SAĞLIK - 24 Haziran 2025 Salı 12:54

İstenmeyen kiloların kaynağı lipödem olabilir

A
A
A
İstenmeyen kiloların kaynağı lipödem olabilir

Genellikle bacaklarda aşırı yağ birikimiyle ortaya çıkan bir yağ dokusu rahatsızlığı olan lipödeme genellikle geç teşhis konulduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Sayer "Lipödem tedavisinde esas olan yalnızca kilo vermek değil; vücudu bir bütün olarak iyileştirmektir" dedi.


Pek çok kadının, bacaklarında açıklanamayan kalınlaşma, ağrı ve ödemle baş ederken; yaşadığı durumu sadece "kilo problemi" sandığını ifade eden Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Sayer "Oysa gerçek bambaşka olabilir. Lipödem, özellikle kadınlarda görülen, simetrik yağ birikimi, hassasiyet, kolay morarma ve dokunmaya duyarlılık gibi belirtilerle ortaya çıkan, kronik ve ilerleyici bir rahatsızlıktır. Ve bu tablonun en sık ihmal edilen ama en temel bileşenlerinden biri beslenmedir" dedi.



"Vücudun üst ve alt kısmı orantısızdır"


Lipödemin genetik ve hormonal kökenli bir bağ dokusu hastalığı olduğunu kaydeden Diyetisyen Sayer bu hastalığın ergenlik, gebelik, menopoz gibi hormonal geçiş dönemlerinde alevlendiği bilgisini verdi. Genellikle alt vücutta kalça, basen, uyluk ve bazen kollarda görülen bu yağ birikiminin; simetrik olduğuna ama vücudun üst kısmı ile orantısız bir görüntü oluşturduğuna dikkat çekerek bu durumun diyetle ve egzersizle kolay kolay geçebilen bir tablo olmadığını söyledi.


Bu sebeple birçok kadının, yıllar boyunca pek çok "diyet" deneyimi yaşamasına rağmen, bacaklarındaki inatçı yağlanma nedeniyle kendini irade konusunda yetersiz ve başarısız hissettiğini anlatan Diyetisyen Sayer "Halbuki burada sorun motivasyon değil; fizyolojik direniştir. Yani lipödemli bir bireyin ihtiyaç duyduğu şey, sıradan bir zayıflama diyeti değil; hedef odaklı, bireyselleştirilmiş ve bütüncül bir beslenme yaklaşımıdır" diye konuştu.



"Kilo vermek için değil iyileşmek için beslenin"


Tedavide esas olanın yalnızca "kilo vermek" değil; vücudu bir bütün olarak iyileştirmek olduğunu vurgulayan Diyetisyen Sayer lipödem hastalarının beslenme planlamasındaki hedefleri "inflamasyonu (iltihabi süreci) azaltmak, lenfatik ve dolaşım sistemini desteklemek, ödemi azaltmak, insülin direncini ve kan şekeri dalgalanmalarını dengelemek, duygusal yeme ve beden algısıyla ilgili farkındalık oluşturmak" şeklinde sıraladı.


Her hastanın durumunun kendine özgü olsa da temel ilkelerin genellikle aynı olduğuna değinen Diyetisyen Sayer şunları söyledi:


"Anti-inflamatuvar beslenme yani lipödemde aktif olan iltihabi (inflamasyon) süreci baskılamak için bazı gıdaların öne çıkması gerekir: Mevsiminde, renkli ve çeşitli sebzeler, taze meyveler (özellikle yaban mersini, frambuaz, böğürtlen, nar gibi antioksidan içeriği yüksek kırmızı ve mor meyveler), soğuk sıkım gerçek zeytinyağı, avokado, çiğ kuruyemişler, Omega-3 içeriği yüksek balıklar (somon, uskumru, sardalya) zerdeçal, zencefil gibi doğal anti-inflamatuvar baharatlar. Bu besinler hem ödemi hem ağrıyı azaltmada yardımcı olabilir".



