YEREL HABERLER - 10 Nisan 2012 Salı 11:23

TÜRK POLİS TEŞKİLATININ KURULUŞUNUN 167. YIL DÖNÜMÜ

A
A
A
TÜRK POLİS TEŞKİLATININ KURULUŞUNUN 167. YIL DÖNÜMÜ

Türk Polis Teşkilatı`nın 167. kuruluş yıl dönümü Gaziantep`te çeşitli etkinliklerle kutlanırken, Demokrasi Meydanı`nda düzenlenen törene vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.
Törene Gaziantep Valisi Erdal Ata, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Peker, Adalet Komisyonu Başkanı Şefik Arslan, Gaziantep İl Jandarma Komutanı Albay Birol Şimşek, Gaziantep Emniyet Müdürü Süleyman Oğuz, vali yardımcıları, kaymakamlar, ilçe belediye başkanları, emniyet müdür yardımcıları, şube müdürleri, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Çelenk koyma töreninin ardından saygı duruşunda bulunularak İstiklal Marşı okundu.
Törende bir konuşma yapan Vali Erdal Ata, Emniyet Teşkilatının, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti`nin en köklü ve temel kurumlarından birisi olduğunu belirterek, "Ülkemizin çağdaş dünyada hak ettiği yeri alması ve hedeflediği amaca ulaşmasında polis teşkilatımıza önemli görevler düşmektedir. Yasaların titizlikle uygulanması, demokratik düzenin, temel hak ve özgürlüklerin korunması, toplumun barış, huzur ve güven içerisinde yaşamasının sağlanması gibi önemli görevler üstlenen, Emniyet Teşkilatımız ve polisimiz bu görevlerini Anayasa ve yasalara bağlılıkla yerine getirmektedir" dedi.
"Halkımız; ülkemizin esenliği yolunda büyük bir gayret ve özveriyle çalışan polis teşkilatımıza çalışmalarında her zaman her türlü desteği vermiş, Türk polis teşkilatı da bugüne kadar sorumluluk bilinciyle sürdürdüğü çalışma ve faaliyetleriyle milletimizin sevgi, güven ve takdirini kazanmıştır" diyen Ata, "Emniyet Teşkilatımız; ülke düzeyinde emniyet ve asayişin sağlanması, vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğünün, çağdaş, laik, sosyal hukuk devletinin temel ilkelerinin korunması için fedakarca çalışırken, Türk halkının da desteğini daima yanında görmek istemekte, polisimizin başarılı olabilmesi için de.; bu desteğin şart olduğu değerlendirilmektedir" diye konuştu.
Emniyet mensuplarına da seslenen Vali Ata, şunları söyledi:
"Teşkilat olarak başarılarınızı sürdürebilmeniz için, halkımızın güven ve desteğine ihtiyacınızın olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. Çünkü; günümüzde çağdaş polislik, sadece yakalanan suçlu sayısı ile değil, halkla geliştirilen ilişkilerin niteliği, halka verilen güven ve suçu önleme sorumluluğuna halkın katılımını sağlama oranı ile de ölçülmektedir. Sizlerin bu bilinç içerisinde, görevinizi en iyi şekilde yerine getirmeye devam edeceğinize yürekten inanıyorum. Polisimiz halkımızla iyi iletişim kurmalı, onlara en iyi hizmeti sunabilmek için sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir. Milletimizin güvenini ve desteğini zedeleyecek tutum ve davranışlardan özellikle kaçınmak, polisimizin dikkat edeceği en önemli husus olmalıdır. Sizler gücünü yasalardan alan ve zor kullanma yetkisine sahip bir mesleğin mensupları olarak görev yaparken, Ulu Önder Atatürk`ün `Polis, asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukukçu, bir anne kadar şefkatli olmalıdır` sözü doğrultusunda hareket etmelisiniz. Sizler büyük fedakarlıklarla görev yapıyorsunuz, yıllarca süren terörle mücadele sırasında çok sayıda şehit verdiniz. Ancak unutulmamalıdır ki büyük başarılar, sorunların yoğun olduğu anlarda elde edilir. Bu sorunların üstesinden gelirken en büyük desteğiniz, Türk halkının size olan sevgisi, ilgisi ve güveni olacaktır. Yine Ulu Önder Atatürk`ün dediği gibi `Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır` sözleri de sizlerin rehberi olmalıdır. Türk Polisi; Ulu Önder Atatürk`ün dediği gibi Cumhuriyetimizin ve yasaların kalkanı olacak, Atatürk ilke ve devrimlerine, insan haklarına, hukuka bağlı kalarak hizmetlerini bu yönde sürdürecektir."
