KÜLTÜR SANAT - 12 Ekim 2021 Salı 10:15

(ÖZEL) Ünlü yazar Necdet Özen son yolculuğuna uğurlandı

A
A
A
(ÖZEL) Ünlü yazar Necdet Özen son yolculuğuna uğurlandı

Hem Türk dünyası, hem de Nogay Türkleri için önemli bir şahsiyat olan ve Türkiye’nin ilk Nogayca romanını yazan Necdet Özen, ailesi ve sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlandı.

Hem Türk dünyası, hem de Nogay Türkleri için önemli bir şahsiyat olan ve Türkiye’nin ilk Nogayca romanını yazan Necdet Özen, ailesi ve sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlandı.


İstanbul Kozyatağı’nda yaşayan Necdet Özen, Türkiye’deki Nogay Türkleri’nin önde gelen isimlerinden biriydi. Uzun zamandır kalp rahatsızlığı olduğu ve 3 ay önce de anjiyo yaptırdığı öğrenilen Özen, kıdemli başçavuş rütbesiyle jandarmadan emekli oldu. 5 çocuk babası olan 79 yaşındaki Necdet Özen, kalp rahatsızlığına yenik düşerek önceki gün hayatını kaybetti. Özen için, baba ocağı olan Eskişehir’in Alpu ilçesi Rıfkıye (Aktepe) mahallesinde düzenlenen cenazeye ailesi, sevenleri ve çok sayıda Nogay Türkü katıldı.



Türkiye’de ilk Nogayca romanı yazdı


Nogay edebiyatının öncü ismi olan Necdet Özkan, Türkiye’de ilk defa Nogayca roman yazdı. Şontuk, Kömeş ve Akşa Nenem isimli Nogayca romanları yazan Özen, bir de sözlük hazırladı. Hazırlanan Nogayca Sözlük, yakın zamanda basılacaktı.


Almanya Nogay Türkleri Derneği Başkanı Fatih Polat, cenaze için Frankfurt’tan Alpu’nun Aktepe mahallesine geldi. Necdet Özen’in hem Türk dünyası hem de Nogay Türkleri için yerinin çok ayrı olduğunu belirten Polat, “Buraya rahmetli Necdet Özen’in cenazesi için geldik. Rahmetli hem Nogay Türkleri hem de Türk dünyası için çok kıymetli bir insandı. Türkiye’de ilk defa Nogay Türkçesi ile roman yazan araştırmacı bir yazardı. Çok üzgünüz. Hem Türk dünyası hem de Nogay Türkleri için çok büyük bir kayıp oldu. Tüm Türk dünyasının, Nogay Türkleri’nin, ailesinin başı sağ olsun. Allah kendisine rahmet eylesin. Kendisiyle uzun yıllardır tanışıyorduk. Üzgünüz” dedi.


Ankara Nogay Türkleri Derneği yönetim kurulu üyesi olan Abbas Kayabaşı ise cenazeye katılmak için Ankara’dan geldi. Necdet Özen’in Nogay Türkleri için birçok hizmeti olduğunu belirten Kayabaşı, “Ankara’dan geldik. Necdet abimiz Türk dünyasının büyük üstadıydı. Sayılan, sevilen, büyük hizmetleri olan birisiydi. Cenazesine geldik. Allah rahmet eylesin. Yakınlarının başı sağ olsun. Necdet Özen’in Nogay Türkleri’ne çok hizmetleri oldu. Allah ondan razı olsun” ifadelerini kullandı.



Türkiye’nin ilk Nogay yazarı


Eskişehir Nogay Derneği Kurucu Üyesi Muammer Atak ise Necdet Özen’in Nogay dilinde yazdığı kitaplarla Türkiye’nin ilk Nogay yazarı olduğunu belirterek şunları söyledi:


