POLİTİKA - 29 Nisan 2012 Pazar 16:59

ADALET BAKANI ERGİN SİNOP`TA

A
A
A
ADALET BAKANI ERGİN SİNOP`TA

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Geçmişte darbelere selam duran bir yargı varken, bu gün muhtıralardan darbelerden hesap soran bir yargı varsa, bu 12 Eylül referandumuna destek veren milletimiz sayesindedir" dedi.
Partisinin Sinop İl Kongresi`ne katılmak üzere dün gece Samsun`dan karayoluyla Sinop`a gelen Adalet Bakanı Sadullah Ergin, sabah saatlerinde Valiliği ve Sinop Adliyesi`ni ziyaret etti. Daha sonra Atatürk Spor Salonu`nda gerçekleştirilen il kongresine katılan Ergin, burada kalabalık bir partili grup tarafından karşılandı. Dans topluluğu tarafından gerçekleştirilen Karadeniz yöresine ait gösteriler ardından kalabalığa hitap eden Bakan Ergin, 9.5 yıllık AK Parti hükümeti döneminde kalkınmanın yanında
adaletin de tesis edildiğini söyledi.
AK Parti hükümeti döneminde ülkede çok şeylerin değiştiğini dile getiren Bakan Ergin, "Bu gün hamdetme makamındayız. 14 Ağustos 2001, Türkiye`de gerçekten bir milat. O tarihi ve bu günü değerlendirebilmek için 90`lı yılları bir hatırlamak gerekiyor. Türkiye`de periyodik olarak krizlerin yaşandığı bir süreçten geçildi. Ekonomik ve sosyal krizler yaşayarak geldik 2002`ye. Ülke de çok ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanıyor, ekonomi de ve siyasette bir türlü istikrar sağlanamıyordu. Böylesine sıkıntılı bir
dönemde, böyle bir ortamda 14 Ağustos 2001 de milletimizin arzusu ile AK Parti mütevazı bir kadro ile sırtını millete dayayarak yola çıktı. Samimi duygularla yola çıkan bu ekibe milletimiz hayır dualarıyla destek oldu. Samimi gayret, iyi niyet, milletin hayır duası ve Allah`ın yardımı. Bu üçü bir araya geldiğinde sonuç mukadder ve başarı kaçınılmaz. AK Parti`nin bu zamana kadar elde ettiği başarılar inanıyorum ki bu terkibin sonucudur. Bu terkibi bozmamak için bütün gayretimizi ortaya koymamız gerekiyor"
dedi.
Türkiye`nin bu zaman zarfında ülkenin alt yapısını yeniden imar ettiğini dile getiren Ergin, "Kara ulaşım ağında, büyük kazanımlar elde ettik. Demiryolları, otoyollar, havaalanları, demiryolları yaptı Türkiye. Türkiye ve insanımız hızlı trenlerle tanıştı. 2002 yılında yüzde 30 olan enflasyon, bu gün yüzde 10, yada tek haneli rakamlara indi. 2002`de IMF`ye bu ülkenin borcu 23.5 milyar dolardı. Bu gün 2.3 milyar dolar oldu. Bakınız onda bire inmiş. Bunun dışında milli gelirimiz 3 bin 490 dolardan bugün 10
bin 400 dolarlara çıkmış. Yani üç kat büyümüş durumda. Toplam ihracatımız o günlerde 36 milyar dolarmış, bu günkü rakamlarla 137 milyar dolara ulaştı. İnsanımızın yaşam kalitesini ve alım gücünü 3 kattan fazla arttıran onurlu ve şerefle bir 9.5 yıl geçirdik. 2002`de dünyanın en büyük 26. ekonomisi iken bu gün Türkiye, dünyanın en büyük 16. ekonomisi haline geldi. Şimdi Türkiye dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefledi" diye konuştu.
