GENEL - 12 Mayıs 2019 Pazar 10:48

Bin yıllık manastır, 3 saatte ulaşılıyor manzarasıyla dikkat çekiyor

A
A
A
Bin yıllık manastır, 3 saatte ulaşılıyor manzarasıyla dikkat çekiyor

Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın uzun süre hapis tutulduğu Muşar kalesi ile çevreyi gözetlemek için 2 kulesi bulunduğu değerlendirilen yıkılmaya yüz tutmuş bin yıllık Mar Ahron Manastırı, manzarasıyla dikkat çekiyor.

Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın uzun süre hapis tutulduğu Muşar kalesi ile çevreyi gözetlemek için 2 kulesi bulunduğu değerlendirilen yıkılmaya yüz tutmuş bin yıllık Mar Ahron Manastırı, manzarasıyla dikkat çekiyor.


Baskil’in Suyatağı köyündeki Mukaddes Dağının zirvesinde bulunan ve yıkılmaya yüz tutuna bin yıllık geçmişe sahip Mar Ahron Manastırı zamana karşı direniyor. Manastırın bin yıl önce bölgede yaşayan Hristiyan ve Ermeniler tarafından kullanıldığı biliniyor. Manastırda yer alan doğu batı ve doğu güney noktasındaki 2 kulenin Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın da zamanında hapsedildiği Muşar kalesi ve çevreyi gözetleme de kullanıldığı tahmin ediliyor. Bölgedeki en yüksek dağın zirvesinde bulunan manastıra yol olmadığı için ulaşım, yaya olarak yaklaşık 3 saat sürüyor. Zamanla büyük bir bölümü hem define avcılar hem de doğal nedenlerden yıkılan manastır, restore edilerek turizme kazandırılacağı günü bekliyor.



"Bu manastır, gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır"


Mar Ahron Manastırının kaynaklara göre en az bin yıllık olduğunu belirten FÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Harput Kalesi Kazı Başkanı Prof. Dr. İsmail Aytaç, "Ancak bu manastırın farklı bir tarafı var. Özellikle dış duvarları 2 kat yüksekliğinde yapılmış ve doğu- batı, doğu -güney noktasına birer kule konularak tam manzaraya hakim bir şekilde gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Buranın neden gözetlemeye ihtiyaç olduğu konusuna gelince, tarihi bazı olaylarla bağlantısı vardır. Özellikle Alaaddin Keykubad’ın kardeşi Keyhüsrev ile girdiği mücadelede Ankara’da hapis düşmesi ve buraya Muşar kalesine getirilip hapis edilme hikayesi var. Buraya getirildikten sonra başka kaleye nakledildiği de geçiyor. Olayın ilginç tarafı, manastırın olduğu yerin yaklaşık birkaç kilometre batısında yer Muşar kalesinde Alaaddin Keykubad’ın kardeşinin ölümünden sonra Emir Seyfettin’in ekibiyle gelip onu buradan kurtarıp tekrar tahta oturtmasıdır. Emir Seyfettin hapis olduğu zaman da kendisi getirmişti. Tekrar tahta çıkması durumunda Konya’da alınan karar gereği kendisine kırgın olabileceğini düşündüğü Alaaddin Keykubad’tan af dilemek için kendisi gelir. Sözlü garanti aldıktan sonra bununla da yetinmez ve bunu mühürlü mektuba dökmesini ister. Onu da Alaaddin Keykubad’a imzalatıp mühürlettikten sonra Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettirdiği görüyoruz" dedi.



"Bir kısmı sağlam olarak günümüze kadar geldi"


