KÜLTÜR SANAT - 14 Ekim 2025 Salı 09:26

Erzurum’un yükselişini başlatan emir

A
A
A
Erzurum’un yükselişini başlatan emir

Osmanlı Devleti’nin doğu sınırlarını şekillendiren en önemli kararlardan biri olan Erzurum Beylerbeyliği’nin Bayburt’tan Erzurum’a taşınması, Devlet Arşivleri’nde yapılan araştırmalar sonucunda belgeleriyle gün yüzüne çıktı.


Bu önemli belge, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir tarafından yürütülen arşiv çalışmasıyla tespit edildi. Belgede, dönemin kudretli sadrazamı Vezir-i Azam İbrahim Paşa’nın Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu teklif yer alıyor. Teklif, Erzurum’un Osmanlı idaresindeki stratejik önemini belirleyen ve şehrin tarih içerisindeki yerini değiştiren en eski kayıt olarak değerlendiriliyor.


Beylerbeyliğin İlk Merkezi Bayburt’tu


Osmanlı kaynaklarına göre; 1535 yılında kurulan Erzurum Beylerbeyliği’nin ilk merkezi Bayburt’tu. O dönemlerde Erzurum, savaşların ardından büyük ölçüde harap olmuş ve nüfusu azalmış durumdaydı. Şehirde kale tamiratı ve yeniden imar çalışmaları devam ediyordu. Bu sebeple beylerbeyliği ilk yıllarında Bayburt merkezli olarak idare edildi. Ancak doğuda artan Safevi tehdidi, Osmanlı’yı sınır güvenliğini güçlendirecek yeni bir yapılanmaya yöneltti. Bu noktada, İbrahim Paşa’nın hazırladığı rapor Osmanlı devlet aklının yönünü değiştiren bir nitelik taşıdı.


İbrahim Paşa: "Beylerbeyliği Erzurum’a Taşınmalıdır"


Vezir-i Azam İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu raporda beylerbeyliği merkezinin Bayburt’tan Erzurum’a taşınmasını teklif etti. Paşa, raporunda şu gerekçeleri sıraladı: Erzurum’un serhad (sınır) konumunda olması nedeniyle sürekli askerî hazırlık içinde bulunması gerektiğini, Bayburt’un bu açıdan merkeze uzak kaldığını, Erzurum’un coğrafi yapısı itibarıyla askerî ve idari merkez olmaya elverişli olduğunu, Beylerbeyinin bölgeden uzak olmasının hem güvenlik hem halkın refahı açısından sorun oluşturduğunu, Bu nedenle beylerbeyliği merkezinin Erzurum’a taşınmasının devlet menfaatine olacağını ifade etti. İbrahim Paşa ayrıca, Erzurum’un doğuya açılan kapı konumunda bulunduğunu, bu şehrin güçlendirilmesinin Osmanlı hâkimiyetini kalıcı kılacağını vurguladı.


Kanuni’nin Onayı: Yeni Bir Dönem Başladı


İbrahim Paşa’nın raporu Kanuni Sultan Süleyman tarafından incelendi ve kısa sürede kabul edildi. Böylece 1540’lı yıllarda Erzurum Beylerbeyliği resmen Bayburt’tan Erzurum’a taşındı. Bu karar, sadece idarî bir düzenleme değil; Osmanlı Devleti’nin doğu siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kanuni Sultan Süleyman’ın bu kararıyla Erzurum yeniden imar edildi, kale güçlendirildi, çevre sancaklar Erzurum merkezine bağlandı. Tarihçiler, bu gelişme sonrası Erzurum’un Osmanlı için askerî, idari ve stratejik bir üs haline geldiğini; böylece doğu seferlerinin sevk ve idaresinde merkezi bir rol oynadığını ifade ediyor. Bu yönüyle Kanuni Sultan Süleyman, yalnızca bir imparator değil; Erzurum’un banisi, yani kurucu sultanı olarak anılıyor.


