YEREL HABERLER - 14 Mart 2012 Çarşamba 10:31

NEÜ`DE İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY`U ANMA GÜNÜ

A
A
A
NEÜ`DE İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY`U ANMA GÜNÜ

Nevşehir Üniversitesi’nde İstiklal Marşı’nın TBMM tarafından kabul edilişinin 91. yıldönümü dolayısıyla ’İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ konulu panel düzenlendi.
Nevşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi konferans salonunda Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından düzenlenen etkinliğe Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar, Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Erdoğan Çiçek, akademik ve idari personelin yanı sıra öğrenciler katıldı. ’İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ konulu panelde Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ömer Bayram, öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hazar ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Özkan konuşmacı olarak yer aldı.
Panelde ’İstiklal Marşını Oluşturan Şartlar İçinde Mehmet Akif Ersoy’u anlatan ve İstiklal Marşı’nın, Anadolu coğrafyasının binlerce can feda edilerek ve kan dökülerek nasıl vatanlaştırıldığının en güzel edebi ifadesi olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Özkan, "Mehmet Akif Ersoy’un kahraman ordumuza ithaf ettiği marşımız, yüce Türk milletinin değişmez, değiştirilemez, ortak mutabakat metinlerinin en önemlisi ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin üzerinde kurulup yükseldiği, Anadolu coğrafyasının binlerce can feda edilerek ve kan dökülerek nasıl vatanlaştırıldığının en güzel edebi ifadesidir. İstiklal Marşı aynı zamanda, devlet ve vatanımızın bize ait olduğunu bütün dünyaya haykıran, Türk milli ruhunun, ortak duruşunun, düşüncesinin ve hassasiyetin ortaya çıktığı en önemli metindir. Mehmet Akif bütün hayatı boyunca hep sevdikleri ve değer verdikleri için yaşamış olup, bunların başında vatan sevgisi ve tam bağımsız devlet anlayışı geliyordu. Hayatında hep gördüklerini ve yaşadıklarını millete aktarmaya çalışan, hayatında hiçbir zaman kendini düşünmeyip, hep toplum ve milleti için yaşamış olan Mehmet Akif, şahsına yönelik düşmanlıklara aldırış etmezken, onun en çok kızdığı şey vatan, millet gibi mukaddesiyetine sövülmesiydi. Para meselesi her zaman Mehmet Akif’i rahatsız ettiği için kendisi de İstiklal Marşı yarışmasına katılmamıştır. Gazi Mustafa Kemal ve Hamdullah Suphi Bey aralarında konuşurlarken böyle bir şiiri ancak Akif’in yazabileceği kanaatini paylaşırlar ve bu konu Akif’e aksettirilir. Akif kendisine götürülen bu teklifi parasızlığına rağmen ret eder. Daha sonra ödül konusu onun istediği şekle dönüştürülür ve kazanınca parayı almayacaktır, istediği yere bağışlanacaktır. Akif, böylece şiiri yazmaya başlar ve 48 saatlik bir sürede, 17 Şubat 1921’de şiirin yazımını tamamlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına teslim eder. Şiir TBMM’de defalarca okunur. Her okunuşta mecliste ayrı bir heyecan dalgalanması yaşanmıştır. Çalışmaya ibadet derecesinde önem veren Akif, yaşanan bütün felaketlerin insanların az ve gerektiği gibi çalışmamalarından kaynaklandığını düşünürdü. Biz onu her zaman rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" dedi.
