SAĞLIK - 08 Temmuz 2020 Çarşamba 12:21

Uzmanı uyardı, omurga eğriliğinde erken tespit önemli

A
A
A
Uzmanı uyardı, omurga eğriliğinde erken tespit önemli

Toplumun yüzde 2 ile 4’ü arasında görülen omurga eğriliği (skolyoz) rahatsızlığının ilaçla tedavisinin olmadığı ve erken teşhisin hayati önem taşıdığını belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastalıkları Uzmanı Uzm.

Toplumun yüzde 2 ile 4’ü arasında görülen omurga eğriliği (skolyoz) rahatsızlığının ilaçla tedavisinin olmadığı ve erken teşhisin hayati önem taşıdığını belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Ali Özgür, hastalığın erkeklere oranlara genç kızlarda görülme sıklığının daha fazla olduğunu aktardı.


Medical Park Elazığ Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Özgür, Skolyoz hastalığı hakkında bilgi verdi.


Uzman Dr. Ali Özgür, “Skolyoz bir vertebral hastalık anlamına geliyor. Normalde omurgamız başımızın kaidesinden başlayıp kuyruk sokumuna uzanan kemiksel bir yapıdır. Bunun normalde öne ve arkaya bir takım eğrilikleri vardır. Skolyoz bunların dışında omurganın sağa ya da sola doğru eğri bir hal almasına verilen bir isimdir. Bu hastalığın nasıl oluştuğuna dair çok fazla bir fikir sahibi değiliz ancak yapılan incelemelere göre skolyoz üç ana başlık altında toplanmıştır. Bunlardan biri doğuştan kaynaklanan skolyozdur. Doğuştan gelen skolyozun bebeğin ana rahminde bir takım gelişim dönemlerindeki problemlerden kaynaklandığı kabul ediliyor. İkinci ve en sık gördüğümüz skolyoz tipi ise sebebini bilmediğimizi idiopatik skolyozdur. Bu skolyozların büyük bir kısmını teşkil ediyor. Üçüncü bir sınıflandırma ise nöromusküler sistem hastalıklarının sebep olduğu skolyozlar tipidir” dedi.



“Toplumda yüzde 2 ile 4’ü arasında skolyozla karşılaşabiliyoruz”


Erken teşhisin önemine vurgu yapan Uzm. Dr. Özgür, “Skolyoz, daha çok gelişim dönemlerinde oluştuğu ya da belirginleştiği için bu dönemlerde tedavinin yapılabilmesi sonuç almak bakımından önemlidir. Bu yüzden mutlaka ebeveynlerin çocuktaki duruş bozukluklarını erken fark etmesi gerekiyor. Çocuklarının bir omzunun veya kalçasının diğerine göre yüksek olduğunu ya da belinde bir eğrilme durumu gördükleri taktirde mutlaka bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına başvurmaları gerekiyor. Toplumda yüzde 2 ila 4 oranında skolyozla karşılaşabiliyoruz. Bu azımsanacak bir rakam değil. Dolayısıyla bu konuda bilinçli olmakta fayda var. Erken tespit mutlaka tedavide başarıyı arttıracaktır” şeklinde konuştu.



“Genç kızlarda görülme sıklığı daha fazladır”


