SAĞLIK - 04 Haziran 2020 Perşembe 14:33

Pro. Dr. Karademir, çocuklar da kalp hastalığını anlattı

A
A
A
Pro. Dr. Karademir, çocuklar da kalp hastalığını anlattı

DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Hastanesi, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof.

DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Hastanesi, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Selmin Karademir, bazı genetik hastalıklarda doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksek olduğunu bu nedenle çocukların düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmesi gerektiğini bildirdi.


Prof. Dr. Karademir, her doğan bin bebekten yaklaşık olarak sekizinde doğuştan kalp hastalığı görüldüğüne dikkat çekerek, “Doğuştan kalp hastalıkları, hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan, bebek doğduğu andan itibaren kalbinde bulunan yapısal hastalıklardır. Anne, baba veya yakın akrabalarda doğuştan kalp hastalığı varsa doğacak bebekte risk daha yüksektir. Çok çeşitleri olmakla birlikte büyük kısmını kalp odacıklarını ayıran duvarlardaki delikler, kalp kapaklarındaki ve damarlardaki darlıklar oluşturur. Bazı durumlarda ise kalpteki bir odacığın, kapağın, damarın hiç gelişmemiş olması gibi daha ağır hastalıklar söz konusudur. Delikler büyüklükleri, sayıları ve yerleşim yeri itibarıyla; darlıklar lokalizasyonu, hafif-orta-ağır darlık olmaları itibarıyla birbirlerinden çok farklılık gösterirler” ifadelerini kullandı.



“Bazı genetik hastalıklarda doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksek”


Doğuştan kalp hastalıkları hamileliğin çok erken dönemlerinde, organların henüz oluşmaya başladığı haftalarda geliştiğini dile getiren Prof. Dr. Karademir, büyük kısmında neden bilinmediğini belirtti. Bir kısmının kalıtsal olduğu bilinmekle birlikte çok az hastalıkta genlerle ilişki gösterildiğine işaret eden Karademir, “Bazı genetik hastalıklarda (Down sendromu, Turner sendromu) doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksektir. Annenin hamileliğin ilk üç ayında bebeğe zarar verebilecek ilaçlar kullanması, infeksiyon geçirmesi (kızamıkçık gibi), radyasyona maruz kalması doğuştan kalp hastalıklarına neden olabilir. Çoğu zaman aile öyküsü araştırıldığında doğuştan kalp hastalığına yol açabilecek bir neden bulunamaz. Bu nedenle doğuştan kalp hastalıklarının kalıtsal nedenler ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı genel olarak kabul edilir. Anne karnındaki bebekte kalp hastalığı olup olmadığı ‘Fötal Ekokardiyografi’ dediğimiz ultrasonografik yöntemle araştırılabilir” dedi.



“Ağır kalp hastalıkları kısa sürede belirti verir”


Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitleri olduğu bilgisini paylaşan Karademir, “Bir kısmında hiçbir belirti olmaz veya belirtiler çok hafiftir, bir kısmı ise çok ağır seyirli olabilir. Ağır kalp hastalıkları ilk birkaç ay içinde, hatta ilk birkaç günde belirti verirler. Bu belirtiler bebekte morarma, beslenme güçlüğü, emerken yorulma, hızlı soluk alıp verme, nefes darlığı, kilo alamama veya sık solunum yolu enfeksiyonu (zatürre, bronşit) geçirme şeklinde ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda çabuk yorulma, çarpıntı, göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Bazı hastalıklarda ise hastada hiçbir belirti yoktur veya önemsizdir, yalnızca muayene sırasında üfürüm duyulması ile başvurulur” diye konuştu.



“Günümüzün hastalığı obezite”


Çocuklarda morarma, terleme, sık nefes alma, nefes darlığı, kilo alamama, kolay yorulma, halsizlik, çarpıntı, göğüs ağrısı, bayılma gibi şikayetler görüldüğünde vakit kaybedilmeden bir uzmana başvurulmasının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karademir, “Bununla birlikte kalpte küçük delikler ve hafif darlıklar ise görünürde hiçbir belirti vermeyebilir, ancak doktor muayenesinde anormal bulgularla ortaya çıkabilir. Oldukça nadir görülmekle birlikte, ciddi olsa bile erken çocukluk çağında sessizce ilerleyen kalp hastalıkları görülebilmektedir. Bunların büyük kısmı genetik geçiş gösteren kalp kası hastalıkları ve ritim bozukluklarıdır. Anne ya da baba tarafında ani, beklenmeyen ölüm öyküsü bulunması bu hastalıklar açısından uyarıcı olmalıdır” ifadelerini kullandı.