Sade bir hayat yaşayan Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’la ilgili nükte ve hatıralara yer veren Yrd. Doç. Dr. Ömer Bayram, "Mehmet Akif Ersoy’u biz en çok İstiklal Marşı şairi, Çanakkale şehitlerine şirinin şairi, Safahat’ın müellifi olarak tanıyoruz. M. Akif Ersoy bir şairdi, bir insandı. Şakacı, hazır cevap bir tarafı olan bir kişiliği vardı. Mehmet Akif’in en yakın arkadaşlarından biri olan Hasan Basri Çantay’ın verdiği bilgiye göre, fıkracılığı ve şakrakçılığı bütün eserlerinden bellidir. O ciddi bir konuya girmek istediğinde ilk önce birkaç latife yaparak okuyucuyu şenlendirir, bazen karşısındakine utanç ve sıkıntı geleceğini hissedince söz arasında da aynı neşelendirme yolunu seçer. Bu şekilde estetik zevki olmayan okuyucular da Akif’in şiirini seve seve okurlardı. Mehmet Akif Ersoy’un mesleği baytarlık olmasına rağmen, bu meslekle pek ilgilenmemiştir. Zamanın gençlerinden biri Akif’i zor durumda bırakmak amacıyla küçümser bir edayla ’Af edersiniz siz baytar mısınız?’ diye soru yöneltir. Akif de ’Evet bir yeriniz mi ağrıyor’ diye cevap verir. Mehmet Akif, yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlardan hoşlanmazdı. Bir gün bu özelliklere sahip biri Akif’in ’Bülbül’ şirini Tacettin Dergâhında okur. Şair, şiirinin okunuşunu hiç beğenmez. Tam o sırada bu okuyuşu nasıl bulduğunu soranlara Akif, ’Bu bülbül bizim bülbüle benziyor ama, ne kanadı kaldı, ne kuyruğu’ der. Avrupa’ya tahsile gidip döndükten sonra milletimize ait bütün değerleri hor gören gurur abidesi birine Akif, ’Siz insanlara eskiden Fatih minaresinden bakardınız, şimdi Eyfel kulesinden mi bakıyorsunuz’ diyerek ondaki değişimi anlatmak ister. Mehmet Akif’in damadı Muhittin Bey bir otomobil şirketinin acentesiydi. İş yüzünden her gün o ilden o ile gezip duruyordu. M. Akif ona yazdığı mektupta ’Süpürge bilmecesinden farkın yok, çat şuradasın, çat burada. Nereye, hangi adrese mektup göndereceğimi bilmiyorum ki’ diyerek sitemini dile getirmiştir." açıklamalarında bulundu.
’Akif’in Türkçesi ile Safahat’taki Ayetleri’ konusunda panele katılanları bilgilendiren Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hazar ise, "Mehmet Akif Ersoy, üzerinde en çok düşünülen, makaleler yazılan bir değerdir. Akif’i çoğumuz bilmiyoruz ve tanımıyoruz. Akif’i bilmek için, tanımak için onun eserlerini, yani Safahat’ı elimize almadan, okumadan bu işler olmaz. Hele hele Türk Dili Edebiyatı öğrencileri Akif’in eserlerini orijinalden Osmanlı Türkçesiyle yazılmış şekliyle okumalılar. 7 şiir kitaptan oluşan Safahat, 11.240 mısra tutan 108 şiirlik bir külliyattır. Hakkın sesleri 10 şiir, toplam 9 ayet ve 1 de hadis var. 7. Safahat olan Gölgeler 41 şiirden oluşurken Kahire’de basılır ve diğer kitaplar ise İstanbul’a basılmıştır. İlk üç şiirde önce bir ayet ve ayetin bir kısmı verilmiştir. Safahat’ta toplam 12 ayet vardır. Akif ömrünün son 10 senesini Kur’an-ı Kerim mealine veriyor. Hatta Büyük Millet Meclisinde bir teklif veriliyor ve hemen herkes hiç tereddütsüz bu işi ancak Akif’in yapacağını düşünüyorlar ve bu işi Akif’e veriyorlar. Baytarlık mektebini bitiren Akif, Arap edebiyatına, Türk edebiyatına ve Fars edebiyatına merak sarıyor ve Fransızcayla birlikte dört dili çok mükemmel bilmektedir." diye konuştu.
