SAĞLIK - 06 Mayıs 2024 Pazartesi 11:49

Denizin 14 metre altındaki basınca eşdeğer ortamda oksijen tedavisi hastalara şifa oluyor

A
A
A
Denizin 14 metre altındaki basınca eşdeğer ortamda oksijen tedavisi hastalara şifa oluyor

Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde uygulanan ‘Hiperbarik Oksijen Tedavisi’ ile farklı hasta grupları denizin 14 metre altındaki basınç uygulanarak yüzde 100 oksijen verilerek tedavi ediliyor.


Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde hizmet veren ‘Hiperbarik Oksijen Tedavisi’ yöntemi, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen hastaların talebini karşılıyor. Kapsül içinde oluşturulan kuru dalış ortamında 12 kişilik gruplar halinde tedavi alan hastalara, denizin 14 metre altındaki basınç uygulanıyor. Hastalara basınçla eş zamanlı olarak da maske yardımıyla yüzde 100 oksijen veriliyor. Özellikle kronik yarası bulunan, radyoterapi gördükten sonra vücudunda yaralar oluşan, ani işitme ve görme kaybı yaşayan hastalara uygulanan her birisi 2 saat süren 30 seanslık tedavi, bugüne kadar yüzlerce kişinin sağlığına kavuşmasına vesile oldu.


Eskişehir’de uygulanan tedavi, çevre illerde bulunmamasından dolayı yoğun talep görüyor. Farklı illerden de gelen taleplerin daha rahat karşılanabilmesi için günde 3 farklı seans ile yapılan tedavinin, önümüzdeki süreçte daha sık yapılabilir hale gelmesi için çalışmalar başladı. Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü’nün ve Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından, önümüzdeki süreçte Hiperbarik Oksijen Tedavisi için seans sayılarının arttırılacağı ve daha fazla hastaya hizmet verileceği belirtildi.



“Kasığımdaki ve kalçamdaki ağrılar için çok iyi geldi”


Kalça ekleminde yaşadığı ‘Avasküler Nekroz’ hastalığından dolayı Hiperbarik Oksijen Tedavisi alan 46 yaşındaki Avukat Gürkan Çalışkan, ağrılarının azaldığını belirterek, “Avasküler nekroz adı verilen kalça kemiğinin eklem yerinde kılcal damarların çalışmamasına bağlı olarak ödemim var. Kas ve kemiklerimde sıkıntı yaşıyorum. Ağrılarım azaldı. Eklemlerimde ve kasıklarımda çok ağrılarım vardı. Onda faydasını gördüm. 14 seanstır geliyorum, daha 16 seansım var. Hareket kısıtlamalarım azaldı. Koltuk değneği kullanıyorum. Yere basmamam gerekiyor rahatsızlığımdan dolayı. Kasığımda ve kalçamda çok ciddi ağrılarım vardı. Bu ağrılar için iyi geldi. Azaldı ağrılarım. Avuç içlerimiz kırmızı, yüzümüz kan basıncından dolayı kızarık, bir nevi Kaz Dağları’nda oksijen solumak gibi” dedi.



“Tedaviden sonra duymaya başladım, önceden hiç duymuyordum”


Yolda yürüdüğü esnada bir anda işitme kaybı yaşayan 63 yaşındaki Güler Saymaz, Hiperbarik Oksijen Tedavisi almak için Aydın’dan Eskişehir’e geldi. Tedavi başladıktan kısa süre sonra olumlu sonuç alarak tekrar duymaya başladığını belirten Güler Saymaz, “Bir anda kulağım duymamaya başladı. Yürürken, ayaktayken oldu. Bir gün sonra baş dönmeleri ve mide bulantıları başladı. Ondan sonra buraya yönlendirdiler. Aydın Nazilli’den geliyoruz. Hiperbarik tedavisi için oradan doktorumuz yönlendirdi. Tedaviden sonra duymaya başladım, önceden hiç duymuyordum. Her yerde olmalı, sadece buralarda değil. Aydın’da olsa gider gelirdik. Aydın’dan Eskişehir’e geldik” ifadelerini kullandı.



“Hastalara basınç altında yüzde 100 oksijen solutarak tedavi yapıyoruz”


Farklı hasta gruplarında uygulanan tedavi yönteminde basınç altında yüzde 100 oksijen solunumu sağlandığını ve genel olarak olumlu sonuçlar alındığını söyleyen Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Doktoru Selahattin Çakıroğlu, “Yunus Emre Devlet Hastanesi bünyesinde hiperbarik oksijen tedavi servisi ile özellikli tedavi hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Hastalarımızı çok kişilik basınç odamızda tedavi altına alıyoruz. Burada 2 ila 3 atmosfer basınçla 1 ile 2 bar arasında yüzde 100 oksijen solutarak hastaya tedavi yöntemi uyguluyoruz. Hastaya çeşitli yollarla bu oksijeni verebiliyoruz. Bilinci açık normal bir hastaya maske yoluyla, yüz travması varsa oksijen çadırlarıyla oksijen verebiliyoruz. Ayrıca bilinci kapalı entübe hastalara da bu kabinde oksijen tedavisi uygulayabiliyoruz. Genellikle Eskişehir’de kronik yarası olan hastaları tedavi ediyoruz. Bunlar şeker hastaları olabilir. Daha nadiren onkolojik hastalarda radyoterapi sonrası çıkmış yaralarda faydası olabiliyor. Genellikle kronik yara hasta grubumuz mevcut. Diğer branşlardan da ani işitme ve görme kayıplarına da faydalı oluyor. Burada genellikle ameliyatlar sonrasındaki var olan açık yaralara etki sağlanıyor. Aynı zamanda avasküler nekroz dediğimiz kalça kemik başlarındaki hasarlı dokulara da faydası oluyor” dedi.



