GENEL - 25 Kasım 2020 Çarşamba 14:24

Ak kadınlardan şiddete karşı turuncu çizgi

A
A
A
Ak kadınlardan şiddete karşı turuncu çizgi

AK Parti Erzincan İl Kadın Kolları Başkanı Rahşan Külünk, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü kapsamında basın toplantısı düzenleyerek “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, her türlü şiddete karşı turuncu çizgimizi çekiyoruz.

AK Parti Erzincan İl Kadın Kolları Başkanı Rahşan Külünk, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü kapsamında basın toplantısı düzenleyerek “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, her türlü şiddete karşı turuncu çizgimizi çekiyoruz. Aynı duyarlılığa sahip toplumumuzun tüm bireylerini de şiddete karşı turuncu çizgilerini çekmeye davet ediyoruz” dedi


AK Parti Kadın Kolları Başkanı Rahşan Külünk, AK kadınlar olarak, her yıl olduğu gibi bu yıl da şiddetle mücadele çağrılarını tekrarlamak için 81 ilde eş zamanlı olarak toplandıklarını belirttiği açıklamada, şu ifadelere yer verdi;


“Fiziksel ve psikolojik şiddet her gün devam ediyor”


AK Parti’nin kadın kolları teşkilatları olarak, bir kez daha doğru olanı, bir kez daha adaletli olanı, bir kez daha vicdanlı olanı haykırıyoruz. Bugün yılın sadece bir gününe hapsedilmiş, kalan 364 günde unutulan bir gün değildir! Maalesef bugün ve kalan her gün kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet devam ediyor. Tüm çabalara, çığlıklara, kanunlara rağmen...


Bahaneleriyle kaim bazı cahillerin elleri, dilleri kadınların, çocukların bedenlerine, ruhlarına adeta bir balyoz gibi iniyor. Şiddet bizim turuncu çizgimizdir demiştik. O çizgiyi aşanlarla çetin mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de yarın da sürecektir.


Nice peygamberlerin, şehitlerin annesi; nicelerinin şefkatli eşi, yol arkadaşı, evladı. Dünya tarihini yazan ve yaşayan iki şahitten biri. Ama bugün biz yine, kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz ve dikkatleri çekiyoruz.


Nice insani ve ilmi ilerlemeyi yaşadığımız 2000’li yıllarda bu ilkelliği ve zorbalığı durdurmak için tüm dünyanın mücadele ettiğini görüyoruz.


Kadına yönelik şiddet sadece bir kişiye yönelmiş bir tehdit olmaktan çok uzaktır. Bu eylem tüm toplumun huzuruna kast ediyor, aileyi parçalıyor, geriye hayatını kaybetmiş ya da travmalarla dolu kadınlar, mutsuz çocuklar ve karanlık bir gelecek bırakıyor. Şiddet uygulayan ise, insanlıktan çıkıyor.


“AK Parti sonuna kadar mücadele etti”


AK Parti, kadın erkek milyonlarca üyesiyle 18 yıllık iktidarı boyunca kadının hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğuna inancını defaatle kanıtlamış, kadını toplumdan, siyasetten, hayattan ayrıştıran her türlü zihniyetle vazgeçmeden, sonuna kadar mücadele etmiş, büyük başarılara imza atmıştır. “Kadınlara Karşı Ayrımcılık Irkçılıktan Beterdir” diyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve değerli hanımefendi, her platformda samimiyet ve duyarlılıkları ile yıllardır kapsamlı mücadeleler sürdürmüştür. Bu sayede kadına ve aslında insana yakışır hak ve adaletin tesisinde büyük kazanımlar elde edilmiştir.


Hükümetimiz ve bakanlıklarımız şiddeti durdurmaya yönelik yoğun çaba göstermiştir. Halen devam eden bu mücadelede hem şiddet uygulayanlara karşı yaptırımları artırmış, hem de şiddete maruz kalan kadınlara maddi ve manevi destek vererek hayatlarına umut olmuştur. Biz hiçbir zaman bahanelerin arkasına saklanmadık, imkânsızlıkların partisi olmadık. Bugün bir kez daha tüm popülist yaklaşımları elimizin tersiyle iterek şiddetle mücadelede yolumuza kararlılıkla devam ettiğimizi gür sesimizle haykırıyoruz!