Panel sonunda Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç tarafından, Öğrenci Konseyi Başkanlığı tarafından düzenlenen ’İstiklal Marşı’nı Güzel Okuma Yarışması’nda birinci olan Kübra Aslan çeyrek altın, ikinci olan Zehra Ünal kalem takımı, üçüncü olan Bekir Esmer Nevşehir Üniversitesi tişörtü ve teşekkür belgeleriyle ödüllendirilirken, yarışmanın jüri üyeliğini yapan Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Özkan, Çağdaş Türk Lehçeleri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Adem Öger, Öğrenci Konseyi Başkanı Ufuk Altuntaş ve ’İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ konulu panele konuşmacı olarak katılan Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ömer Bayram, öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hazar ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Özkan’a birer teşekkür belgesi verdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "2026’da en büyük beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılının hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istedikleri düzeyde geçmediğini ifade ederek, 2026’ya yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılını değerlendirdi. Kaya, "Doğrusu 2025 yılı, hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istediğimiz düzeyde geçti diyemeyiz. Bu süreci olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri, banka faiz oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Yüksek faiz oranları, işletmelerin büyümesini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Burada iki durumu birlikte değerlendirmek gerekir. Birincisi, kredi kullanmış olan işletmeler, faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle büyüme hedeflerinden vazgeçerek kredilerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum, işletmelerin öz kaynaklarını nakde çevirmelerine ve dolayısıyla faaliyetlerini yavaşlatmalarına, hatta durma noktasına getirmelerine neden olmuştur. İkinci olarak ise büyümeyi hedefleyen işletmelerin, yalnızca öz kaynaklarıyla büyümelerinin mümkün olmaması ve krediye erişimde yaşanan zorluklar öne çıkmaktadır. Krediye ulaşabilen işletmeler ise yüksek faiz oranları ve düşük karlılık nedeniyle bu yoldan vazgeçmiş, bu da büyümeyi engellemiştir. Bu sürecin sonucu olarak özellikle istihdam kaybı yaşanmıştır. Diyarbakır için istihdam açısından büyük önem taşıyan, yoğun bir sektör olan hazır giyim ve tekstil sektöründe yaklaşık yüzde 30’a varan istihdam kaybı meydana gelmiştir. Bununla birlikte yalnızca istihdam değil, işletmelerin yaklaşık yüzde 30’unun faaliyetlerini durdurması gibi ciddi sonuçlar da ortaya çıkmıştır" dedi. 2026’da beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye kolay erişim 2026 yılına yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı: "Kredi oranlarının düşmesi, bölgede sektörlerin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. İlimizin sanayi altyapısı bu açıdan güçlüdür. Her türlü sanayi ürününü üretebilecek kapasitemiz, alanlarımız, altyapımız, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliklerinden biri, komşularıyla yaptıkları ticaretin yüksekliğidir. Barış süreci de tam olarak bunu etkileyecek bir unsurdur. Türkiye’nin güney komşularıyla yakalayacağı bir barış ortamı, en fazla sınır ve komşu illerin ticaretini ve ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. İhracat rakamlarına baktığımızda Irak’ın bu anlamda önemli bir örnek olduğunu görüyoruz. Irak, en çok ticaret yaptığımız ülkeler arasında hızla üst sıralara çıkmıştır. Aynı süreci Suriye için de yakalayabiliriz. Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınmasında itici güç Türkiye, özellikle de bölge illeri olacaktır. Bu nedenle barış sürecinin en olumlu etkileyeceği alan ekonomidir. Bu süreç, hem Türkiye hem de güney komşularımız için önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır." 2026 yılı özellikle tüccarların, sanayicilerin ve imalatçıların arzu ettiği performansın yakalandığı bir yıl olmasını dileyen Kaya, "Barış sürecinin gelişmesi ve güney komşularımızla ilişkilerin güçlenmesi, hem ekonomimizin gelişmesine hem de yaşam kalitemizin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle hem üyelerimizin hem de halkımızın yeni yıla barış, huzur ve mutluluk içinde girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