Yukarı Fırat Havzası ve Karakaya Baraj gölü çalışmalarında arkeolojik buluntular içerisinde bölgenin tarandığını aktaran Prof.Dr.Aytaç, "Bazı yayınlarda vardı. Ama tarihi kaynaklara ve bugün ki yapıya baktığımız da bir kısmının sağlam olarak günümüze geldiğini biliyoruz. Tek apsisli bir şapel gibi duruyor. Ama etrafındaki kalıntılardan buranın bir manastır olduğu da anlaşılıyor. Biraz önce bahsettiğim kulelerden dolayı da bütün manzara hakimliğinden itibaren de özellikle kaleyi korumak ve çevredeki bütün gelişmeleri gözlemlemek için kullandığını anlıyoruz. Günümüzde bu alan turizm alanında zengin çeşitlilik gösteriyor. Su sporları, trekking, yamaç paraşütü, kültür varlığı, diller tarihi açısında önemli bir konumda. Şimdiye kadar Elazığ’da buranın üzerinde fazla durulmadı. Herhangi bir arkeolojik kazı ve onarım programı da yok. Ancak saydığım özelliklerden dolayı gündeme gelmesinde fayda var. Son yıllardaki Harput’ta ve etrafında yapılan kazılar Elazığ Valiliği ve Belediyenin turizm konusunda yapmış olduğu çalışmalar bir noktaya geldi ve iç ve dış turizm konusunda hareketlilik yaşanmaya başlandı. Artık odak olarak Mar Ahron kilisesinin olduğu kısımda gündeme getirilmesini düşünüyorum" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Bilim Kafe’de her yönüyle Mehmet Akif konuşuldu Düzce Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın öncülüğünde başlatılan ve üniversitelerde üretilen akademik bilginin toplumun her kesimiyle buluşturmayı amaçlayan ‘Bilim Kafe’ buluşmalarına bir yenisini daha ekledi. Bilim İletişimi Ofisi ile Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü tarafından 27 Aralık Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne ithafen düzenlenen "Her Yönüyle Mehmet Akif" başlıklı bilim kafe Düzce Belediyesi Konuralp Antik Tiyatrosu Seyir Terası Çadırı’nda gerçekleştirildi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’in konuşmacı olarak yer aldığı bilim kafe etkinliğine; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duygu Ekinci, Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai Özcan ve öğrenciler ile vatandaşlar katılım sağladı. Programın açılış konuşmasını yapan Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Mehmet Akif Ersoy’un yalnızca bir şair değil; yaşadığı dönemi, toplumsal sorunları derin bir sorumluluk bilinciyle ele alan çok yönlü bir düşünce insanı olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak bu kapsamda düzenlenen bilim kafe etkinliğine katılımı için Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’e teşekkürlerini sundu. "Her zaman zihnimde Mehmet Akif idealizmi vardı" Programa konuşmacı olarak katılım sağlayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Mehmet Akif Ersoy’a duyduğu hayranlığın ilkokul yıllarında başladığını belirterek, zihninde her zaman bir "Mehmet Akif idealizmi"nin yer aldığını dile getirdi. Mehmet Akif’in 1873 yılında Osmanlı Devleti’nin siyasi, sosyal ve fikrî açıdan sarsıntılı bir döneminde dünyaya geldiğini belirten eden Prof. Dr. İlhan Genç, Balkanlar ve Türkistan kökenli bir aile yapısı içinde yetişmesinin, onun düşünce dünyasına çok yönlü bir bakış kazandırdığını ifade etti. Doğu ile batıyı birleştiren güçlü sentez Mehmet Akif’in eğitim hayatına da değinen Prof. Dr. Genç, Akif’in modern mektep eğitimi ile dinî ilimleri birlikte sürdürdüğünü, Baytar Mektebi’nde kazandığı sebep–sonuç temelli bilimsel bakış açısını hayatının her alanına yansıttığını aktardı. Akif’in yalnızca Doğu kaynaklarını değil; Batı edebiyatını da yakından takip ettiğini vurgulayan Prof. Dr. İlhan Genç, Victor Hugo, Tolstoy ve Emile Zola gibi isimleri okumasının, onun fikri derinliğini ve sentez gücünü artırdığını belirtti. "Mehmet Akif, neden–sonuç ilişkisini en güçlü kuran şairlerdendir" Konuşmasında Mehmet Akif’in şiir ve yazılarında sürekli olarak "neden geri kaldık?" sorusunun peşinden gittiğini ifade eden Prof. Dr. Genç, Akif’in olaylara duygusal olduğu kadar rasyonel ve analitik bir perspektiften yaklaştığını söyledi. Akif’in yalnızca bir şair değil aynı zamanda toplumsal sorunlara çözüm arayan bir fikir ve aksiyon insanı olduğunun altını çizen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerindeki faaliyetlerine de değindi. Bu yayınlar aracılığıyla memleketin meselelerini ele aldığını, maddi imkânları sınırlı olmasına rağmen idealizminden ve sorumluluk bilincinden asla ödün vermediğini ifade etti. Akademik bilgiyi toplumla buluşturarak toplumsal farkındalığın artırılmasına önemli katkılar sunan Bilim Kafe etkinliği, katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.
Kırşehir Esnaf Odaları çağrı yaptı, küçük esnaf destekledi Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği; yeni yıl öncesi şehir halkına çağrıda bulunarak hediye ve günlük alışverişlerde küçük esnafın tercih edilmesini istedi. Öztürk’ün çağrısı, kentteki esnaf tarafından da destek buldu. Birlik Başkanı Bahamettin Öztürk; yaptığı açıklamada Kırşehir’in küçük bir şehir olduğunu belirterek, internet satışları ve büyük mağazalara karşı yerel esnafın korunmasının önemine dikkat çekti. Öztürk; "Hediyeleşmelerin yoğun olduğu bu dönemlerde vatandaşlarımıza sesleniyorum. Alışverişlerinizi küçük esnaftan yapın. Bu hem esnafımıza hem de şehir ekonomimize katkı sağlayacaktır" dedi. Yapılan çağrının ardından küçük esnaf arasında da olumlu bir hava oluştu. Esnaflardan Bektaş Yıldırım, vatandaşlarda yerel esnafa yönelik bir duyarlılığın oluşmaya başladığını ifade ederek; "İnsanlar artık küçük esnafın ayakta kalması için destek olunması gerektiğinin farkına varıyor" şeklinde konuştu. Bir diğer esnaf İsa Yılmaz ise, halkın yerel esnafa karşı daha duyarlı olması gerektiğini vurgulayarak; "Büyük zincirler yerine mahalle esnafının tercih edilmesi hepimizin yararına" dedi. Kırşehir’de süs eşyaları satışı yapan esnaf Müberra Can da özel günlerde yerel esnafın tercih edilmesinin önemine dikkat çekti. Can; "Anneler Günü, yeni yıl, Sevgililer Günü gibi özel günlerde yerli esnafın tercih edilmesini çok önemsiyoruz" ifadelerini kullandı. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk; küçük esnafın desteklenmesinin şehir ekonomisinin canlı kalması açısından büyük önem taşıdığını belirterek, vatandaşları alışverişlerinde yerel esnafı tercih etmeye davet etti.