Özdemir: "Bu Belge Erzurum’un Tarihini Yeniden Yazdırıyor"


Arşiv çalışmasını yürüten Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir, ulaşılan belgenin Erzurum tarihi açısından çok kıymetli olduğunu belirtti. Özdemir, yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Bu belge, Erzurum’un Osmanlı yönetimindeki yükseliş sürecini belgeleyen en eski kayıtlardan biri. İbrahim Paşa’nın ileri görüşlülüğü, Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonuyla birleşmiş ve Erzurum’un geleceği tamamen değişmiştir. Artık Erzurum, yalnızca bir sancak değil, imparatorluğun doğu kapısı olmuştur."


Erzurum, Osmanlı’nın Doğu Karargâhı Oldu


Özdemir, söz konusu belgenin Erzurum’un tarihî ve kültürel kimliğini anlamada yeni bir dönemin kapılarını aralayacağını vurguladı. Bu kararın ardından Erzurum, Osmanlı Devleti’nin doğu politikalarının en güçlü merkezlerinden biri haline geldi. İran seferlerinin planlaması, Kafkasya hattındaki diplomatik temaslar ve doğu ticaret yollarının güvenliği Erzurum merkezli olarak yürütüldü. Şehir, hem askerî hem idari yapısıyla yüzyıllar boyunca Osmanlı mirasının en önemli parçası oldu. Beylerbeyliği döneminden kalan birçok yapı, bugün hâlâ Erzurum’un tarihî dokusunda bu büyük değişimin izlerini taşımaktadır.


Erzurum’un Tarihine Işık Tutan Arşiv Belgesi


Devlet Arşivleri’nde yer alan bu belge, Erzurum’un Osmanlı tarihindeki yerini ve önemini anlamak açısından büyük bir değere sahip. Tarihçiler, söz konusu bulgunun Erzurum’un kuruluş süreci ve Osmanlı’nın doğu stratejisi açısından yeni değerlendirmelere zemin hazırlayacağını belirtiyor.