Karademir, doğuştan kalp hastalıkları dışında çoğu virüs ya da bakteriyel enfeksiyonlar sonucu ortaya çıkan kalp hastalıklarının da kalp kasını ve kapakçıklarını etkileyebileceğine dikkat çeken Karademir, geçmişte süresi uzamış yüksek ateş, eklem ağrıları ve şişlikleri geçirmiş ya da kalp hastalığını düşündürebilecek bulgulara sahip çocukların riskli grupta yer aldığını söyledi.


Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden biri olan obezite hastalığının, çocuklarda ailede erken koroner kalp hastalığı öyküsü varsa mutlaka bir çocuk kardiyoloğu tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Karademir, bu çocuklarda ayrıca insülin direnci ve kan yağlarında yükseklikler olabileceğini blirterek “Özetle kendi sağlık öz geçmişinde ciddi rahatsızlıklar olan, ailede kalp hastalıkları öyküsü bulunan, belirtilen semptomlara sahip, fiziki muayenede ilgili bulguların saptandığı çocuklar ve fazla kilolu çocuklar kalp kontrolü yapılması gereken gruptadır. Bu durumda ayrıntılı sağlık öyküsü alınıp, iyi bir fizik muayene, tansiyon ölçümü, EKG ve ekokardiyografi ile tarama yapılabilir. Gerekirse daha ileri testler de önerilebilir” dedi.



“Türkiye akut romatizmal ateş görülmesi açısından yüksek riskli bir ülke”


Türkiye’nin akut romatizmal ateş görülmesi açısından yüksek riskli bir ülke olduğuna işaret eden Prof. Dr. Karademir, halk arasında kısaca “kalp romatizması” veya sadece “romatizma” olarak bilinen hastalıkla ilgili de bilgiler paylaştı. Romatizmaya çocuklarda bademcik iltihabı yapan A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığını dile getiren Öğretim Üyesi Karademir, “Okula giden çocuklarda, yani 5-15 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Boğaz enfeksiyonunun zamanında tedavi edilmesi bu hastalığın oluşmasını engeller. Dolayısıyla ateş ve boğaz ağrısı, eklemlerde şişme, yorgunluk, halsizlik, nefes almada zorlanma olması durumunda mutlaka bir çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından görülmeli, kalp tutulumu yönünden değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.


Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitli oldukları ve hastalığa yönelik özel izlem gerektirebileceğini anımsatan Prof. Dr. Karademir, “Bununla birlikte çoğu zaman alınan genel önlemler aynıdır. Kalbin enfeksiyondan korunması için bazı özel girişimsel durumlarda çocuğun antibiyotik kullanması gerekir. Korunma gereken bu durumlar, antibiyotik dozu ve uygulama zamanı izleyen hekim tarafından aileye anlatılarak ellerine ‘İnfektif Endokarditten Korunma’ kılavuzu verilir” diye konuştu.



“Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir”


Doğuştan kalp hastalığı bulunan çocukların büyük kısmında aktivite kısıtlaması gerekmeyeceğini dile getiren Karademir, çocuğun psikolojik yönden desteklenmesi ve kalp performansının iyileştirilmesi için spor ve aktivite ile desteklenmesinin önemli olduğunu vurguladı. Bazı hastalıklarda çocuğa “yarışma” gibi aşırı efor gerektiren aktiviteler yapmasının yasaklandığını anımsatan Prof. Dr. Karademir, bu durumlarda kesinlikle çocuğu takip eden, çocuk kalp hastalıkları uzmanın belirlemesi ve çocuğun gereksiz yere spordan uzak tutulmaması gerektiğini kaydetti.