Emniyet Müdürü Süleyman Oğuz da, Türk Polisi`nin, halkın huzur ve güvenliğinin sağlanmasında önemli görevler üstlendiğini belirterek, halkın huzur ve güvenliği için canını ve malını feda etmekten kaçınmadığını kaydetti. Türk Polisi`nin, kendisine kanunlarla verilen yetkiyle gece gündüz demeden, cesaretle görevini yerine getirdiğini ifade eden Oğuz, "Polis; insanların refah ve mutluluğunu sağlamak için suç ve suçlularla mücadelesine devam etmektedir" dedi.
Türk Polis Teşkilatı`nın 10 Nisan 1845 tarihini kuruluş tarihi olarak belirlediğini belirten Oğuz, geçen süre içerisindeki gelişmelerle ilgili bilgiler verdi. 1910 yılında parmak izi bürosunun kurulduğunu ve 1916`da İstanbul Kapalı Çarşı`da parmak izinden bir şüphelinin yakalandığını hatırlatan Oğuz, "Günümüzde; bireyi merkeze alan, toplum destekli hizmet anlayışı ile çalışan; eğitimli, bilgili, her türlü suçla mücadele eden, şerefi üstüne yemin etmiş ve yemininden asla dönmeyen modern bir polis teşkilatı vardır" diye konuştu.
Konuşmaların ardından şiir ve kompozisyon dalında yapılan yarışmalarda dereceye giren öğrenciler ile yılın polisi seçilen polis memuruna ödülleri ve hediyeleri verildi. Ödül törenin ardından tören geçişi yapıldı. Tören geçişi Emniyet Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılan araçların geçişiyle son buldu. Demokrasi Meydanı`ndaki törenin ardından Emniyet Müdürü Süleyman Oğuz, makamında tebrikleri kabul etti.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Türkiye’deki üniversitelerin 73’ü kurumsal akreditasyona sahip” Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından düzenlenen “Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı” Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrenin açılış konuşmasını yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye’deki üniversitelerin 73’ünün kurumsal akreditasyona sahip olduğunu bildirdi. Özvar, 2027’ye kadar üniversitelerin tamamına yakınının akreditasyon sürecini tamamlamasını beklediklerini söyledi. Ana teması "Yükseköğretimde Kalitenin İçselleştirilmesi ve İyileştirilmesi" olan konferansın amacı, yükseköğretimde kalite güvencesi alanındaki bilimsel gelişmeleri, yenilikleri, deneyimleri ve farklı bakış açılarını bir araya getirmek olan “Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı” düzenlendiği Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde tamamlandı. Türkiye’den ve dünyadan birçok bilim insanını, ulusal ve uluslararası akreditasyon kuruluşları temsilcilerini bir araya getiren kongrede yükseköğretimin geleceği tartışıldı, bildiriler sunuldu. Kongrenin açılış konuşmasını yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye’deki üniversitelerin 73’ünün kurumsal akreditasyona sahip olduğunu bildirdi. Özvar, 2027’ye kadar üniversitelerin tamamına yakınının akreditasyon sürecini tamamlamasını beklediklerini söyledi. “Yetkilendiren 24 ulusal ve 13 uluslararası akreditasyon kuruluşu var” Program bazındaki akreditasyonların YÖKAK tarafından yetkilendirilen 24 ulusal ve 13 uluslararası akreditasyon kuruluşu tarafından yürütüldüğünü hatırlatan Özvar, “Mevcut durumda yükseköğretim sistemimizde akreditasyondan geçen programların sayılarının artmasını beklediğimizi ifade etmek isterim" diye konuştu. “En önemli konulardan biri öğrencilerin beklentileri” Konferansın açılış konuşmacılarından bir diğeri ise Avrupa Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Birliği (ENQA) Başkan Yardımcısı Doris Herrmann oldu. Herrmann, “Avrupa’da eğitim standartlarını ve yönergelerimizi güncelliyoruz. Eğitimde reformlar yapacağız. 