YEREL HABERLER - 19 Mart 2012 Pazartesi 11:02

HIRSIZ KAPI ÖNÜNDEKİ AYAKKABILARI ÇALDI

A
A
A
HIRSIZ KAPI ÖNÜNDEKİ AYAKKABILARI ÇALDI

Bursa’da apartmanın kapısını açarak içeri giren hırsız, 2. kattaki ev sahiplerinin ayakkabılarını çaldı.
Edinilen bilgiye göre olay, merkez Osmangazi ilçesi Dikkaldırım Mahallesi 2. Çavuş Sokak üzerinde meydana geldi. İddiaya göre, sabah saatlerinde sokak üzerindeki binaya giren kimliği belirsiz bir kişi, 4 katlı binanın bütün katlarını dolaştı. Çalacak bir şey bulamayan hırsız, 2. katta oturan S.A.’nın kapı önünde bulunan 3 çift ayakkabısını çalarak kaçtı. Sabah uyandığında ayakkabılarının çalındığını gören S.A. polisi aradı. Eve gelen güvenlik güçleri 3 adet ayakkabısı çalınan müştekinin ifadesine başvurdu. S.A. ayakkabısını çalan hırsızdan şikayetçi oldu.
Polis, zanlıyı yakalamak için çalışma başlattı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kışın kalp krizi geçirme riski artıyor Uzm. Dr. Nuri Cömert, kış aylarının gelmesiyle birlikte hava sıcaklıklarındaki ani düşüşün, özellikle kalp damar hastalığı olan kişilerde ciddi riskler oluşturduğunu söyledi. Kış aylarının gelmesiyle birlikte hava sıcaklığında yaşanan ani düşüşlerde vücudun ısı dengesini korumak için bir dizi fizyolojik tepki vermesine neden olduğunu ve bu tepkiler kalp üzerindeki yükü önemli ölçüde arttırdığını belirten Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Nuri Cömert Kış aylarında kalp krizi geçirme riski yaz aylarına göre arttığını söyledi. Soğuk havanın bir tetikleyici olduğunu vurgulayan Cömert, "Asıl sorun genellikle yıllardır sessizce ilerleyen damar sertliğidir. Bu nedenler özellikle risk altında olan kişilerin düzenli kontrollerini yaptırması ve gerekli önlemleri alması kış aylarında daha da önemlidir" dedi. "Soğuk kalp ve damar sistemi üzerinde ciddi bir yük oluşturur" Kış aylarında kalp sağlığını korumak için yapılması gerekenleri anlatan Uzm. Dr. Nuri Cömert, "Kış aylarında hava sıcaklığının ani düşmesi, vücudun ısı dengesini korumak için verdiği fizyolojik tepkiler nedeniyle kalp ve damar sistemi üzerinde ciddi bir yük oluşturur. Özellikle kalp damar hastalığı riski taşıyan kişilerde bu tepkiler, kan basıncında yükselme, kalbin oksijen ihtiyacında artış ve pıhtılaşma eğiliminde artma gibi tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Soğuk hava cildi ve yüzeysel damarları daraltır. Kan, vücudun merkezine (kalbe ve hayati organlara) yönlendirilir. Bu durum kan basıncını yükseltir ve kalbin daha fazla güç harcayarak kan pompalaması gerekir. Özellikle hipertansiyonu olan hastalarda soğuk hava kan basıncını 10-30 mmHg arasında artırabilir. Kontrolsüz hipertansiyon ise kalp krizi ve inme riskini katlar" ifadelerini kullandı. Kimler risk altında Soğukta vücudun ısısını korumak için metabolizmanın hızlandığını, kalbin daha hızlı atmaya başladığını ve oksijen ihtiyacının arttığını vurgulayan Cömert, "Koroner damarlarda darlık olan kişilerde bu durum göğüs ağrısı (anjina pektoris) veya kalp krizine yol açabilir. Soğuk hava platelet aktivasyonunu artırır ve kanın pıhtılaşma eğilimini yükseltir. Bu da damar tıkanıklığı (tromboz) riskini artırır. Kış aylarında sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonları kalp yükünü daha da artırır. Özellikle influenza (grip) kalp krizi riskini 6 kata kadar yükseltebilir. Koroner arter hastalığı (damar tıkanıklığı) olanlar, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, kalp yetmezliği