Erzurum’un yükselişini başlatan emir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de hırsızlar, girdikleri evin sahibini bıçaklayarak öldürdü İzmir’in Konak ilçesinde, hırsızlık amacıyla girdikleri evde 81 yaşındaki adamı göğsünden bıçaklayarak öldüren 5 şüpheli şahıs polis ekiplerince yakalandı. Olay, dün gece saat 22.30 sıralarında Lale Mahallesi 3582 Sokak üzerinde bulunan bir apartman dairesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 2 şüpheli şahıs apartmana arka bahçe kısmından giriş yaparak Erdinç Kavut’un (81) bulunduğu daireye girdi. Yatak odasında şüphelilerle karşı karşıya gelen Kavut, hırsızlar tarafından göğsünden bıçaklandı. Olay sırasında evde bulunan Kavut’un eşinin sesini duyan çevre sakinleri durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerince yapılan kontrollerde, ağır yaralanan Erdinç Kavut’un olay yerinde hayatını kaybettiği belirlendi. Kavut’un cenazesi, olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmasının ardından otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Polis ekiplerince yürütülen incelemelerde, hırsızlık amacıyla eve giren şüphelilerin olay sonrası ikametten bazı gıda ürünlerini alarak kaçtıkları, dışarıda araç içerisinde bekleyen diğer şüpheliyle birlikte olay yerinden uzaklaştıkları tespit edildi. Cinayet Büro Amirliği ekiplerince yürütülen çalışma sonucunda, olaya karıştığı belirlenen A.M.S., H.E., R.T., H.A. ve H.A. isimli 5 şüpheli kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma devam ediyor.
Gaziantep TÜRGEV’in "İyilik Halini Artır, Gençliği Güçlendir" projesi tamamlandı Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın destekleriyle Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) tarafından hayata geçirilen "İyilik Halini Artır, Gençliği Güçlendir" projesi kapanış programıyla tamamlandı. Gençlik ve Spor Bakanlığı destekleriyle, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) koordinatörlüğünde hayata geçirilen, 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından gençlerin yaşadığı derin psikososyal etkileri hafifletmeyi ve toplumsal dayanıklılığı artırmayı hedefleyen "İyilik Halini Artır, Gençliği Güçlendir" projesi, 10 ay süren kapsamlı faaliyetlerin ardından kapanış programı ile tamamlandı. Afetten etkilenen 14-29 yaş arası gençlerin psikososyal iyi oluş hallerini güçlendirmeyi amaçlayan proje kapsamında psikososyal destek eğitimleri, bireysel rehberlik hizmetleri, sanatsal ve sağaltım etkinlikleri ile sosyal faaliyetler gerçekleştirildi. Proje süresince doğrudan 813, dolaylı olarak bin 320 gence ulaşıldı. Psikososyal destek eğitimleri kapsamında 4 ana başlık altında, 18 farklı grupta toplam 144 oturum düzenlendi. "Temel hedefimiz, geçici müdahalelerin ötesine geçerek kalıcı bir iyileşme sağlamak" Programda konuşan TÜRGEV Genel Müdürü Selim Gençal, programın hedeflerini açıklayarak, "Depremin ardından gençlerin fiziki şartlarıyla birlikte hayata tutunma duyguları da derinden etkilenmiştir. Bu süreçte gençlerin desteklenmesinin toplumsal iyileşme açısından temel bir ihtiyaç olduğu görülmüştür. Hayata geçirilen bu proje, gençlerin yaşadıkları travmayı sağlıklı biçimde anlamlandırabilmelerini ve geleceğe dair umutlarını yeniden inşa edebilmelerini desteklemek amacı taşımaktadır. Temel hedefimiz, geçici müdahalelerin ötesine geçerek kalıcı bir iyileşme sürecine eşlik etmektir" dedi. "Farklı illerde de uygulanabilecek bir gençlik destek modeli ortaya çıktı" Gerçekleştirilen proje ile afet sonrası dönemlerde farklı illerde de uygulanabilecek bir gençlik destek modeli ortaya çıktığını söyleyen Gençal, "TURGEV olarak bu süreçte ’ne yapıldı’dan ziyade, sahada neyin değiştiğine odaklandık. Kuruluşundan bu yana gençliği merkeze alan bir vakıf olarak, çalışmayı masa başında değil, doğrudan sahada ve gençlerle birlikte şekillendirdik. On ay boyunca uygulanan süreci yakından takip ettik, elde edilen sonuçları şeffaf biçimde