2027 yılında yeni eğitim standartlarını yayınlamayı amaçlıyoruz. Mayıs ayında Avrupa eğitim bakanları Tiran’da toplanıyor. Yükseköğretim alanında 2030 yılına kadar yaşanacak gelişmeler hakkında bilgilendirileceğiz. Altı çizilen en önemli konulardan biri, üniversite öğrencilerinin beklentileri, yaşantıları ve sosyal hayatları” şeklinde konuştu. “Gerçek performanslar daha doğru şekilde değerlendirilebilir” Kongreye “Yükseköğretimde Kalitenin Tamamlayıcı Haritası: Eksik Veriler ve Değerlendirme Stratejileri” başlıklı, İstanbul Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Volkan Öngel ile hazırladığı bildiri ile katılan akademisyen Dr. Gözde Bozkurt, Yükseköğretim Kalite Kurulu resmi internet sitesinde paylaşılan Gösterge Değerlendirme Raporunu inceledi. Üniversitelerde eksik veriler olduğu sonucuna varan Bozkurt, “Eksik veriler dikkate alınarak daha etkili ve bilgi temelli kararlar alınabilir. Bu da Yükseköğretim kurumlarının gerçek performanslarını daha doğru bir şekilde değerlendirmesine ve kaliteyi artırmak için daha etkili stratejiler geliştirmesine yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı. Kongrede ayrıca kurumsal akreditasyon almaya hak kazanan üniversitelerin rektörlerine ise belgeleri teslim edildi. Akreditasyon belgelerini İstanbul Beykent Üniversitesi adına Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kazım Sarı aldı.
Kayseri Başkan Büyükkılıç: “Bu fuar, iş arayan ile işverenleri buluşturacak” Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kayseri Valiliği ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi himayelerinde gerçekleşecek olan Kayseri İstihdam Fuarı’nda iş arayan ile işverenlerin buluşacağını duyurdu. İş arayan ve işveren arasında köprü kuran büyükşehir belediyesinin Kayseri Kariyer Merkezi, faaliyetlerine hız kesmeden devam ederken, şimdi de 14-15 Mayıs günlerinde vatandaşları, Kayseri İstihdam Fuarı’nda buluşturuyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “Valimiz Gökmen Çiçek ve büyükşehir belediyemiz himayelerinde ve öncülüğünde 14-15 Mayıs 2024 tarihlerinde Kayseri OSB Fuar Merkezi’nde istihdam fuarı yapılacak. Bu fuar, iş arayan ile işverenleri buluşturacak” dedi. Başkan Büyükkılıç, iş arayan kişilerle çalışacak eleman arayan işletmeleri buluşturacak olan fuarın, Kayseri’de istihdam artışına da katkı sağlayacağını belirterek; "Her zaman ve her platformda sanayicilerimizin ve iş arayan vatandaşlarımızın yanında yer almaya devam edeceğiz. Fuarımız, şimdiden şehrimize, vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olsun” diye konuştu. Büyükkılıç, iş arayan ve işveren arasında köprü kuran Büyükşehir Belediyesi’nin kariyerden sorumlu kuruluşu Kayseri Kariyer Merkezi’nin istihdama büyük katkı sağlamaya devam ettiğini de hatırlattı.
