POLİTİKA - 29 Nisan 2012 Pazar 16:59

ADALET BAKANI ERGİN SİNOP`TA

A
A
A
ADALET BAKANI ERGİN SİNOP`TA

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Geçmişte darbelere selam duran bir yargı varken, bu gün muhtıralardan darbelerden hesap soran bir yargı varsa, bu 12 Eylül referandumuna destek veren milletimiz sayesindedir" dedi.
Partisinin Sinop İl Kongresi`ne katılmak üzere dün gece Samsun`dan karayoluyla Sinop`a gelen Adalet Bakanı Sadullah Ergin, sabah saatlerinde Valiliği ve Sinop Adliyesi`ni ziyaret etti. Daha sonra Atatürk Spor Salonu`nda gerçekleştirilen il kongresine katılan Ergin, burada kalabalık bir partili grup tarafından karşılandı. Dans topluluğu tarafından gerçekleştirilen Karadeniz yöresine ait gösteriler ardından kalabalığa hitap eden Bakan Ergin, 9.5 yıllık AK Parti hükümeti döneminde kalkınmanın yanında
adaletin de tesis edildiğini söyledi.
AK Parti hükümeti döneminde ülkede çok şeylerin değiştiğini dile getiren Bakan Ergin, "Bu gün hamdetme makamındayız. 14 Ağustos 2001, Türkiye`de gerçekten bir milat. O tarihi ve bu günü değerlendirebilmek için 90`lı yılları bir hatırlamak gerekiyor. Türkiye`de periyodik olarak krizlerin yaşandığı bir süreçten geçildi. Ekonomik ve sosyal krizler yaşayarak geldik 2002`ye. Ülke de çok ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, ekonomi de ve siyasette bir türlü istikrar sağlanamıyordu. Böylesine sıkıntılı bir
dönemde, böyle bir ortamda 14 Ağustos 2001 de milletimizin arzusu ile AK Parti mütevazı bir kadro ile sırtını millete dayayarak yola çıktı. Samimi duygularla yola çıkan bu ekibe milletimiz hayır dualarıyla destek oldu. Samimi gayret, iyi niyet, milletin hayır duası ve Allah`ın yardımı. Bu üçü bir araya geldiğinde sonuç mukadder ve başarı kaçınılmaz. AK Parti`nin bu zamana kadar elde ettiği başarılar inanıyorum ki bu terkibin sonucudur. Bu terkibi bozmamak için bütün gayretimizi ortaya koymamız gerekiyor"
dedi.
Türkiye`nin bu zaman zarfında ülkenin alt yapısını yeniden imar ettiğini dile getiren Ergin, "Kara ulaşım ağında, büyük kazanımlar elde ettik. Demiryolları, otoyollar, havaalanları, demiryolları yaptı Türkiye. Türkiye ve insanımız hızlı trenlerle tanıştı. 2002 yılında yüzde 30 olan enflasyon, bu gün yüzde 10, yada tek haneli rakamlara indi. 2002`de IMF`ye bu ülkenin borcu 23.5 milyar dolardı. Bu gün 2.3 milyar dolar oldu. Bakınız onda bire inmiş. Bunun dışında milli gelirimiz 3 bin 490 dolardan bugün 10
bin 400 dolarlara çıkmış. Yani üç kat büyümüş durumda. Toplam ihracatımız o günlerde 36 milyar dolarmış, bu günkü rakamlarla 137 milyar dolara ulaştı. İnsanımızın yaşam kalitesini ve alım gücünü 3 kattan fazla arttıran onurlu ve şerefle bir 9.5 yıl geçirdik. 2002`de dünyanın en büyük 26. ekonomisi iken bu gün Türkiye, dünyanın en büyük 16. ekonomisi haline geldi. Şimdi Türkiye dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefledi" diye konuştu.
Bütün alt yapıları yapanın yanında gönüllere giden yolları yapmanın daha fazla önem arz ettiğini dile getiren Adalet Bakanı Ergin, "Yollar yaptık, barajlar, sulama tesisleri, havaalanları, hastaneler, eğitim kurumları yaptık. Ama bunlar kafi gelmiyor. Gönüllere giden, kalplere giden duble yollar yapmamız gerekiyor. Bu ülke çok acılar çekti. Çok sıkıntılar yaşadı. Partimizin adı Adalet ve Kalkınma Partisi, toplumun üzerinde yükselen iki değer, `adalet ve kalkınma`. 1950`den bu yana geçen 62 yıllık süre
içerisinde demokrasimiz sık sık kesintiye uğradı. Bu millet hak etmediği bir çok uygulamaya tabi kaldı" şeklinde konuştu.
Türk siyaset tarihinde yaşanan darbe ve muhtıraları tek tek sayan Ergin, 27 Nisan e-muhtırası ardından hükümetin dik duruşu ile `hakimiyetin kayıtsız artsız milletin` olduğunu gösterdiğini kaydetti. Ergin, "27 Nisan muhtırası ve sonrasında yaşananlar Türk siyaset tarihinin kırılma anıdır. O zamana kadar Türk siyaset tarihine baktığımızda muhtıra olduğu zaman ya hükümetler şapkasını alıp gitmişler, ya da talimatlara uymuşlar. O akşam yapılan toplantı ve değerlendirmeler sonucunda AK Parti hükümeti bir