değerlendirdik. Bu çalışmanın sonunda, afet sonrası dönemlerde farklı illerde de uygulanabilecek bir gençlik destek modeli ortaya çıktı" ifadelerini kullandı. Sahada karşılaşılan tablo ile ilgili konuşan Gençal, "Gaziantep’te gençlerin yüksek bir dayanıklılık potansiyeline sahip olduğu gözlemlenmiştir. Uygun destek sağlandığında bu potansiyelin kısa sürede karşılık bulduğu sahada net biçimde ortaya çıkmıştır. Çalışmalara katılan gençlerin kendilerini ifade etme, sosyal hayata yeniden katılma ve geleceğe dair umut kurma becerilerinde belirgin bir güçlenme kaydedilmiştir" ifadelerine yer verdi. "500 gence doğrudan, yaklaşık bin gence ise dolaylı olarak ulaşılmıştır" Gaziantep’te yürütülen çalışmalar kapsamında 500 gence doğrudan, yaklaşık bin gence dolaylı olarak ulaşıldığını söyleyen Gençal, "Sahadaki değişim açık ve gözlemlenebilir düzeyde ortaya çıkmıştır. Sürecin başında içine kapanık olan birçok gencin zamanla iletişime geçmeye ve paylaşımda bulunmaya başladığı gözlemlenmiştir. Gaziantep’te yürütülen çalışmalar kapsamında 500 gence doğrudan, yaklaşık 1000 gence dolaylı olarak ulaşılmıştır. Sosyal katılımın arttığı, özgüven duygusunun güçlendiği sahada net biçimde kaydedilmiştir. En güçlü gösterge ise gençlerin "yeniden yapabilirim" duygusunu yeniden kazanmaları olmuştur" şeklinde konuştu. "İyilik Halini Arttır, Gençliği Güçlendir projemizi kapanış programı ile taçlandırdık" Gençlik ve Spor Bakanlığı Proje Koordinatörü Sevda Aktaş, düzenlenen programda emeği geçen herkese teşekkür ederek, "Gençlerin psikolojik dayanıklılığını güçlendirmeyi, iyilik hallerini desteklemeyi ve sosyal hayata daha güçlü katılımlarını teşvik etmeyi amaçlayan. bakanlığımız destekleriyle Türkiye Gençlik ve Eğitimi Hizmet Vakfı tarafından yürütülen İyilik Halini Arttır, Gençliği Güçlendir projemiz yıl boyunca devam eden çalışmaların ardından kapanış programı ile taçlandırılacaktır. İyilik haline arttı. eden çalışan Projede emeği olan Türkiye Gençlik ve Eğitimi Hizmet Vakfı yöneticilerine, tüm proje eğitimi, proje ekibine ve siz değerli katılımcılara, ayrıca proje koordinatörü Elif Hanım’a, bakanlığım ve şahsım adına ayrı ayrı teşekkür ederim" şeklinde konuştu. "Bu çalışmaların deprem bölgesinde ciddi ve önemli anlamda etkileri var" Bu çalışmaların deprem bölgesinde ciddi ve önemli anlamda etkileri olduğunu aktaran TÜRGEV Eğitim Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Semanur Yavan Batçı, "Gençlik ve Spor Bakanlığımızın İyilik Halini Artır Gençliği Güçlendir Projesi ile afetten etkilenen gençlerimizin 14-29 yaş arası gençlerimize psikososyal destek sunmak için aslında bir araya gelmiştik. Bu çalışmaların deprem bölgesinde ciddi ve önemli anlamda etkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. Saha araştırmaları ve ihtiyaç analizleri kapsamında ise saha gözlemlerini yerel kamu, kurum ve kuruluşların milli eğitimle birlikte yaptığımız iş birlikleriyle okullarımızda yaptığımız rehberlik servislerinden aldığımız verilerle birlikte çalışmalarımızı hazırladık.. Elde edilen veriler sonucu psikososyal destek çalışmalarımızın, konu başlıklarımızın, içeriklerimizin, hedef kitlelerimizin ihtiyaçlarını uygun şekilde şekillendirdik. Projede doğrudan 500 öğrenciye ulaşmak ve onların hayatlarında bir iz bırakmak gibi hedefimiz vardı. 500 öğrenci, 813 öğrenciyle birlikte tamamlandı. Dolaylı olarak bin öğrenciye ulaşmak istediğimiz genç sayımızı bin 320 öğrenciyle tamamladık" diye konuştu.
