ÇEVRE - 17 Mayıs 2021 Pazartesi 10:40

Türkiye’de en çok manda İstanbul’da bulunuyor

A
A
A
Türkiye’de en çok manda İstanbul’da bulunuyor

DÜZCE(İHA) – Yıllar önce Türkiye’nin dört bir yanında bulunan ve sayıları son zamanlarda azalan manda yetiştiriciliğine, Düzce’de rağbet arttı.

DÜZCE(İHA) – Yıllar önce Türkiye’nin dört bir yanında bulunan ve sayıları son zamanlarda azalan manda yetiştiriciliğine, Düzce’de rağbet arttı. Daha önce neredeyse hiç yetiştirilmeyen mandalar, Düzceli çiftçilerin ekonomisine destek olunca en çok üretim yapılan 4. Şehir Düzce oldu.


Manda yetiştiriciliği son yıllarda Düzce’de artmaya devam ediyor. Tarım ve Orman İl Müdürlüğü kentte manda yetiştiriciliğinin artması için başlatılan proje kapsamında çiftçilerin üretimini yaptığı mandaların yüzde 98’ini hibe olarak verdi. Türkiye’nin bir çok bölgesinde yetiştirilen fakat sayıları son zamanlarda giderek azalan manda yetiştiriciliğine devletin verdiği destek sonrasında Düzce’de rağbet arttı. Düzce’de manda üretimi ve yetiştiriciliği yapan Murat Yılmaz, manda sayının kentte yükselmeye devam ettiğini vurguladı. Yılmaz, “Düzce’de manda üretimi çok güzel bir noktada şu anda. Hepsi kayıt altında yüzde 98’lere gelen bir oranla proje dahilinde hayvanlar Türkiye Anadolu mandası adı altında. Bu Türkiye’ye has bir manda ırkıdır. Düzce’de şu anda manda sayısı yukarıya doğru yükselişte. Toplam genel olarak düşündüğümüzde 2 binin üzerinde mandar var” dedi.



“En çok üretim İstanbul’da, Düzce 4. Sırada”


Manda üretiminin en çok İstanbul’da olduğunu, bir çok vatandaşın İstanbul denildiğinde şaşırdıklarını dile getiren üretici Yılmaz, “Şu anda Türkiye’de en çok manda İstanbul’da var. İstanbul denildiği zaman kimsenin aklına gelmez ama en yüksek sayı oranı şu anda İstanbul bölgesinde bulunuyor. Daha sonra Samsun geliyor. Bunun gibi birkaç yerde daha var. Ama Türkiye’nin hemen hemen her yerinde yok. Bir çok yerde manda artık yok diyebiliriz. Daha eskiye baktığınız zaman Kastamonu Çerkeş, Bolu Gerede, Çankırı, Karabük buralar hep manda yatağıydı. Genelde çok yüksek sayıya sahip illerdi bunlar. Fakat şu anda oralarda azalmalar mevcut. Türkiye’nin bir çok yerinde kalmadı. Şu anda İstanbul birinci sırada. Samsun bizden biraz fazla. Bursa Karacabey, Düzce böyle devam eder” şeklinde konuştu.



“Manda hastalık bulaştırmayan bir hayvandır”


