SAĞLIK - 15 Ocak 2020 Çarşamba 11:57

Travma sonrası stres bozukluğu

A
A
A
Travma sonrası stres bozukluğu

Psikolog Merve İlikçi İygün, travma sonrası stres bozukluğuna dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.

Psikolog Merve İlikçi İygün, travma sonrası stres bozukluğuna dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.


Uzman Klinik Psikolog Merve İlikçi İygün, “Travmatik olayları çoğu kişi yaşamı içinde yaşamış veya tanık olmuştur. Önemli bir etkiye sahip hastalık, sevilen birini kaybetmek, geçirilen bir kaza, deprem gibi doğal afetler ya da saldırı travmatik etkilere sahip olabilir. Bazen bu olayları yaşadıktan bir süre sonra bizdeki etkisini kaybeder, bazense aylar, yıllar geçse bile olayların oluşturduğu etki ilk günkü gibi sabit kalır hatta zamanla artarak kalıcılaşır. Yaşadığı olay karşısında travma geliştiren birey, bu olayı tekrar tekrar zihninde yaşamaya devam eder. Sık sık kabuslarında görür, düşüncelerinde algılar, günlük hayata konsantre olmakta güçlük çekip travmatik olayı tekrar yaşadığını hisseder ve ona göre davranır. Çoğu zaman kişi, travmatik anıyı çağrıştıracak herhangi bir durumdan kaçınmaya çalışır. İnsanlarla travmatik olayı konuşmakta güçlük çeker, travmasını hatırlatacak insanlardan, olaylardan ve mekanlardan uzak durma eğiliminde olur. Bunun sonucunda ise kendilerini çevresine, sevdiği insanlara karşı yabancılaşmış hisseder. Travma sonrası stres bozukluğunun diğer etkileri arasında; uykusuzluk, kolay irkilme, öfke patlamaları gibi semptomları sayabiliriz. Kişi hem duygusal hem de fiziksel olarak bu tepkileri yoğun biçimde deneyimler” dedi.


Travma sonrası stres bozukluğunun genellikle travmatik bir olaydan hemen sonra etkisi göstermeye başladığını ifade eden İygün, “Fakat bazen bu olaydan aylar hatta yıllar sonra bile ortaya çıkmayabilir. Eğer yaşanılan etkiler dört haftadan uzun bir süre kişiyi etkiliyorsa ve kişinin günlük aktiviteleri yaparken bile işlevselliğini bozacak düzeydeyse travma sonrası stres bozukluğunun varlığını düşünebiliriz. Travma sonrası stres bozukluğunun neden bazı insanlarda olurken diğerlerinde olmadığı kesin bir şekilde bilinmiyor. Fakat kişi, travma oluşturacak olaya ne kadar uzun bir süre maruz kalırsa travmanın etikleri de o kadar uzun ve kalıcı olacağı düşünülüyor. Mesela şiddetli bir deprem yaşandığını varsayalım. Enkaz altında kalanlar, evleri hasar görenler ve yakınlarını kaybeden bir çok insanın varlığını düşünelim. Böyle bir durumda enkaz altında kalan kişilerin kalmayanlara göre daha fazla ruhsal sıkıntıya düşmeleri büyük bir ihtimaldir. Travma olayı sonrasında travmatik anıyı hatırlamakta zorluklar yaşanabilir. Kişi olayı istemli bir şekilde hatırlamaya çalıştığında bunda zorlanıp dile dökmede sıkıntı yaşayabilir. Bunun yanı sıra kişinin travmatik olayı unutmak için alkol ya da ilaç alması, düşüncelerini baskılamaya çalışması, olayı hatırlamamaya çalışması gibi durumlar rahatsızlığın devamında önemli bir etkiye sahiptir” diye konuştu.