“Kadına şiddet acizlik ve cahilliktir”


Bize göre kadına şiddet; fikri ve vicdani yoksunluğu zorbalıkla kapatmaktır. Kadına şiddet en büyük acizlik ve cahilliktir. Şiddet uygulayanları en ağır şekilde cezalandırmak çok önemli olsa da, esas önemli olan şiddeti uygulanmadan önce engelleyebilmektir. Bunun toplumun her ferdini bilinçlendirmekten geçtiğini biliyor ve çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştırıyoruz.


Bugün dünyada şiddet sadece evde ya da mahallede bir erkeğin kadına yönelttiği şiddetle de sınırlı kalmıyor. Etrafınıza bir bakın! Dünyaya bir bakın! Basiretsiz devletlerin küçük hesaplar uğruna çıkardığı savaşlarda mağdur edilen kadınlar ve çocuklar Dünyanın dört bir tarafında göçe zorlanan topluluklardaki kadın ve çocuklar Canını kurtarmak için çıktığı Avrupa yolunda devletlerin askeri güçlerince batırılan gemilerdeki kadın ve çocuklar Hepsi bu şiddetin en haziniyle, en acısıyla karşı karşıya kalıyor. Hepsinin bu acılarını bitirmek için çabalıyoruz.


Ve ülkemizde terör örgütü PKK’nın ve onun siyasi uzantılarının ağlattığı, evladının elinden alınıp hayattan koparıldığı ve dünyanın en büyük işkencesini yaşattığı Diyarbakırlı, Şırnaklı gözü yaşlı anneler... Onlar onurlu direnişleriyle alçaklarla mücadelede bizlere örnek olan eli öpülesi analarımız Onlar şiddetin kimlerden ve nasıl geldiğinin en yakın şahitleri olarak aramızda duruyorlar. Onların da acılarının dinmesi için çalışıyoruz çabalıyoruz.


Turuncu çizgimizi çekiyoruz


Bugüne kadar şiddetle çok yönlü bir mücadele verilmiştir, verilmeye devam edilmektedir. Ancak gidilmesi gereken yol uzundur. Bu uzun yolda tüm tarafların, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun el birliği yapması şarttır.


Her türlü canlıya yönelik şiddetin yeryüzünden silindiği bir dünya duasıyla;


