POLİTİKA - 29 Mart 2012 Perşembe 17:07

MHP`Lİ TANRIKULU OKULLARDA SÜT PROJESİNİ TBMM`YE TAŞIDI

A
A
A
MHP`Lİ TANRIKULU OKULLARDA SÜT PROJESİNİ TBMM`YE TAŞIDI

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker`in yanıtlaması istemiyle 57. Hükümet döneminde başlatılan okullarda süt projesinin bugünkü uygulamasına ilişkin TBMM Başkanlığı`na soru önergesi verdi.
Tanrıkulu, İzmir Milletvekili sıfatıyla TBMM`ye verdiği önergeye ilişkin yaptığı açıklamada, 2001 yılında 57. Hükümet döneminde Türkiye`de ilk kez Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile birlikte projelendirip, pilot uygulaması başlatılan `Okul Sütü Projesi`nin 2003 yılında AK Parti iktidarı tarafından sona erdirildiğini belirterek, "O dönem fiziki şartların yetersizliği bahanesiyle uygulamadan kaldırılan okullarda süt projesini sanki ilk defa uygulanacak
bir projeymiş gibi sunmaya kalkan mevcut iktidar, bu konuda 25 Mart 2012 tarihli, 2957 sayılı Resmi Gazete`de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile 9 yıl aradan sonra `Okul Sütü Programı`nı başlatmıştır" dedi.
Projenin 9 yıl aradan sonra hatırlanıp yeniden hayata geçirildiğini, proje içinde bir takım soruların ve yanlışlıkların barındığını, bunların başında da üretim fazlası kabul edilen sütün çocuklara içirilme düşüncesi olduğunu vurgulayan Tanrıkulu, "Çocukların sağlıklı beslenmesi için süt içmelerinin teşvik edilmesi veya süt içmenin yararlarından `amaç` olarak bahsedilse de, esasen projenin süt üretimindeki fazlalığı eritmek ve fiyatı dengelemek olduğu vurgulanmaktadır. Diğer yandan bu proje okulların
açıldığı eylül-ekim aylarında değil, süt üretiminin mevsimsel olarak arttığı bahar aylarında uygulanacak olmasıdır. Oysa bu proje ile amaç, arz fazlası sütün çocuklara içirmek ve fiyat istikrarını çocuklar üzerinden sağlamak değil, proje ile çocukların sağlıklı bir nesil olarak yetişmeleri, ihtiyacı olan sütü tüketmeleri ve süt içme alışkanlığı kazandırılmak olmalıydı. Eğer bakanlık sütteki arz-talep dengesini sağlamak istiyorsa bu projenin kapsamını daha da genişleterek, askerlik hizmetini yapan
evlatlarımıza, toprak altında çalışan madencilerimize, yaşlılarımıza, yoksullarımıza sadece süt değil, süt ürünlerinin ücretsiz dağıtımını da sürekli olarak gerçekleştirmelidir" ifadelerini kullandı.
Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uygulamaya girecek projenin bir başka olumsuz yönü de; çocuklarımıza günümüzde çok tartışılan uzun ömürlü sütün (UHT) içirilmek istenmesidir" diyen Tanrıkulu, "Burada da 2002 yılından bu yana mevcut hükümetin başarısız tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle çiğ süt üretimi ve pastörize süt üretim tesislerinin yetersiz bırakılması ön plana çıkmaktadır. Bu yüzden artık hükümetin pastörize süt üretimini ve tüketimini desteklemek ve çocuklarımıza daha sağlıklı olan pastörize sütün verilmesini sağlamak
için ülke genelinde bir çalışma başlatması gereklidir. Bu konuda ilgililerin artık bahane ve sorun dile getirme lüksleri yoktur. Bu projenin bir diğer eksik yönü ise; günümüzde büyükşehir belediyelerinin uzun zamandır uygulamakta olduğu bu tarz sosyal sorumluluk projelerinde dağıtılan süt üreticilerimizden ve üretici birliklerinden alınmaktayken, hükümet bu günkü projeyle dağıtılacak sütü sanayiciden alacaktır.10 yıldır uygulanmakta olan tutarsız, başarısız tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda tıpkı
tarımda olduğu gibi hayvancılık ve ürünlerinde de çok ciddi sıkıntılar süregelmekte, üreticimiz çaresiz kendisi dışında büyük kartellerin oluşturduğu piyasa fiyatlarından mağdur olmaktadır. Tüm bu olumsuzlukların giderilmesi için vermiş olduğum önergemle, bu alanda süregelen sıkıntıların bir nebze çözülebileceğini umuyorum. Aksi takdirde sektör temsilcileriyle bugüne kadar devam eden çalışmalarımızı, bu sıkıntıların çözümlenmesine kadar sürdüreceğiz."
