EKONOMİ - 15 Mayıs 2024 Çarşamba 19:43

Coffy’den tek fiyata kahve satışı

A
A
A

Türkiye’nin en hızlı büyüyen, ilk tek fiyatlı dijital kahve markası Coffy, büyüme istikrarını sürdürüyor. 2019 yılında İstanbul Kadıköy’deki ilk mağazasıyla müşterileriyle buluşan marka, 100’üncü şubesini Diyarbakır’da açtı.

Türkiye’nin en hızlı büyüyen kahve markası Coffy, hem mağaza hem de il bazında yaygınlaşmaya devam ediyor. Uluslararası pazarda yaklaşık bin şubelik deneyimi bulunan DP Eurasia Group’un bünyesinde 2019 yılında doğan marka, 100’üncü şubesini Diyarbakır’da açarak operasyonlarını 22 ile yaydı. Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde 1000 metrekarelik alanda, 500 kişilik oturma kapasitesiyle açılan Coffy, kaliteli kahve deneyiminin yanı sıra Coffy mağaza konseptiyle dizayn edilmiş açık ve kapalı alanlarıyla Diyarbakırlılar için yepyeni bir sosyalleşme mekanı.

Yüzde 100 Arabica çekirdeklerle hazırlanan kahvelerini ustalıkla müşterilerine sunan marka, günün her anına uygun; kahvaltılıklar, sandviçler, tatlılar ve atıştırmalıklardan oluşan yiyecek menüsüyle de yeni nesil kahveciliğin tüm standartlarını karşılıyor. Marka, züzde 100 müşteri memnuniyeti ilkesiyle hem fiziksel mağazalarından hem de Coffy App’ten her bir müşterisinin memnun ayrılmasını önemsiyor. Marka, kaliteli kahvedeki ustalığını ulaşılabilir düzeydeki tek fiyat modeliyle harmanlayarak rekabet sahasında giderek güçleniyor.

Zincir kahve sektöründe ezberleri bozuyor

“Kaliteli kahveyi uygun fiyata içmek herkesin hakkı" diyen marka, pek çok yenilikçi özellikle kahve sektöründe farklılaşıyor ve tüketici tercihlerinde ilk sıralara oturuyor. Türkiye’nin ilk tek fiyatlı kahve noktası olan ve müşterilerinin sadece hangi kahveyi içmek istediğine karar vermesine odaklanan marka, aynı boy tüm kahveleri aynı fiyata sunarak tüketicisinin fiyat konusunda kafa karışıklığını önlüyor.

Marka ayrıca, Kolombiya ve Etiyopya’dan gelen yüzde 100 Arabica çekirdeklerle hazırlanan kaliteli ve lezzetli kahvelerini, sektörde fark oluşturan uygun fiyatlarla tüketicileriyle buluşturuyor. Müşterileri, Coffy App üzerinden verilen siparişlerde siparişlerini sıra beklemeden mağazalardan alabiliyor. Coffy’i rakiplerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri olan ‘beklemeden al’ entegrasyonu sayesinde tüketiciler mağazaya yaklaşırken uygulama üzerinden siparişlerini verebiliyor. “Siparişimi hazırla” diyenlerin kahveleri, mağazalara geldiklerinde sıcak bir şekilde onları bekliyor. Üstelik uygulamaya üye olan herkes ilk kahvesini ücret ödemeden alabiliyor. Tüketiciler, Coffy sadakat programı kapsamında her 5 siparişinde 1 ücretsiz kahvenin keyfine varıyor. Coffy, ödüllü kahveleri ve yenilikçi uygulamalarıyla kahve tutkunlarının yeni tercihi olarak yakın bir gelecekte sektörü domine edeceğinin sinyallerini veriyor.

Açılışta konuşan DP Eurasia Group CEO’su Aslan Saranga, Türkiye’deki kahve sektörünün yaklaşık 13 milyarlık bir pazar olduğunu söyledi. Dünya ile karşılaştırdığı zaman, küçük bir pazar ama çok hızlı büyüdüğünü belirten Saranga, “Kahve pazarının şu anda en hızlı büyüyen gıda sektörlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Kahve sektöründeki trendlere baktığımızda, son dönemde espresso bazlı kahvelerin çok ciddi oranda tercih edildiğini görüyoruz. Şimdi de Türk markaların sistemde çok hızlı olarak büyüdüğünü gözlemliyoruz. Biz de Coffy olarak bundan dört sene evvel pazara girdik” dedi.

“En önemli özelliklerinden biri, dijital aplikasyonunuzla önceden sipariş verip hiç beklemeden kahvenizi alabilmeniz”

Tüm rakiplerden farklı bir strateji kurmaya çalıştıklarını ifade eden Saranga şöyle konuştu:

“Şu anda piyasadaki en farklı kahve markası olduğumuzu söyleyebiliriz. Coffy’nin en önemli özelliği tek fiyatlı dijital kahve markası olması. Kahve sektörü için çok büyük bir yenilik. Diğer markalara göre büyük bir fiyat avantajı sağlıyor. Markanın en önemli özelliklerinden biri de dijital aplikasyonunuzla önceden sipariş verip hiç beklemeden kahvenizi alabilmeniz. Yaptığımız bütün testlerde en kaliteli kahve seçildi kahvemiz. Yüzde 100 Arabica kalitesinde. O yüzden piyasaya yeni bir soluk, yeni bir trend getirdiğimizi düşünüyoruz.”

“Bizim kahve çeşitlerimiz espresso bazlı. Sütlüsü, sütsüzü, espresso miktarının artırıldığı, vanilya gibi aromalarla tatlandırıldığı gibi çok geniş yelpazede kahve çeşidimiz var. Bubble tea gibi farklı çay çeşitlerimiz de mevcut. O yüzden piyasadaki en geniş menüye sahip firmalardan biri olduğumuzu söyleyebilirim” diyen Saranga, “Bizim satışlarımızın yüzde 20’si aplikasyon üzerinden oluyor. Kahve yerlerindeki sipariş ve sıra bekleme süresi bazen uzayabiliyor. Ama bizim aplikasyonumuzdan sipariş verdiğiniz zaman önceden sipariş verip kahvenizi alabiliyorsunuz. O yüzden dijitalleşmede iddialıyız. Coffy’’nin Türkiye’deki en iyi dijital altyapılardan birine sahip olduğunu u düşünüyoruz. Çok farklı büyüklükte dükkanlarımız, konseptlerimiz var. AVM’ler de var, küçük corner dükkanlarımız da var. Örneğin, bu dükkanımız bin metrekare. Şu ana kadar açtığımız en büyük dükkanlardan biri. Kahve işi yaptığımız için lokasyonun görünür, yaya trafiğinin yüksek olduğu iyi seviyede yerler olması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Pizza Restoranları A.Ş. çatısı altında ilk şubesini Ekim 2019’da İstanbul Kadıköy’de açan Coffy; “Tek Fiyatlı Kahve Noktası” konseptiyle Türk kahve kültürünün geleceğini şekillendirmek üzere yola çıktı. Marka; aktif ve yeniliklere açık ekibi, sektörde benzeri bulunmayan konsepti ve yatırımcılara sunduğu güçlü franchising sistemi ile kısa zamanda büyüme adımları attı. Operasyonlarını Türkiye’nin 22 iline yayılmış 100 şubesiyle yürüten marka, 2024 yıl sonunda itibariyle 200 şubeyle Türk kahve sektörünün en önemli oyuncularından biri olmayı hedefliyor.

Rıdvan Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.