hastaları, kontrolsüz hipertansiyonu olanlar, diyabet hastaları, 65 yaş üstü bireyler, sigara içenler ve obezite sorunu olanlar risk altındaki kişilerdir" şeklinde konuştu. Alınacak önlemler Kış aylarında kalp sağlığı için alınması gereken önlemleri anlatan Uzm. Dr. Nuri Cömert "Kat kat giyinin, özellikle baş, boyun, el ve ayaklarınızı iyi koruyun (ısı kaybının çoğu bu bölgelerden olur), soğukta ağır egzersizlerden kaçının. Kar küreme özellikle 40 yaş üstü erkeklerde kalp krizi tetikleyici olarak bilinir. Grip aşısı yaptırın, Türk Kardiyoloji Derneği, kalp hastalığı olan herkesin yıllık grip aşısı olmasını önermektedir. İlaçlarınızı düzenli kullanın, tansiyon ve şeker takibinizi aksatmayın. Soğuk havada dışarı çıkmadan önce hafif bir şeyler yiyin; aç karnına soğuğa çıkmak riski artırabilir. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, aşırı yorgunluk gibi şikayetlerde vakit kaybetmeden 112’yi arayın veya en yakın acil servise başvurun" dedi.
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta bakır ustalarının çekiç sesleri asırlık çarşıda hâlâ yankılanıyor Kahramanmaraş’ta Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda asırlardır süren zanaat kültürü, azalan usta sayısına rağmen yaşamaya devam ediyor. Şehrin simgelerinden olan çekiç sesleri, son yıllarda eski yoğunluğunu kaybetse de hâlâ sokaklarda yankılanıyor. Kazandan tava ve süs eşyalarına kadar onlarca çeşit bakır ürünün el işçiliğiyle üretildiği çarşıda, ustalar geleneksel mesleği ayakta tutmak için mücadele veriyor. Dulkadiroğlu ilçesindeki Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda bakırcılık geleneği yüzyıllardır yaşatılmaya devam ediyor. Son yıllarda usta sayısında azalma olsa da çekiç sesleri hâlâ çarşının sokaklarında yankılanıyor. Kazan, tencere, bakraç ve onlarca çeşit bakır ürün, ustaların elinde şekil alarak Türkiye’nin birçok şehrine gönderiliyor. Şehrin en eski zanaat alanlarından biri olan bakırcılık, çarşıdaki atölyeler yerli ve yabancı turistlerin ilgisini görüyor. Ham halde gelen bakır ve alüminyum levhalar, ustaların el işçiliğiyle işlenerek kullanıma hazır hâle getiriliyor. Çarşı esnafı, bakırcılık mesleğinin özellikle gençler tarafından tercih edilmediğini belirtirken, en büyük sıkıntının yetişecek eleman bulamamak olduğunu ifade ediyor. Sokaklarında asırlık zanaatin yaşatıldığı Bakırcılar Çarşısı’nda 30 yıldır çalışan usta Mustafa Gümüşkaşık, üretim sürecine ve mesleğin zorluğuna ilişkin şunları söyledi: "Burada kendi imalatımız olan alüminyum kazan ve bakraç üzerine çalışıyoruz. Otuz yıldan beri bu işi yapıyorum, gücümüzün yettiği yere kadar da devam edeceğiz. Kırsal kesimdeki köylü insanlarımızdan şehir dışındaki vatandaşlara kadar her tarafa gönderiyoruz. Kazanların ebatları değişiyor; büyüğü küçüğü var. En büyük olanı 110 santimetre. Kaç tane yaptığımı da sayamadım, binlerce diyebilirim. Malzeme bize ham hâlde geliyor. Birleşmesi, zıvanası derken aşaması çok. Akşama kadar çekiş alıyoruz burada. Çalışmadığımız zaman daha çok yoruluyoruz çünkü vücut istiyor. Alüminyumun kilosunu burada 350-400 lira civarında alıyoruz. Genelde Elazığ ve Adıyaman tarafından da isteyen çok. Ama eleman yok. En büyük sıkıntımız bu. Şu anda bütün meslek dallarında sıkıntı var. Gençler çalışmayı sevmiyor, sadece bu işte değil, tüm işlerde durum aynı." Esnaf İrfan Yorulmaz ise, "50 yıldır bu mesleği yapıyoruz. Genellikle el emeği ürünler, güğümler, cezveler ve benzeri eşyalar yapıyoruz" dedi.
