EKONOMİ - 21 Eylül 2017 Perşembe 09:42

Yapı yalıtım firmalarından uyarı

A
A
A
Yapı yalıtım firmalarından uyarı

Diyarbakır ve çevresinde yapı denetim sistemlerinin yetersiz olduğunu belirten Ten Yapı Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Ten, Türkiye’nin depremle iç içe yaşayan bir ülke olduğunu ve yapıların yüzde 60’ının korozyon ile yanlış malzeme seçiminden kaynaklı yıkıldığını söyledi.

Diyarbakır ve çevresinde yapı denetim sistemlerinin yetersiz olduğunu belirten Ten Yapı Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Ten, Türkiye’nin depremle iç içe yaşayan bir ülke olduğunu ve yapıların yüzde 60’ının korozyon ile yanlış malzeme seçiminden kaynaklı yıkıldığını söyledi.


Yapılarda su yalıtımının olmaması korozyon olduğu anlamına geldiğini belirten Cahit Ten, betonarme yapılarda donatı çeliğinin korozyona karşı korunmasında su yalıtımının önlemler için de büyük öneme sahip olduğunu ifade etti. Ten, “Maalesef su yalıtımı, Türkiye’de yapı sektöründe alanında ihmal edilen konuların başında geliyor. Artan maliyetlerden dolayı ilk olarak ısı giderlerini düşündüklerinden, yalıtım denilince ilk önce ısı yalıtımı akla geliyor. Oysa hem ısı hemde su yalıtımı eşit derecede önem verilmesi gereken bir konu. Ancak su yalıtımı sadece maddi değil, aynı zamanda hayati önem taşıyor. Çünkü su yalıtımı depremlerle boğuşan coğrafyamızda binaların sağlamlığı açısından yaşamsal bir önemi bulunuyor. Çünkü binaları içten içe çürüten korozyonu önlemenin tek yolu su yalıtımıdır. Su yalıtımı, son yıllarda gelişen teknolojiye uyum sağlayarak, ürünlerini ve uygulama alanlarını çok geliştirdi. Ancak ilgili kurumlarımızda yeterli donanıma sahip teknik personel yokluğu ve denetim eksikliği yapı kalitesini düşürüyor. Ayrıca yapı sektöründe faaliyet yürüten firmaların bilgi eksikliği ve maddi kazanç düşüncesi, sektörde halen 90’lı yılların teknolojisine devam etmesine neden oluyor. Örneğin ülkemizde 15 yıl önce su yalıtımında kullanılan zift ve mebran halen en çok kullanılan ürünlerin başında geliyor. Oysa teknoloji ile birlikte gelişmiş ülkelerde poliürea su yalıtım uygulaması en çok kullanılan ürün ve ülkemizde yeteri kadar bilinmiyor. Yeni yapılacak binalarda su yalıtımının zorunlu hale getirilmesi ve cezasının caydırıcı nitelikte olması gerekiyor. Aynı zamanda ciddi bir denetleme mekanizması kurulmalı. Teknik personele gerekli eğitimin verilmesi ve sektöreler gelişmelerin yakından takip edilmesi lazım. Bu sayede uygulamaya tabi tutulup, süreklilik haline getirerek periyodik denetim sağlanmalı” dedi.



“Teşvikler verilmeli”


Türkiye’nin enerji verimliliğini arttırması için teşvik verilmesi gerektiğini belirten Cahit Ten, Enerji Kimlik Belgesi zorunluluğunun ertelenmemesi gerektiğini söyledi. Bölgesel durumlara göre teşviklerin getirilmesi gerektiğini belirten Ten, “Yalıtım alanında sık sık yeni kanun girişimleri konuşuluyor. Bunlar çok olumlu düşünceler. Mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor. Ancak bölgesel ve ekonomik faktörler dikkate alınmalı. Bölgeler arasındaki gelir farklılıkları nedeniyle teşvikler dengelenmeli. Teşviklerle vatandaşların yalıtım yapması sağlanmalı” diye konuştu.