“Denizin 14 metre altına inmiş gibi basınç uyguluyoruz”


Kuru dalış ortamında hastalara denizin 14 metre altındaki basıncın uygulandığını söyleyen Doktor Selahattin Çakıroğlu, “Bu yaptığımız kuru bir dalış ortamı. Hasta ekstradan bir şey hissetmiyor. Denizin 14 metre altına inmiş gibi basınç uyguluyoruz ama hasta sadece kulaklarında basınç hissediyor. Biz zaten bu tedaviye girebilmesi için valsalva dediğimiz manevraları öğretiyoruz. Bu manevraları yaparak hasta ilk 15 dakika dalış sürecinde tedavi içine girebiliyor. Onun dışında içeride sadece biraz daha yoğun bir hava ortamı var. Hastanın fark ettiği herhangi bir


değişiklik olmuyor” diye konuştu.



“Hastaların 3’te 1’i başka illerden geliyor”


Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde uygulanan tedavinin çevre illerden de yoğun talep aldığını belirten İl Sağlık Müdürü Yaşar Bildirici, “Burası bir hiperbarik oksijen tedavi merkezi. Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne bağlı olarak hizmet veriyor. 2017 yılından beri hastanemize bağlı bir ünite burası. O tarihten bu yana yaklaşık 4 bin 500 hastanın müracaatı oldu. Bu ünitenin bizim bölgemiz açısından özelliği sadece Eskişehir’e hizmet vermemesi. Kütahya, Afyonkarahisar, Bilecik, Uşak gibi Eskişehir’e yakın tüm illere hizmet verildiğini söyleyebiliriz. Çok hızlı, etkin ve verimli çalışan bir ünite. Acil durumlar dışında müracaatlarda 10 gün içinde tedaviye başlayabiliyoruz. Ünite 2023 yılında yaklaşık 8 bin civarında seans yapmış. Bu seanslardaki hastaların 3’te 1’inin başka illerden gelen hastalar olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.



“Seans sayısını ve hasta kapasitesini arttıracağız”


Yoğun talebin karşılanması için sorumlu doktor ve seans sayılarının artırılacağını belirten Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Gamze Akın Mumcu, şunları söyledi:


“Birimimizde günlük yaklaşık 35 hasta tedaviye alınıyor. Bu hastalar 3 seans olarak planlanıyor. Yakın zamanda 1 tane daha sualtı ve hiperbarik uzmanı hekimimiz başlayacak. Onunla beraber seans sayısını ve hasta kapasitesini de arttırmayı planlamaktayız.”