Skolyozun ilaçla yapılabilecek bir tedavisinin olmadığına dikkat çeken Uzm. Dr. Özgür, "Bizim ünitemizde skolyoz tedavisi fizyoterapistler eşliğinde egzersizler, gerekli olduğu takdirde korseleme yapılarak ve hastalara ev programları verilerek sağlanmaktadır. Aynı zamanda elektroterapi uygulamaları da kullanılarak tedavi yoluna gidilmektedir. Skolyozun ilaçla yapılabilecek bir tedavisi yoktur. Tamamen rehabilitasyon gerektiren bir hastalıktır. Bu yüzden bu konuda herkesin daha fazla duyarlı olması gerekir. Skolyozun erkeklere oranla genç kızlarda görülme sıklığı daha fazladır. Dolayısıyla bu estetik problem toplum içinde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Ayrıca sırt bölgesindeki 50 derecenin üzerindeki skolyozlar, kalp ve akciğer problemlerine zemin hazırladığı için de bu sorunun erken tespit edilip tedavi yoluna gidilmesi gerekir" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sivas’ta kayak tarihi kitap oldu Türkiye’nin kayak tarihi açısından önemli bir yere sahip illerinden bir tanesi olan Sivas’ın kayak tarihi kitap oldu. Yapılan araştırmalar sayesinde Türkiye’de ilk kayak okulunun Sivas’ta askeri amaçla kurulduğu ortaya çıktı. Sivas’ta yaşayan ve yaklaşık 26 yıl Türk milli takımını çalıştıran Kayak antrenörü İlhan Erzurum, hayalini gerçekleştirmek için 3 yıl önce bir adım attı. Yaklaşık 16 binin üzerinde gazete arşivlerini tek tek araştıran Erzurum, Sivas’ın kayak kronolojisi çıkarmayı başardı. Araştırmalar sırasında Türkiye’nin ilk kayak okulunun 1917 yılında Arif Hikmet Koyunoğlu tarafında Sivas’ın Suşehri ilçesi Buldur köyünde, askeri amaçla kurulduğu ortaya çıktı. Bu zengin geçmişe ışık tutan İlhan Erzurum’un ‘Sivas Kayak Tarihi’ kitabı Türkiye’nin ilk kayak merkezinden günümüze kayak sporunun gelişimi ve Sivas’ın bu alandaki öncü rolünü anlatıyor. “Türkiye’de kayak sporu askeri amaçla başlamıştır” İlhan Erzurum, Türkiye’de kayak sporunun askeri amaçla başladığını ifade ederek, “Sivas’ın kayak kronolojisi çok zengin. Türkiye’de kayak sporu askeri amaçla başlamıştır. Sivil hayata geçmesi 1930 yıllarına denk gelir. Ama Türkiye’nin ilk resmi kayak okulu Suşehri Buldur köyünde Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından açılmıştır. Kronolojisi bu kadar zengin olan bir şehir. 1917 yılında ilk resmi kayak okuluyla başlayıp 1930’lu yıllarda kayakla ilgili sempozyumların yapıldığı Türkiye’nin ilk kayak kulüplerinden Yıldız Dağı Kayak Kulübü, 1933 yılında Sivas’ta kurulmuştur. Türkiye’nin katıldığı ilk kış olimpiyatlarına giden dört sporcudan birisinin Sivaslı olması ve ilerleyen yıllarda da olimpik sporcuların olması ve bugün totalde 30 - 40’a yakın milli sporcunun yetişmiş olduğu görüyoruz. Turizm ayağında da uzun yıllar hayalleri kurulmuş olan Yıldız Dağı kış sporları merkezi Sivas’ta dördüncü kayak merkezidir. Türkiye’nin en modern kayak merkezlerinden birine sahip olmamız hasebiyle bu bilgilerin bir şekilde toparlanması gerekliydi. Ben de bunları toparlayıp bir kitap haline dönüştürüp gelecek nesillere aktarmak istedim” dedi. “Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihi eşzamanlı başlamış” Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihinin eşzamanlı başladığını aktaran Erzurum, “Kitabımın ofis çalışması üç yıl sürdü. Yaklaşık 16 binin üzerinde gazete arşivlerinde araştırmalar yaptım. Kitabın neredeyse yüzde 90’ı zaten gazete arşivlerinden temin edildi. Hiçbirisi ansiklopedik bilgiler değil. Bir iki kitaptan faydalandım. Ama bunun dışındakilerin hepsi gazete arşivleri ve ansiklopedik bilgi olmayan bilgiler, gün yüzüne çıkmamış bilgiler. Kayak Türkiye’de askeri amaçla başladı ve 1. Dünya Savaşı’nda Rusların ülkeye girmesi ile birlikte Arif Hikmet Koyunoğlu ki bu kişi Cumhuriyet döneminin en önemli mimarlarından bir tanesidir. Türkiye’deki birçok ünlü binanın mimarlarından birisidir. Balkanlar’da savaşmış bir yedek subay. Giderken öğrendiği Suşehri Buldur köyü havzasında kaldığı için Rusların Anadolu’ya girmesi ile birlikte de orayı güvenli ve karın çok olduğu bir bölge olması sebebiyle ilk kayak okulunu orada açmıştır. Ama bu askeri amaçlıdır. Sivil hayata geçmesi Cumhuriyet kurulduktan sonra halk evleri aracılığıyla 1930’lu yıllara denk gelmektedir. Orada da Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihi eşzamanlı başlamış ve ilerlemiştir” diye konuştu. “Kayak sporu çalışmaları da Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başlıyor” Erzurum, Kayak sporu çalışmalarının Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başladığını ifade ederek, “Türkiye’de spor teşkilatının yapılanmasına kısaca baktığımız zaman Osmanlı döneminde Türkiye İdman Cemiyeti daha sonra Türkiye İdman Cemiyeti birliği ve sonra Beden Terbiyesi Müdürlüğü ve Spor Bakanlığı’yla gelir. Genç Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında halk evleri kuruluyor. Halkın savaş sonrası moral motivasyonu yükseltmek için Türk gençlerini spor yapması için ve halk evlerinde sportif faaliyetler sanatsal, oyunsal faaliyetler başlıyor. Bu arada da 1930’lu yıllarda kayak sporu 3-4 tane spor branşında bir tanesi. Kayak sporu çalışmaları da Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başlıyor. Bunların başında da Erzurum,S ivas, Sarıkamış, Bursa Uludağ ve Ankara gibi iller geliyor. Kayseri ve bunlar ilk yıllarda halk evleri arasında çeşitli etkinlikler yaparak kayak sporunu geliştirmeye çalışıyorlar. Onlara kitabımızda genişçe yer verdik” şeklinde konuştu.