“Yalıtım hatalarına dikkat edilmeli”


Enerji verimliliğinde dikkat edilmesi gereken birçok konu olduğunu belirten Cahit Ten, hatalı yapılan yalıtımların istenilen sonucu vermediğini söyledi. Ten “Ülkemizde en çok yapılan hatalardan biri de yalıtım yapılırken yapı, iklim ve çevre koşullarının hesaba katılmamasıdır. Yalıtımda kullanılacak malzemeler çevre ve iklim koşullarına ve standartlara uygun olmalı. En çok yapılan hataların başında yanlış ürün seçilmesi geldiğini söyleyebiliriz. Özellikle; su yalıtımında doğru ürün seçimi ve doğru uygulama çok önemlidir. Bunun yanında bir de vatandaşlar yalıtım yaparken ekonomik olsun diye ucuz malzemeye yöneliyor. Ancak resmin tamamına baktıklarında enerji verimliliği yalıtım sayesinde yüzde 80’lerde olması gerekirken, bu hatalar yüzünden yüzde 20’lere düşüyor. Bu da ekonomik diye tercih edilenin aslında daha fazla ekonomik zarara uğrattığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.



“Ekolojik denge için doğru ürün seçimi önemli”


İşin ekonomik yönünün yanı sıra bir de ekolojik yanının bulunduğunu belirten Ten, açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“2007 yılı Sera Gazı Ulusal Envanteri’ne göre; toplam 106 milyon ton karbondioksit emisyonunun yüzde 32’si, yani 34 milyon tonu binalardan kaynaklanıyor. Ve önlem alınmazsa konut ve hizmetler sektörü enerji tüketiminin 2020 yılına kadar 47,5 milyon TEP’e ulaşacağı ve karbondioksit emisyonunun iki katını aşacağı tahmin ediliyor. Örneğin teknolojik cihazlarla uygulanan poliürea sprey yalıtım uygulaması su yalıtımında ilk sırada yer alıyor. Uçucu organik bileşik (VOC) içermediği gibi anti bakteriyel özelliği bulunuyor. İçme suyu depolarında bile rahatlıkla kullanılabiliyor. Yüksek ısı farklarından dolayı kullanılabilirliği üst düzeyde çünkü UV ışınlarına dayanıklı oluşu sayesinde -40 ile +120 santigrat dereceye kadar dayanıyor. Buz pisti, arıtma tesisi, baraj şantiyeleri, UV dayanımı gerektiren açık teraslar gibi birçok farklı sektörde yalıtım alanında tercih edilen bir ürün. Yapılarda yalıtım, izolasyon alanında son derece etkili. Olumsuz hava şartlarına karşı ömürlerini uzatıyor. Bu malzeme yalıtım için farklı uygulamalar ve teknikler ile yalıtımları gerçekleştirmek için kullanılıyor. Isı yalıtımında tercih edilen ve yine teknolojik cihazlarla uygulanan poliüretan köpük ise, hızlı reaksiyon süresi ile birkaç saniye içinde kuruma özelliği ile ön plana çıkıyor ve zamandan tasarruf sağlıyor. Sprey poliüretan köpük sayesinde binaların temelinden dış cephelerine kadar kullanılıyor. Tasarruf yapmak isterken, daha fazla zarar ediliyor. Deprem kuşağında olmanın farkındalığının hayata geçirilmesi için can kayıplarının yaşanmadan bir an önce adımlar atılması gerekiyor”.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Meyve düşmanı bir çift ’fındık kurdu’ 200 meyveye zarar veriyor 10 gün içerisinde tamamlamaları gerektiğini söyledi. Türkiye ve Samsun’un en önemli ihracat kalemlerinden olan fındıkta kahverengi kokarcanın ardından fındık kurdu için uyarı geldi. Mücadelesi yapılmadığı takdirde önemli oranda verim kaybına neden olan fındık kurdu zararlısı ile ilgili açıklamalarda bulunan İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, gerekli