Bütün alt yapıları yapanın yanında gönüllere giden yolları yapmanın daha fazla önem arz ettiğini dile getiren Adalet Bakanı Ergin, "Yollar yaptık, barajlar, sulama tesisleri, havaalanları, hastaneler, eğitim kurumları yaptık. Ama bunlar kafi gelmiyor. Gönüllere giden, kalplere giden duble yollar yapmamız gerekiyor. Bu ülke çok acılar çekti. Çok sıkıntılar yaşadı. Partimizin adı Adalet ve Kalkınma Partisi, toplumun üzerinde yükselen iki değer, `adalet ve kalkınma`. 1950`den bu yana geçen 62 yıllık süre
içerisinde demokrasimiz sık sık kesintiye uğradı. Bu millet hak etmediği bir çok uygulamaya tabi kaldı" şeklinde konuştu.
Türk siyaset tarihinde yaşanan darbe ve muhtıraları tek tek sayan Ergin, 27 Nisan e-muhtırası ardından hükümetin dik duruşu ile `hakimiyetin kayıtsız artsız milletin` olduğunu gösterdiğini kaydetti. Ergin, "27 Nisan muhtırası ve sonrasında yaşananlar Türk siyaset tarihinin kırılma anıdır. O zamana kadar Türk siyaset tarihine baktığımızda muhtıra olduğu zaman ya hükümetler şapkasını alıp gitmişler, ya da talimatlara uymuşlar. O akşam yapılan toplantı ve değerlendirmeler sonucunda AK Parti hükümeti bir
açıklama yaptı. Açıklamada; `Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletimiz egemenliği kullanmak üzere sandıkta seçimini yapmıştır. Bürokratların oluşturduğu böyle bir metin hükümetin muhatabı değildir. Bu metni tanımıyoruz. Herkes yerini ve konumunu bilmelidir. Hükümet sonuna kadar milletinden aldığı yetki ve emaneti koruyacaktır. Bu tür baskılara boyun eğlemeyecektir` denildi. Bu açıklama siyaset tarihinde bir ilk oldu. Sizlerden aldığımız yetkinin, hakkını verdik. O emaneti ve yetkiyi yere
düşürmedik. 2007 yılında yapılan seçimlerde sizlerden yetki ve destek istedik. Karadeniz, Sinop, Türkiye çok güzel destek verdi. Sinop`a, Türkiye`ye teşekkür ediyoruz. Sizler üzerinize düşeni yaptınız. Milletin emanetini yere düşürmeden AK Parti`ye sahip çıktınız. Her 8-10 yılda bir demokrasisi askıya alınan bir ülke olamazdık. Büyük ülke Türkiye bu kesintilerle yola devam edemezdi. Etmemesi için, demokrasisini tahkim etmesi, güçlendirilmesi, dayatma ve vesayet organlarını belli bir hale getirmesi
gerekiyordu. 26 maddelik bir anayasa değişikliği gerekiyordu. 12 Eylül 2010 tarihinde anayasa değişikliği ile ilgili huzurlarınıza geldik. Türkiye ortalaması üzerinde Sinop `evet` diyerek Türkiye`nin ufkunu açacak kapıyı açtınız. 12 Eylül referandumunda yapılanlar tüm yapılanları güçlendiren çalışmalardır. Bu milletin iradesi ile kimse alay edemesin istiyorduk. Artık bu ülkede görev yapan parlamentolar kapatılmasın istiyorduk. Bu ülkede egemenlik ve hakimiyet gerçekten milletin olsun istiyorduk. Bunu
sağladınız teşekkür ediyoruz" dedi.
Türkiye`nin olmazsa olmazı, milli iradeye sahip çıkmak, demokrasinin kesintiye uğramasına müsaade etmemek ve ileri demokrasiyi inşa etmek olduğunu dile getiren Adalet Bakanı Ergin, konuşmasını söyle tamamladı:
"Bunu da yapmak için adaleti sağlamak ve gücen veren adaleti tesis etmek gerekiyor. 12 Eylül referandumu da bu noktada önemli kapılar açmıştır. Geçmiş yılarda yaşadığımız darbeler, Türkiye`de güven veren bir adalet olsaydı yaşanmayacaktı. Yargının bağımsız, güven veren bir kurum haline gelmesi bunların en önemlisi. Geçmişte darbelere selam duran bir yargı varken, bu gün muhtıralardan, darbelerden hesap soran bir yargı varsa, 12 eylül referandumuna destek veren sizler sayesinde var. Allah sizden razı
olsun. Bu dönüşüm ve kutlu yürüyüş devam etsin istiyorsak, Sinop`ta gördüğümüz bu birlik ve beraberlik devam etmeli. Sinop 2002 den 2012 ye geldiği süreç içerisinde birlik ve beraberliğini o kadar iyi sağladı ki Türkiye ortalamasının üzerine geldi. Sinop`ta bu birlik beraberliği devam ettirerek yerel yönetimleri daha güçlü hale getireceğiz. Türkiye ortalamasına katkı sunacağız."