“Büyük Nogay yazarımız rahmetli oldu. Buraya Almanya ve Ankara Nogay derneklerinden temsilciler geldi. Cenazeye katılanlara ayrı ayrı teşekkür ederiz. Nogay Türkleri için büyük bir kayıptır. Nogay dilinde çeşitli kitapları olan Türkiye’nin ilk Nogay yazarını kaybettik. Eskişehir Nogay Türkleri Derneği adına kendisine Cenabı Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir ‘Deprem kara kutu sistemi’ afet esnasındaki 4 risk faktörünü engelleyecek İzmir’de Türk Mühendislerden oluşan bir ekip, ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ projesini geliştirdi. Geliştirilen proje ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında risk oluşturacak 4 faktör engellenerek; muhtemel tehlikelerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. İzmir’de Türk Mühendislerin yer aldığı 10 kişilik bir ekip, uçaklarda bulunan ve uçağın düşmesini engelleyen ‘kara kutulardan’ esinlenerek ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ni geliştirdi. Geliştirilen sistem ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında oluşacak 4 risk faktör tespit edilerek, muhtemel tehlikelerin engellenmesi amaçlanıyor. Sistem sayesinde, binada bulunan kişilerin yerleri de daha önceden kayıt altına alınıp, bu veriler Afet Koordinasyon Merkezi’ne iletilecek. Bu sayede enkaz altında bulunan kişilerin hayatta kalması hedefleniyor. Veriler araştırmacılarla ücretsiz paylaşılacak Projenin çıkış aşamasını anlatan 9 Eylül Üniversitesi Deprem Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Zafer Akçığ, “Ülkemizin yüzde 90’ı deprem bölgesi. Kentsel dönüşümü de tamamlamak için çok uzun bir süreye ihtiyaç var. Depremden kaçamıyoruz, şimdilik yıkımlardan da kurtulamıyoruz. O zaman tespit ettiğimiz önemli bir aksaklık 6 Şubat depremlerinde çıktı. İnsanlar enkaz altında canlı olarak kalıp, maalesef ilk 72 saat ulaşılamadığı için ‘onları nasıl kurtarırız?’ ‘nasıl canlı çıkarabiliriz? fikrini düşündük. Projede hem deprem öncesi hem sırası hem de sonrası var. Öncesinde, daha iyi yapılacak mikro bölgeleme ve çalışmaları, bilimsel verilere ışık tutacak bilgileri elde ediyoruz. Bu bilgileri araştırmacılar yararlanabilsinler diye kamuoyuyla ücretsiz paylaşıyoruz. Deprem anında ise eğer bina yıkılmadıysa, deprem büyüklüğüne göre bir ölçek belirliyoruz” dedi. 4 risk faktörüne müdahale ediyor İki tane kara kutunun bulunduğunu aktaran Akçığ, “Bu kara kutulardan bir tanesi zeminde, bir tanesi çatıda. Aşağıdaki kara kutunun; depremi algıladığı zaman yaptığı dört tane işlem var. Önce alarm veriyor. Sonra suyu kesiyor. Daha sonra doğalgazı kesiyor. İlk planda asansörleri stabil hale getirip insanların orayı kullanarak sıkışmamaları için onları park haline getiriyor. En sonunda ise ana vanadan apartmana kalan mesafedeki doğalgazı kesiyor. Dolayısıyla yangın ve su basması gibi tehlikelerinde önüne geçmiş oluyoruz” ifadelerine yer verdi. Canlıların yerini tespit ediyor Sistem beklediğini ve binada bir yıkım yoksa 10 dakika sonra tekrar çalışır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Akçığ, şunları kaydetti: “Cihaz bir yıkım algıladığı zaman, her ihtimale karşı bir tane de çatıda aynı özellikleri taşıyan bir aparatımız daha var. Ne olur ne olmaz düşüncesiyle aşağıdaki kara kutu kendini kapatıyor ve görevini yukarıdaki kara kutuya devrediyor. Her dairede sensörlerimiz var. Yukarıdaki kara kutu o sensörlerle devreye giriyor. Kara kutular insan nefesine ve nem basınç değişimlerine, karbondioksit tüketimine duyarlı. O nedenle canlı olma ihtimali olan yerleri ve paralelde GPS’leri de içinde olduğu için yaklaşık 25-50 santim hata payı ile canlıların yerini bulup aşağıya gelen kurtarma ekiplerine bilgi veriyor. Baygınlar da olabiliyor. Onların da yerleri tespit edilebiliyor.” Prof. Dr. Akçığ, sistemin enerjisini kendi kendine sağladığını belirterek, 72 saate kadar da dayandığını ifade etti. Sözlerini sürdüren Akçığ, sistemin dayanıklılığını 98 saate kadar çıkarma çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi. Binaya giren ve çıkan kişi sayısı kayıt ediliyor “Sistem dahilinde daha önceden yapılan çalışmalarla, yapıdaki kişi sayıları da baştan belli” diyen Akçığ, “Giriş-çıkışlardan dolayı gelen ve çıkanların sayısından apartmanda kimlerin olduğunu biliyoruz. Örneğin deprem bir tatil zamanı olduysa, bir iş hanı önceliğini yitiriyor. Bu da çok sayıda insanın binada olmamasından kaynaklanıyor. Öncelikle nerede yoğunluk var onları bulmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “Öncelik canlılar ve baygınlar” Deprem sırasında önceliğin canlılar ve baygınlar olduğunu ifade eden Zafer Akçığ, sözlerine şunları da ekledi: “Dolayısıyla 72 saat veya 96 saatten sonra canlı kavramı ortadan kalktığı andan itibaren de amacımız naaşları bütün çıkarabilmek. Enkazdan kol bacak parçalarının çıkmasını asgariye indirmek için çabalıyoruz. Bu çalışmaların temelinde yatan ana fikir de budur.”