tedbirlerin en kısa sürede alınması gerektiğini ifade etti. “Bir çift fındık kurdu 200 meyveye zarar veriyor” Ekonomik anlamda üretimi yapılan fındığın ana zararlısı olan fındık kurdunun beslenme ve yumurta bırakmak yoluyla meyvelerde zarar yaptığına dikkat çeken Sağlam, “Fındık kurdu erginleri, öncelikle yeni oluşmakta olan meyvelerde zarar yapar daha sonraları fındığın meyve kabuğunu hortumunun ucundaki ağız parçalarıyla kemirerek deler ve kabuk içindeki yumuşak etli kısımla beslenir. Zarar gören meyveler normal büyüklüğe erişinceye kadar kabuk içindeki etli kısmı ve kabuk kısmı sarı renk alır. Bu zarar şekline halk arasında sarı karamuk denir. Meyve normal iriliğe ulaştıktan sonra zarara uğrarsa meyve içi kararır ve bu zarara da kara karamuk denir. Bir çift fındık kurdu ergini (dişi ve erkek); beslenme ve yumurta koyma yoluyla yaklaşık 200 meyveye zarar verebilir. Meyve içerisinde beslenen larvalar meyve içini tamamen yedikten sonra bir delik açarak dışarı çıkar. Bu şekilde beslendiği fındık meyvelerinin pazar değeri kalmaz ”dedi. “Fındık kurdu ve kokarca görülen bahçelerde her ikisiyle de mücadele yapılır” Samsun’da üreticilerin en önemli gelir kaynaklarından biri olan fındığın ana zararlısı olan fındık kurdu zararlısı ile duyurulan zaman aralığında ve tekniğine uygun mücadele yapılmasının verim kaybını önlemek bakımından çok önemli olduğunu belirten Sağlam, “Fındık kurdu mücadelesinde bitki köklerine zarar vermeden bahçe toprağının çapalanması böcek yoğunluğunu azaltmada etkili olmaktadır. Kimyasal mücadele; ergin fındık kurdu zararlısının ekonomik zarar yapmaya başladığı dönemde, bahçedeki hâkim çeşitlerin yarıdan fazlası mercimek iriliğine yaklaşınca (3-4 mm) yapılmalıdır. Fındık kurdu mücadelesine karar vermek için, 2-3 günde bir güneş doğmadan sabahın erken saatlerinde çarşaf yöntemi ile fındık kurdu sayımı yapılmalıdır. 10 ocakta iki ve daha fazla fındık kurdu ergini bulunursa ilaçlama yapılmalıdır. Fındık kurdu ilaçlaması yapılan bahçelerde fındık kokarcasına rastlanırsa ayrı bir ilaçlama yapmaya gerek yoktur. Sayımlarda 10 ocakta ortalama bir ergin fındık kokarcası bulunursa her iki zararlıya karşı etkili etken maddeli ilaçlarla mücadele yapılır. Ayrıca fındık kurdu popülasyonunun yüksek olduğu yerlerde tekrar sayım yapılarak zararını engellemek için mayıs sonu, haziran başında ikinci bir ilaçlama yapılabilir. Fındık kurdu ve kahverengi kokarca görülen fındık bahçelerinde her ikisine de ruhsatlı BKÜ ile ilaçlama yapılarak kontrol sağlanabilir” diye konuştu. “Mücadele zamanı geldi, 1 hafta-10 gün içinde mücadele tamamlanmalı” Fındık kurdu ile mücadele zamanının geldiğine değinen Sağlam, “İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğümüzce fındık alanlarında yapılan sürvey ve fenolojik gözlemlere göre sahil ve orta kuşakta erkenci çeşitlerin hakim olduğu bahçelerde 6 Mayıs, yüksek kuşakta ise 15 Mayıs tarihi itibariyle mücadele zamanının geldiği belirlenmiştir. Fındık üreticilerimizin bahçelerindeki hâkim çeşitlerin yüzde 50’sinin mercimek büyüklüğüne ulaştığı dönemde teknik tavsiyelere uygun olarak mücadeleye başlamaları, gerekli koruyucu tedbirleri almaları ve ilaç uygulamalarını en kısa sürede tamamlamaları (1 hafta-10 gün) gerekmektedir. Kimyasal