Tanrıkulu, önergesinde Bakan Eker`e şu soruları yöneltti:
"25.03.2012 tarihli, 2957 sayılı Resmi Gazete`de `Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Kararı`na gerekçe olan bakanlığınızın 10.1.2012 tarihli ve 636 sayılı yazısı ile Bakanlar Kurulu`na Okul Sütü Projesi için UHT (çok yüksek sıcaklık) süt mü, pastörize süt mü teklif edilmiştir? 9 yıldır uygulanmayıp, 2012 yılında devlet organizasyonu ile de olsa bu proje kapsamında ilkokul çağındaki çocuklarımıza UHT sütten daha sağlıklı olan pastörize süt neden temin edilememektedir? Bundan sonraki yatırım
destek planlamalarında pastörize süte öncelik verilecek midir? 2012 yılından itibaren dağıtımı başlayacak olan süt uygulaması bir eğitim-öğretim yılının tümünü kapsayacak mıdır? Yoksa belli aylarda mı süt dağıtımı yapılacaktır? Bakanlar Kurulu kararında ifade ettiğiniz `Çocuklarımızın dengeli beslenme suretiyle gelişme oranlarının artırılması`, süt dağıtımı yapılmayan aylarda nasıl olacaktır? 2013 yılında okul sütü projelerinde çocuklara UHT süt mü, pastörize süt mü dağıtılması planlanmaktadır? Bugün
büyükşehir belediyeleri bu tip sosyal destek projelerini uzun zamandan bu yana başarıyla yürüterek, proje kapsamında üreticiden aldığı sütü dağıtmaktadır? Sizin uygulamanızda neden üretici yerine sanayici seçilmiştir? Bakanlar Kurulu kararında bu projenin birincil amacının çiğ sütün bol olduğu dönemlerde çiğ süt fiyatlarında istikrar sağlamak olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda 1 litre çiğ sütün, çiğ süt üreticilerine maliyeti nedir? 1 litre pastörize sütün (kağıt kutuda) sanayicilere maliyeti
nedir? 1 litre UHT sütün sanayicilere maliyeti nedir? 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereğince 31 Mart 2012 tarihine kadar Kalkınma Bakanlığı`na gönderilme zorunluluğu bulunan 2013-2017 planlı dönem Stratejik Plan çalışmalarınızın hangi döneminde, hangi yılında Türkiye hayvancılıkta kendi kendine yeterli ülke haline gelebilecektir. Cari açığı da tetikleyen et, besilik, kasaplık canlı hayvan ithalatının ne zaman duracağı bu çalışmada yer alacak mıdır? Değilse 2013-2017 planlı döneminde
gerçekleştirilecek et, canlı hayvan, besilik hayvan ithalatının toplam mali portresinin ne kadar olacağı, planda ne şekila genelinde bir çalışma başlatması gereklidir. Bu konuda ilde yer almıştır."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Başkan Dere: "Yılbaşı alışverişlerimizi yerel esnafımızdan yapalım" TESK Genel Başkan Vekili ve Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, alışveriş trafiğinin arttığı yılbaşı döneminde hem güvenilir ürüne ulaşılması hem de ülke ekonomisine katkı sağlanması adına vatandaşlara yerel esnaftan alışveriş yapma çağrısında bulundu. Yılbaşı yaklaşırken Antalya genelinde kuruyemiş, tatlı, şekerleme, hediyelik eşya gibi birçok alanda belirgin bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Şehrin dört bir yanında esnaf, yeni yıl hazırlıklarını tamamlarken vatandaşların da güvenilir ve kaliteli ürün arayışı ön plana çıkıyor. Bu süreçte vatandaşların; sicil, vergi ve oda kaydı olan yerel esnaftan yılbaşı alışverişlerini yapmalarına dikkati çeken Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkan Vekili ve Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, yılbaşı dönemine özgü artan talep ve harcama trafiğine ilişkin hem esnafa hem de vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. Merdiven altı ürünler, kaçak içki ve halkı yanıltacak alışverişlerden sakınılması gerektiğini hatırlatan Başkan Dere; yılbaşı gecesinin kutlama tadında geçmesi adına söz konusu hususlara dikkat edilmesini ifade etti. "Yeni yıla güvenle girin" Başkan Adlıhan Dere, vatandaşlara özellikle yılbaşı döneminde güvenli ve sağlıklı ürünlere ulaşmanın en doğru adresinin mahalle esnafı olduğunu hatırlatarak, "Yeni