Nevşehir 50 yıldır dönen tezgahta çamura şekil veriyor Nevşehir’in Avanos ilçesinde tarihi Hititlere dayandığı bilinen ve birçok kişinin geçim kaynağı olan çanakçılık, kuşaktan kuşağa aktarılmaya çalışılıyor. Asırlardır toprağın sanata dönüştürüldüğü ilçede, artık çanak yapımı el ile değil otomatik makineler ile üretiliyor. İlçede mesleğini kuşaktan kuşağa aktaran çanak ustaları günümüzde çırak bulamıyor. 11 yaşında çırak olarak başladığı mesleğini bütün zorluklara rağmen geleneksel yöntemler ile devam ettirmekte kararlı olan çanak ustası Osman Arkun, dedesinden kalan ve 50 yıldır dönen çanak tezgahında çamura şekil veriyor. Arkun yaptığı açıklamada, "Ben çok küçük yaşlarda dedemin bu tezgahta çanak yaptığını hatırlıyorum. Babam da yanındaydı. Ben de yanlarında çamurla oynarken 10-11 yaşlarındaydım. Daha sonra dedemden babama, babamdan da bana geçen bu atölyede çanak çömlek işiyle uğraşmaya başladım. Her geçen gün işimi ilerlettim" dedi. 20 yıldır çanak çamur ile uğraştığını söyleyen Arkun, "Bu yaşıma kadar çanakla, çömlekle uğraştım. Kendimi mutlu hissediyorum. Çamurla uğraşmak tamamen stresimi alıyor" şeklinde konuştu. Çırak yetişmiyor Eskiden her çanak tezgahının başında bir çırak olduğunu söyleyen Arkun, "Eskiden insanlar çanak ustalarının yanına çocuklarını, yeğenlerini gönderiyorlardı. Yetişen çıraklar ileride usta oluyordu. Günümüzde üretimler fabrikasyon olduğu için modern makineler çıktı. Bu nedenle işimiz çok gerilemeye başladı" dedi. "Çömlek yapamayana kız vermezlerdi" Avanos bölgesinde yaşayan gençlerin evlenebilmek için testi yapımını öğrenmeleri gerektiğini söyleyen çanak ustası Osman Arkun, "Eskilerde su tesisi yapmayana kız vermezlerdi. Kız istemeye giderken ’çocuğunuz testi yapabiliyor mu’ diye sorarlar ve testi yaptırırlardı. Kızın babası eğer testi yapabiliyorsa kızı veriyordu. Artık bunlar çok eskide kaldı" diye konuştu. Mutfakta kullanılabilecek birçok ürünü yaptıklarını ve toprağın günümüzde kullanılan birçok ürüne göre daha sağlıklı olduğunu belirten Arkun, "Yaptığımız ürünler toprak olarak kaldığı için, içinde herhangi bir kanserojen madde bulunmuyor. Son zamanlarda toprak ürünler daha çok ilgi görmeye başladı. Çünkü plastik, cam gibi ürünler tamamen kimyasallarla yapılıyor. Toprağımız bu bölgeye has bir topraktır. Kapadokya bölgesine özgü topraktır. Ürünlerimiz tek çeşit toprakla olmuyor. Biz bunu üç dört çeşit topraklarla belli oranlarda havuzlarımıza karıştırıyoruz. 10-15 gün dinlenen çamurlar daha sonra tezgahlarda işlenmeye başlıyor" ifadelerini kullandı. Çanak yapımının eğlenceli bir iş olduğunu söyleyen Arkun, "Bizim işimiz çok güzel, eğlenceli ve sanatsal bir iş. Çünkü böyle baktığımız zaman bu işe ilgi gerçekten çok. Bu nedenle yeni yetişenlere bu işlerle uğraşmasını tavsiye ederim. Ben kendim şu an genç olmama rağmen çok mutluyum. Yeni yetişen arkadaşlara, gençlere, abilerime, kardeşlerime bu işlerle uğraşmalarını tavsiye ederim. Şu an bizim Kapadokya bölgesinde bütün turistlerin ilgi odağı. Bölgeye gelen her turist bunu denemek istiyor. Yani bu tezgâha oturup, bu çamurla bütünleşmek istiyor. Çok da mutlu oluyorlar" dedi.