"Diyabet eşlik ediyorsa ödem ve inflamasyon artıyor"


Lipödemli bireylerde insülin direncinin de sık görüldüğüne işaret eden Diyetisyen Sayer bunun sadece kilo kontrolünü zorlaştırmakla kalmadığını; ödem, yorgunluk, tatlı isteği ve inflamasyon riskini de artırdığını anlattı. Bunun için basit şekerden, beyaz unlu ve işlenmiş karbonhidratlardan uzak durulmasını; tam tahıllar, kuru baklagiller ve yüksek lifli gıdaların tercih edilmesini; öğünlerde proteinin (yumurta, yoğurt, baklagil, et-tavuk-balık) mutlaka yer almasını tavsiye etti.


Lenf sistemini destekleyerek hücre içi dengeyi koruyan minerallere dair ise "Su tüketimi günde en az 2-2,5 litre olmalı. Koyu yeşil yapraklılar, badem ve kakao tüketilerek magnezyum ihtiyacı karşılanmalı. Potasyum için muz, avokado, patates, pancar; C vitamini için ise maydanoz, kivi, turunçgiller yenilebilir" dedi.


Her birey için geçerli olmasa da, bazı lipödemli hastaların süt ürünleri ve glutene hassas olabildiğinden bahseden Diyetisyen Sayer bu gıdaların vücutta inflamasyonu artırabildiğini ancak bu grupları tamamen beslenmeden çıkarmak yerine bir beslenme uzmanı eşliğinde gıdaları eleyerek ilerlemek gerektiğini dile getirdi.



"Sadece fiziksel değil duygusal yükü de ağır"


