GENEL - 10 Kasım 2018 Cumartesi 13:04

Odunpazarı Belediyesi’nin “Atatürk’ü Anma Programı”

A
A
A
Odunpazarı Belediyesi’nin “Atatürk’ü Anma Programı”

Odunpazarı Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 80’inci yıl dönümünde düzenlediği çeşitli etkinlik ve programlarla anıyor.

Odunpazarı Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 80’inci yıl dönümünde düzenlediği çeşitli etkinlik ve programlarla anıyor.


Odunpazarı Belediyesi Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde (YKSM) “Atatürk’ü Anma Programı”na, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un yanı sıra çok sayıda vatandaşın katıldığı program, zaman zaman duygu dolu anlara ev sahipliği yaptı. 73 koristten oluşan Türk Müzik Topluluğu’nun sahne aldığı konserin şefliğini Ergün Elibaş yaptı. Atatürk’ün sevdiği 12 türkü ve şarkının söylendiği konser, duygu dolu anlara sahne oldu.


“DÜNYAYA BİR MUSTAFA KEMAL DAHA GELMEZ”


Anma Programında konuşma yapan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önünde saygı ile eğildiklerini kaydetti. Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri olduğunu vurgulayan Başkan Kurt, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmanın herkesin boynun borcu olduğunu söyledi. Türk halkının yaradılışına en uygun rejimin cumhuriyet olduğunu belirten Başkan Kurt, “Arkasından da demokrasi ve bunun son dönemde insan halkları ile bezenmiş, çağdaş uygarlık düzeyi geliyor. Bunları bize hedef olarak gösterebilen bir liderin kolay kolay bir daha dünya gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Meşhur İngiliz Siyasetçi; Mustafa Kemal gibi bir adam yüz yılda bir gelir, o da Türkiye’ye denk geldi, biz bu yüz yılda eksik kaldık demiş. Daha sonra başka biri de demiş ki; Atatürk yüz yılda değil, bin yılda bir gelir, dolayısıyla dünyaya bir Mustafa Kemal daha gelmez. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri, öngörüleri bize sonsuza kadar onunla birlikte yaşama şansı veriyor. ‘Benim söylediklerim bilim ile çelişiyor ise bilimi seçin’ diyen bir liderin gerçekten bir daha dünyaya gelme şansı yoktur” dedi.


Kuvvet zehirlenmesinin ve iktidar sarhoşluğunun bütün insanları perişan ettiğine dikkat çeken Başkan Kazım Kurt, “Bugünlerde kendini bu ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi olarak görenlerin şatafatına, tantanasına baktığımız zaman Mustafa Kemal Atatürk’ün zarafeti, sağduyusu ve bilimsel duruşu gerçekten inanılmaz. 1919’dan 1923’e kadar geçen süreçte Mustafa Kemal Atatürk’ün gittiği yerleri haritada gözümün önüne getiriyorum, son model arabayla bile 4 yılda gidemezsiniz. O dönemin en kötü koşullarında hem o seyahatler yapılmış, hem savaşlar yapılmış hem devrimler yapılmış, hem de yepyeni bir ülke kurulmuş ve ciddi anlamda da bir hedef ortaya konulmuş. Atatürk’ün 1923’den 1938’e kadar ki dönemde kazma kürekle, el arabasıyla kazılarak, çalışarak yapılan demir yoluna 1938’den 2018’e kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarların en son model iş makineleriyle dahi ulaşamadıklarını düşünürseniz, aradaki farkı görürsünüz” diye konuştu.


“BİRLİKTE ATATÜRK’Ü DAHA İLERİYE GÖTÜRECEK, BÜYÜTECEK HAMLELERİ YAPMALIYIZ”


Başkan Kurt, “Eskişehir’de pek çok sivil toplum örgütü ve belediyelerimiz, Atatürk’ü anma toplantıları yapıyor. 5 yıl önce şu salonda böyle bir toplantı yapabilir miydik, yapabildik mi, bunu iyi düşünmemiz lazım. Biz Odunpazarı Belediyesi olarak 3 gündür Halk Merkezlerimizde çocuklarımızla Atatürk’ü anma programları yapıyoruz. Bu etkinlikler bir hafta boyunca devam edecek. Bunun canlı tutulması için de sizlerle birlikte elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Sizlerle birlikte olmadığımız sürece, bunların tehlikeye gireceğinin farkındayız. Siz de farkında olmalısınız” diyerek, Atatürk’ün 80 yıl önceki gibi, sağlam ve dimdik ayakta durması gerektiğinin altını çizdi. Atatürk’ün arkasından ağıt yakma devri bittiğini kaydeden Başkan Kurt, “O da bellidir; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve Türkiye’yi dünyada bu ailenin en önemli ülkesi haline getirmektir. Ben, Türkiye’de bunun gerçekleşeceğine inanıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağına inanıyorum” dedi.