Antalya ÖZKURBİR 4. Eğitim Sempozyumu Antalya’da gerçekleştirildi Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği (ÖZKURBİR) tarafından düzenlenen 4. Eğitim Sempozyumu, Antalya’da gerçekleştirildi. Çevrim içi katılımla programa hitap eden Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Sektörü hiçbir zaman Bakanlığımızdan ayrı, bağımsız bir alan olarak görmedik. Özel öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’nın en önemli paydaşlarından biridir" ifadelerini kullandı. Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği (ÖZKURBİR) tarafından "Kurumlarımızın Bugünü ve Geleceği" temasıyla Antalya’da düzenlenen 4. Eğitim Sempozyumu, 12-14 Aralık 2025 tarihleri arasında Türkiye’nin dört bir yanından gelen 700’ü aşkın katılımcı ve 200’ün üzerinde özel okul temsilcisini bir araya getirdi. Sempozyum, özel öğretim sektörünün mevcut durumunu değerlendirmek ve geleceğe yönelik ortak bir vizyon oluşturmak amacıyla yapıldı. Alanında uzman isimlerin sunumlar yaptığı programda Prof. Dr. Nurullah Genç, "Kaderle Tasarım Arasında Yeni İnsan", Prof. Dr. Adnan Yüksel ise "Eğitimin Bugünü ve Geleceği" başlıklı sunumlarıyla katılımcılara hitap etti. Sempozyuma Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Yasin Eriş, ÖZKURBİR Genel Başkanı Enis Şener, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fethullah Güner ile çok sayıda eğitimci ve sektör temsilcisi katıldı. Öğleden sonraki oturumda sektör temsilcilerinin katıldığı başkanlar panelinde ÖZDER Başkanı Ahmet Akça, TÖDER Başkanı İbrahim Taşel, ÖZKURBİR Başkanı B. Enis Şener, TÖZOK Başkanı Zafer Öztürk, ÖZDEBİR Başkanı Naci Atalay, TOBB Eğitim Meclisi Başkanı Metin Özer’in katılımlarıyla "Kurumlarımızın Bugünü ve Geleceği" adlı panel düzenlendi. "Özel öğretim sektörü kritik bir eşikten geçiyor" Açılış konuşmasını yapan ÖZKURBİR Genel Başkanı Enis Şener, özel öğretim sektörünün içinde bulunduğu sürece dikkat çekerek, "Bugün burada sadece bir sempozyum için değil, eğitimin bugünü ve geleceği adına ortak fikirler ve ortak irade oluşturmak için bir aradayız. 200’ü aşkın kurumun ve 700’ü aşkın katılımcının ortaya koyduğu bu birliktelik, sektörümüzün sorunlarını çözmeye yönelik ortak iradenin en somut göstergesidir" dedi. Özel öğretim sektörünün son yıllarda ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığını belirten Şener, artan maliyetler, azalan öğrenci sayıları, velilerin değişen beklentileri, öğretmen istihdamındaki mali yükler ile teknolojik dönüşümün sektörde önemli kırılmalar oluşturduğunu ifade etti. Şener, "Buna rağmen ayakta duran, yaptığı işe inanan ve bu ülkenin geleceğine yatırım yapan büyük bir eğitim camiasıyız" diye konuştu. "Özel okullar sadece bir işletme değildir" Özel okulların eğitim sistemindeki yerine de değinen Şener, özel öğretim kurumlarının devletin eğitim yükünü hafifleten, istihdam sağlayan ve ülke ekonomisine katkı sunan güçlü bir paydaş olduğunu vurguladı. Kamuoyunda özel okulların çoğunlukla ücret tartışmalarıyla gündeme geldiğini ifade eden Şener, "Oysa özel okulculuk, sadece bina yapmak ya da marka oluşturmak değildir. Özel okullar, nitelikli ve erdemli bireyler yetiştirme sorumluluğu taşıyan kurumlardır" dedi. Yaşanan zorlukların bir dönüşüm sürecinin habercisi olduğunu dile