Travmatik olay üzerinden 3 ay geçmeden tanı koymanın uygun olmadığını kaydeden İygün, “Travmatik olaydan sonra ilk 3 ay içinde verilen tepkiler akut stres tepkileridir ve bunun olması olağandır. Aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğu duygu durum bozuklukları, panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, madde kullanımı gibi birçok bozuklukla beraber görülebilir. Travma sonsrası stres bozukluğunun tedavisinde psikolojik tedaviler oldukça etkilidir. Travma her kişiyi aynı oranda etkilemediği gibi tedavi sürecinde de kişiye göre yaklaşımda bulunmak onun ihtiyaçlarına yönelik çalışmak oldukça yararlıdır. Kişi travmadan az ölçüde etkilenmişse ve günlük hayatına kolaylıkla devam edebiliyorsa onu bilgilendirebiliriz. Fakat eğer ki travmanın şiddeti büyük ise psikoterapi ve ilaç tedavisi etkili olacaktır. Ayrıca kaygı ve korkularının konuşulması, değerlendirilmesi ve üzerine gitmesi sağlanarak yaşadığı olumsuz tepkilerin azaltılması hedeflenir” açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Söke’de yöresel lezzetler yarışacak Söke, zengin gastronomi mirası yeni bir heyecan yaşayacak. Söke Tarih Araştırmaları ve Kültür Değerlerini Koruma Derneği’nin projesi Söke Belediyesi ile diğer ilgili kurumların iş birliğiyle hayata geçiyor. İlk kez düzenlenecek olan gastronomi yarışmasında; Söke’nin eşsiz lezzetlerinden olan Kulak Çorbası, Şevketi Bostan, Kulak Tatlısı ve Çalkama yemekleri mücadele edecek. 3 Mayıs tarihine kadar yarışmaya katılmak isteyenler, Kaymakamlık binası karşısında bulunan Makro Bilgi İşlem Bürosu’na şahsen gelerek ve form doldurarak başvurularını yapabilecek. Açılış töreni, Söke Belediyesi’ne ait restoranın bulunduğu Latmos Çarşı içinde gerçekleşecek. 11 Mayıs 2024 Cumartesi günü gerçekleşecek olan açılış ve yarışma etkinliğinde, Söke’nin yerel markalarının katılacağı mini bir gıda fuarı da düzenlenecek. Yarışmada dereceye giren toplam 12 kişiye yarım, çeyrek ve gram altın hediye edilecek. Yarışma ile ilgili detaylı bilgilere ‘Söke Yemekleri’ adlı sosyal medya sayfasından ulaşabiliyor. Söke’nin yöresel lezzetleri ile birlikte yemek kültürünün de tanıtımına katkı sağlayacak olan yarışmanın jürisinde önemli isimler yer alacak. Uluslararası Gurme ve Şef Haldun Tüzel, Araştırmacı Şef Ahmet Güzelyağdöken, Kuşadası Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Aydın Sürer gibi Gastronomi dünyasının önde gelen isimlerinin de yer alacağı etkinliğe tüm vatandaşlar davet edildi. Söke Tarih Araştırmaları ve Kültür Değerlerini Koruma Derneği’nin projesi Kaymakamlık, Milli Eğitim, Söke Belediyesi, Söke Ticaret Borsası, Söke Ticaret Odası, Söke Lokantacılar Odası gibi kurumları paydaş olarak buluşturuyor.
Aydın İran karpuzu kilosu 50 liradan tezgahta İran’dan ithal edilen karpuzların kilogram fiyatı 50 lira olması nedeniyle dilimler halinde pazar tezgahlarında yerini aldı. Pazarcı esnafı Ümit Geriş ise yerli karpuzların yarından itibaren tezgahlara ineceğinin müjdesini verdi. Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi karpuz, Aydın’daki pazar tezgahlarında yerini aldı. Kilogramı 50 TL’den satılan İran karpuzları, genelde yarım ya da çeyrek dilimler halinde satılıyor. Boyutlarına göre fiyatı değişen ancak ortalama bir karpuzun 250 TL civarını bulması nedeniyle vatandaşlar genellikle yarım ya da çeyrek dilim olarak satın alıyor. Şu anda ortalama bir karpuzun 7 ve 8 kilo geldiğini ifade eden pazarcı esnafı Ümit Geriş, çeyrek dilimin ortalama 80-90 liraya denk geldiğini belirtti. Mevsim itibariyle satış fiyatının normal olduğunu ve yerli karpuzun çıkmasıyla birlikte fiyatın daha uygun olacağını söyleyen Geriş, yarından itibaren Adana’dan yerli karpuzların geleceğini ve pazar tezgahlarına ineceğinin müjdesini verdi. Yaklaşık 2 aydır İran karpuzunun satışını yaptıklarını ancak yerli Adana karpuzunun artık tezgahlara ineceğini ifade eden Geriş; “Yaklaşık 2 aydır karpuz satışı yapıyoruz. Karpuzlar, İran’dan geldiği için şu an için biraz pahalı. Kilosu 50 liradan tezgahlarda satıyoruz. Ortalama çeyrek dilim 80 liraya, yarım ise 140 liraya denk geliyor. Genelde vatandaşlarımız tadımlık olarak yarım ya da çeyrek dilimler şeklinde alıyor. Ancak yerli karpuzumuz çıktığında fiyatlar düşecektir. Yarından itibaren de Adana’dan gelecek olan yerli karpuzlarımız tezgahlara inecek" diyerek vatandaşların karpuza olan ilgisinin güzel olduğunu söyledi.