AK Parti Yerel yönetimler Başkan Yardımcısı Mehmet Ersoy`da yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik mesajı verdi. Ersoy, "Bizim kongre salonlarımız, birilerinin ikbal mücadelesinin yapıldığı, sandalyelerin, yumdukların havada uçuştuğu yerler değil. Kaynaşma ve kucaklaşmanın, daha büyük hedeflere el ele, kol kola yürümenin mekanları oluyor. Çünkü daha dün hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri gerçekleştiren, dünün seçkin ve elitlerinin, dünün vesayetçi ve darbecilerinin hukukunu, YARSAV`ın militanlarının
hukukunu yerle bir ederek, dünün zalimlerinin, dünün mazlumları karşısında `sanık ayağa kalk` gururunu yaşatan büyük ustanın etrafında kenetlenmenin günü olduğunu biliyoruz. Burada da kimin başkan olduğunun önemi olmadığına, önemli olanın milletin yüreğine inanan kadroların hep birlikte kenetlenerek, geleceğine sahip çıkmaması gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.
Divan başkanlığına AK Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç`un yaptığı kongreye tek liste giren mevcut İl Başkanı Cengiz Tokmak oyların tamamını alarak yeniden başkanlığa seçildi. Kongreye; Kastamonu Milletvekili ve Sinop İl Koordinatörü Mustafa Gökhan Gülşen ile İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı köylü ile çok sayıda partili katıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli 15 ay önce evlendiği kocasının evini yakıp yangını izledi Kocaeli’de bir kadın, 15 ay önce evlendiği ve boşanma aşamasında olduğu kocasının evini yaktı. Kadın evi yaktıktan sonra kapının önündeki merdivenlere oturarak yangını izledi. Yangın, İzmit ilçesi Yenimahalle Ayaz Sokak’ta bulunan 3 katlı evin 3. katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 15 ay önce evlenen İbrahim Bıyıkoğlu (62) ile S.B. (39) arasında şiddetli geçimsizlik yaşandı. Çiftin anlaşamaması üzerine Bıyıkoğlu 5 gün önce avukatları aracılığı ile boşanma davası açtı. Boşanma sürecinde kadın evin 3. katında kalırken, kocası ise 2. katında kalmaya başladı. Bugün ise iddiaya göre, eşyalarını toplayan S.B., evi ateşe vererek kapının önünde oturdu. O anları gören Bıyıkoğlu ve gelini yaşananları cep telefonu kamerası ile kayıt altına alarak 112 Acil Çağrı Merkezine haber verdi. İhbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangını söndürürken kadın gözaltına alındı. S.B.’nin hazırladığı eşyaları da istemesi üzerine polis ekipleri onları da aldı. Yangın sebebiyle 3. katın tamamı yanarken polis olayla ilgili inceleme başlattı. "Zaten ‘evi yakacağım’ demiş ve nitekim de yaktı" Yaşananlara ilişkin konuşan İbrahim Bıyıkoğlu, "Avukatımla bir hafta önce konuştum. Eşimin psikolojik dengesinin bozuk olduğunu söyledim. ’Kadını evden uzaklaştırın, onu istemiyorum’ dedim. 3-4 kere karakolluk olduk. Pazartesi gidip boşanma davası açtım, avukatlara, ’kadını evden uzaklaştırın’ dedim. Tekrar karakola gidip kadını evden uzaklaştırmaları için talepte bulundum ama savcının kararı olduğu için bir şey yapamayacaklarını söylediler. ’Kadının psikolojik sorunları var, korku içinde yaşıyorum, Kadını bana bilerek verdiler’ dedim. Evlenmeden önce ablası bana, ’4 ay sonra gör, seni rahatsız edecek, onun yanında duramayacaksın’ dedi. 4 ay sonra gerçekten de sorunlarımız başladı. Rahmetli eşimle 30 yıl yaşamadığım sorunu 15 aylık evliliğimde yaşadım. Tahammülüm kalmadı, çocuklarım huzursuz oldu, onların üzerlerine yürüdü. Gelinime şiddet uyguladı. Küfürler, hakaretler ediyordu. Mahalleye rezil olduk. S.B. benim ikinci eşim, 15 ay önce evlendik. 15 ay ben bu kadının kahrını çektim ama ne çektiklerimi gel de bana sor. Zaten ’evi yakacağım’ demiş ve nitekim de yaktı. Yangın başladığı esnada eşyalarını hazırladığını ve dışarı çıktığını gördüm. Psikolojim bozuldu" dedi.