yıl ihtiyaçlarının hijyenik ve güvenilir adresi yine esnaf ve sanatkarımızdır. Çünkü onlar hijyene, temizliğe ve güvene en yüksek hassasiyetle dikkat eden, denetime en açık işletmelerdir. Esnafımızdan yapılan her alışveriş ülke ekonomisine can veren, yerel kalkınmayı büyüten ve aile işletmelerine doğrudan katkı sağlayan en güçlü destektir. Para şehrimizin içinde döner, bereket artar, üretim zincirimiz güçlenir. Vatandaşlarımızı hem temiz ve güvenilir hizmet almak hem de şehrimizin ve ülkemizin ekonomik döngüsüne katkı sağlamak adına alışverişlerini gönül rahatlığıyla esnafımızdan yapmaya davet ediyorum" diye konuştu. "Merdiven altı üretime dikkat" Özellikle yılbaşında piyasaya sürülen merdiven altı ürünlere karşı tüketiciyi uyaran AESOB Başkanı Dere, "Kaçak içki ve kayıt dışı gıda üretimi ile hijyen ve kalite şartlarını taşımayan tatlı, şekerleme, kuruyemiş vb. ürünler, insan sağlığını tehlikeye atmaktadır. Özellikle yılbaşı öncesi merdiven altı üretimlerde ciddi artışlar yaşanıyor. Kuruyemiş, tatlı, şekerleme, tekel ürünleri vb. diğer tüm alışverişlerin büfecimizden, bakkalımızdan, pastacımızdan kısacası ruhsatlı, denetimli ve kayıtlı yerel esnafımızdan tercih edilmesi halkımızın yararına olacaktır. Denetimsiz, kayıtsız ve sağlıksız ortamlarda üretilen ürünler ciddi sağlık riskleri taşıdığından kutlamayla başlayan bir gece hastanede sonlanabilir. Bu sebeple lütfen yeni yıl hazırlıklarınızı yalnızca kayıtlı, belgeli ve denetimli esnafımızdan yapın" ifadelerini kullandı. "Milli Piyango biletleri için geleneksel esnafımızı tercih edelim" Bu yılın büyük ikramiyesi 800 milyon TL olarak açıklanan Milli Piyango’ya da değinen AESOB Başkanı Adlıhan Dere, bilet alımlarında vatandaşların geleneksel piyango esnafını tercih etmesinin önemine dikkati çekti. Başkan Dere, "Milli Piyango biletleri; yıllardır bu işi yapan, kayıtlı, ruhsatlı ve denetim altında bulunan geleneksel Milli Piyango bileti satan esnafımızdan temin edilmelidir. Odalarımıza kayıtlı geleneksel Milli Piyango bileti satan esnafımız, yağmurda çamurda, karda kışta yılbaşı heyecanımıza ortak olmak için özveriyle hizmet vermektedir. Sokak aralarında, geçici tezgahlarda korsan satış yapan yetkisiz kişiler aracılığıyla satın alınan biletler sahtecilik riski taşımakta ve vatandaşlarımızı ciddi mağduriyetlerle karşı karşıya bırakmaktadır" dedi. "Temel anlayışımız, esnafımızı da vatandaşımızı da korumak" Başkan Adlıhan Dere, yılbaşı öncesi hem esnaf hem de tüketici tarafında artan hareketliliğin fırsata çevrilmek yerine sağduyuyla yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak fahiş fiyat ve haksız rekabet konularına da vurgu yaptı. Dere, esnaf teşkilatının güvenilir alışveriş için hassasiyet gösterdiğini aktararak şunları söyledi: "Birliğimizin temel anlayışı açıktır: Esnafımızın da vatandaşımızın da hakkını korumak. Bu nedenle yılbaşı gibi talebin yükseldiği dönemlerde fahiş fiyat uygulamaları ve haksız rekabet girişimlerine asla müsaade etmeyiz. Esnafımız; şehrin vicdanı, mahallenin bekçisi, sokağın da ışığıdır. Tüketim hareketliliğinin yoğunlaştığı bu dönemlerde hem vatandaşımızın korunması hem de esnafımızın emeğinin heba edilmemesi için süreci yakından takip ediyor, esnaf camiamızın üzerine düşen sorumluluğu en yüksek hassasiyetle yerine getirdiğine inanıyoruz." "Gücümüz Birlik’ten" 2026 yılına ilişkin bereket ve huzur temennisinde bulunan AESOB Başkanı Adlıhan Dere, mesajını şu sözlerle tamamladı: "Bu duygu ve düşüncelerle tüm vatandaşlarımızın yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum. 2026 yılının esnafımıza bereket, şehrimize huzur, ülkemize ise birlik ve dayanışma getirmesini diliyorum. Esnafımızla, sanatkarımızla ve kıymetli hemşerilerimizle kurduğumuz bu dayanışma bizi büyük bir aile yapıyor. Çünkü ‘Gücümüz Birlik’ten’ geliyor."