Denizin 14 metre altındaki basınca eşdeğer ortamda oksijen tedavisi hastalara şifa oluyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize Tarihi serenderler otel odası oldu Rize’de geçmiş dönemlerde daha çok yiyeceklerin saklanması için kullanılan serenderler otel odası oldu. Genelde üst kısmında yiyeceklerini kemirgenlerden korumak için sakladığı, alt kısmını da çoğunlukta ahırda yetiştirdikleri hayvanlar için yazdan hazırladıkları otları koymak için kullandığı ahşap serenderler artık tarih olmaya başladı. Genel itibariyle 4 direk üzerine kurulan oda şeklinde olan ve oturtulduğu direklere kemirgenlerin tırmanmaması için tekerleğe benzer yuvarlak bir ahşap ile kesişen serenderler aynı zamanda bir zenginlik göstergesiydi. Birçok evin yakınına kurulan bu serenderlerin alt kısımları da ahırda bakılan büyükbaş veya küçükbaş hayvanların yemesi için saklanan otlarla doldurulurdu. Unutulmaya yüz tutmuş bu yerel mimari Rizeli aile için fikir kaynağı oldu. Rize’nin Ardeşen ilçesi Fırtına Vadisinde yaşayan Recep Kurtoğlu ve oğulları, çürümeye yüz tutan ve Doğu Karadeniz’in geçmiş dönemde vazgeçilmezi olan bir serenderi satın alarak köylerinde ki araziye yerleştiremeyince farklı bir alana yerleştirdiler. Aile genellikle yakın akrabaları ve arkadaşları ile çay içmek için serenderi kullanmaya başladı. Sonrasında talep artınca serenderi otel odasına çevirdi. Alt kısmını lavabo, salon ve mutfağa çeviren aile üst katını ise yatak odasına ayırdı. Talep arttıkça harekete geçen Kurtoğlu ailesi, tamamen doğallığı bozmadan yaptıkları serenderlerin sayısını 5’e kadar çıkarttı. “Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık” Orjinalliğini bozmadan serenderleri otel odası olarak kullanmaya başladıklarını ifade eden Recep Kurtoğlu, “Aslında ilk önce evimin önüne koymak için almıştım. Tarihi eserleri seviyorum. Sığmayınca buraya getirmek zorunda kaldık. Çocuklar özellikle burayı istediler. Başta ticari amaçlı değildi. Sırf kendimiz için yapmıştık. Tamamen doğaldan yanayız. Her şeyi otantik yapmaya çalıştık. Bunlar en az 150-200 yıllık yapılar. Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık. Orijinalliğini bozmadan eskiyi canlandırmak istedik” dedi. “Rize hayatını burada yaşatıyoruz” Gelen misafirleri şehir hayatından uzaklaştırarak Rize hayatını yaşattıklarını belirten Burak Kurtoğlu, “Buranın en büyük özelliği tamamen doğal olması. 150-200 yıllık yapılarımız var burada. 5 ayrı serender evimiz mevcut. Hiçbirinde çivi bile yok. Eskilerimiz tahtaların birbirine geçirerek yapmışlar. Zamanında bunlar kiler olarak kullanılmaktaydı. Eskiler mısır gibi ürünler öğüttükleri zaman fare gibi haşereler ulaşamaması için serenderlerde saklanırdı. Asıl kullanım amacaı oydu. Yöremizde çokça mevcuttu. Sahipleri bir kısmını kırıp odun yapmaya başladılar. Bir kısmı çürütmeye başladı. Değeri kalmadı. Bu olay zaten karambole gelişti. Öncelikle bu işe girmemize sebep olan arkadaş serenderi çürütüyordu. Eski sahibi bakamadığı için bize sattı. Köyümüze büyük geldiği için orada kullanamadık. Düz bir alana kurup arkadaşlarımız gelip çay içeriz amacıyla buraya kurduk. Sonrasında neden konaklamaya çevirmiyorsunuz gibilerinden çok talep olunca neden olmasın dedik. Bir tane ile başlamıştık. Şu anda 5 adet farklı serender evimiz mevcut. Rize’nin farklı köylerinden serender evleri aldık buraya taşıdık. Doğallığını bozmadan buraya dizdik. İçini de otel hizmeti verebilecek şekilde dizayn ettik. Buranın en büyük özelliği doğal olması. Buraya gelen insan 2-3 gün olsa bile şehir hayatından uzaklaşıyor. Rize hayatını burada yaşatıyoruz” ifadelerini kullandı. “Burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu” Kaan Kurtoğlu ise serenderlerin tarihine dikkat çekerek “Serender yaklaşık 150 yıllık. İçine girdiğin andan itibaren ahşabın kokusunu alıyorsunuz. Özellikle yağmurlu havalarda burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu. Gelen insanlarda bu şekilde düşünüyor. Bu serenderler eskiden kiler olarak kullanılıyordu. Buzdolabı olmadığı için insanlar gıda ürünlerini burada saklarlardı. Bunlar yerden yüksek olduğu için fare gibi hayvanlar gıdalara ulaşamıyordu. Bu şekilde kullanılıyordu” şeklinde konuştu.
Zonguldak Rektör Özölçer’den 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı mesajı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Rektör Özölçer mesajında şu ifadelere yer verdi: “19 Mayıs, kadim Türk milletimizin tarih sahnesine adım attığı ilk andan itibaren aşkla bağlandığı bağımsızlığını aynı ruhla dünya sahnesine ilan ettiği asil günün adıdır. Övünç kaynağı tarihimizin dönüm noktası olarak bilinen Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a attığı ilk adım, milletimizin umudu ve karanlığın aydınlığı olurken millî devletimizin de müjdecisi olmuştur. 105. yıl dönümünü gurur ve mutluluk içinde kutladığımız bugün; aziz milletimizin kahramanlık beratı, devletimizin payidarlığının nişanı ve cumhuriyetimizin emaneti gençliğin meşalesidir. Ulu Önder Atatürk’ün yarınların umudu olan Türk gençliğine ithaf ettiği bu kutlu gün gençliğe duyduğu güvenin timsalidir. Güçlü Türkiye yüzyılında aydınlığımız olan gençlerimizin bilimde, sanatta, sporda ve hayatın her anında kazandığı zaferler ile insanlığa sunduğu nitelikli üretimler ‘Muhtaç olduğun kudret damalarındaki asil kanda mevcuttur’ sözünün göstergesidir. Ülkemizin teminatı olan gençlerin geleceğini emin adımlarla şekillendirdiği üniversiteler olarak bizler de üstümüze düşen sorumluluğun her daim farkındayız. Bu farkındalığın önemini bilerek aklın ve bilimin kılavuzluğunda çağdaş, vatansever, çalışkan, üretken, inancına ve kültürüne bağlı bir ülküyle birlikte ülkemizi muasır medeniyetlerin üstüne taşıyacak gençleri yetiştirmeyi görev addediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle necip milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı canı gönülden kutluyor; başta ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere tüm aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle yâd ederken gazilerimize de sağlıklı bir ömür diliyorum.”