mücadelede kullanılacak bitki koruma ürünleri yetkili bayilerden alınmalı, reçete yazma yetkisine sahip olan kişiler tarafından reçetelendirilmeli, uygulama yetkisine sahip olan kişiler tarafından uygulanmalıdır” şeklinde konuştu. Diğer geçim kaynaklarından biri olan arıcılıkta arı faaliyetlerinin bitki çeşitliliğinin sürdürülebilirliği bakımından da çok önemli işleve sahip olduğunu belirten Sağlam, fındık kurdu ilaçlamaları esnasında arıların su içtiği kaynaklara hiçbir şekilde ilaç bulaştırılmaması gerektiğini, tarım ilaçları uygulamalarının akşam üzeri veya sabahın erken saatlerinde arıların uçuş yapmadıkları zamanda yapılması gerektiğini ve öncelikle arılara zarar vermeyen bitki koruma ürünleri tercih edilmesi hususunda üreticilerin özenli davranmalarını, ayrıntılı bilgiye sahip olmak için il/ve ilçe müdürlüklerine başvurmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Hatay Eldiveni takan başkan ve kaymakam kenti temizlemek için sahaya indi Hatay’ın İskenderun ilçesinde başlatılan temizlik kampanyası çerçevesinde kentin sokaklarındaki izmaritler başta olmak üzere çöpler, Kaymakam Murat Sefa Demiryürek ve Belediye Başkanı Mehmet Dönmez’ın katılımı ile toplandı. İskenderun Kaymakamlığı ve İskenderun Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Çevremizi Temiz Tutalım, İskenderun’umuza Sahip Çıkalım” kampanyası çevresinde kentte temizlik seferberliği başlatıldı. Kampanyaya İskenderun Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, ilçe protokolü, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı. Kentin sokaklarında Kaymakam Demiryürek, Başkan Dönmez ve vatandaşlar tek tek izmarit topladı. Temizliğin en başta kirletmemekten geçtiğini dile getiren Kaymakam Demiryürek, “Caddelerimizin, sokaklarımızın temiz kalması, sadece temizlik işçilerinin görevi değil. Hepimizin görevi, tüm vatandaşların görevi ve tüm İskenderunluların görevi. Bunun en iyi yolu kirletmemekten geçiyor. Deprem süreci hepimizi çok zorladı. Hepimizi çok zorlayan bir süreç ama normalleşme yolunda bu tür duyarlılıkları hepimizin paylaşması, kurumsal olarak tavrımızı ortaya koymamız ve bu amaçla mücadele etmemiz gerekiyor. Sayın belediye başkanımızla, ekipleriyle, bütün kurumlarımızla ve en önemlisi bu kenti gelecekte teslim edeceğimiz, emanet bırakacağımız çocuklarımızla bu duyarlılığı tüm İskenderunlu, tüm çevreyle paylaşmak adına bugün beyaz eldivenlerimizle sokaktayız” ifadelerini kullandı. Başkan Dönmez ise, belediye olarak temizlik çalışmalarını aralıksız yürüttüklerini belirterek, “Deprem yaşadık, acılar yaşadık. Bu acılarla beraber insanların bazı şeyleri kanıksadığını gördük; etrafın dağınık olmasını, etrafının kirli olmasını. Bu kanıksamanın önüne geçebilmek için biz temizlemeye çalışıyoruz. Var gücümüzle belediye ekiplerimiz, temizlik şirketimiz çalışmalarını devam ettiriyor ama asıl olan kirletmemek, asıl olan insanların şehri temiz tutmasını sağlamak. Bu amaçla bir kampanya başlattık. Kampanyaya hep birlikte destek veriyoruz. Bu kampanya bir defalık olmayacak, en önemlisi bunu birer hafta arayla sürekli hale getireceğiz" şeklinde konuştu. 120 okul, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar, temizlik çalışmalarına katkıda bulundular.