Önlemlerin hastalığın türüne ve ağırlığına göre belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Karademir, “Bu çocuklar daha az efor gerektiren aktivitelere yönlendirilirler. Doğuştan kalp hastalıklı çocuklar tüm sağlıklı çocuklar gibi aşılarını yaptırmalıdır, bazı durumlarda ek aşılar gerekebilir. Çocukların beslenmesi aynı sağlıklı çocuklarda olduğu gibidir ve genel beslenme kurallarını içerir. Bazı özel durumlarda diyet gerekebilir. Çocuklar genellikle normal eğitimlerine devam ederler. Bazı hastalarda aktivite kısıtlaması gerekebilir. Okulda merdiven çıkmaması veya giriş katında eğitim yapması, beden eğitimi derslerine katılmaması gibi önlemler alınarak çocuğun okula devamı sağlanabilir. Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Işıkhan, "İŞKUR Yol Arkadaşım: Gençlerle Yarına Yolculuk Programı"nda gençlerle buluştu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, İŞKUR Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençlere Yönelik İşgücü Piyasası Destek Programı Operasyonu (NEET PRO) kapsamında gençlerle bir araya gelerek, sorularını yanıtladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, İŞKUR NEET PRO kapsamında ‘Gençlerle Yarına Yolculuk Programı’nda gençlerle bir araya geldi. Gençlerle bir arada olmaktan duyduğu heyecanı dile getiren Bakan Işıkhan, “Programımızda Türkiye’nin farklı illerinden 200’e yakın katılımcımız bulunuyor. Türkiye çalışma hayatında Türkiye Yüzyılı’nda sizin sorularınız benim için çok önemli olacak. Ben de deneyimlerim ve kariyerim doğrultusunda sormuş olduğunuz sorulara yanıt vermeye gayret edeceğim” ifadelerini kullandı. “Her şeyin arkasında devletimizin desteği ve gücü var” Türkiye Cumhuriyeti’nin fırsat eşitliği konusunda önemli bir sorumluluk ve rol üstlendiğine vurgu yapan Bakan Işıkhan, “Benim gibi bir işçi çocuğu kardeşiniz, hiçbir ayrım gözetmeden şu koltukta oturabiliyor. Çok farklı konumlarda olan insanlar buralarda oturabilir ama en alttan başlayıp devletin en üst kademesine kadar gelmiş bir hocanız olarak gerçekten vatanımıza, devletimize ne kadar şükretsek azdır diye düşünüyorum. Ben devletimizin yurtlarında, devletimizin burslarıyla okudum. Yurtdışına YÖK bursuyla gittim. Her şeyin arkasında devletimizin desteği ve gücü var” dedi. Işıkhan, gençlerin kariyer noktasında nereye ulaşmak isterlerse bu konuda zorlandıkları konuları kendileriyle paylaşılmasını isteyerek, “Tabii öncelikle İŞKUR Genel Müdürümüzün desteğini alarak, sizin önünüzü açmak zorundayız. Kariyer noktasında nereye ulaşmak isterseniz o noktadaki zorlandığınız konuları bizlerle paylaşın. Biz size destek verelim. İŞKUR yanınızda deniliyor ya. İŞKUR gerçekten yanınızda” ifadesini kullandı. Konuşmasının ardından gençlerin sorularını yanıtlayan Bakan Işıkhan, potansiyeli olan gençlerin network anlamında iş kaçırdıklarına ilişkin soru üzerine, “Artık 20-30 yıl önceki çalışma hayatından söz etmiyoruz. Birçok mesleğin şekil değiştirdiği, bazılarının da yok olmaya başladığı bir dönemdeyiz. Bunu belirleyen en önemli değişimlerden birisi teknolojik değişimlerdir. Teknoloji günümüzde inanılmaz bir hızla değişiyor. Biz özellikle kıymetli gençlerimizin kariyer noktasında gelişimini destekleme sürecinde de İŞKUR olarak destekler veriyoruz. Örneğin; savunma sanayii ve tedarik hizmetlerinin sunulduğu alanlarda KALFA programı var. KALFA programında genç mühendislerimiz geliyor, yetişiyor ve orada ilgili sektöre çok rahat girebiliyor, istihdam kapısı bulabiliyorlar. Bilişim sektörü, dijital alanlar, dijitalleşmenin yoğun olarak yaşandığı yapay zeka noktasında biz siz gençlerimize güveniyoruz. İŞKUR olarak özellikle bu yönde İş Başı Eğitim Programlarımızın çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum” açıklamasında bulundu. “İş tecrübesine sahip olabilmek için lisans eğitiminizi tamamladığınız alanda staj sürecini yaşamalısınız” Gençlerin iş bulma sürecinde yaşadığı zorluklarla ilgili soru üzerine ise Işıkhan, şöyle yanıt verdi: “Herhangi bir işe başvurduğunuzda önünüze çıkan engellerden bir tanesi iş tecrübesinin olup olmaması. İş tecrübesi için de bir yerden başlamak gerekiyor. Biz özel sektör temsilcileri ile görüşmeler