Kayseri Vatandaşı dolandıran 30 kişi tutuklandı Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince 2025 yılında yapılan çalışmalarda; vatandaşları dolandırdığı tespit edilen 366 şüpheliye işlem yapılırken 30 şüpheli tutuklandı. Edinilen bilgiye göre Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği görevlilerince; 2025 yılı içerisinde meydana gelen Dolandırıcılık- Nitelikli Dolandırıcılık ve Güveni Kötüye Kullanma olayları ile ilgili olarak yıl boyunca yapılan çalışmalar neticesinde; kendilerini polis, savcı, asker vb. kamu görevlisi olarak tanıtarak vatandaşları korku ve paniğe sevk edip hesaplarına para gönderimi sağlayan, alım-satım sitelerinde sahte ilanlar oluşturarak vatandaşları dolandıran, yedek parça satışı yaptığını iddia ederek vatandaşlardan para talep edip karşılığında ürün göndermeyen toplam 366 şüpheliye adli işlem yapıldı. Bu şüphelilerden 30’u; çıkarıldıkları adli mercilerce tutuklanarak cezaevine teslim edildi. ’Güveni Kötüye Kullanma’ suçuna konu şüpheliler ise yakalanarak bahse konu 8 adet araç ruhsat sahiplerine teslim edildi. Yapılan çalışmalarda toplam 16 milyon 500 bin TL paranın dolandırıcıların hesaplarına bloke koyularak hesaplarına aktarması engellenerek vatandaşların mağduriyeti önlendi. Öte yandan il genelinde, vatandaşların yoğun olarak bulunduğu yerlerde yapılan bilgilendirme faaliyetleri kapsamında yaklaşık 25 bin kişi, dolandırıcılık konularında bilgilendirildi.
İzmir Dünya genelinde her üç dakikada, bir kadına yeni meme kanseri tanısı Prof. Dr. Merve Gürsoy Bulut, ülkemizde her yıl yaklaşık 20 bin kadının meme kanseri tanısı aldığını söyledi. Hastaların önemli bir bölümünün premenopozal (menopoz döneminden yaklaşık 2 ila 6 yıl önceki dönem) dönemde tanı aldığını belirten Prof. Dr. Bulut, "Bu da genç kadınlarımızın tarama ve muayeneleri ihmal etmemesi gerektiğini gösteriyor" dedi. Acıbadem Kent Hastanesi Meme Radyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Merve Gürsoy Bulut, meme kanserinin kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olduğunu vurgulayarak çarpıcı uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Bulut, dünya genelinde her 3 dakikada bir kadına yeni meme kanseri tanısı koyulduğunu, her 11 dakikada bir kadının ise bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini vurguladı. Bulut, bu tabloyu değiştirecek tek şeyin "erken tanı" olduğunu kaydetti. "Risk faktörlerini bilin, gecikmeyin" Prof. Dr. Bulut, meme kanserine yol açan risk faktörlerinin çok çeşitli olduğunu, bu faktörlerinin bilinmesinin erken tanı için önemine dikkat çekti. Risk faktörlerini, "Cinsiyet ve yaş, ailede meme kanseri öyküsü, doğurganlık özellikleri, sosyoekonomik durum, fazla kilolu olmak, sigara ve alkol kullanımı" olarak sıralayan Bulut "Risk faktörü olmayan kadınlar da meme kanseri olabilir. Bu nedenle tarama herkese gerekiyor" diye konuştu. Türkiye’de genç meme kanseri oranı daha yüksek Türkiye’de yılda yaklaşık 20 bin kadına meme kanseri tanısı konduğunu hatırlatan Prof. Dr. Bulut, Türkiye’de genç yaşta görülen meme kanseri oranlarının Avrupa ve ABD’ye göre daha yüksek olduğuna işaret etti. Dünya genelinde hastaların büyük bölümünün menopoz sonrası dönemde tanı aldığını, ülkemizde ise meme kanserlerinin önemli oranının premenopozal dönemde görüldüğünü vurguladı. Bulut genç kadınların tarama ve muayenelerini ihmal etmemeleri gerektiğini kaydetti. Erken tanı ölüm oranını yüzde 40 azaltıyor Öte yandan, meme radyolojisi uzmanı Prof. Dr. Bulut, meme kanserine bağlı ölümlerin mamaografi sayesinde yüzde 40’a kadar azaltılabildiğini bildirdi. Prof. Dr. Bulut, "Erken tanı sayesinde süt kanallarını aşmayan (in situ kanser) ya da 2 cm’den küçük, ele gelmeyen tümörleri yakalayabiliyoruz. Bu hem yaşam süresini uzatıyor hem de tedavi başarısını artırıyor" açıklamasında bulundu. 40 yaşından sonra her kadının yılda bir kere mamografi çektirmesi gerektiğini hatırlatan Bulut, bu konuda kadınların bilinçli olması ve ihmalkar davranmaması gerektiğini ifade etti. Mamografinin düşük doz radyasyon içerdiğini ve sanıldığı gibi ağrılı bir işlem olmadığını belirten Prof. Dr. Bulut, kadınların tarama programlarına katılmasını istedi. Bulut, "Her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanıyor. Ayda bir kendi kendine muayene, yılda bir doktor kontrolü ve 40 yaşından sonra düzenli mamografi bunları ihmal etmeyin. Erken teşhis hayat kurtarır" dedi.