Adana Kocasını öldüren, kendini yatalak bırakan katile 16 yıl hapis cezası verilmesine isyan etti Adana’da klima tamiri nedeniyle kocası öldürülen kendisi de yatalak bırakılan kadın, katile iyi hal uygulanarak 16 yıl hapis cezasın verilmesine tepki gösterip, “Biz ömür boyu hapis beklerken bu karar ile bir kez daha yıkıldık” dedi. Olay, merkez Seyhan ilçesi Denizli Mahallesi’nde 19 Ocak 2022’de meydana geldi. İddiaya göre, İbrahim Koğa (45) evindeki kliması bozulunca tamirat için aynı mahallede oturan Murat T’yi çağırdı. Eve gelen Murat T’nin (28) tamirini yaptığı klimadaki arıza devam edince Koğa, bu kez de servis ekibi çağırdı. Servis elemanları klimada bir parçanın eksik olduğunu söyledi. Koğa ise Murat T’ye "Klimamdan malzeme çalmışsın" diye tepki gösterdi. Olaydan bir gün sonra Murat T., kebap yemek için İbrahim Koğa’nın evinin bulunduğu sokağa gitti. Burada karşılaştığı Koğa ailesiyle tartışmaya başlayan Murat T., belindeki tabancayı çıkarıp ateş etti. Silahtan çıkan kurşunlar İbrahim Koğa’nın göğsüne, eşi Hayat Koğa (45) ile oğlu Şehmuzcan Koğa’nın (18) ise bacaklarına isabet etti. Koğa ailesi kanlar içerisinde yere yığılırken, zanlı Murat T. ise olay yerinden kaçtı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık görevlileri, ilk müdahalelerini yaptığı yaralılardan İbrahim ile eşi Hayat Koğa’yı ambulansla Seyhan Devlet Hastanesi’ne, Şehmuzcan Koğa’yı ise Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Olayla ilgili çalışma yapan Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Murat T.’yi evine yapılan baskında yakaladı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Murat T., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaralılardan Hayat Koğa ile oğlu Şehmuzcan Koğa taburcu edilirken, İbrahim Koğa tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Hayat Koğa ise olayda sonra sakat kalıp yatağa mahkum oldu. Sanık Murat T. ise müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmaya başladı. Yargılanma sonucunda Murat T. iyi hal indirimi alarak ömür boyu hapis cezası yerine 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olaydan sonra diz kapağından yaralandığı için yatalak kalan Hayat Koğa, ”Mahkeme gerçekleşti, kızlarım mahkemeye gittiler ben dayanamadığım, tansiyonum yükseldiği için gitmeme izin vermediler. Mahkemede hakimin kalpten konuşmadığını düşünüyorum eğer kalpten konuşmuş olsaydı bugün o katile iki müebbet verirlerdi. Müebbetin birini eşim için diğerini de benim ayağım için verirlerdi. Demek ki adalet sistemi yokmuş, adalet olmuş olsaydı benim elimden tutardı, benim gibi nice insanlar var. Benim eşimi vurdu, kasten öldürdü. Çınar ağacımı öldürdü parçaladı, sonra oğluma sonra bana çevirdi gözünü. Koğa, şöyle devam etti: “Eşimin ölümünün cezası 16 sene, adalet bu mu 16 sene mi? 16 sene boyunca cezaevinde yatacak sonra çıkacak elini kolunu sallayarak dışarda gezecek. Ben gerçekten adalet istiyorum. Oğlumu vurdu, oğlum sakat kaldı, doktorlar ayağı kesilecek dedi. Kızımın kafasına kabza ile vurdu, kızımın kafasını paramparça etti, kızım hala acı çekiyor bu yüzden. Diğer kızım ağlaya ağlaya gözleri küçüldü, çocuklarım olayın olduğu yere gitmiyor, oraya baktıkça babalarını hatırlıyorlar. Gerçekten benim içim acıyor, eşim için adalet istiyorum. Ne kelime kullanacağımı bilmiyorum. O kadar kötü davrandı ki devlet bana, ben sadece adalet istiyorum. Ayağım için bir sene vermiş hakim, cinayetten dolayı 11 sene vermiş. Adalet bize çok kötü davrandı, ben müebbet istiyorum, en az iki müebbet istiyorum. Bütün anneler bana destek olsun, benim gibi böyle yarası olan anneler destek olsun bana. O katil çıkmasın içerden. Ben iki çocuğumla tehdit ediliyorum halen, karşı taraf beni ve çocuklarımı tehdit ediyor hala. Ben hayatım boyunca desteksiz yürüyemeyeceğim artık. Ayağıma her baktığımda içim acıyor. Bana para teklif ettiler. 5 milyon Türk lirası, ev, araba teklif ettiler bana. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?”