Kuşadası Türk Ocağı Şubesi `` Rauf Denktaş ve Kıbrıs`` konulu bir konferans sundu. Konferansa konuşmacı olarak 21. ve 23. Dönem Aydın Milletvekili Emekli Büyükelçi Ertuğrul Kumcuoğlu katıldı.
Kuşadası Belediyesi`ne ait İbramaki Sanat Galeri`sinde yapılan konferansa Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kuşadası İlçe Başkanı Cemal Sarı, Kuşadası Şehit Aileleri ve Gazileri Dayanışma Derneği Başkanı Erdal Sezginer, Atatürkçü Aydınlanma Platformu Başkanı Nail Topal ve Türk Ocaklılar katıldı.
Açış konuşmasını yapan Kuşadası Türk Ocağı Başkanı Dr. Ali Alkış, kendisinin de KKTC`de tabip subay olarak görev yaptığını ve Denktaş`ın dünya Türklüğünün liderlerinden biri olduğunu ifade etti. Denktaş`ın 88 yaşına kadar yaşamasını, Yüce Allah`ın sadece Denktaş`a bir lütfü değil Türk Milleti`ne bir lütfu olduğunu söyleyen Eski Lefkoşa Büyükelçisi Kumcuoğlu ise, konuşmasına şöyle devam etti : `` 18 aylık iken annesini, 17 yaşında ise babasını kaybeden Denktaş`ın ruhunda öksüzlük ve yalnızlık duygusu derin izler bırakmıştır. Türk`ün Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Denktaş, 70 yıllık mücadelesinde zaman zaman tek başına yapayalnız kalmış, ama usanmamış, yılmamış ve haklı mücadelesinden vazgeçmemiştir. Denktaş`ın fırtınalı hayatında en büyük darbesi büyük oğlu Raif`in, 1986 yılında, feci bir trafik kazasında ölmesidir. Bu olay onu öylesine etkiler ki, bir süre dünyayla ilişkisini keser. Rauf Denktaş, sadece sıkı bir dava adamı değil, iyi bir siyaset ve devlet adamıydı. KKTC`yi taa başından beri hedefine koymuştu. Sonunda bir devlet kurdu ve kurduğu devletin ilk cumhurbaşkanı oldu. Kurduğu devlet bütün engellemelere rağmen 30 yıldır ayakta ve gelişerek pekişerek devam ediyor. Denktaş, çetin bir müzakereciydi. Tezlerini hep hukuki dayanaklarla desteklerdi. Güçlü bir hafızası vardı ve bu özelliği ona her yerde ve her konuda bariz bir üstünlük sağlardı. Geçmişteki olayları ay ve gün olarak hatırlar, orada bulunan insanları isim isim sayabilirdi. Zekiydi, hazır cevaptı ve inatçıydı. En acımasız düşmanları bile onun bu özelliğini bilir, saygı duymasalar bile nazar-ı dikkate alırlardı. Terk-i Alem yaptığında, kendisini beğenen beğenmeyen, oy veren vermeyen tüm Kıbrıs halkını arkasına almayı başardı. Bir Amerikalı yazarın işaret ettiği gibi, ``O, akvaryumda bir balinaydı``