5 milyonu aşan kadın üyemizle AK Kadınlar olarak bizler ilk günkü hassasiyetimiz ve titizliğimizle, bu konuda tavizsiz duruşumuzu göstermeye devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, her türlü şiddete karşı turuncu çizgimizi çekiyoruz. Aynı duyarlılığa sahip toplumumuzun tüm bireylerini de şiddete karşı turuncu çizgilerini çekmeye davet ediyoruz” diye açıklamada bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye en fazla döner ve köfte seviyor Garanti Ödeme Sistemleri (GÖSAŞ), 2023’te Garanti BBVA kartları ile Garanti BBVA POS’larından yapılan harcamaların özetiyle ilgili araştırma gerçekleştirdi. Yeme alışkanlıklarının öne çıktığı araştırmanın sonuçlarına göre, yeme-içme sektöründe en fazla kredi kartı harcaması döner ve köfte restoranlarında yapıldı. Türkiye’nin 2023’te yemek tercihlerini ortaya çıkaran GÖSAŞ araştırmasına göre, yıl boyunca kredi kartlarıyla en fazla döner ve köfte restoranlarında harcama yapılırken; sıralamayı kebap, pide, burger restoranları takip etti. Tekirdağ’ın tercihi köfte yerine döner oldu Tekirdağ başta olmak üzere, Çanakkale, İzmir, Antalya, Karaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Şırnak, Hakkari, Rize, Trabzon, Ordu, Sinop, Ankara gibi şehirlerle Türkiye’nin yedi bölgesinde Garanti BBVA kart kullanıcıları döner restoranlarına rağbet gösterdi. Tekirdağ ve Çanakkale dışında Marmara Bölgesi köfteyi seçerek bu gruptan ayrı konumlandı. Sadece Tunceli kebap yemeği tercih ederken; Bolu, Afyonkarahisar, Zonguldak, Amasya, Uşak, Aydın ve Bayburt pideyi tercih etti. Mersin ise tantunide öne çıkarak yerel yemeğinden vazgeçmedi. Ege ve Karadeniz’de pide ilk tercih oldu Yemek çeşitleri bakımından Türkiye ortalamasının üstünde olan şehirlerdeyse İstanbul, Kocaeli, Antalya burger restoranlarını seçerken, Ege ve Karadeniz illerinde pide restoranları tercih sıralamasında en üst seviyeye yerleşti. İç ve Doğu Anadolu’da döner / kebap sofralarda yerini alırken, Güneydoğu’da lahmacun diğer şehir ve bölgelere göre daha fazla tercih edildi. Eve en fazla sipariş veren Edirne oldu Garanti BBVA kartlarından yapılan işlemlerle eve en fazla oranda sipariş veren Edirne ve İzmir oldu. İstanbul üçüncü sıradan araştırmaya girerken listede Kırklareli, Çanakkale, Tekirdağ, Denizli yüksek oranda eve sipariş veren iller olarak dikkat çekti.
Bursa Uzmanı konuştu: "Tavuk fiyatlarına yüzde 200 zam haberleri asılsız" HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, tavuk fiyatlarında yıllık artışın yüzde 74,4 olduğunu açıkladı. İhracatın yasaklanmasıyla Türkiye’nin güvenilir ihracatçı olmaktan çıkacağını, bu boşluğun Brezilya gibi ülkeler tarafından doldurulacağını ifade eden Sezer, "Biz üretimi kısmadık, ihtiyacın üzerinde üretim yaptık. Yeteri kadar arzımız var" dedi. Tavuk ihracatının yıl sonuna kadar kısıtlanması ve son günlerde medyada yer alan tavuk fiyatlarının yüzde 200 arttığına dair haberler üzerine, HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, İHA’ya açıklamalarda bulundu. Fiyat artışından tavuk ihracatına, kümes sorunundan yumurta piyasasına kadar sektör ile ilgili geniş değerlendirmelerde bulunan Sezer, bir yıl içerisinde de yüzde 74,4 zam geldiğinin altını çizdi. Türkiye’deki yıllık tavuk üretimi, iç piyasa ve ihracata giden ürünler hakkında da konuşan Sezer, Türkiye’de tüketilmeyen birçok ürünün yurt dışına gittiğini, ihracatın durdurulmasının bu açıdan da doğru olmayacağının altını çizdi. “Fiyatlara yüzde 200 zam haberi yalan” Türkiye’de her şeyin enflasyon kadar fiyatının yükseldiğini belirten Müjdat Sezer, “Son zamanlarda gündeme gelen beyaz etin neden daha çok yükseldiği, olması gerekenden daha fazla yükseldiği gibi konuşmalar var. 1 Ocak 2023 tarihinde bütün tavuğun fiyatı 36 lira 40 kuruştu. 