yaparken burada biraz esnek olunması gerektiği yönünde önerilerde bulunabiliyoruz. Ama iş tecrübesine sahip olabilmek için hangi alanda lisans eğitiminizi tamamlarsanız o alanda mutlaka bir staj sürecini yaşamanız gerektiğini düşünüyorum. İŞKUR’umuzun staj programı var. Staj portalımız var, orayı ziyaret etmenizi, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’mizin önceki yıllarda başlattığı çok önemli bir staj seferberliği vardı. Şimdi iş dünyası da sizlerden bunu bekliyor. CV’nize baktığında acaba bu öğrenci, artık bu arkadaşımızın iş tecrübesi nerede, neleri biliyor, bilgisayar programlarını biliyor mu, yabacı dil düzeyi nedir vs. Ne yazık ki bunları belgelemek zorundayız. Belgelemenin ötesinde de iş tecrübesi sürecinde de bunları iş insanlarına ya da insan kaynakları ofisine mutlaka göstermemiz gerekiyor.” Bakan Işıkhan, çalışma hayatı ve çalışma koşullarının sürekli değişmesi ile ilgili yöneltilen soru üzerine ise, “Çağın çalışma modelleri değişiyor doğru. Özellikle Covid-19 pandemisinden sonra hepimiz o süreçleri yaşadık. İşin yapısı, şekli, çalışma modelleri değişmeye başladı. Uzaktan çalışma, esnek çalışma dediğimiz modeller gündeme gelmeye başladı. Bunun artısı da var, eksisi de var. Çalışma Genel Müdürlüğümüz bu konuda mevzuat düzenlemelerini gerçekleştiriyor. Biz çalışma hayatına girdiğinizde sosyal yeteneklerinizin çok iyi olması gerektiğini düşünüyorum. Covid-19 pandemisi sonrasında işler devam ediyor. Hala uzaktan çalışma, esnek çalışma, güvenceli esnek çalışma modelleri bizim için daha önemli. Çalışmanın işin şekli değişiyorsa bizim de bu değişime ayak uydurmamız lazım. On yıl sonra aklınıza gelemeyecek, farklı işlerle ve çalışma modelleriyle karşı karşıya kalacağız” cevabını verdi.
Hakkari Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Geçirgen: “Bakanımıza çiftçilerimiz adına teşekkür ediyorum” Hakkari’nin Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen, Dilimli Barajı suyunun tarımda kullanılması kararı için Orman ve Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı’ya teşekkür etti. Yüksekova ilçesinde 14 bin dekarlık tarım arazisini suya kavuşturacak Dilimli Barajı sulamasının 1’inci kısım yapım işinin sözleşmesi imzalandı. 535 milyon TL tutarındaki projenin 2028 yılının ilk çeyreğinde hizmete sunulması öngörülürken, ilk etabın hizmete girmesiyle işlenecek 14 bin dekarlık tarım arazisinden yıllık 110 milyon liralık gelir elde edilmesi ve bin 300 kişiye istihdam sağlanması bekleniyor. Yüksekova’nın tarım arazilerinde kullanıma girecek büyük hizmet olan Dilimli Barajı, çiftçiler tarafından memnuniyetle karşılandı. “Bakanımızın bu değerli hizmeti için çiftçilerimizin adına teşekkür ediyorum” Konuyla ilgili açıklama yapan Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirken, proje için Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya teşekkür etti. Uzun zamandır çiftçilerin bu müjdeyi beklediğini kaydeden Geçirgen, “Dün itibarıyla bu güzel müjdeyi Sayın Bakanımız Orman ve Tarım Bakanımız İbrahim Yumaklı açıkladı. Dilimli Barajı’nın 1’inci kısmının sözleşmesi yapıldı. Bu da bin 395 hektarlık alana ulaşacağı anlamına geliyor. İnşallah yakın zamanda diğer kısmalarda tamamlanır. Yüksekovalı çiftçilerimiz uzun zamandır bu mağduriyeti yaşıyordu. Tarım alanlarına ekim yapamıyorlardı. Dolayısıyla da araziler boş kalıyordu. Artık Dilimli Barajı ile topraklarımız üretime kavuşacak” dedi. “Yüksekova kendi kendine yetebilecek” Yüksekova’nın tarım ile anılacağını belirten Geçirgen, “Yüksekova’da tarım seviyesi yükseldikçe insanımızın, çiftçilerimizin refah seviyesi de artacaktır. Bu konuda katkı ve destek sunan Vali Ali Çelik, kaymakam ve belediye başkanlarımıza teşekkür ederim. Ayrıca çiftçilerimiz adına Sayın Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya teşekkür ederiz. Şimdiye kadar Yüksekova tarımda hep dışa bağlıydı. Bundan sonra Yüksekova kendi kendine yetebilecek bir seviyeye gelecek. Hatta komşu şehirlere yetebilecek kadar tarım ürünlerini üretebilecek bir ovamızın olduğunu söyleyebiliriz. Ziraat Odası olarak çiftçilerimize daha fazla katkı sunmaya çalışacağımız sözünü veriyoruz” şeklinde konuştu.