiriyor o zaman pek fazla saldırgan olmuyorlar. Arı her zaman bakım isteyen bir hayvandır, arıya bakmadığın zaman arıcılık yapamazsın" dedi.

Göktuğ Erdem

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Yalova’da devre mülk dolandırıcılığı davası Yalova merkezli devre mülk dolandırıcılığı davasında 6’sı tutuklu toplam 38 sanığın yargılanmasına devam edildi. Yalova 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen devre mülk dolandırıcılığı davasının son celsesinde, "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık", "rüşvet vermek" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlamalarıyla 6’sı tutuklu toplam 38 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul, Adana, Aydın, Kütahya ve Balıkesir illerinde düzenlenen operasyonlar sonucu yakalanan tutuklu sanıklardan örgüt lideri olduğu ileri sürülen Karaderili Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Karaderili, Yaprak Dökümü dizisindeki Ahmet rolüyle tanılan ünlü oyuncu Yusuf Kemal Atala, Çağatay Kermen ve Koray Öngen Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Diğer tutuklu sanıklar Kaan Karadereli, Aral Sarıtürk ve avukatlar duruşmada hazır bulundu. Mahkemede örgüt lideri Orhan Karaderili hakkında 2017 yılında açılan dosyanın Yargıtay tarafından bozulması üzerine mevcut dosyayla birleştirildiği bildirildi. 3 müştekili dosya ile ilgili Orhan Karaderili suçsuz olduğunu savundu. Karaderili savunmasında elektronik kelepçe ya da ev hapsiyle yargılanmasının devama edilmesini talep etti. Diğer sanıklar da tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerini talep etti. Duruşmaya ara veren mahkeme daha sonra sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksiklerin tamamlanması için duruşmayı 3 Şubat 2026 tarihine erteledi.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri olarak sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından ekonomi programına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Uyguladıkları ekonomi programının olumlu çıktılarının yansıması olarak gelir dağılımının iyileşmeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, ekonomide daha dengeli bir yapı oluşmaya devam ettiğini söyledi. TÜİK tarafından gerçekleştirilen ve gelir referans yılı 2024 olan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2025yılı sonuçlarının gelir dağılımdaki eşitsizliğin azaldığına işaret ettiğini söyleyen Yılmaz, "Araştırma sonuçlarına göre 2024 yılında en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,1 puan azalarak yüzde 48 olurken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan artarak yüzde 6,4 olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Ülkemizin sahip olduğu refahı, toplumun tüm katmanlarına yaymaya kararlıyız" Yılmaz, daha adil paylaşım ekonomik istikrar ve sosyal kalkınmanın da temel taşlarından birisi olduğuna işaret ederek, "Gelir eşitsizliğindeki gelişmeleri takip etmek açısından kullanılan toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı bir önceki yıla göre 0,2 puan azalarak 7,5’e gerilemiştir. Ayrıca, Gini katsayısı da, bir önceki yıla göre 0,003 puan azalış ile 0,410 olarak tahmin edilmiştir. Tüm bu göstergeler, toplam gelirimizin arttığı bu dönemde, gelir dağılımının da iyileşmeye devam ettiğini göstermektedir. Sosyal devlet ilkesiyle, kapsayıcı kalkınma yaklaşımıyla ve ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ şiarıyla, ülkemizin sahip olduğu refahı, toplumun tüm katmanlarına yaymaya kararlıyız" açıklamasında bulundu. "Sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" Gelecek yıl bütçesinde toplumun tüm kesimlerini gözeten ve koruyan vatandaş odaklı bir yaklaşım sergilediklerinin altını çizen Yılmaz, "Dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri olarak sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz. Böylece, 2002 yılında yüzde 0,4 olan sosyal yardım ve desteklerin GSYH’ya oranını 2026 yılında yüzde 1,2’ye yükseltiyoruz. Vatandaşlarımızın daha ucuz elektrik ve doğalgaz kullanabilmeleri için 2026 yılı bütçesinde 373 milyar lira kaynak ayırdık. 2022 yılı Ocak ayından itibaren asgari ücreti vergi dışı tutmakta olup bu imkândan tüm çalışanlarımız yararlanmaktadır. Bu kapsamda yeni açıklanan asgari ücrete göre, 2026 yılında 1 trilyon 166milyar lira vergi istisnası öngörüyoruz. Doğalgaz ve elektrik sübvansiyon destekleri ve asgari ücretin vergi dışı tutulmasını da dikkate aldığımızda sosyal harcamalara ayırdığımız kaynaklar 2 trilyon 456 milyar liraya ulaşmaktadır" ifadelerine yer verdi. Yılmaz, eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal destekler başta olmak üzere, kapsayıcı sosyal politikalar ile beşeri sermayeyi güçlendirmeye ve gelir dağılımında kalıcı iyileşme sağlamaya devam edeceklerini kaydetti. Enflasyona karşı kararlı bir mücadele verdiklerini de belirten Yılmaz, sağlanacak kalıcı düşüşlerin, vatandaşımızın refahının artmasına ve gelir dağılımında daha dengeli bir yapının oluşmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.