“TÜRKİYE’DE TÜRKÜM DEMENİN KARDEŞLİK DEMEK OLDUĞUNA İNANIYORUM”


Konuşmasında, Andımız tartışmalarına değinen Başkan Kazım Kurt, Türkiye’de Türküm demenin kardeşlik demek olduğunu inandığını kaydetti. Ne mutlu Türküm diyene sözünün ırkçı, şoven bir cümle olmadığını vurgulayan Başkan Kurt, “Deneyimlerden süzülmüş ve dünyanın bütün çağdaş ülkelerinde kabul görmüş bir anlayıştır. Çağdaş Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmaktan hiç birimizin utanmaması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına da Türk denir. Dolayısıyla bu yaklaşımı sergilememiz, bu yaklaşımla demokratik bir tavır koymamız hepimizin yarınadır. Atatürk’ün önünde saygıyla eğiliyorum” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Ankara TESK Genel Başkanı Palandöken: “İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü oluşturmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı. İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.
Isparta Isparta’yı bu yıl gül kokusu erken sardı Türkiye’nin gül bahçesi Isparta’da yağışların az olması ve havaların sıcak gitmesiyle gül hasadı erken başladı. 12 bin ton rekoltenin beklendiği şehirde gül turizmi açısından da beklenti oldukça yüksek. Dünya gül yağı ihtiyacının yüzde 65’ini karşılayan Isparta’da bu yıl havaların sıcak gitmesiyle gül hasadı 15-20 gün erken başladı. Gül çiçeklerinin açmasıyla şehri gül kokusu sararken, sabahın erken saatlerinde gül bahçelerinde hummalı çalışmalar başlıyor. Özenle toplanan güller bölgedeki tesislere ulaştırılarak dev imbiklerde damıtılarak gül yağına ve gül suyuna dönüştürülüyor. Yaklaşık 4 ton gül çiçeğinden 1 kilogram gül yağı elde ediliyor. Gül yağının büyük bir kısmı ise ihraç ediliyor. Isparta’da bu yıl 12 bin ton gül çiçeği rekoltesi bekleniyor. Ülke ve bölge ekonomisine önemli katkılar sunan gül hasat döneminde ağırladığı ziyaretçilerle de bölge halkı için önemli bir turizm getirisi sağlanıyor. Bu yıl gül hasadının 45 gün sürmesi bekleniyor. Şehirde güllerin açtığı yerlerden birisi de Keçiborlu ilçesine bağlı Ardıçlı köyü. Ardıçlı köyünde sabahın erken saatlerinde toplanan güller çuvallara konularak, fabrikalara ulaştırılıyor. İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulunan Ardıçlı köyü eski muhtarı ve üretici Yakup Yolcu, mevsim dolayısıyla hasadın erken başladığını belirterek, “Yağışlar olmaması sebebiyle gülün yoğunluğu tarla tarla değişiklik gösterdi iklim şartlarından dolayı. Bazı tarlalarda 3 metrede gül çiçeği varken 5 metrede yok. Şu günlerde yağış gösteriyor, eğer yağış olursa hasat uzun sürecek; sürmezse bu sene gülün erken bitme ihtimali çok yüksek. İnşallah iyi ve bereketli bir sezon olur. Çiftçimizin yüzü güler” dedi. Gül hasadının erken başlamasının turizmi de etkilediğini belirten Yolcu, “Turizmciler programlarını gül hasadının normal tarihine aldılar ama bizim mevsim dolayısıyla hasat erken başladı bu sebeple turizm biraz durgun. İnşallah ilerleyen zamanlarda yoğun geçer. Bütün üreticilere bereketli ve hayırlı kazançlar dilerim” şeklinde konuştu. Ardıçlı köyünde 100 dekar alanda 20 yıldır üreticilik yapan Tolgahan Sarıkaya ise babasından kalan mesleği devam ettirdiğini belirterek, gül çiçeği hasat yoğunluğunun erken başladığını söyledi. Sarıkaya konuşmasının devamında, “Gülcülük iyi bir meslek, sadece son dönemlerde işçilerle alakalı sıkıntılarımız oluyor. Gül tarlası önceden bu kadar çok yoktu. Piyasamızda modern tarımsal aletler eksik olduğu için herkes bu kadar çok gül işi yapmıyordu. Herkes az bir dekar alanda iş yapıyordu. Teknolojinin gelişmesiyle insanlar 50-100 dekar alanda üretim yapıyor artık, bu sebeple işçi bulma sıkıntısı yaşıyorduk. Onun haricinde bir problemimiz yok” açıklamalarında bulundu. Bir başka üretici Yusuf Yıldırım ise sezonun iyi başladığını söyleyerek, “Bu sene 20-25 güne yakın erken başladı. Verim gayet iyi şükürler olsun” dedi. Yıldırım konuşmasının devamında üreticilerin masraflarının fazla olduğunu söyleyerek, “Mazot olsun, ilaçlar olsun, işçilik olsun ağır olduğu için üreticiler çok da bir şey kazanmıyor. Çok kazanıyor diye bir şey yok yani anca işte ucu ucuna emeğini koruyor” açıklamalarında bulundu.