Kocaeli Kocaeli’nin en "renkli" adamı Kocaeli’de yaşayan 68 yaşındaki Ergül Yazıcı, her gün rengarenk takım elbiseler giyerek sokaklarda dolaşıyor, vatandaşlarla sohbet ediyor. Şık giyinmeye özen gösteren, tanıyanların "paşam", "komutanım", "vekilim" diyerek hitap ettiği Yazıcı, 7’den 70’e herkes tarafından büyük ilgi görüyor. Uzun yıllar Körfez’deki bir fabrikada kazan operatörü olarak çalıştıktan sonra emekli olan Ergül Yazıcı (68), şık ve renkli giyim tarzıyla tanınıyor. Kıyafet dolabında beyaz, kırmızı, sarı ve mavi çok sayıda takım elbise bulunan 2 çocuk babası Yazıcı, giyimini değişik renklerdeki kravat ve şapkalarla da kombinliyor. Kalp hastası eşi Emine’yi Yazıcı’yı 5 yıl önce kaybeden Ergül Yazıcı, gününün yarısını "Neşe-i Muhabbet Sanat Evi" adını verdiği küçük mekanında ve sokaklarda vatandaşlarla iç içe geçiriyor. Her sabah özenle hazırlanarak evinden çıkan Yazıcı, yaklaşık 5 yıl önce açtığı İzmit’teki mekanına gidiyor. Yeşilçam sanatçılarının fotoğraflarıyla donattığı dükkanında biraz vakit geçiren Yazıcı, günün devamında ise dışarıya çıkarak sokaklarda vatandaşları selamlıyor, sohbet ediyor. Tanıyanların "paşam", "komutanım", "vekilim" diyerek hitap ettiği Yazıcı, sokaklarda gezerken vatandaşlardan büyük ilgi görüyor, hatıra fotoğraf çektirmek isteyenlerle de öz çekim yaptırıyor. Renkli kişiliğiyle tanınan Ergül Yazıcı, takım elbisesiyle kahvehaneye bile gidiyor. "Bu şekilde vatandaşların arasında olmaktan gurur duyuyorum" 68 yaşındaki Ergül Yazıcı, yaptığı açıklamada 30 senedir renkli ve şık giyinmeye özen gösterdiğini söyledi. Yazıcı, "Fabrikada çalıştığım dönemlerde bile işe takım elbiseyle giderdim. Vatandaşlardan teveccüh görüyorum. Bu şekilde vatandaşların arasında olmaktan gurur duyuyorum, mutlu oluyorum" dedi. "Eşime yük olmamak için işe tek bir takım elbiseyle gider gelirdim" Ergül Yazıcı, 1990’da eşi Emine’nin felç geçirdiğini ifade ederek, ona yük olmamak için uzun süre işe tek bir takım elbiseyle gittiğini anlattı. Eşini kıyafetlerin temizliğiyle yormamak için renkli takım elbiseler giyemediğini belirten Yazıcı, "Eşim felç geçirdiği dönemler fabrikada çalışıyordum. Eşime yük olmamak için işe tek bir takım elbiseyle gider gelirdim. Eşim temizliği ve ütüsüyle yorulmasın diye değişik renklerde takım elbiseler giyemezdim. Allah rahmet eylesin. Eşimin bana çok hizmetleri oldu. Eşim rahmetli olduktan sonra kendi işimi kendim yapmaya başladım ve takım elbiselerimin sayısını artırdım. Kendi ihtiyaçlarımı kendim görüyorum" diye konuştu. Vatandaşların ilgisinin kendisini memnun ettiğini de kaydeden Yazıcı, "Çocuklar, liseye giden gençler onlar da beni çok seviyor. Fotoğraf çektiriyorlar. Bu güzel ilgiden keyif alıyorum" şeklinde konuştu. "İzmit’in renkli simalarından birisiyim" Takım elbiselerine uygun olması için kravat ve şapkalarını da özenle seçtiğini vurgulayan Ergül Yazıcı, "Giyeceğim kıyafetleri akşamdan düşünüyorum, sabah da onu giyiyorum. Bazen hafta sonları Kadıköy’e giderim. İzmit’te ilgi gördüğüm kadar orada da ilgi görüyorum. Bu kıyafetlerle kahvehaneye gidip okey de oynuyorum. Arkadaşların hoşuna gidiyor, sohbet ediyoruz. İzmit’in renkli simalarından birisiyim. Beni gören dönüp bir daha bakıyor" ifadelerini kullandı.