Eskişehir Başkan Önür’den CHP’li Çifteler Belediyesi’ne kandil eleştirisi AK Parti Çifteler İlçe Başkanı Yakup Önür, CHP’li Çifteler Belediyesi’nin kandili tebrik mesajı yayınlamayıp İsmet İnönü’yü anma mesajı yayınlamasını eleştirerek, "Bu toprakların ruhunu yok sayan hiçbir yaklaşım, halkın vicdanında karşılık bulamaz. Unutulmasın: Milletin değerleriyle kavga edenler, er ya da geç milletin vicdanında kaybeder" diye belirtti. Önür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Çifteler Belediyesi’nin, mübarek kandil gecelerinde tek bir tebrik mesajı dahi paylaşmaması, buna karşın bu milletin inancıyla yıllarca problem yaşamış bir ismi "saygı ve rahmetle" anmayı tercih etmesinin derin bir çelişkinin açık göstergesi olduğunu belirtti. İlçe Başkanı Yakup Önür, "Bu tutum, basit bir protokol tercihi değil; bir zihniyetin yansımasıdır. Bu ülke, nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan bir Türk yurdudur. Kandiller, bu milletin asırlardır yaşattığı manevi duraklardır. Kandil gecelerinde sessiz kalmak, milyonların inanç dünyasını yok saymak anlamına gelir. Buna karşılık, tek parti döneminde dini hayatın kamusal alandan silinmeye çalışıldığı, camilerin kapatıldığı, ezanın susturulduğu bir dönemin baş aktörlerinden birini övgüyle anmak, toplumsal hafızaya karşı ciddi bir saygısızlıktır. İsmet İnönü dönemi, müslüman Türk toplumu için sadece bir tarih başlığı değil; baskıların, yasakların ve inancın ötekileştirildiği yılların sembolüdür. Bu gerçeği görmezden gelerek yapılan "rahmet ve saygı" paylaşımları, bugün hâlâ aynı çizgide ısrar edildiğini göstermektedir. Türkiye, İsrail’i 28 Mart 1949 tarihinde devlet olarak tanıdı. Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman nüfuslu ülke olmuştur. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür. Belediyeler ideolojik vitrinler değil, hizmet ve temsil makamlarıdır. Çifteler Belediyesi’nin, halkının inanç değerlerine bu denli mesafeli durup, toplumun büyük bir kesiminde karşılığı olmayan bir hassasiyeti ön plana çıkarması kabul edilemez. Bu tavır, ne çoğulculuktur ne de tarafsızlık; bu açık bir seçiciliktir. Biz Müslüman Türk toplumu olarak şunu net söylüyoruz: İnancımıza saygı talep etmek bir ayrıcalık değil, en temel haktır. Kandilleri görmezden gelen, milletin değerleriyle bağı kopuk anlayışlara sessiz kalmayacağız. Bu toprakların ruhunu yok sayan hiçbir yaklaşım, halkın vicdanında karşılık bulamaz. Unutulmasın: Milletin değerleriyle kavga edenler, er ya da geç milletin vicdanında kaybeder" diye kaydetti.