açıklama yaptı. Açıklamada; `Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletimiz egemenliği kullanmak üzere sandıkta seçimini yapmıştır. Bürokratların oluşturduğu böyle bir metin hükümetin muhatabı değildir. Bu metni tanımıyoruz. Herkes yerini ve konumunu bilmelidir. Hükümet sonuna kadar milletinden aldığı yetki ve emaneti koruyacaktır. Bu tür baskılara boyun eğlemeyecektir` denildi. Bu açıklama siyaset tarihinde bir ilk oldu. Sizlerden aldığımız yetkinin, hakkını verdik. O emaneti ve yetkiyi yere
düşürmedik. 2007 yılında yapılan seçimlerde sizlerden yetki ve destek istedik. Karadeniz, Sinop, Türkiye çok güzel destek verdi. Sinop`a, Türkiye`ye teşekkür ediyoruz. Sizler üzerinize düşeni yaptınız. Milletin emanetini yere düşürmeden AK Parti`ye sahip çıktınız. Her 8-10 yılda bir demokrasisi askıya alınan bir ülke olamazdık. Büyük ülke Türkiye bu kesintilerle yola devam edemezdi. Etmemesi için, demokrasisini tahkim etmesi, güçlendirilmesi, dayatma ve vesayet organlarını belli bir hale getirmesi
gerekiyordu. 26 maddelik bir anayasa değişikliği gerekiyordu. 12 Eylül 2010 tarihinde anayasa değişikliği ile ilgili huzurlarınıza geldik. Türkiye ortalaması üzerinde Sinop `evet` diyerek Türkiye`nin ufkunu açacak kapıyı açtınız. 12 Eylül referandumunda yapılanlar tüm yapılanları güçlendiren çalışmalardır. Bu milletin iradesi ile kimse alay edemesin istiyorduk. Artık bu ülkede görev yapan parlamentolar kapatılmasın istiyorduk. Bu ülkede egemenlik ve hakimiyet gerçekten milletin olsun istiyorduk. Bunu
sağladınız teşekkür ediyoruz" dedi.
Türkiye`nin olmazsa olmazı, milli iradeye sahip çıkmak, demokrasinin kesintiye uğramasına müsaade etmemek ve ileri demokrasiyi inşa etmek olduğunu dile getiren Adalet Bakanı Ergin, konuşmasını söyle tamamladı:
"Bunu da yapmak için adaleti sağlamak ve gücen veren adaleti tesis etmek gerekiyor. 12 Eylül referandumu da bu noktada önemli kapılar açmıştır. Geçmiş yılarda yaşadığımız darbeler, Türkiye`de güven veren bir adalet olsaydı yaşanmayacaktı. Yargının bağımsız, güven veren bir kurum haline gelmesi bunların en önemlisi. Geçmişte darbelere selam duran bir yargı varken, bu gün muhtıralardan, darbelerden hesap soran bir yargı varsa, 12 eylül referandumuna destek veren sizler sayesinde var. Allah sizden razı
olsun. Bu dönüşüm ve kutlu yürüyüş devam etsin istiyorsak, Sinop`ta gördüğümüz bu birlik ve beraberlik devam etmeli. Sinop 2002 den 2012 ye geldiği süreç içerisinde birlik ve beraberliğini o kadar iyi sağladı ki Türkiye ortalamasının üzerine geldi. Sinop`ta bu birlik beraberliği devam ettirerek yerel yönetimleri daha güçlü hale getireceğiz. Türkiye ortalamasına katkı sunacağız."
AK Parti Yerel yönetimler Başkan Yardımcısı Mehmet Ersoy`da yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik mesajı verdi. Ersoy, "Bizim kongre salonlarımız, birilerinin ikbal mücadelesinin yapıldığı, sandalyelerin, yumdukların havada uçuştuğu yerler değil. Kaynaşma ve kucaklaşmanın, daha büyük hedeflere el ele, kol kola yürümenin mekanları oluyor. Çünkü daha dün hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri gerçekleştiren, dünün seçkin ve elitlerinin, dünün vesayetçi ve darbecilerinin hukukunu, YARSAV`ın militanlarının
hukukunu yerle bir ederek, dünün zalimlerinin, dünün mazlumları karşısında `sanık ayağa kalk` gururunu yaşatan büyük ustanın etrafında kenetlenmenin günü olduğunu biliyoruz. Burada da kimin başkan olduğunun önemi olmadığına, önemli olanın milletin yüreğine inanan kadroların hep birlikte kenetlenerek, geleceğine sahip çıkmaması gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.
Divan başkanlığına AK Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç`un yaptığı kongreye tek liste giren mevcut İl Başkanı Cengiz Tokmak oyların tamamını alarak yeniden başkanlığa seçildi. Kongreye; Kastamonu Milletvekili ve Sinop İl Koordinatörü Mustafa Gökhan Gülşen ile İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı köylü ile çok sayıda partili katıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.