Gaziantep Baba-oğul kalaycılık mesleğini yaşatmaya çalışıyor Gaziantep’te kalaycılık mesleğinin son temsilcilerinden Ömer Çetinkaya, oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Kentte yaşayan 59 yaşındaki Ömer Çetinkaya, son yıllarda az sayıda ustanın ayakta tutmaya çalıştığı kalaycılık mesleğini 23 yaşındaki oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte sürdürüyor. Çelik mutfak eşyalarının kullanımının yaygınlaşması ve teknolojik yenilikler karşısında çok az kişinin yaptığı meslekler arasında yer alan kalaycılığa çocuk yaşında 45 yıl önce Şahinbey ilçesindeki tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda çırak olarak adım atan Ömer Çetinkaya, kalfalık ve ustalık sürecinin ardından kendi iş yerini açtı. Mesleğini oğlu Halil İbrahim Çetinkaya’ya öğreten Ömer Çetinkaya, oğlu ile birlikte kale altındaki iş yerinde mesleğini yaşatmaya çalışıyor. İlkokul öğrencisi olduğu dönemden bu yana babasına destek olan ve okuldan arta kalan zamanlarda da iş yerinde çıraklık yapan Halil İbrahim Çetinkaya, babasından mesleğin tüm inceliklerini öğrendi. Oğluna mesleği yaşatmaları için nasihatler veren ve aynı zamanda da mesleği her yönüyle uygulamalı olarak öğreten Çetinkaya, oğlu ile birlikte müşterilerden gelen bakır eşyaları kalaylıyor. Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerini yaşatmaya çalışan baba-oğul, birlikte hem ekmek paralarını kazanıyor hem de mesleklerini ayakta tutup gelecek nesillere aktarmanın mücadelesini veriyor. Yıllardır aynı çatı altında omuz omuza ocak başında bakır eşyaları kalaylayan baba-oğul, mesleklerini geleceğe taşımak için adeta bir köprü görevi görüyor. 45 yıldır mesleğini severek yapan Çetinkaya, çocuğuna adeta miras olarak bıraktığı mesleğini 15 yıldır oğluyla beraber devam ettiriyor. Mesleğinde çırak bulamazken oğluyla aynı işi yapıyor olmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Ömer Çetinkaya, başkalarının çocuklarına miras olarak para bıraktığı bir devirde kendisinin oğluna meslek bıraktığını söyledi. 45 yıl önce kendi iş yerini açtığı mesleğe aralıksız devam ettiğini belirten Ömer Çetinkaya, "1980’de bu mesleğe başladım. Bu meslekte çok değerli bir ustam vardı, mesleğimi ustamdan öğrendim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Ustamın benim üzerimde büyük emeği var. Mesleğimiz kalaycılık ve bakır eşyaları kalaylıyoruz. Meslekte 40-45 yıl geride kaldı. İlkokulu bitirdim, 1980 yılında başladığım mesleğimi yıllardır severek yapıyorum. 1980 yılından beri Allah’a çok şükür başka bir meslek yapmadım. Bu meslekte bir çırağın yetişmesi için 15-20 yıl geçmesi lazım. Eleman sıkıntısı olduğundan dolayı ben de oğlumu getiriyordum. Yıllardan beri oğlumla beri beraber çalışıp mesleğimize devam ediyoruz" dedi. Babasının yetiştirdiği Halil İbrahim Çetinkaya da ilkokul öğrencisi olduğu dönemden beri babasının yanında çalıştığını belirterek, "Ben 8-9 yaşından beri bu meslekteyim. Okuldan sonra gelir babamın yanında çalışırdım. Tatillerde babamın yanında çalışırdım. Mesleği babamdan öğrendim. Babamın bana öğrettiği mesleği devam ettiriyorum. Eleman yoktu. Bende babamı yalnız bırakmak istemedim. Liseye kadar okudum. Lisedeyken okulu bıraktım. Babamla birlikte mesleğimize devam ediyoruz. Çok şükür bir ekmeğimizi yiyoruz. Kalay yapıyoruz. Çaydanlık, sürahi ve eski bakırları kalaylıyoruz. Baba mesleğini yapmak güzel. Babama yardımcı olduğum için çok mutluyum. Babamla birlikte güzel bir şekilde çalışıyoruz. Mesleğimiz çok güzel" diye konuştu.