getiren Şener, sektörün yenilik kapasitesini ve pedagojik derinliğini artırma hedefinde olduklarını kaydetti. "Eğitim büyürse Türkiye büyür" Cumhurbaşkanlığı’nın "Türkiye Yüzyılı" vizyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın "Maarif Modeli"ni desteklediklerini ifade eden Şener, "Eğitim büyürse Türkiye büyür. Maarif Modeli, kökleri geleneğe dayanan ancak yönü geleceğe bakan bütüncül bir insan tasavvuru sunuyor. Bu model, özel okullar için önemli fırsatlar barındırıyor" dedi. Şener, konuşmasının sonunda özel okulların sadece bilgi değil, bilgelik üreten kurumlar haline gelmesi gerektiğini belirterek, "Amacımız iyi okullar kurmaktan öte, iyi insanlar yetiştirmektir" ifadelerini kullandı. "Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekir" Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fethullah Güner ise eğitimin dünü, bugünü ve geleceğini birlikte değerlendirmek gerektiğini vurguladı. Eğitimin dinamik bir alan olduğunu belirten Güner, kara tahtadan dijital çağa uzanan hızlı dönüşüm sürecine tanıklık eden bir nesil olduklarını söyledi. Eğitimin geleceğinde okulun ve öğretmenin rolünün yeniden tartışıldığını ifade eden Güner, küreselleşme sürecinde değerler, etik ve yerel unsurların eğitimdeki yerinin önemine dikkat çekti. Güner, eğitimin gelecek vizyonunun, uzun vadeli planlama, şeffaflık, güçlü iletişim ve nitelik odaklı yaklaşımlarla şekilleneceğini kaydetti. "Sektörü Bakanlıktan ayrı görmedik" Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe görüşmeleri nedeniyle programa çevrim içi katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, özel öğretim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı için önemli bir paydaş olduğunu belirtti. Tekin, "Sektör, şu anda 35 binden fazla kurumuyla Milli Eğitim Bakanlığı için en önemli paydaşlarımızdan biridir. Hiçbir ortamda, sektörün ya da sizlerin yaşadığı sorunları Bakanlığımızın sorunlarından ayrı ya da Bakanlıktan bağımsız bir alan olarak görmedim. Ben özel öğretim sektörünü, Milli Eğitim Bakanlığı ve Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğümüzle birlikte çalışan bir alan olarak gördüm ve bu şekilde değerlendirdim" ifadelerini kullandı. Eğitimde insan merkezli yaklaşım vurgusu Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Nurullah Genç, insanın doğru eğitilmediği bir toplumda kurtuluşun mümkün olmadığını ifade ederek, eğitimin insanı merkeze alan bir anlayışla yürütülmesi gerektiğini söyledi. Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel ise eğitimin geleceğinin çalışkanlık, üretkenlik ve fark oluşturma ile mümkün olacağını belirterek, üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet misyonlarını daha güçlü şekilde yerine getirmesi gerektiğini dile getirdi. Sempozyum, pazar günkü oturumda Kaan Kalın Yazgan’ın "Yapay zeka çağında eğitimde fırsatlar ve riskler", Olcay Topraklı’nın "Özel öğretim kurumlarında sürdürülebilirlik stratejileri" ve Avukat Mustafa Çınar’ın "Özel öğretim kurumlarında mali ve hukuki uygulamalar" panelleri ile "Kurumlarımızın Bugünü ve Geleceği" sempozyumu tamamlanacak. ÖZKURBİR 4. Eğitim Sempozyumu, özel öğretim sektörünün mevcut durumu, karşılaştığı sorunlar ve geleceğe yönelik hedeflerin ele alındığı oturumların ardından sona erdi.