Erzurum Erdem: “Dili korumakla vatanı korumak arasında hiç fark yoktur” Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Genel Başkanı Ekrem Erdem, 6. Doğu Anadolu Erzurum Kitap Fuarı’nda “Dilimiz Kimliğimizdir” konferansı verdi. Dilin yanlış kullanımına ve yabancı kelime işgaline dikkat çeken Erdem, “Dili korumakla vatanı korumak arasında hiç fark yoktur.” dedi. Erzurum Recep Tayyip Erdoğan Fuar Merkezi Fuaye Alanı’nda başlayan 6. Doğu Anadolu Erzurum Kitap Fuarı’nın anlamlı açılışında “Dilimiz Kimliğimizdir” başlıklı bir konferans veren TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem, Türkçenin dünyanın en güçlü dilleri arasında bulunduğuna dikkat çekerek, “Türkçemizin kıymetini bilmek, dilimizi korumak ve güzelliklerini keşfetmek bu milletin ferdi olarak başlıca görevlerimizdendir. ” dedi. “250 milyona yakın konuşanıyla dünyanın en büyük dili” Yabancı kelime işgalinin internetle birlikte her geçen gün artış gösterdiğini kaydeden Ekrem Erdem, konuya ilişkin şunları söyledi: “Yaklaşık 16 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 250 milyona yakın konuşanıyla dünyanın en büyük dilleri arasında yer alan Türkçe, bugün bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, basın ve yayın kuruluşlarının kullandığı özensiz dil, ticari hayatın getirdiği yabancı kelime kullanım alışkanlığı, yabancı dilde eğitim hayranlığı gibi nedenler dilimiz için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Anlamsız kısaltmalar, cümle aralarına serpiştirilen yabancı kelimeler, kuş diline benzer sosyal medya dili gençlerimizin iletişim dili olarak her geçen gün kullanım alanını genişletmektedir.” “Millî Kimliğimiz Tehlikede” Dilimizin karşı karşıya kaldığı sorunları yalnız bir dil sorunu olarak görmemek gerektiğini ifade eden Genel Başkan Ekrem Erdem, “Burada asıl kaybolmakla karşı karşıya olan dilimiz değil, millî kimliğimizdir. Kendi dillini, kültürünü kaybederek başka bir milletin kültür dairesi içine giren milletler tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Dil devletlerin varlık sebebidir. Toplumlar, millet olmayı ortak bir dile sahip olmakla elde eder; millî varlıklarını da kendi dilleri ile koruyabilirler.” şeklinde konuştu. “Dil savunması vatan savunmasıdır” Tarihin çöplüğü, dilleriyle bağları zayıfladığı için sürüleşip sömürgeleşen ve bir süre sonra da kimliksizleşerek yok olup giden milletlerin ibretlik hikâyeleriyle dolu olduğunu hatırlatan Ekrem Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi; vatanı önce dil, sonra ordu bekler. Dil savunması vatan savunmasıdır. Dünyada söz sahibi bir ülke olmak istiyorsak dilimize sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Güçlü medeniyetler güçlü dillerle inşa edilebilir. Yüksek bir kültür seviyesine erişmek, yüksek seviyede bir kültür diline sahip olmaktan geçer. Bunun için Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkçenin yabancı dillerinin baskısından kurtarılarak, bağımsız ve güçlü bir dil olarak varlığını sürdürebilmesi için, hayatımızın her alanını kuşatan bir ‘Millî Bir Kültür ve Dil Politikası’na ihtiyacımız var.” “Tabelalar Dilimizin Ne Kadar Yozlaştığını Gösteriyor” Dildeki yabancılaşma ve yozlaşmanın en yoğun yaşandığı alanların başında tabela kirliliği geldiğini belirten Genel Başkan Ekrem Erdem, “Bugün cadde ve sokaklarımız yabancı kelimelerin işgali altında, şehirlerimizin