Eskişehir Huzurevinde kalan yaşlılar için etkinlik Eskişehir’deki Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireylerin keyifli vakit geçirebilmeleri adına bir etkinlik düzenlendi. Odunpazarı ilçesi Orhangazi Mahallesi’nde bulunan Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireyler için etkinlik düzenlendi, Huzurevi sakinlerinin keyifli vakit geçirebilmesi adına düzenlenen program kapsamında sanatçı Yaşar Aydın huzurevinde sahne aldı. Söylenen şarkılar esliğinde dans edip vakit geçiren yaşlı bireyler bir yandan sosyalleşirken bir yandan ise stres attı. Ayrıca etkinliğe Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir ve mahalle sakinleri de katılım gösterdi. "İnşallah bunun devamı gelir" Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir etkinlikle ilgili şunları söyledi: "Yaşlı Çınarlarımız da burada sevinçlidir. Hepsi güzel, vakti güzel seviniyorlar. İnşallah bunun devamı gelir." "Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz" Sanatçı Yaşar Aydın, "İlk programımızda demiştik ki Orhan Gazi mahallemizin sakinleri, muhtarımız bugün Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi bütün Huzurevleri bir yerde toplandı efendim. Çok da güzel bir bina oldu. Her şeyiyle mükemmel. Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz. Derneklerimiz, sivil toplum kuruluşları, organizedeki büyük fabrika sahiplerimiz ve çalışanları, ilçelerimiz, büyük köylerimiz örnek veriyorum; Ayvalı, Bardakçı, Cevizi gibi köylerimiz de buraya otobüslerle getirip bu güzel insanlarla buluşturacağız" dedi.
Erzurum ER-VAK Başkanı Güzel; "Sarıkamış Harekâtı yüce Türk milletinin hafızasında hüzünlü bir sayfadır" Erzurum Kalkınma Vakfı (Er-Vak) Başkanı Erdal Güzel, Sarıkamış Harekatı’nın 111. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada Türk tarihinin en trajik sahnelerinin yaşandığı bu savaş sırasında, beyaz karları kefenleri yapan Allahuekber şehitlerini unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını ifade etti. Güzel, çok uzun yıllar ülke gündeminden uzak tutulan ve karlar altında saklı kalan Allahuekber Şehitlerini 2003 yılında yaptıkları "Allahuekber şehitleri torunlarıyla buluşuyor" etkinliği ile gündeme taşıdıklarını ve uzun yıllar konunun takipçileri olduklarını belirterek ER-VAK’ın bu konuda büyük bir tarihi sorumluluğu yerine getirmenin haklı gururunu yaşadığını ifade etti. Sarıkamış Harekatı anma proğramlarıyla ilgili açıklamalarda da bulununan Güzel, tarihin seyri ve gerçekliği içerisinde bu proğramların yapılması gerektiğine dikkat çekerek Sarıkamış’ın o tarihlerde düşman işgalinde olduğınu, harekatın Erzurum’da planlandığını ve başlatıldığını, 3.Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa’nın mezarının Erzurum’da bulunduğunu hatırlatarak anma merasimlernin Kars Kapı Şehitliğin’den başlatılmasını arzu ettiklerini söyledi. Güzel onbinlerce Mehmetçiğin, toprağı vatan yapmak uğruna soğuğa, tifüse ve Ruslara karşı vermiş olduğu ve sonu hüzünle biten şanlı mücadelenin yıl dönümünde Allahuekber ve Soğanlı dağlarında bir hilal uğruna canlarını veren şühedayı saygı, rahmet ve minnetle andıklarını ifade etti.