Manda yetiştirmek isteyen çiftçilere de tavsiyelerde bulunan Manda Üreticisi ve Yetiştirici Murat Yılmaz, “ Manda sağlık açısından iyi bir hayvan. Hastalığa karşı çok dirençli. Hastalık bulaştırma riski olmayan bir hayvandır. Sığır gibi değildir. Kendi imkanları ile doğum yapabilen bir hayvandır. Bufalo ırkından gelen bir hayvan olduğu için bağımsızdır. Buralarda dolaşsak bir hayvanın kendisi yavru yaptığını görebiliriz. Doğumda manda yardım almaz. Sığırda hayvan yavru yapacak sabaha kadar başında bekliyorsun. Ama manda bu konularda çok iyi konumda. Yeme konusunda sığırın yemediği şeyleri yiyebiliyor. Sap gibi mesela. Sığır bu konularda hassastır. Manda ayırt etmez her şeyi yer. Bakımı kolaydır. Sadece fark olarak mandanın gezdiği yerde yazın su veya çamur türü şeyler olacak yatması için” ifadelerinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kars Karslı vatandaştan duyarlı davranış Ermeni-Türk harbinde Kars’ta 1920 yılında şehit düşen Yüzbaşı Faik Bey’in mezarına duyarlı vatandaş tarafından önce bayrak dikildi, ardında da mezarın bulunduğu bölge temizlendi. Tarihi Benli Ahmet İstasyonu’nda dört tarafı duvarla çevrili olan Yüzbaşı Faik Bey’in mezarının anıt mezar haline getirilmesini isteyen vatandaşlar, mezarlıkta 5 ayrı mezarın bulunduğuna dikkat çekerek mezarın olduğu bölgenin koruma altına alınması gerektiğini veya buraya anıt mezar yapılmasını istedi. Kars’ın en işlek caddelerinden birisi olan Faikbey Caddesi’ne ismi verilen Yüzbaşı Faik Bey’in mezarının tarihi istasyonda bulunduğunu ifade eden vatandaşlar, "Kars ve civarının Ermenilerden geri alınması için yapılan harekat esnasında 12. Tümen, 36. Alay 1’inci tabur komutanı yüzbaşı Faik bey 14 Ekim 1920 tarihinde Ermeni-Türk harbinde, Berne (Koyunyurdu) Köyü’nün doğusundaki tepede birliğin başında olduğu sırada çarpışmalarda şehit düştü. Ben de her sene geliyorum. Otlarını temizliyoruz, bayrağını taktık. Her yıl bu ayalarda gelip buranın bakım ve onarımı yapıyorum" dedi. Duyarlı vatandaş daha sonra Yüzbaşı Faik Bey’in bulunduğu mezarın etrafını temizledi, mezarın üzerinde bulunan ağaç parçalarını ve istenmeyen otlarını topladı, mezarlığın içerisindeki bayrağı değiştirdi. Şehitlere dua eden vatandaş daha sonra bölgeden ayrıldı.
Antalya Eşinden para istedi, ’param yok’ cevabını alınca hayatı değişti, kendi işinin patronu oldu Kocası harçlık vermeyince kendi dükkanını açan kadın, 36 yıldır mesleğini icra ediyor. Antalya’nın Serik ilçesinde yaşayan Fahriye Altınkaynak, 36 yıldır hayali olan olan terzilik mesleğini sürdürüyor. Altınkaynak, terziliğe hobi olarak başladı. Eşinden bir ihtiyacı için bir miktar para istediğinde “Param yok” cevabını alan Altınkaynak, kendi iş yerini açtı. Evindeki el makinesi ve kumaşlarla birlikte dikiş, giyim üzerine açtığı küçük bir dükkanla geçimini sağlamaya başlayan Fahriye Altınkaynak (62), “Herkes bana, "Başaramazsın, yapamazsın, tek başına bir bayansın” dedi. Ben de yapabilirim dedim” dedi. Terzilik mesleğiyle çocuklarını okuttu İş yeri açtığı zaman müşteri gelmesi için konfeksiyonlara broşür ve kartvizit dağıttığını anlatan Fahriye Altınkaynak, mesleğinin çocukluk hayali olduğunu aktardı. Eşinin işine karşı gösterdiği tüm direnişlere rağmen, 36 yıllık zaman zarfında 3 çocuğunun üniversite öğrenimini tamamladığını açıklayan Altınkaynak, meslekte nasıl başarıya ulaştığını şu sözlerle ifade etti: "Mesleğim, çocukluk hayalim. Bu işe önce evde başladım. Fakat evde olmuyordu, eve gelen çocuklarıyla geliyordu, çalışma imkanım olmuyordu. Sonra çok acil bir para ihtiyacım oldu. Eşimden para istedim, ’Param yok’ dedi. Eşimin bana öyle demesi çok üzdü. Oturup düşündüm ve bir iş yeri açmaya karar verdim. Hemen araştırmaya başladım ve dikiş, giyim üzerine bir dükkan kiraladım ama hiçbir şeyim yoktu, sadece küçük bir el makinem vardı. Herkes bana, ’Başaramazsın, yapamazsın, tek başına bir bayansın’ dedi. Ben de ’Neden, ben de yapabilirim’ dedim. Evimdeki makinemi iş yerime getirdim. Broşürler, kartvizitler bastırdım. Bütün konfeksiyonları dolaşarak dağıttım. ’Yapılacak tadilat işlerinize talibim’ dedim. Evdeki kumaşlarımı getirdim, dükkanıma yerleştirdim, badana yaptım. Eşim şiddetle karşı çıktı, ’Yapamazsın, uğraşamazsın, otur evde yemeğini yap’ dedi. Ama ben kararlıydım. Çok ağır bir kelime kullandı. Eğer hayat müşterekse ve ben çalışmıyorsam, almakla mükelleftir kendisi. Almıyorsa, ben de bir şeyler yapma ihtiyacı hissettim. Kimseye muhtaç olmak istemedim. O kadar zor ki birilerine muhtaç olmak. Azmettim ve yavaş yavaş müşterilerim gelmeye başladı. Sonra eşimden ayrıldım." Kadınların hayatta her zaman üretken olması gerektiğini anlatan Altınkaynak, “Elimden geldiği kadar helalinden olsun diye gece gündüz, gece yarılarına kadar çalıştım. 3 çocuğum ve 8 torunum var. Oğullarım ve kızım üniversiteyi bitirdi ve hepsinin mesleği var. Torunlarımla mutluyum ve en güzeli bir işim var. Bir kadın, üretken ve karınca gibi olmalı. İlla ki, iş yeri açması gerekmiyor. Evde, tarlada, fabrika başka bir iş yerinde çalışsın ama üretsin. Kadınlar, kimseye muhtaç olmamalı, dimdik ayakta kalmalı” diye konuştu.