cadde ve sokaklarında nerdeyse Türkçe tabela kalmadı. Derneğimizin de kuruluş sebebi olan tabela kirliliği her zaman öncelikli konumuz olmuştur.” dedi. “Kurallara Uyarsak Karmaşa Son Bulur” Konuşmasında Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin bu konudaki çalışmalarına yer veren Erdem, tabela konusunda atılan yapıcı adımları şöyle özetledi: “Kararlı takibimiz ile 19 Mart 2018’de ‘Yön Levhaları’ ile ‘Kurum ve Kuruluşlarda Kullanılan Tabelalar için Kurallar’ standardı Türkiye Standartları Enstitüsü (TSE) Teknik Kurul’unda kabul edildi. Bu standartla gelişigüzel ve düzensiz yön levhaları ile kurum ve kuruluşların tabelalarına kurallar getirilmekte; binaların dış yüzeylerine, işyeri önlerine, cadde ve sokaklara asılmasından kaynaklanan görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Bu düzenlemeyle yön levhalarının Türkçe olması İngilizcesinin de Türkçesinin yüzde 25’i büyüklüğünde olması kuralı getirilmiştir. Bu standartla yön levhalarında yaşanan karmaşanın son bulacağına inanıyorum. Bunun için belediyelerin işyeri ruhsatlarında TSE standartlarına uygunluk şartı aramaları yeterli olacaktır. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.”
Ankara Bakan Göktaş: "Toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdık" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlara ve ailelerine ekonomik destek sağlamak amacıyla bu ay toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdıklarını açıkladı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Bakanlık tarafından sunulan en önemli aile odaklı bakım hizmet modellerinden biri olan Evde Bakım Yardımı’nın 2006 yılında engelli bireylerin öncelikle aile yanında desteklenmeleri düşüncesiyle başlatıldığını hatırlattı. Göktaş, “Engelli vatandaşlarımızın aile bütünlüklerini muhafaza edecek şekilde bakımlarının evde yapılmasını önceliyoruz. Evde Bakım Yardımı ile engellilerin yaşadığı ortamdan ayrılmadan, ailesi veya yakınlarıyla birlikte yaşayarak aile birliğinin korunmasına ve güçlenmesine destek oluyoruz” ifadelerini kullandı. "Toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz" Evde Bakım Yardımı ile bakıma ihtiyaç duyan tam bağımlı yakınlarının bakımını üstlenen vatandaşların desteklenerek aile bütünlüğünün korunduğunu belirten Göktaş, “Bakanlık olarak engelli bireylerin eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam gibi temel haklarına tam olarak ulaşmaları için hak temelli bir bakış açısıyla politikalar geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri ile toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz” dedi. "Halihazırda 560 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanıyor" Evde Bakım Yardımı kapsamında hak sahibi başına aylık 7 bin 608 lira ödeme yapıldığını ifade eden Bakan Göktaş, şunları kaydetti: “Evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve aileleri için bu ay toplam 4,2 milyar lira Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırdık. Halihazırda 560 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanıyor. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz çerçevesinde Bakanlık olarak engellilik alanındaki hak temelli sosyal yardımların şeffaf bir anlayışla sürdürülebilir olması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ödemelerin tüm engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.”