14 Mart 2024’te tarihindeki fiyatı 70 lira 30 kuruştur. Bunlar bizim marketlere, bayilerimize nakliye dahil teslim ettiğimiz fiyatlardır. Niye bütün tavuk üzerinden gidiyorum. Bunun çıkış noktası bütün tavuktur. Alt kırılım ve lüks ürünlere kadar fiyatlar değişebiliyor. ‘Sene içerisinde yüzde 200 zam yapıldı’ haberleri asılsızdır. Bu rakamlar bizim faturalandırdığımız rakamlar. Kim istiyorsa gelip, her türlü şirketimizde bunu basitçe ispat edebiliriz. 36 lira 40 kuruştan 70 lira 30 kuruşa gelmesinin manası da şu; 15 aylık yüzde 93, bu da yıllık yüzde 74,4 fiyat artışı demektir. Nerede yüzde 200 fiyat artışı? Bu haberler doğru değil, yalan” diye konuştu. “Kırmızı et alımlarında düşüş yaşandı” “Neden fiyatlar yükseliyor kısmına gelecek olursak, insanların alım gücünde bir azalma oldu. Enflasyonun yüksek olmasından kaynaklanan bir şey” diyerek sözlerini sürdüren Sezer, “Bunun dışında Türkiye’ye özel bir durum var. Dünyanın her yerinde kırmızı et bu kadar pahalı değil. Kırmızı et alımında düşüşler yaşandı. İnsanlar da hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için ya balık ya da tavuk yiyecekler. Kırmızı et fiyatlarıyla karşılaştırdığınız da tavuk fiyatları uygun kaldı ve talep arttı. Biz hiçbir zaman talep arttı diye fiyat artışı yapmadık. Kırmızı etin 600-800 lira olan bir yerde, bizim teslim fiyatımızın 70 lira olan tavuğun market üstüne fiyat koyuyor. Her marketin fiyatları farklı, biz ona karışamıyoruz. Diyelim ki markette bütün tavuk kilosu 80-90 lira oldu, bu bile alım gücü açısından tercih edilen bir ürün haline geldi” ifadelerini kullandı. “Biz üretimi kısmadık, ihtiyacın üstünde ürettik” Türkiye’nin 2020 yılında 2 milyon 136 bin 263 ton tavuk eti ürettiğinin altını çizen Sezer, “2021 yılında artarak, 2 milyon 245 ton oldu. 2022’de 2 milyon 400 tona ulaştı. Buraya kadar istikrarlı bir üretim artışımız var. Sektör, olması gereken şekilde insanların talebini sağlamak için gerekli artışını yapmış. Sonra bakıyoruz, 2023 yılında 2 milyon 328 tona düşmüşüz. 100 bin ton düşüş var. Bu da alım gücünün düşmesinden kaynaklanıyor. 2022 yılında üretim fazlaca artınca, sektör o yıl zarar ediyor. Zarar edince, ürettiğiniz malı biraz az üretirsiniz. Ekonomik bir karardır. Gelelim en son duruma, 2023’ün ilk 2 ayında 367 bin 460 ton beyaz et üreten sektör, 2024’ün ilk 2 ayında 404 bin 744 ton üretim yapmış. Biz üretimi kısmamışız. İhtiyacın daha da üstünde üretmişiz. Burada sektörün doğru kararlar aldığı ve tüketiciyi düşünerek işler yaptığını ispat edebiliyoruz” şeklinde konuştu. “Yeteri kadar arzımız var” Ürünlere ulaşımla ilgili aksaklıkların yaşandığına dair çıkan söylentileri de yalanlayan Müjdat Sezer, “Ürünlere ulaşım ile ilgili en ufak bir sıkıntı yok. Kırmızı et için kuyruklarda insanlar bekliyor. Siz nereye giderseniz gidin, parasını verirsiniz, beyaz etinizi alır, filenize koyar ve evinize gidersiniz. Ben hiçbir zaman beyaz et konusunda şunu bulamıyorum diyen bir tane tüketici duymadım, görmedim. Yeteri kadar arzımız var” dedi. “İç piyasaya daha fazla ürün verilmiş” İhracat konusunun da medyada biraz şişirildiğini dile getiren Sezer, “Olması gerekenin üstünde fiyatlar söylendi. Onların gerçek olmadığını söyledim. Buna bağlı olarak ihracat kapatılır, ya da azaltırsak ne olacağını anlatayım. 2022 yılında Türkiye’nin beyaz et ihracatı 620 bin ton, 2023 yılında 505 bin ton olarak gerçekleşiyor. Zaten düşmüş, yani iç piyasaya daha fazla ürün verilmiş. 2024 şubat ayında 38 bin 793 bin ton, mart ayında da 41 bin 552 ton ihracat yapılmış. İhracata çok gitti de iç piyasada mağduriyet var gibi bir şey de söz konusu değil. Bizim yaklaşık ihracat oranımız son 2 ayda yüzde 20’lere düşmüş. Eskiden yüzde 30 olan oran, iç piyasaya daha fazla mal verdiği için ihracat düşmüş” ifadelerini kullandı. “İhracatı yasaklamak doğru değil” Türkiye’de tüketilmeyen tavuk ürünlerinin ihracatının yapıldığını hatırlatan Sezer, “İç piyasada satılamayan tavuk ayağı, tavuk konservesi, kanat ucu, tavuk derisi, yumurtacı tavuğun kesildikten sonra kalan özellikle Afrika’ya giden ürünleri içine alan bir paket daha var. İç piyasada ne yaparsanız yapın, satamayacağınız ürünlerin miktarı bizim ihracatımızın