Lipödem yalnızca fiziksel bir durum değil; duygusal yükü de ağır olan bir tanı olduğunun altını çizen Diyetisyen Sayer "Kendi bedenini anlamaya çalışan bir kadın, yıllarca suçluluk, utanma ve dışlanmışlık hisleriyle boğuşabilir. ‘Ne yaparsam yapayım bu bacaklar değişmiyor’ düşüncesi; umutsuzluğu ve yeme davranış bozukluklarını tetikleyebilir. Lipödem bir yaşam biçimi haline getirildiğinde, doğru adımlar atıldığında kontrol altına alınabilir. Sürdürülebilir bir beslenme modeliyle, birey yalnızca fiziksel değil; zihinsel ve duygusal olarak da güçlenebilir" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Palandöken: "Yılbaşında merdiven altı ürünlere dikkat" Yeni yıl öncesi merdiven altı üretimin yaygınlaştığına dikkati çeken Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Bu nedenle bildiğiniz, tanıdığınız, güvendiğiniz esnafa yönelmeniz sizin için en doğru tercih olacaktır" dedi. Yılbaşı alışverişlerinde merdiven altı ürünlere karşı vatandaşlara uyarıda bulunan Palandöken, "Bildiğiniz üzere zehirlenme olaylarının birçoğu maalesef bu gecelerde, bu özel günlerde yaşanıyor. Özellikle merdiven altı ürünlere, akşam karanlığında arabanın arkasında satılan kuru yemiş veya karışık kuru yemiş adı altında sunulan, nerede ve ne şekilde muhafaza edildiği bilinmeyen ürünlere karşı çok dikkatli olunmalı. O anda ısıtılmış, cazip gösterilen ve gerçek fiyatının çok altında sunulan bu ürünler ciddi risk taşıyor. Hele hele şarküteri ürünleri bu noktada çok daha önemli. Midye, ciğer, tavuk sote gibi ya da farklı malzemelerden yapılmış, içeriği belli olmayan ürünlere de özellikle dikkat etmek gerekiyor. Aksi halde hem kendinizin hem de misafirlerinizin, konuklarınızın sağlığını riske atmış olursunuz. Bunun için yapılması gereken tek şey; dikkatli olmak, kontrollü davranmak ve tanıdığınız, bildiğiniz, güvendiğiniz esnafa yönelmeniz sizin için en doğru tercih olacaktır. Bilindiği üzere pastırma, sucuk gibi şarküteri ürünleri; balık, ciğer gibi çabuk bozulabilen gıdalar ve sütlü ürünler çok hassas ürünlerdir. Bu ürünlerde ekstra dikkatli olunması gerekir. Fiyat olarak ekonomik gibi görünebilir ama sağlığınızdan olabilirsiniz" diye konuştu. "Yılbaşı gecesi taksici esnafımız 24 saat hizmet verecek" Öte yandan yeni yılda sevdiklerine ulaşmak için yola çıkacak vatandaşlara da uyarıda bulunan Palandöken, "O gece dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli konu da trafiktir. İnsanlar alkol alabiliyor, alkollü sürücüler trafiğe çıkabiliyor. Yorgunluk ve yılbaşı gecesinin karmaşasıyla kaza riski de artıyor. Bu nedenle mümkünse toplu taşıma araçlarını kullanmak ya da 24 saat hizmet veren taksi duraklarımızdan faydalanmak en doğru tercih olacaktır. Aracınızı kullanmak yerine, güvenli bir şekilde bu hizmeti veren arkadaşlarımızla yolculuk yapabilirsiniz. Sizin sağlığınız, geleceğiniz ve ailenizle birlikte bulunduğunuz aracın içindeki huzurun bozulmasını kimse istemez. Ancak maalesef bu tür olumsuzluklarla sık sık karşılaşıyoruz. Bu nedenle yiyeceğimize, içeceğimize, alacağımız hediyelere ve bu hediyelerin niteliklerine dikkat etmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu. "2026 yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum" Herkese huzurlu ve sağlıklı bir yıl dileyen Palandöken şu ifadelere yer verdi: "Bu ürünlerin insan sağlığına zararlı olup olmadığını kısa sürede anlamak her zaman mümkün olmayabilir. Günler azaldıkça korsan satıcıların, insan sağlığını hiçe sayan bu tür kişilerin sayısı da maalesef artıyor. Birincisi, trafik kurallarına mutlaka riayet edilmeli; mümkünse o gece araç kullanılmamalı, toplu taşıma ya da 24 saat nöbetçi olan taksi durakları tercih edilmelidir. Şimdiden 2026 yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sağlıklı, huzurlu ve ailenizle birlikte arzu ettiğiniz şekilde bir yılbaşı geçirmenizi temenni ediyorum."
Tokat Orta Asya’dan Tokat’a uzanan üç etek geleneği sürdürülüyor Tokat’ın Zile ilçesinde yaşayan 64 yaşındaki Fındık Bebek, yaklaşık 40 yıldır Orta Asya’dan gelen ata mirası yöresel kıyafetleri dikerek gelenekleri sürdürüyor. Yaylakent köyünde dünyaya gelen Fındık Bebek, 20 yaşındayken evlenip iki çocuk sahibi olduktan sonra eşinden boşandı. Hayatının bu döneminde ne yapacağını bilemez haldeyken, ninelerinden miras kalan yöresel kıyafetlere ilgi duymaya başladı. Herhangi bir ustadan eğitim almadan, tamamen kendi merakı ve gözlemleriyle işe başlayan Fındık Bebek, yıllar içerisinde köyün ve çevre bölgelerin aranan isimlerinden biri oldu. Orta Asya’dan göç eden atalarından kalan kültürün en önemli simgelerinden biri olan ve yörede "3 etek" olarak bilinen kıyafetleri diken Fındık Bebek, bu geleneğin kendileri için kıymetli olduğunu ifade etti. Üç parçadan oluşan kıyafetin üst, fistan ve önlükten meydana geldiğini belirten Bebek, her gelinin sandığında mutlaka bu kıyafetin bulunması gerektiğini söyledi. "Kıyafetler bizim kutsalımızdır" Yöresel kıyafetlerin yaşa göre farklılık gösterdiğini dile getiren Fındık Bebek, yaşlıların daha sade ve düz modelleri tercih ettiğini, gençlerin ise süslü ve işlemeli kıyafetler giydiğini aktardı. Geleneklerin eğitim ya da makamla değişmediğini vurgulayan Bebek, "Bizde her gelin, okusa da okumasa da hatta başbakan bile olsa 3 eteğini giyer. Bu bizim töremiz, bizim kıymetlimizdir" dedi. Yıllardır el emeğiyle diktiği yöresel kıyafetlerle kültürel mirası gelecek nesillere aktarmaya çalışan Fındık Bebek, ata yadigârı geleneklerin yaşatılmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.