Malatya Sadıkoğlu: "KDV oranı yüzde 1’e düşürülmeli" Artan inşaat maliyetleri karşısında yerinde dönüşüm desteklerinin eridiğini söyleyen Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, İstanbul’da yüzde 1 olan KDV oranının Malatya’da yüzde 20 olarak uygulanmasının depremzedenin belini büktüğünü söyledi. Depremde kaybettiği evini ayağa kaldırma çabası veren depremzedenin ciddi maddi zorluklarla boğuştuğunu dile getiren Başkan Sadıkoğlu, özellikle yüksek maliyet ve vergi oranlarının mağduriyeti artırdığına dikkat çekti. İstanbul ve Malaya arasındaki KDV farkı adil değil Başkan Sadıkoğlu, "Bugünün şartlarında 1,5 milyon TL ile 100 metrekare bir dairenin inşa edilmesi dahi mümkün değildir. Depremde evini kaybeden vatandaşımız, sınırlı imkânlarıyla yeniden evini yaptırmaya çalışırken yüzde 20 KDV yüküyle karşı karşıya kalmaktadır" dedi. KDV’deki eşitsizliğin tepki çektiğine vurgu yapan Başkan Sadıkoğlu, İstanbul’da 6306 sayılı Kanun kapsamında yapılan kentsel dönüşümlerde KDV oranının yüzde 1 olduğunu hatırlatarak, deprem bölgesinde aynı dönüşüm sürecinin yüzde 20 KDV ile yürütülmesinin adil olmadığını söyledi. "KDV oranı yüzde 1’e düşürülmeli" Başkan Sadıkoğlu, "KDV oranının yüzde 1’e düşürülmesi gerektiğini yalnızca bugün değil 2 yıl boyunca defalarca dile getirdik. Ancak bugüne kadar olumlu bir karşılık göremedik. Bugün gelinen noktada hem dönüşüm destekleri hem de vergi yükü açısından deprem bölgesi, İstanbul’un gerisinde kalmıştır ve bu durum depremzedelerimizin haklı tepkisine neden olmaktadır" dedi. Hem destek tutarı hem de vergi yükü konusunda deprem illerine ayrıcalık tanınması gerektiğini dile getiren Başkan Sadıkoğlu, "Daha önce de dikkat çekmiştim. Malatya ve diğer deprem illeri afet riski değil, doğrudan afetin kendisini yaşadı. Bu şehirler ve insanımız en ağır sınavlarını verdi. Ancak bugün evini yapmaya çabalayan vatandaşımıza yüzde 20 KDV yükü yüklenmesi vicdanları yaralamaktadır. Deprem bölgesinde yerinde dönüşümün önünün açılması için KDV oranı yüzde 1’e düşürülmeli, destekler günün şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir" diye konuştu.
Adana Kayıp yaşlı adam 12 gündür bulunamadı Adana’nın İmamoğlu ilçesinde 6 Aralık’tan bu yana kayıp olarak aranan, zihinsel engelli 1 çocuk babası Vahit Şentuna’yı bulmak için arama çalışmaları sürmesine rağmen henüz bir sonuç alınamadı. Olay, 6 Aralık’ta İmamoğlu ilçesi Saygeçit Mahallesi’nde meydana geldi. Sabah saatlerinde evinden ayrılarak ilçe merkezindeki bir çay ocağına giden Vahit Şentuna, dönüş yolunda yönünü kaybetti. O günden bu yana kendisinden haber alınamazken, ailesi ve ekipler seferber oldu. AFAD, jandarma ve polis ekipleri ilçenin yanı sıra Adana genelinde de arama çalışmaları yaptı. Gelen her ihbarı titizlikle değerlendirilen ekipler, herhangi bir ize rastlamadı. Babasını bulabilmek için umutla bekleyen kızı Hatice Şentuna, sosyal medya üzerinden yaptığı çağrıda, "Babam kimseye zarar vermez, zihinsel engeli var. Gören ya da duyanların yanında kalıp 112’ye haber vermesini istiyoruz. Ekipler ve ben her yeri arıyoruz" ifadelerini kullandı. Öte yandan, son olarak elde edilen güvenlik kamerası görüntülerinde 6 Aralık’ta , Vahit Şentuna’nın Saygeçit Mahallesi’ndeki dolmuş durağı çevresinde görüldüğü, bu noktadan sonra ise bir daha kameraya yansımadığı öğrenildi. Görüntülerde, durakta araç geçişinin olmadığı da dikkat çekti. Yetkililer, Şentuna’yı gören ya da yerini bilen vatandaşların 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bilgi vermelerini istedi.