yarısıdır. İhracat yasaklanınca bunlar, atık ürün işlemeye gidecek. Orada büyük bir ekonomik kayıp olacak. Biz 1-2 lira daha iç pazara sattığımız ürünü daha pahalıya mal edeceğiz, bu da tüketici fiyatlarına aks edecek. Türkiye’de göğüs ürünü pahalı ve halkımız pek sevmediği için daha çok yurt dışına gidiyor. Bunun fiyatı daha da pahalı. Dışarıda da göğüs ürünlerine talep daha fazla. İçeride kullanılan ürünle, dışarıda tüketilen ürün farklı oluyor. Bunu da durdurursanız, yine sıkıntı olacak. İhracatta ikincisi durum da finansman. Peşin parayı alırız, malı göndeririz. İhracat durursa, az da olsa finansmanda da sıkıntı çıkacaktır. İhracat yasaklanması doğru bir mantık değil, yasaklanırsa içeriye girecek ürün aylık 20 bin ton, zaten bizim dişimizin kavuğuna bile girmez. Fiyatları da çok etkilemez. Etkilese de bu kadar gürültü çıkartılacak bir konu da değil. Ama ihracatı yasaklarsanız, Türkiye güvenilir ihracatçı olmaktan çıkar. Bir sürü ticari anlaşma yapanlar var. Bugün var, yarın yok. Karşınızda sizin keyfinizle hareket edecek bir müşteri tarzı yok. Brezilya gelir, sizin açığınızı kapatır. Türkiye’ye döviz lazım diyoruz. Karınca kararınca ona da bir desteğimiz var” diye konuştu. “Canlı hayvan üretimi diğer üretimlere benzemez” Yumurta konusuna da değinen Sezer, “Bir dönem aynı gürültü yumurta için de çıkarıldı. Canlı hayvandan üretilen ürünlerden söz ediyoruz. Canlı hayvan üretimi, tekstil, otomotiv üretimine benzemez. Hayvan canlı olduğu için yer, içer, yumurtlar. Arkadan eti gelir. Makine değil, dokuma tezgahı değil bu. Düğmeye basalım, kapansın. Yumurtlama, yem yeme, büyüme deme şansı yok. Arz-talep dengesini biraz kurcaladığınızda fiyatlar düşer. Bu tersi için de geçerlidir. Olmazsa da fiyatlar yükselir. Canlı hayvan üretimi, diğer üretimlere benzemez. Uzun vadeli planlamalar yapmak lazım” dedi. “Dünyada beyaz et tüketimi fiyata bakmadan artıyor” Sektör olarak ne yaptıklarını bildiklerini ve dünyayı takip ettiklerini anlatan Sezer, sözlerine şöyle devam etti; “Bundan sonra ne yapmalıyız? Buradan bütün yetkililere sesleneyim. Biz sektör olarak işimizi bilen bir sektörüz. Dünyayı da takip ediyoruz. Beyaz et dünyada şöyle; eskiden dünyada en çok domuz yenirdi. Sonra sığır oldu. Beyaz et tüketimi dünyada da ucuzluğuna pahalılığına bakmadan artıyor. 2030 yıllarında beklenen insan başına beyaz et tüketimi dünyada 50 kilogram ön görülüyor. Bunun sebepleri şu; tartışmasız beyaz et daha sağlıklı. Daha kolay bulunabiliyor. Daha çabuk üretim arttırılıp, azaltılabiliyor. Bir diğer konu da karbon salınımı diye bir şey var. Günün birinde dünya kirlendi. Bizim çocuklar, torunlar ne yapacak. Onları da düşünerek bir şeyler yapmamız gerekiyor. Karbon salınımı en az et ve yumurta tavuğunda meydana geliyor. Sığırla karşılaştırdığınızda, sığır üretimde 4 misli diyebiliriz. Süt ineği ile karşılaştırdığınızda 3 katı fark var. Büyük bir oran bu. Siz karbon salınımını yabana atamazsınız. İkincisi su sorunudur. İklim değişimi diyoruz, dolayısıyla suyu az tüketerek üretim yapmamız lazım. Sığır etini üretmek için 20 litre, tavuk etini üretmek için ise 2 litre suya ihtiyacınız var. Türkiye olarak şimdiden tedbirleri almazsak vay halimize” “Kümes açığı kapatılmalı” Müjdat Sezer sözlerini şöyle tamamladı; “Tüketim artacak, avantajları var diyoruz. Bizim üretmemiz lazım. Sektör güçlü, kaliteli, bilgili. Fabrikaları var, açık kapasiteleri var. İşçi de biraz zorlanıyoruz ama bir şekilde bulunacak. Gel gelelim kümes yok. Şimdiden biz kümes açığını kapatmamız için makro planlamalar yaparak kararlar vermeliyiz. Avrupa fonları bu tarafa daha çok aktarılabilir. Kümes yatırımı çok büyük. Firmaların tek başına bunu yapması mümkün değil. 1 lira o iş için lazımsa, kümes için 3 lira lazım. Oraya da devletin bir şeyler düşünmesi lazım. Uygun kredilerle desteklenebilir. Bu gün bu tedbirleri almazsak, kırmızı et için ne konuşuyorsak, yarın beyaz et için onları konuşacağız. Şimdiden bildiğim kadarıyla ikaz etmiş olayım”